Fiziken katılamasak bile kalbimiz oradaydı – Gazze’de Muharebelerinin 100. Yılı
Bu yıl GeliboluyuAnlamak sitesinde Çanakkale Savaşı yanında 100.yıldönümüne denk düşmesi nedeniyle özellikle Filistin cephesi ilgili yazılar ağırlıktaydı. İlk olarak bahsedeceğim olay ise hiç kuşkusuz Gazze’deki anmaydı.
“Tarihimizdeki önemli olayların anmaları illaki resmi, gösterişli törenlerle olmak zorunda değil. Bazen ufak bir çiçek ve bayrak bile gönlümüzün tercümanı olabilir. Biz de Gazze muharebelerinin 100.Yılında kahramanlarımızı şehit ve gazileri oldukları yerde mütevazı bir şekilde anmak istedik. Dostlarımızla bağlantı kurduk. 1.Gazze muharebesinin kaderinin çizildiği, yoğun çarpışmaların yaşandığı Ali Muntar Tepesi’ne, İngiliz mezarlığı içerisindeki anıt taşına ve Türk mezarlığının olduğu bölüme çiçeğimizi koyduk.Doğu Akdeniz’in bu güzel şehri ama kadersiz şehri şimdi de İsrail’in sıkı bir ablukasıyla ve ablukanın getirdiği alt yapı sorunlarıyla boğuşuyor. Denizinden yararlanabilmeleri, istedikleri yere özgürce gidebilmeleri, ya da dışarıdan serbestçe girilmesi hep İsrail’in iznine bağlı. Bu topraklara hiç uğramayan barışın gelmesini, ablukasız, özgür bir Gazze şehri görmeyi diliyor, topraklarında bıraktığımız şehitlerimizi de GeliboluyuAnlamak.com ailesi olarak bir asır sonra rahmetle anıyoruz.”
Sosyal medyadan ya da tanıdıklar vasıtasıyla bağlantı kurduğum Filistinli arkadaşlar sağolsunlar yüzlerce şehidimizin yattığı İngiliz mezarlığındaki Türk şehitlerine ayrılan bölümde , aynı zamanda özellikle 1.ve 2.Gazze muharebelerinin sembol tepelerinden Ali-Muntar’a GeliboluyuAnlamak adına çiçekler ve bayrağımzı koyarak bir anma töreni gerçekleştirdiler. Gazze başka bir Çanakkale’ydi bizim gözümüzde. İsrail’in açıkhava hapishanesine çevirdiği bir şehirde böylesine mütevazı bir tören son derece anlamlı ve duygulandırıcıydı. Aradan 100 yıl geçmesine rağmen orada kalan şehitlerimizi GeliboluyuAnlamak sitesi olarak unutmadığımız , böyle bir anma düzenlediğimizden dolayı da çok gururluyuz. Daha önce sosyal medya aracılığı ile bir kaç kez çağrıda bulunduğum Tel-Aviv büyükelçiliğimize de buradan tekrar duyurmak isterim. Filistin’deki kayıp Türk şehitlikleri bulunmalı, envanteri çıkarılmalıdır.
Yılın en anlamlı fotoğraflarından… Gazze muharebeleri anması için Ali Muntar Tepesi’ne çelengimiz Türk ve Filistin bayraklarıyla yerleştirilince yakınlardaki binadan Türk bayrağı sallanıyor
Çanakkale Savaşı literatüründe bu yıl:
Çanakkale Savaşı’nın araştırılması, doğru bilgilerin paylaşılması konusunda son derece hassas olan Sahin Aldoğan’ın yazısı zaman gündeme gelse tartışmalara neden olan “25 Nisan 1915’te 57.Alay’ın Bigali köyünden Conkbayırı’na intikali” konusunu gündeme taşıdı. Aldoğan 2009 yılında ATESE’ye yazdığı dilekçe bazında anılardan ve Genelkurmay kayıtlarından yola çıkarak 57.Alay’ın Mustafa Kemal Bey’in arkasından gelen ana kolunun Kördere Mansabına ulaşmak için Çaylar Deresi’nin güneyinden Kurt gözünden geçerek Örenardı üzerinden Conkbayırı’na yöneldiğini , diğer iddiaların aksine Kocaçimentepe’ye çıkmadığını belirtti.
Çanakkale Savaşı’nın sosyal yansımaları konusunda özgün bir makale Ömer Arslan’dan geldi. Anadolu, Balkan ve Ortadoğu coğrafyasının birçok yerine ateş düşüren Çanakkale Savaşı’na dair bir ağıdı Pomakça olarak da dinlemek çok etkileyiciydi. Biga Pomaklar Derneği başkanı İrfan Çınar yazdığı yorumda “günümüze dek dilden dile söylene söylene ulaşmış Pomak ağıtlar vardır. Bu ağıtı söyleyen Pomak annemiz Biga Pomaklar Derneği Üyesi 75 yaşındaki Rukiye KABAK annemiz gibi daha niceleri yaşamaktadır. Kimişi pomakça pesna dediğimiz şarkıyla, kimisi de hala o acıları yüreğinde hissedip mani biçiminde söylerler.” yazacaktı. Balkanların kadim halklarından Pomakların da belli ki Çanakkale ‘nin ayrı bir yeri vardı. Bu makale hüznün dilinin ortak olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu.
http://www.geliboluyuanlamak.com/773_pomaklarin-canakkale-agidi-pesna-omer-arslan.html
“64. Alay 1. Taburu erlerinden Yusuf ve Ali arkadaşlarıyla birlikte 2/3 Mayıs tarihlerinde yapılan Otago Taburu’nun taarruzunda büyük bir mücadele ortaya koydular. Bölgede defnedilmeyi bekleyen birçok şehit ve kurtarılmayı bekleyen birçok yaralı vardı. Ali defin işine yardım ederken yerde bir mendil gördü ve belki lazım olur diyerek cebine koydu, işini yapmayı sürdürdü. Türk askerinin yerde bulduğu bu mendil karşı cephede savaşırken ölen Yeni Zelandalı George Thomas Uren’e aitti. Mendilin bir köşesinde ” 28. doğum gününde annesinden George’a ” diğer köşesinde ise ” 2 Nisan 1915 George Thomas Uren ” yazmaktaydı” Çanakkale Araştırmaları konusunda son dönemin dikkati çeken araştırmacılarından Ömer Arslan’ın asıl ses getiren yazısı ise Çanakkale Savaşı’nda Arıburnu Kılıçbayırı mevkiinde ölen Yeni Zelandalı bir askerden kalan kanlı bir mendilin günümüze kadar uzanan çarpıcı hikayesiydi. Arslan’ın başından beri seyrini bildiğim titiz araştırmasında, mendili muhafaza eden Çanakkale şehit ve gazisinin torunlarını buldu ve Yeni Zelanda’daki aile ile de bağlantı kurdu. 25 Nisan 2017 döneminde aileleri buluşturdu. Bir mendilin etrafında gelişen yüzyıl önce ve sonrasının olaylarını kaydetti ve bizlere aktardı. GeliboluyuAnlamak sayfaları yine önemli bir olaya şahit oldu. Hem Türkçe hem de İngilizce okurlarına aktardı.
http://www.geliboluyuanlamak.com/733_Kanli-Bir-Mendil-Hikayesi-(Omer-Arslan).html
http://www.geliboluyuanlamak.com/734_The-Bloody-Handkerchief-(Omer-Arslan).html
GeliboluyuAnlamak okulundan Mustafa Onur Yurdal’ın 1917 yılı içerisinde #tarih dergisinde okuyucu ile buluşan iki çalışması editöryal izinle sitemizde de yayınlandı. “Mehmet Raşid Efendi, yedek subay olarak görev yaparken, cephede bulunduğu 24 Mayıs 1915’ten cepheden ayrıldığı 12 Ağustosa dek günlük tuttuğu görülüyor. Bu günlükte tam olarak hangi birlikte görev yaptığından söz etmese de biyografisinde topçu sınıfına ayrıldığını belirtmiştir. Ayrıca yeğeni Nesrin Moralı’nın ifadesinde geçen “Mermiler çok ağır, kırmızı boyaları kısmen aşınmış, 7,2 santim çapında, 14,2 santim yüksekliğinde” söyleminden bu mermilerin 75’lik dağ bataryasına ait top mermileri olduğunu anlıyor ve ancak topçu olan birinin bunları cepheden hatıra olarak götürebileceğini biliyoruz.” http://www.geliboluyuanlamak.com/774_Uc-Mermi-Ile-Bir-Defter—Canakkalede-Yedek-Subay-Bir-Muhendisin-Hikayesi-(Mustafa-Onur-Yurdal).html
Yurdal Çanakkale Savaşı’nda Eğertepe ‘de 9. Topçu Alayı’nda görevli mühendis Mehmet Reşit Moralı’nın hayat hikayesini bizlerle paylaşırken diğer makalesinde Kırım Savaşı sırasında Çanakkale Erenköy’de kurulan dünyanın ilk prefabrik hastanesini anlattı. http://www.geliboluyuanlamak.com/768_Florence-Nightingalein-Eli-Anadoluya-da-Degmisti-Kirim-Savasindan-Unutulan-Ilk-Prefabrik-Hastane:-Erenkoy-(Renkioi)-(Mustafa-Onur-Yurdal).html M. Onur Yurdal’ın diğer makalesi ise Melike Bayrak ile birlikte yazdığı “19.Tümen Komutanı İzzeddin Çalışlar’ın çeşitli konferans ve yayınlarında Conkbayırı Süngü Taarruzu” başlığını taşıyordu. “”Moltke” ordunun, Alman milletinin terbiyesinin mesut ve kuvvetli bir amili olduğuna kani idi. Müsarünileyh Luther’in telkinatına imanı büyük olduğu halde askeri ölüme kadar vazifesine sadık kılan en iyi vasıtayı hassaten dinde görürdü…İşte bu notlar 180 rakımlı tepedeki zeminlikte Mustafa Kemal’in düşüncelerinin bir kısmı idi. Türk askerinde bulduğu bu büyük manevi ve ilahi kuvveti şuurlu bir hale sokmak bilgi ile kuvvetlendirmek mümkün olacağını düşünüyor; istikbalde milletin yükselmesi için lüzumlu olan inkılâpları ve bunların nasıl yapılabileceğinin kafasında tasarlayıp duruyordu.”
M. Onur Yurdal Çanakkale literatürüne çok önemli katkıda bulunacak özgün makalesini de GeliboluyuAnlamak için kaleme aldı. Çanakkale Savaşı sırasında ve sonrasında kaybolan anıtlar başlıklı yazısı hem akademik camiada hem de genel tarih okuru nazarında ses getirdi. Daha önce benzer çalışmalar ve raporlar yayınlasa da “Kayıp Anıtlar” konusu ilk kez tüm yönleriyle bu kadar ayrıntılı bir şekilde kaleme alındığının altını çizmek gerekli. Maltepe’deki 3.Telgraf Bölüğü Anıtı’ndan Kanlısırt 16.Tümen Madenciler Anıtı’na , 56.Alay anıtı’ndan Seddülbahir Trablusgarp anıtına kadar şimdiye kadar adı pek duyulmamış birçok anıttan dan ayrıntılı olarak bahsediyor. İlgili makalenin İngilizcesi de hazırlanıyor.
Bayram Akgün bu yıl da GeliboluyuAnlamak sitesini en çok destekleyen araştırmacılardandı. Özellikle Çanakkale Savaşı sırasındaki Topçuluk faaliyetleri ile ilgili yazılar kaleme alan Akgün’ün “Müstahkem Mevkii’nin Anafartalardaki Sesi-Küçük Anafarta Topları” , “Müstahkem Mevkii’nin Kara Savunması için top desteği sağlaması” Çanakkale Müstahkem Mevkii’ye bağlı top çeşitleri”makaleleri konuyla ilgilenenler için tam bir kaynak niteliğindeydi. Akgün’ün en önemli çalışmalarından birisi de Müstahkem Mevkii’deki sahte toplar üzerineydi. “Tepelere de bir takım sahte bataryalar konulurdu. Bunlar uzaktan hakiki toplar gibi görülecek ve değişik yerlerden arasıra ateşlenecek küçük, fakat hakiki toplarla maskelenerek düşmanın ateşi bunların üzerine çekilecekti. Nitekim bu tertipten çok fayda elde edildi. Özellikle yakılan kara barutun fazlaca siyah duman çıkarıp yerini belli etmesi düşmanın hevesini de kabartıyordu. Çünkü filo kendilerine ateş eden bataryaların yerini tespit ettiklerini düşünüyordu. Nitekim yüzlerce mermiyi boş bir alana atarak hem vekit hem de cephane kaybediyorlardı.Dardanos, Erenköy, Baykuş ve Tenger dolaylarında bu toplardan oluşturulan birçok sahte bataryalar yer almaktadır. Aynı zamanda İntepe, Karanlıkliman, Seddülbahir ve Anafartalar Bölgeleri’ne de birçok sahte batarya ve sahte toplar yerleştirilir. Muharebenin ilerleyen safhasında kara muharebelerinde de kurulan bu sahte bataryalar çok işe yarayacaktır.
GeliboluyuAnlamak sitesinde ilk kez yazısı yayınlanan Brunei Üniversitesi’nden Yusuf Ali Özkan “Churchill and Dardanelles” eserini tanıttı. Kanadalı tarihçi Prof.Christopher Bell’in kitabı o dönemde Britanya Hükümeti kabinesinde Amirallik 1. Lordu olan Winston Churchill’in Çanakkale cephesinin açılmasındaki rolünü ve sonrasındaki başarısızlığın hayatına yansımalarını konu alıyor. Özkan’a göre Profesör Bell’in alana yaptığı en büyük katkılardan bir tanesi ise kitabında Çanakkale Savaşlarının Churchill’in sonraki hayatında karar alma sürecine ne şekilde tesir ettiğini anlattığı bölümü. “İkinci Dünya Savaşı başında Churchill ilk olarak İngiliz Kraliyet Donanması’nın politik lideri olmuş ve görevden alınmasından tam 25 sene sonra, 1940 yılının Mayıs ayında politik kariyerindeki en üst makama ulaşarak İngiltere Başbakanı olmuştur. Profesör Bell’e göre, Başbakan olduktan sonra Churchill büyük girişimlere, özellikle askerî danışmanları olumsuz baktığında, daha kolay bir şekilde ‘hayır’ diyebilmiştir. Bell’e göre şüphesiz bu değişimde Çanakkale Savaşlarının etkisi çok büyüktür.” Kitabın tanıtımı İngilizce olarak da yayınlandı. Umarız bu eser Türkçe’ye de çevrilir.
“1950’li yıllarda annelerimizin kullandığı en küçüklerinden bozuk para cüzdanı, içinde kırmızı pamuktan, el dikişi olduğu belli olan bir kesenin içindeydi.” Nusret Mayın Gemisi mührü gibi nadide objeleri koleksiyonua katarken duyduğu heyecanı böyle yansıtıyordu Koleksiyoner/Araştırmacı Seyit Ahmet Sılay, GeliboluyuAnlamak’ta çıkan yazısında… “Mühür, Sülüs Hatt ile Hakkâk Hilmi tarafından darphanede yapılmış. B:20 mm, K:19 mm ,Yükseklik: 28 mm. Tarihçilerin bir kısmının ısrarla “Nusrat”, olarak tanımladıkları bu geminin isminin “Nusret” olduğu da kesinleşmiş oldu. Bir diğer husus da donanmaya katıldığı tarih. 1913 olarak tarihçilerin ve araştırmacıların kullandığı tarihinde 1914 olduğu apaçık ortada.”
Çanakkale Savaşı literatürüne en önemli katkılardan birisi İsmail Sabah’ın Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarından çıkan “Çanakkale’nin Şehit Kalemleri” adlı kitabıydı. Sabah, kitabının tanıtım yazısında Çanakkale Savaşı nedeniyle cepheye giden yetişmiş neslin kaybının yıllar süren savaşlar nedeniyle zaten olumsuz durumda bulunan eğitim-öğretim faaliyetlerini daha da kötü bir hâle soktuğunu, bu çalışma ile Çanakkale Muharebelerinin Türk eğitim sistemine olan etkileri ayrıntılı bir şekilde incelendiğini belirtiyordu.
http://www.geliboluyuanlamak.com/749_Canakkale-nin-Sehit-Kalemleri-(Ismail-Sabah).html
Prof.Haluk Oral Kore Savaşı’na katılan subayların Anzak günü için Yeni Zelanda ziyaretini anlattığı İngilizce yazısı sitede yayınlandı. http://www.geliboluyuanlamak.com/759_A-Notebook-A-Distant-Memory-From-Gallipoli—Turkish-Officers-attending-Anzac-Day-in-New-Zealand-(-Haluk-Oral).html
Oral, General Patton’un Gelibolu Harekatını incelediği kurmay çalışmasını da dilimize kazandırdı. Kitap İşbankası Kültür Yayınlarından okuyucu ile buluştu. Tanıtım yazısı site de yayınlandı.
“ İkinci Dünya Savaşı’nda ABD Ordusu’nun en önemli komutanlarından biri olan General G.S. Patton, JR. 1930’lu yıllarda Hawaii’de yarbay olarak görev yaptı. Bu sırada hazırladığı 1936 tarihli Gelibolu Savunması başlıklı “Karargâh Çalışması”, uzun yıllar su yüzüne çıkmadı. Zamanın kaynaklarından azami ölçüde yararlanan bu çalışma büyük bir titizlikle yapılmıştır. Patton’ın ulaştığı sonuçlar bazen tartışmaya açık olmakla birlikte, konunun teknik açıdan oldukça iyi incelendiği rahatlıkla görülür. Çalışmanın Çanakkale üzerine yazılan kitaplarda pek referans olarak gösterilmemesini, askeri bir kaynak olup gün yüzüne çıkmamasına bağlıyoruz. Sonradan yazılan yüzlerce kitap Patton’ın çalışmasından çok daha ayrıntılı bilgiler verse de, “Gelibolu Çalışması”, Patton’ın ulaştığı sonuçlar açısından incelenmeye değerdir.”
Sitede makaleleri ilk kez okuyucu ile buluşan Necat Çetin’in İzmir Bayındır ilçesi’nden Çanakkale Harbine Katılanları incelediği mikrotarih çalışması dikkat çekiciydi. http://www.geliboluyuanlamak.com/756_Izmir-Bayindir-Ilcesinden-Canakkale-Harbine-Katilanlar-(Necat-Cetin).html
“Bizim bataryaya doğru bir sağanak daha başladı. Bir mermi başımızın çok yakınından geçerek geride ve Şubat bombardımanında yıkılmış kışlamızın enkazı üstüne düştü, odunları havaya fırlattı, yanımdaki Alman subayının kolunu dürttüm ve biz de şimdi böyle havaya fırlarsak gibi bir işaret yaptım, gülüştük. Bu tebessümün izleri yüzümüzden henüz silinmemişti ki müthiş bir şey oldu. Bunu size nasıl anlatayım, nasıl tarif edeyim bilmem ki… Müthiş bir şey, göğün yıkılması gibi bir şey… O dakikada artık ne Alman subayını, ne de dünyayı görebildim. Ayağımın altındaki yer kaydı ve ben evvelâ bir karanlığa, sonra bir ateş içine daldım. Tam yanımıza isabet eden bir 38’lik gülle cephaneliğin damını delmiş, içeri düşmüş ve beni de arkasından sürüklemişti. Evvelâ mermi, arkasından da ben içeriye. Nereye biliyor musunuz? Otuz sekizlik bir mermi ile beraber bizim cephanelerin bulunduğu cephaneliğin içine. Fakat her yanımı sarmış ateşin içerisinde bir yere gidemiyordum, esasen kıpırdayacak halim de yok. Biraz sonra bu ateş içinde benim adımı bağıran sesi işitiyorum. Cevap veremiyorum, yalnız üzerimdeki bir insan cesedinin yukarı çekildiğini hissediyorum, bütün kuvvetimle bu cesede yapışıyorum, beni de beraber çekiyorlar ve dünya yüzüne çıkarıyorlar. Gözümü açıyorum, her yeri kıpkızıl ve kan içinde görüyorum.” (Teğmen Adil – Anadolu Hamidiye Tabyası )GeliboluyuAnlamak sitesine en fazla katkıda bulunan Ahmet Yurttakal bu yıl 18 Mart özel makalesini yazdı. 18 Mart’ı yaşayanların anlattıkları birleştirildiğinde ne kadar emsalsiz bir zafer olduğu bir kere daha ortaya çıkıyordu. Yurttakal’ın diğer makalesi olan 18 Fotoğrafta 18 Mart 1915 ‘te özellikle Queen Elizabeth’in bombaladığı Çimenlik Kalesi fotoğrafı ve daha önce gemileri İngilizlerce batırılan Mesudiye denizcilerinin çektirdikleri gurur dolu fotoğraf çok etkileyici idi. Ahmet Yurttakal ayrıca Hülya Toker’in Çanakkale Muharebelerine katılan komutanların Biyografileri kitabını değerlendirdi.
Irak cephesi Değerlendirmeleri :
GeliboluAnlamak’a en fazla katkıda yazarlardan Muzaffer Albayrak 2017 nin ilk aylarında “Irak Cephesinde Gönüllü Kahramanlar – Osmancık Taburu” makalesini okuyucu ile paylaştı. Teşkilat-I Mahsusa Başkanı Süleyman Askeri’nin Enver Paşa’nın da onayıyla , daha önceki Trablusgarp ve Balkan Savaşı tecrübelerinden de faydalanarak, çoğunlukla Rumeli ve Adapazarı bölgesinden gönüllülerden kurduğu Osmancık taburu Irak’taki ilk görevinde İngilizler karşısında Rota Muharebesi’nde başarılı olmuştu. Albayrak’a göre “Bölgede Osmanlı Devleti’ne sadık kalan aşiretlerden derlediği kuvvetleri, zayıf 38. Tümen birlikleriyle birlikte toplayarak İngilizlere karşı bir savunma hattı oluşturan Süleyman Askeri Bey, 20 Ocak 1915’te Rota’ya ilerlemiş olan İngiliz ordusuna taarruz etti. Rota muharebesinde Osmancık Taburu, tam bir kahramanlık destanı yazmıştı.” Bu arada hemen belirtelim Muzaffer Albayrak TRT 1 de Ocak ayından itibaren yayınlanacak olan “Mehmetçik-KûtulAmare” dizisinin de tarih danışmanı.
Bu yıl çevirisini yaptığım “Kuşatma ve Esaretin Adı Kûtülamare” Yeditepe yayınevinden yayınlandı. Kitap KûtulAmare’de Türk ordusunun kuşatması altında 4 ay 23 gün kalan İngiliz-Hint 6.Tümen’inde Köprü İstihkam birliğinde görevli Yüzbaşı Sandes’in kuşatma dönemi hatıralarını içeriyordu. Sandes ve ekibi Irak işgali ilerledikçe Dicle nehri üzerinde geçici köprüler kurup sökmekle görevliydiler. Muzaffer Albayrak kitabı tanıtan bir yazıyı #tarih dergisi Mayıs 2017 sayısı için kalem aldı.
Albayrak Sandes’in hatıratında dikkat çeken bir hususun savaşın genel anlatımında pek üzerinde durulmayan, bütün kuşatma boyunca İngiliz ordusuyla birlikte kasaba içinde mahsur kalan yaklaşık 6.000 nüfusa sahip Kûtulamâre’nin yerli Arap ahalisine dair yazdıkları olduğunu belirtiyor. “İster istemez kendilerini savaşın ortasında bulan Arapların, İngilizlere karşı memnuniyetsizliklerini açıkça gösterdiğinden bahsetmekte. Savunma tedbiri olarak yol açmak için evlerinin yıkılması, yiyecek sıkıntısına çare olmak için ordu tarafından gıda maddelerine el konması vb. hususlar Arap halkının nefretini kazanmalarına sebep olmuş.” Albayrak’a göre Sandes’in Kûtulamâre’de hasım olarak karşılarında bulunan Türklere karşı önyargılı ve öfkeli bir yaklaşımı var. “Ne var ki bu olumsuz tavrı yalnızca Türklere karşı değil; Arapları, Ermenileri hatta kader birliği ettikleri, beraber savaştıkları Hintlileri de zaman zaman aşağılamaktan geri durmuyor. Bu yüzden Sandes’in Türklere karşı olumsuz tavrının Türk düşmanlığından çok, doğululara karşı kendini üstün gören bir batılının şahsi tavrı olarak görmek yerinde olur. Sandes’e göre Türklerin Avrupa’da yeri yoktur. Anılarında Türkleri her fırsatta eleştirmiş, adetleri ile dalga geçmiş, tembel ve organizasyon yetenekleri olmadığını iddia etmiştir. Bu hususta Yüzbaşı Sandes sadece Halil Paşa’yı ayrı tutmuş. Ona göre Halil Paşa, hem iyi bir asker hem de şövalye ruhlu!” Sandes’in katıratının sadece KûtulAmare Kuşatması bölümünün yayınlandığını belirten Albayrak Yüzbaşı Sandes’in esaret hayatının Haziran 1916’dan Kasım 1917’ye kadar Yozgat’ta, bu tarihten sonra bir yıl kadar Afyon’da geçtiğini belirtiyor. “Esir de olsa yabancı bir gözle bu iki şehrin yüz yıl önceki durumunun bilhassa yerel tarih çalışmalarına katkısı olacağı açıktır. Sandes’in ve onun gibi Kastamonu, Yozgat, Afyon, Konya gibi şehirlerde esaret hayatı yaşayan subayların hatıratlarının da okuyucuyla buluşması gerekli.” Umarız daha nice yeni kaynak 2018 yılında Kutülamare literatürüne katılır.
Bu yıl Yeditepe Yayınevi Kutülamare kitaplığına Muzaffer Albayrak-Prof.Vahdettin Engin’dem Kutülamare Zaferi 1916 adlı eseri de ekledi. Albayrak site de yayınlanan tanıtım yazılarında Tam 100 yıl önce Irak cephesi gibi Osmanlı coğrafyasının uzak bir köşesinde imkânsızlık ve yokluk içinde, karşılarında bulunan her bakımdan donanımlı, zamanın tekniğinin getirdiği bütün silahlarla donatılmış İngiliz ordusunu mağlup eden 13.300 İngiliz askerini esir alan Osmanlı ordusuna mensup diğer bütün subay ve neferleri, kahraman şehit ve gazileri anmak bizlere düşen mukaddes bir görev ve dahi borçtur.” diye yazıyorlar.
http://www.geliboluyuanlamak.com/755_Kûtulamâre-Zaferi-1916(Muzaffer-Albayrak–Vahdettin-Engin).html
http://www.geliboluyuanlamak.com/755_Kûtulamâre-Zaferi-1916(Muzaffer-Albayrak,Vahdettin-Engin).html
“İtilaf kuvvetlerinin 6 Mayıs taarruzu hazırlıkları, bir ölçüde Türk tarafının ¾ Mayıs gece taarruzundaki hazırlıklarına benziyordu. Bazı ihmaller vardı ve bunların üzerinde fazla durma gereği duyulmamıştı. Genel olarak taarruz planı incelendiğinde, piyadenin ileri hareketi başlamadan evvel, bir topçu hazırlık bombardımanı yapılacaktı ve bunun hemen ardından saat 11.00’de harekâta başlanacaktı. Plan basit gibi görünüyordu ama incelikten yoksundu. Kabaca şöyle bir bakıldığında anlaşılacak olan duruma göre Fransızlar Kerevizdere’yi kesin olarak zapt edecekler, İngilizler ise Kirte ile Alçıtepe sırtlarını işgal edeceklerdi.” Çanakkale Muharebeleri araştırmaları yayınlayan kardeş sitemiz Çanakkale1915.com da nitelikli çalışmalar yayınlamaya devam etti. Bu siteden Yücel Özkorucu’nun 2.Kirte Muharebesi üzerine araştırması sitemizde de yayınlandı. Çanakkale Muharebeleri ile ilgilenenlerin Özkorucu’nun ayrıntılı yazılarına mutlaka zaman ayırmalı.
Kabataş Lisesi’nde 1.Büyüteç Tarih Sempozyumu
8-9 Nisan 2017’de Kabataş Erkek Lisesi’nde düzenlenen 1.Büyüteç Tarih Öğrenci Sempozyumu da GeliboluyuAnlamak sayfalarından duyuruldu. Ülkemizin en köklü liselerinden Kabataş Lisesi’nin böyle bir konuda ev sahipliği yapması sevindiriciydi. Müdürü Fatih Güldal’ın bu konuda hakkını teslim etmek gerekli.
Sosyal Medya
Biliyorsunuz bu siteyle birlikte yürüttüğüm 1.Dünya Savaşı başta olmak üzere özellikle askeri tarih konularında daha dinamik bilgi paylaşımlarını hedefleyen @gelibolu2015 adlı twitter hesabını da yürütüyor, sitedeki makaleleri tanıtıyor, özellikle 1.Dünya Savaşı konusunda paylaşımlar yapıyor, başka değerli hesaplardan da yeni bilgiler öğreniyorum.
Askeri Tarih incelemeleri için önemli bir yere sahip, 1.Dünya Savaşı’nın ünlü Alman komutanlarından Erich von Ludendorf’un klasik eseri Topyekün Harp ‘te askeri tarihçi Erhan Çifci editörlüğünde Dergah Yayınlarından çıktı. Bu önemli eserle ilgili Zafer Efe’nin değerlendirme yazısı da sitemizde yer almıştı.
Söyleşiler
GeliboluyuAnlamak’ta iki söyleşi yayınlandı. Özellikle Çanakkale Savaşı ile ilgili belgesellerinden tanıdığımız Gökhan Tarkan Karaman ikincisi ise İngilizce olarak Kudüs kitabının yazarı Roberto Mazza ile. Son söyleşinin Türkçesi de yeniyılın ilk günlerinde yayınlanacak.
Filistin Cephesi Yazıları
Başta da belirttiğim gibi bu yıl bu yıl 1.Dünya Savaşı Filistin Cephesi’nin kaderini belirleyen olayların 100.Yıldönümü’ydü. Bu vesileyle Atlas Dergisi’nde aslında birbirinin devamı olarak da kabul edilebilecek Sina-Filistin cephesi konulu 3 yazım yayınlandı. 100.Yıldönümlerine göre biçimlenen yazılarım Şubat 2017 Sayısında Gazze Muharebelerini, Ekim 2017 Birüssebi ve 3.Gazze Muharebesini, Aralık 2017 sayısı ise Kudüs’ün düşüşünü konu alıyordu. Yazılardan bazı bölümler de editöryal izinle siteye konuldu.
Yine bir intihal
Canımı sıkan olaylar olmadı mı 2017’de. Tabi ki. Bunlardan en önemlisi de Norfolk üzerine yazdığım makalemin aynı yazar tarafından ikinci kez (evet ikinci kez!) intihal edilmesiydi.
Çanakkale Savaşı popüler tarihi üzerine kitaplar yazan üstadımız(!) Yavuz Bahadıroğlu daha önceden intihal edip sonrasında özür dilediği yazısını bu sefer Panama Yayınları’ndan çıkan başka bir kitabına koymuştu. Olay internet medyasına bile yansıdı. Ne “Büyük” üstadımızdan ne de yayınevinden hiçbir açıklama gelmedi. Kitap hâlâ D&R larda satılıyor. Ben de her fırsatta dile getirmeye devam edeceğim. Yayın kuruluşlarından hiçbirinden de bir açıklama gelmediğinden dolayı da üzüntülüyüm. İntihal yüz kızartıcı bir suçtur. Düşünün, bunu okurlarına ahlaklı dindar olmaları gerektiğini söyleyen birisi yapıyor! Panama Yayınevi ise sosyal medya hesabından açıklama yapıp okurlarından özür dileyebilirdi. Yap(a)madılar. Nitekim benzer durumda Ayrıntı Yayınevi intihal olduğu anlaşılan kitabını geri çekmiş, hem de okurlarından özür dilemişti.
Gelibolu Yarımadası Kitabelerinin Yenilenmesi Dünya Basınında!
GeliboluyuAnlamak sayfalarına yansımasa da basına konu olan bir gelişme Gelibolu Yarımadası’nda bulunan 15 kitabenin yenileme çalışmasına alınmasıydı. Haziran ayı içerisinde Sosyal medyada yazıları silinmiş, kazınmış kitabe görüntüleri birdenbire “Atatürk’ün Anzaklarla ilgili sözleri siliniyor” şayiasının kopmasına neden oldu. İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda basınında bir anda haberler çıkmaya başladı. Türkiye’de İslamcı hükümet Atatürk’ün adını Çanakkale’den siliyordu! Yabancı basında buna bağlı olarak çıkan başka haberler ise Atatürk’ün zaten böyle sözleri söylemediği şeklindeydi. Twitter hesabımızdan gelişmeleri takip ettik. Bunun bir restorasyon çalışması olduğu konusunda Türkçe ve İngilizce yazdık. Nitekim Tarihi Alan Başkanlığı’nın açıklamasından sonra sular duruldu.
Bu olayın kanımca iki boyutu var. Gelibolu Yarımadası dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir alan. Birinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kalan, herşeye rağmen orijinalliğini büyük ölçüde koruyan bir bölge. Tarihi alan dokusunu bozabilecek her türlü düzenleme konusunda çok daha fazla duyarlı olmamız gerektiği ortada. İkincisi ise; Mustafa Kemal Atatürk’ün Anzaklar hakkında söyledikleri “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar….” diye başlayan , törenlerde okunan sözlerinin yabancı basında ara ara tartışma konusu olması. Türkiye’den de bazı tarihçiler Atatürk’ün bu sözleri söylemediğini, Şükrü Kaya ve Prof. Uluğ İğdemir’in uydurması olduğunu belirtiyor. ( Cengiz Özakıncı’nın Başkent Üniv. Dergisi’nde çıkan ilgili makalelerine bakılabilir ) Bu konuda Prof.Uluğ İğdemir’in itham edilmesinden dolayı Türk Tarih Kurumu’nun net bir açıklama yapması gerektiğini düşünüyorum.
Daha nice yıllara…
#tarih dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü, GeliboluyuAnlamak için yazdığı yazıda Çanakkale Savaşı ile gönülden ilgilenenleri (http://www.geliboluyuanlamak.com/764_Onlarin-hatirasina-bir-seyler-yapabilmek-(Gursel-Goncu).html) “sadece şehitlerin, gazilerin ve her milletten kahraman savaşçıların ruhlarıyla arkadaşlık eder; birbirlerini görüp biraz konuşunca da hangi milletten hangi görüşten olursa olsun, aralarında sarsılmaz bir bağ oluşur.” diyor ve devam ediyordu. “Kendimize saygımız varsa, bunu birlik içinde yaşatırız; yoksa bunu sağlayan kahramanların kemiklerini sızlatırız.” GeliboluyuAnlamak bu sarsılmaz bağın sembolü olmayı amaçlıyor, dünya görüşü ne olursa olsun yakın tarihimizin önemli bir dönemine yaptığı nitelikli araştırmalarla ışık tutacakların makalelerini yayınlamaya devam ediyor. Bu zamana kadar gerek makaleleri, gerek yorumlarıyla destek verenlere, sosyal medyada paylaşanlara özellikle teşekkür ederim. 2018 yılında da yeni çalışmalar, kitap tanıtımları , söyleşilerde buluşmak üzere tüm okurlarımızın yeniyılını kutluyor, 2018’in sağlık ve esenlikler getirmesini diliyorum.
Saygılarımla.
Tuncay Yılmazer