GELİBOLU’YU ANLAMAK

Jöntürk Dönemi Türk Milliyetçiliği –Masami Arai ( Tuncay Yılmazer )

Fransız Devriminin oluşturduğu tsunami etkisi tüm Avrupa’ya yayılırken çok milletli Osmanlı İmparatorluğu’nun da bundan etkilenmemesi kuşkusuz pek mümkün değildi. Devrimin“ulus devlet” tanımı altında   özgürlük, eşitlik, kardeşlik vurgusu Osmanlı aydınlarını da derinden etkilemişti. Özellikle 19 yy.ın 2. yarısından itibaren aydınlarının en fazla tartıştıkları,  devrimin sonuçları ışığında ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan nasıl bir çıkış yolu bulması gerektiğidir.


 


Tanzimat sonrası Namık Kemal ve benzer düşünenlerin vurguladığı   “Osmanlı Ulusu” fikri heyecanla karşılanmıştı.  1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile hayata geçtiği sanılıyordu. Ancak izleyen günlerdeki gelişmeler beklenenden çok farklı cereyan etmiştir. Özellikle Rusya’dan göçen Türk aydınlarının başı çektiği bir grup Osmanlı olmayan bir Türk devleti kurulmasını savunurken, Ziya Gökalp ve arkadaşları ise milli Türk kültürünü kimliğini kazanan Osmanlı kültürünün yayılması ile büyük Türk milletinin oluşacağını iddia ediyordu. Japon araştırmacı Masami Arai, Osmanlı son dönem milliyetçilik tartışmalarının niteliğini, o dönemde yayımlanmış dergileri inceleyerek araştırıyor.


 


 


Türk Derneği Dergisi:


 


Arai, ilk olarak Yusuf Akçura ve arkadaşlarının 6 Ocak 1909’da kurduğu Türk derneği ve bu derneğin çıkardığı aynı isimli dergiyi inceliyor. Bu derneğin  Jöntürk döneminin ilk milliyetçi derneği olduğunu vurgulayan Arai,  Osmanlı devleti sınırları içerisindeki ve dışındaki Türklerin ilk kez bir dernek çatısı altında birleştiğini de belirtiyor . ( s.24 ) Türk derneği dergisi içeriğinin çok çeşitli olması nedeniyle araştırmacılar tarafından şimdiye kadar pek üzerinde durulmamış bir dergi. Konular İmparatorluğun o günkü durumundan, tarihinden, dil meselelerinde  Orta Asya’nın bugünkü durumu ve geçmişine kadar uzanıyor.


Dernek beyannamesinde Osmanlı Türkçesinin genelleştirilmesi (…….. Bu sebepten Balkan hükümatında, Avusturya’da, Rusya’da, İran’da, Afrika’da, Asya ortasında ve Çin’de bulunan Türkler Osmanlı Türkçe’sine alıştırılır ise onların temaslarıyla milel-i saire Türkçe ile istinâs ederek Osmanlıların menâfi-i ticariye ve sınaiyelerini istihsal kılınmış olur s. 43 ), dil ile ilgili sosyolojik, etnolojik ,antropolojik araştırmalar yapmak, geziler düzenlemek  ayrıca eski Türk eserlerinin ihyasına çalışmak gibi maddeler bulunması daha çok Türkoloji çalışmalarına ağırlık verdiğini gösteriyor. Ancak derneğin kurucusu ve derneğin başyazarlarından  Yusuf Akçura’nın bazı yazılarında ileride daha da belirgin hale gelecek Türk milliyetçiliği düşüncelerinin izlerini bulmak mümkün. ( Akçura bir yazısında Türklüğün en kavi ve en medeni kısmı olan Osmanlıların ulusal kimliklerini unuttuklarını , mekteb-i Aliye’den mezun olan gençlerin en eski medeniyetin – Mısır Medeniyetinden bile daha eski- Turan halklarından olan Sümerler ve Akatlar tarafından oluşturulduğunu bilmediklerini belirtiyor. s.45) Arai’nin bu örneği aklıma 30’lu yılların Türk Resmi tarih vurgusu olan “Güneş dil teorisi” ve en eski medeniyetlerin Türkler tarafından kurulduğu tezini getirdi. Demek ki bu tezlerin çıkış kaynağı II.Meşrutiyet  sonrasına kadar uzanıyor.


 


Arai, Akçura’nın milliyetçi düşünceyi Osmanlı İmparatorluğu’na getirdiğini , ancak dergide istedikleri gibi yazmadıklarını belirtiyor. s. 48 ( Yazar kadrosunun çok çeşitli olması , dönemin siyasal atmosferi bunda rol oynamış olabilir. ) Rusya göçmeni  Türkler aylar sonraki kuracakları Türk Yurdu dergisinde görüşlerini daha açık belirteceklerdir.


 


 


Genç Kalemler Dergisi:


 


Masami Arai, İstanbul’daki hareketlerden bağımsız Selanik’te de hemen hemen aynı zamanlarda yayınlanmaya başlayan Genç Kalemleri dergisinin aslında daha önceden çıkan Hüsn-ü Şiir adlı edebiyat dergisinin devamı olduğunu belirtiyor. Dergi başlangıçta edebiyat dergisi hüviyetinde olmasına rağmen Türk milliyetçliği ile ilgili görüşleri de ( sayılar ilerledikçe ) daha da belirginleşiyor. Kadrosu arasında çok sayıda İttihat Terakki Cemiyeti üyesi olan Genç Kalemler dergisinin yazarları arasında Ömer Seyfettin, Ali Canip, Ziya Gökalp , Kazım Nami’de bulunuyordu. Siyaset ve Tarih yazılarında Osmanlı İmparatorluğu’nun o günkü siyasetine yönelik eleştiriler, Balkanların geleceği ile ilgili tartışmalar, başarılarıyla dikkati çeken Prusya ordusu vs. gibi yazılar yayınlanıyordu. Ayrıca Halid Ziya, Tevfik Fikret gibi yazar ve şairlere yönelik yazdığı eserlerin üslûbuna yönelik eleştiriler dikkati çekmektedir.


 


Arai özellikle 4. sayıdan sonra dönüşümün başladığını, dilde milliyetçilik vurgusunun ön plana çıktığını belirtiyor. Arai’ye göre derginin yazarlarından Kazım Nami’nin vurguladığı bakış açısında Osmanlı Türklerinin Türk milliyetçiliğinin  esas niteliğinin bulunabileceğini yazıyor:


 


 Kazım Nami, “Osmanlılık’ın aslında Türkler tarafından oluşturulmuş politik ve toplumsal gerçeklik olduğunu , ama artık kendi dilleri ve edebiyatları olan gayri Müslim unsurlar bir kenara bırakılırsa , imparatorluk sınırları içerisinde herkesin ortak özelliği haline geldiğini yazar. Osmanlıların diline Türkçe denmeliydi., çünkü hemen hemen bütün yabancı dillerde Osmanlıların vatanına Türkiye adı veriliyor(s.  57)  Bu ifadelerin  İTC’nin de görüşlerinin yansıması olduğunu düşünüyorum.


Derginin 6. sayısında Ziya Gökalp’in bir şiiri de yayınlanacaktır. Özellikle son dizeleri günümüzde bile bilinir:


 


“Vatan ne Türkiye’dir Türklere , ne Türkistan


Vatan büyük ve müebbed ülkedir: Turan ! “


 


 


Derginin en önemli yazarlarından birisi de Ömer Seyfettindir . Makalelerin  büyük bir kısmı lisanda sadeleşme üzerinedir. Masami Arai Ömer Seyfettin’in yazılarını değerlendirirken önemli saptamalarda bulunuyor. Öncelikle imparatorluk haricindeki Türklerden çok fazla bahsedilmiyor. Osmanlıların ihmal ettiği Anadolu gerçekte bir Türklük hazinesidir. Arai, Ömer Seyfettin’in kültür alanında Türklük bilincine sahip olduğunu diğer taraftan politik ayrıcalığı reddederek Osmanlı İmparatorluğunun birliğini arzuladığını belirtiyor.Bu bakış açısını Ömer Seyfettin’in şu sözleriyle açılıyor “Türkçe Osmanlı milletinin resmi lisanı olmakla içtimai ve kavmi mahiyetinden tecrid olunamaz. “(s. 65 )  Bence bu bakış açısını İttihat Terakki Cemiyetine bağlı birçok fikir adamında da görmek mümkün.


 


Zaten Arai’de sonraki bölümlerde Ziya Gökalp’in görüşleri başta olmak üzere Genç Kalemler dergisi ile Jön Türklerin görüşlerinin örtüştüğünü özellikle vurguluyor.


 


 


 


Türk Yurdu Dergisi:


 


Başta Yusuf Akçura olmak üzere Rusya kökenli Türkler daha önce çıkan Türk dergisinde görüşlerini tam açıklayamamışlardı. 1911’de  Akçura ile birlikte, Hüseyinzade Ali, Ağaoğlu Ahmet yeni kurulan Türk Yurdu derneğinin ve dergisinin kurucu üyeleri arasındadır. Derneğin amacı Türk öğrenciler için talebe Yurdu yapmak ve dergi çıkarmaktı . ( s. 82-83 ) Dergide Orta Asya Türklerine yönelik haberlerde önemli yer tutmaktadır. Arai, buna karşılık Genç Kalemler dergisinde Orta Asya’ya yönelik neredeyse hiç yazı olmadığına dikkati çekiyor. (s. 87 ) Derginin yazarları arasında Yusuf Akçura, Ahmet Agayef ( Ağaoğlu ) Mehmet Emin Resulzade, İsmail Gasprinski, Zeki Velidi , Fatih Kerimi gibi Rusya kökenli yazarların yanı sıra Genç kalemler dergisinden gelen yazarlarda bulunmaktaydı. ( Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp Ali Canip ,Kazım Nami vd. )


 


Arai , Türk Yurdu makalelerinin  analizini yaparken dergiye gelen eleştirilere verilen cevapları da mercek altına alıyor. Bunların başında Ahmet Ağaoğlu ile Süleyman Nazif arasındaki tartışma geliyor. Osmanlı’daki “Tevhid- Anasır” düşüncesini eleştiren Ağaoğlu’na Süleyman Nazif bir mektup yazmış Fransa, Almanya, Britanya’nın da çeşitli etnik unsurlardan meydana geldiğini bundan dolayı sadece ırk temeline dayalı Türk milleti düşünmeye gerek olmadığını savunmuştur. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’da bir arada tutulabilir. Ağaoğlu ise benzer örneklerin Osmanlı için verilemeyeceği düşüncesini savunacak , 600 yıldır ne unsurların karıştığını, ne de ortak bir vicdanın oluştuğunu belirtecektir. ( s.95 )


 


Arai Yusuf Akçura’nın Osmanlılığı reddeden görüşlerinin devam etmekle birlikte Ziya Gökalp’in görüşlerinin seyrinde zaman zaman değişim yaşandığını belirtiyor. Ancak Gökalp 1909’daki temel görüşlerini değiştirmemiştir.  Selanik’ e gelmeden önce doğum yeri Diyarbakır’da çıkardığı Peyman gazetesinde ABD’yi Osmanlılık için bir model olarak göstermiş, çeşitli etnik kökenlere sahip olmalarına rağmen bütün Amerikalıların Amerikalılık bilinci taşıdıklarını belirtmişti . Ayrıca Osmanlıların kanbağıyla değil , manevi olarak birbirine bağlı insanların birlikteliğiyle bir ulus oluşturmaya çalıştıklarını yazmıştı. Arai bunun Gökalp’in Pantürkizmi reddettiğinin göstergesi olduğunu belirtiyor. Değişen tek şey ABD yerine İngiltere örneğinin verilmesidir. ( s. 100 )


 


Sonuçta son dönem Osmanlı aydınları arasında Türk milliyetçiliğine mensup olanlar arasında iki farklı akımın olduğunu söyleyebiliriz. Ziya Gökalp’in başını çektiği Osmanlı eksenli Türk milliyetçiler milli Türk kimliğini kazanan Osmanlı kültürünün yayılmasıyla büyük bir Türk milletinin oluşabileceğini iddia ediyorlardı.  Yusuf Akçura’nın başını çektiği Rusya göçmeni milliyetçi Türk aydınları ise Osmanlı yerine Rusya’daki Türkleri de içeren bağımsız bir Türk devleti kurulması gerektiğini savunmuşlardır. Oysa iki tarafında amaçları gerçekleşmeyecek Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yeni milliyetçilik sadece Anadolu Türklerini kurtarmaya ve yükseltmeye yönelik olacaktı. (s. 146 )


 


Eserde ayrıca yine milliyetçi aydınların çıkardığı İslam mecmuası da tanıtılıyor. Yazar genel kabul gören düşüncenin aksine Türk Milliyetçilerinin mutlaka laikleşme ya da batılılaşma siyaseti izlemiş olmadığı, onlar daha çok İslamlaşma ve muasırlaşmadan yana oldukları görüşünü belirtiyor. Sonuç kısmının bu bölümüne  pek katıldığımı söyleyemeyeceğim. O dönem aydınlarının çoğunun İslam’a bakış açılarının kuşkusuz multifaktöryel sebeplerle ( bilgi eksikliği, yetişilen ortam, batının ileri kabul edilmesi, Sultan Abdülhamid ‘e duyulan tepki vs. gibi nedenlerle ) problemli olduğunu düşünüyorum . Ancak bu ayrı bir yazı konusu.


 


Masami Arai’nin “Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği” adlı çalışması günümüzdeki milliyetçilik tartışmalarına da kaynak sağlayacak bir çok önemli bilgiyi veriyor, yine çok önemli tesbitlerde bulunuyor. İdeolojik, sloganik tartışmalar yerine daha bilinçli görüşler serdetmek için.


 


 


Jöntürk Dönemi Osmanlı Milliyetçiliği


Masami Arai


İletişim Yayınları , İstanbul, 2000 (2. baskı)

23.859 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir