Yirminci yüzyılın başlarında yaşanan en önemli olay şüphesiz I. Dünya Savaşı’dır. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bu savaşa Osmanlı Devleti de sürüklenmişti. Osmanlı Devleti bu savaşta birçok cephede muharebeye tutuşacak ve en büyük ve en önemli zaferini Çanakkale de alacaktır.
İtilaf güçlerine büyük bir prestij kaybı yaşatan Çanakkale Harekatını iki safhada ele alabiliriz. Bu safhalardan birincisi Boğaz muharebeleri, ikincisi ise kara muharebeleridir. Çanakkale Cephesi ilk olarak Boğaz’da yaşanan muharebelerle açılır. Birleşik Filo 18 Mart 1915 günü Boğaz’dan içeri girer ve büyük çaplı bir saldırı düzenler. Nitekim ağır bir yenilgiyle geri çekilmek zorunda kalırlar.
18 Mart 1915 Büyük Boğaz Muharebesi’nin ardından Çanakkale Cephesi’nin ikinci safhası olan kara muharebeleri başlar. İtilaf güçleri 25 Nisan 1915 günü Seddülbahir’de beş ayrı koya, Kabatepe civarında Anzak Koyu’na ve Anadolu Yakası’nda Kumkale Bölgesi’ne çıkarma yapmaya başlar. Aynı zamanda Saroz ve Beşige Bölgeleri’ne de şaşırtma amaçlı çıkarma planlarlar. 25 Nisan’da başlayan kara muharebeleri ise 9 Ocak 1916 tarihinde düşman kuvvetlerinin son olarak Seddülbahir Cephesi’ni boşaltmasıyla birlikte son bulur. Bununla birlikte Çanakkale Cephesi’nin kara muharebeleri tamamen sona erer.
İmroz’un (Gökçeada) Kephalos (Kefalo) Körfezi’nde düşmanı barındırmayan Roon topu.
Nitekim Boğaz ağzında ve Çanakkale önlerinde düşman gemileriyle Türk topları arasındaki top düellosu 1918’li yıllara kadar devam eder. Müstahkem Mevkii Komutanlığı Temmuz 1915’te merkezdeki bazı toplarını İntepe Bölgesi’ndeki yüksek noktalara taşımaya başlar. Ekim 1916’da ise özellikle gemilerden sökülen topları da Boğaz ağzının kontrolünü sağlamak amacıyla Boğaz girişine tabiye ederler. Bu çalışmamızda Almanların “SMS Roon” adlı zırhlı kruvazörden sökülerek Seddülbahir’e tabiye edilen 210/40’lık Roon Topu’nu ele alacağız.
“SMS Roon Zırhlı Kruvazör”
Seddülbahir Topu, Harap Kale’nin kuzeyinde bulunan Fransız toplarının daha ilerisinde Ahmet Ağa Bayırı diye isimlendirilen mevkide bulunmaktadır. Buradaki top 210/40’lıktır ve Nisan 1917’nin başında bu mevkide tamamen atışa hazır hale getirilir.
1917 başlarında Boğaz tahkimatı yeniden pekiştirilir. Gelibolu Yarımadası’nın güney ucuna konacak uzun menzilli toplar, düşmanın Kefalo Körfezi’ni üs olarak kullanmalarını ve buralarda rahatlıkla dolaşabilmelerini güçleştirecek ve belki de önleyebilecekti. Bu çeşit bir top için 1916 ortalarında Almanya’ya yapılmış olan müracaat, başlangıçta bir sonuç vermemiş ve fakat bu müracaatların tekrarlanması karşısında nihayet olumlu bir cevap alınabilmişti.[1] Boğazın giriş tahkimatlarının güvenliği sağlanması için böyle uzun menzilli topların mutlaka bu bölgeye getirilmesi gerekiyordu.
Özellikle düşman gemilerinin Kefalo Körfezi’nden ve Ege Denizi açıklarından Seddülbahir Bölgesi’ne yaptıkları top atışları bölgeyi sürekli tehdit altında bulundurmaktaydı. Savaş gemilerinin dış tahkimatını kolay bir şekilde bombardıman etmesine mani olmak ve Seddülbahir Bölgesi ile boğaz girişindeki alanda hakimiyeti ele almak gerekmekteydi.
İmroz Adası’ndaki (Gökçeada) Kephalos (Kefalo) Körfezi düşman tarafından üs olarak kullanılmaktaydı. Seddülbahir Bölgesi’nde bu körfezi ateş altına alabilecek menzile sahip top olmadığı için müttefik güçlerine ait deniz araçları rahatlıkla dolaşabilmekteydi. Ayrıca düşman savaş gemileri 1915 muharebelerinde tabyalardan taciz atışı görmediği için rahat rahat dış tahkimatımızı ateş altına alabilmekteydi.
1 Ocak 1917’de İstanbul’a varan 210 mm.lik bir Alman gemi topu, 26 Ocak’ta İntibah mayın gemisiyle Çanakkale’ye getirilir. Bu topun, 12 Ocak 1917’de bizzat Müşir Von Usedom tarafından tespit edilen mevziine, Gözcübaba gerisindeki ağaçlık içine konması, en ilkel araçlarla ve zor koşullar altında uzun sürer.[2] Nitekim topun yerleştirilmesinden sonra sağlayacağı faydalar düşünüldüğünde ise bu zorluğa boşuna katlanılmadıkları görülecektir.
210/40’lık topun Seddülbahir Ertuğrul Koyu’nda mevziine götürülmek üzere hazır bir vaziyetteki durumu. Topun namlusu enli ve alçak olan, üzerine yağ sürülen ağaç kızak üzerinde bu şekilde taşınmıştır.
Bu topun tahsil edilmesi ve buraya yerleştirilmesi çok zor şartlar altında gerçekleşir. 1916 Temmuz’unda materyal azlığından ağır topların talebi reddedilmişti. Fakat ordu başkomutanlığın kesin talebi üzerine 1916 Kasım’ında evvelce (Roon) gemisinde bulunmuş olan bir 210/40 santimetrelik seri ateşli top verilmesi karar altına alınır. Ocak 1917’de bu top İstanbul’a gelir. Tabiyesi ile müstahkem mevki nispeten modern bir hale koyacak olan bu namlunun tabiyesi vasıta ve materyal kifayetsizliğinden çok müşkül olur. 20 ton sıkleti taşımak için bu işe tahsis edilen vapurun güvertesinde takviye yapmak icap ettiğinden bu iş 24 Ocak’ta biter ve 26 Ocak’ta Çanakkale’ye nakil olur. Bu topun aksamı ancak bu kadar kaldırma kudreti olan ağ maniasının sabih maçunası ile Çanakkale’de; Seddülbahir’e götürülmek üzere az su çeken dubaya yüklenir. Türk inşa komisyonu düşmanın nazarı dikkatini celp etmemek için seyyar maçunayı Seddülbahir’e götürmeyip bu dubadan çıkarmayı düşünür. Fakat bunun gayrı kabil olduğu meydana çıkar. Ağır top namlusunu ve top aksamını nakil için hususi tertibatın alınması lazım geliyordu. Bunun için duba Çanakkale’ye yedeklenmek ve içindekinin çıkartılması lazım geliyordu. Avrupa ölçüsü ile normal olarak muvaffakiyet ihtimali görmek kabil değildi. Yüzlerce sene evvel kullanılmış vasıtalara başvurmak mecburiyeti vardı ve bunların kullanılmasında Türkler usta idiler. Namlu ve beşiği yerleştirebilecek ağaç kızak yapılır. Enli ve alçak olan bu kızağa yağlı ağaç kütükler (raylar) üzerinden kaydırılacaktır.[3] Bu şekilde 1917 Mart’ına kadar yavaş yavaş fakat emniyet içinde top Seddülbahir’e götürülmeye çalışılır.
210/40’lık topun mevziisinin hazırlanma aşamasında tespit edilmemesi için bazı güvenlik önlemleri alınır. Görüldüğü üzere saportun görülmemesi için topun yerleştirileceği platformdan çıkartılan topraklar saportun çevresine dökülerek yükseklik oluşturulur. Böylece bu top hazırlık aşamasında ve hazır olduktan sonra hiçbir zaman düşman tarafından yeri tespit edilememiştir. Çalışma esnasında ise onlarca asker görev yapmıştır.
6 Mart 1917’de bu materyal duba Seddülbahir’e çekilirken yolda kuvvetli fırtına çıkar ve dalgalar meydana gelir. Bu yedekleme grubu hemen yolun ortasında Soğanlıdere Körfezi’ne iltica eder. Römorkörün babaları parçalanmış olduğundan tekrar Çanakkale’ye kadar çekmekte kabil değildir. İki küçük römorkörün yardımıyla tahta iskeleye yanaşmak kabil olur. Ancak 10 Mart’ta duba Seddülbahir’e gelebildi ve sabih maçuna yardımıyla düşman tarafından taciz edilmeden tahliyesi kabil olur. Namlu ve beşiğinin bir kilometre mesafede bulunan mevzie nakli; kızaklarla bu işe tahsis olunan 500 kişinin fevkalade mesaisiyle 2 Nisan’a kadar sürer. Diğer top teferruatı topçu nakil arabalarıyla nakledilir ve bu iş için de 200-300 kişinin tahsisi lazım gelir. Top saportunun inşasına 31 Ocak’ta başlanmıştı. Düşmandan gizlemek için saportun alçakta bulunması lazımdır ki; bunu temin için etrafındaki topraklar yükseltilir.[4] Topun yerleştirileceği yerin çevresindeki toprakların yükseltilerek ve top yerinin kazılarak alçaltılması ve top yerinin iyi kamufle edilmesiyle bu top yerleştirilme esnasında düşman keşifleri sonucunda bile tespit edilemez.
Havaların bazen yağmurlu olmasıyla mevzie su dolduğundan ateşi tatil mecburiyetinde kalınıyordu. 24 Mart’ta inşaat postalarının işi biter. Vasati olarak daima 100 kişi işte çalışmıştır. Saport işi 31 Mart’ta nihayet bulur. Namlu ve atış aletinin montesine 1 Nisan’da başlanır.[5] 4 Nisan’da atışa hazır hale getirilir. Denizden ve havadan görülmeyecek şekilde ustalıklı tabiye edilen bu top, düşman tarafından hiçbir zaman tespit olunamamıştır.[6]
Topun sehpası kurulurken.
Bu topa Türk mürettebatı verilir. Fakat Alman komutası altında idi. Bu top ilk deneme atışını 8 Mayıs 1917’de yaptıktan sonra ilk etkili atışını 11 Mayıs’ta uçak gözetlemesi ile Kefalo’ya yapar. Buradaki bir kruvazör demir yerini terk etmek zorunda kalır. Bu sırada bir monitörün 150 mm.lik toplarıyla yaptığı karşılık sonuçsuz kalır. Bundan sonra yapılan atışlar da düşmanın mukabelesine uğradıysa da bir sonuç vermedi. 17 Mayıs’ta üç düşman monitörü, 210 mm.lik topun yerini Tekeburnu bölgesinde tahmin ederek 160 mermi harcadılar. Ertesi günü 118 mermi harcamak suretiyle bu bombardımana devam ettiler. Bu sonuncusunda, 210 mm.lik topun hava savunmasına ayrılmış olan uçaksavar bataryası, yerinin değiştirilmesini gerektirecek derecede ateşe uğramış, iki er şehit olmuş, iki er ve bir subay yaralanmıştı.[7] Özellikle bu 210/40’lık topun yerinin tespit edilmemesi için bu topun yakın çevrelerine uçaksavarlar ve sahte bataryalar yerleştirilir. 21’lik top ateş etmeden önce diğer bataryalar ateş eder ve toz bulutu meydana getirir. Bunun ardından 21’lik top atışlarını yapar. Böylelikle 21’lik topun yeri hiçbir zaman keşfedilemez.
Kızağın top sehpası’na yerleştirilmesi. Saportun düşmanın yapmış olduğu keşifler sırasında tespit edilmemesi için ağaç dallarıyla kamufle edildiği görülmektedir.
18 Mayıs’ta yaptıkları bombardıman neticesinde şehit olan askerler aynı bölgeye defnedilir. Bu askerlerin şehit oldukları tarih bilgileri baş ucuna dikilen mezar taşına kazılır. Mezar taşı 2000’li yıllarda bulunur ve Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’ne taşınır.
26 Mayıs’ta ateşe başlayan bir monitör, bir mermi yiyince uzaklaşmak zorunda kalır. Her iki taraf atışlarını tayyare tarassuduna istinaden icra ediyordu. Yüzbaşı Proncis bu fırsatla bir düşmanı çift satıhlı tayyaresini de İmroz civarında düşürür. Ağır topun muvaffakiyeti İngilizlerin 17 Haziran’da Kefalo Körfezi’ndeki demir yerlerinden vazgeçmeleriyle bariz bir şekilde görülüyordu. Buraya pek nadir boş gemiler giriyorlardı ki; bu da yalnız gece oluyordu. Bu suretle düşman doğrudan doğruya Çanakkale Boğazı önündeki üssünü ve tarassut istasyonunu terk etmiş oluyordu.[8]
210 mm.lik topun bir yararı da, Alman denizaltılarının Boğaz’dan girip çıkmalarını sağlamak için mayın arama tarama gemilerinin Suvla Körfezi’ne kadar kıyı boyunca yaptıkları görevin düşman tarafından bir tacize maruz kalmadan devamını sağlamak olur. Bu topun uzun mesafeler için kullandığı külahlı mermilerin yalnız 150 adet oluşu karşısında Almanya’ya yapılan müracaat, kendi ihtiyaçlarının çokluğu dolayısıyla yerine getirilemeyince, topun bu mesafelerdeki kullanılışı da tabiatıyla sınırlı olur.[9] Bu top yüksek patlama güçlü mermisini 17.900 ve adedi yalnız 150 olan sivri külahlı mermisini de 25.580 metreye atmaktaydı.[10] 1915 yılında tüm bataryalarımızda yaşanan topların cephane yetersizliği 1918’li yıllara kadar da sürer.
Topun yerleştirildiği betonda yapılan ufak bir tadilatla topu 360 derece döndürebilmek kabil olur ve bu suretle İmroz cenubunu da ateş altına almak imkanı hasl olur. Maalesef cephanenin mahdut olmasından dolayı topun arzu edildiği kadar fazla kullanılması kabil olmuyordu. Cem’an 150 mermi vardı ki; her görevin icrası için bundan mahdut bir miktarını ayırmak mecburiyeti vardı. Vatandan daha fazla cephane talep etmek diğer cephelerin ihtiyacı düşünülürse kabil olamazdı.[11]
1915’in başlarında giriş tabyalarımıza baktığımızda sadece Ertuğrul Tabyası ve Orhaniye Tabyası’nda ikişer adet olmak üzere toplamda dört adet 240/35’lik top bulunmaktaydı. Diğer toplar ise özellikle 22’lik kısa çaplı toplardır. İkiz Koyu ve Zığındere Ağzı açıklarından savaş gemilerinin Ertuğrul Tabyası ve Seddülbahir Tabyası’na yapacakları atışlara ve Bozcaada, Phido ve Mavro adaları önlerinden Orhaniye Tabyası ve Kumkale Tabyası’na yapacakları atışlara ismi geçen tabyalarımız kesinlikle cevap veremeyeceklerdir. Çünkü topları boğazın girişini görmekte ve 360 derece dönememektedir. Roon Topu’nun 360 derece döner hale getirilmesi aynı anda hem Gökçeada’nın güneyini hem de Saroz Bölgesi’ni ateş altına tutabilmesini sağlar.
1918 yılında, Boğaz tahkimatı ve mayın hatları üzerinde değişikliğe devam olunur. Ocak ayı başında, Turgut muharebe gemisinin iki adet 280 mm.lik topu için Seddülbahir bölgesinde mevzi aranmaya başlanır ve Mart ayında bu konuda bir karara henüz varılamaz.[12] Bundan dolayı da topların yerleştirilmesi iptal olur.
20 Ocak 1918 günü Yavuz ve Midilli’nin de olduğu Türk Filosu İmroz ve Mondros Limanı’ndaki düşman kuvvetlerine taarruz etmek amacıyla Boğaz’dan dışarı çıkar. Midilli arka arkaya 5 mayına çarparak batar. Yavuz ise bu sırada ikinci mayına çarpar. Midilli batınca torpidobotlarımız mürettebatı tahlis için ileri atılmaya teşebbüs ederler fakat onlara üstün olan İngiliz muhripleri taarruza geçerler ve bunlara ise Seddülbahir’deki 210/40’lık top ile 15 santimetrelik batarya ateş açarak zayıf Türk botlarını kurtarır.[13] Buradaki Roon gemisinden sökülen 210/40’lık gemi topunun menzilinin uzun olması Ege Denizi açıklarındaki olumsuz olaylara rahatlıkla yardımcı olmasını sağlamaktadır. Diğer 15 santimetrelik batarya ise Tekeburnu Bataryası’dır.
20 Ocak 1918 günü iki mayına çarpmasına rağmen Yavuz Gemisi Nara Burnu’na kadar gelir ve kuma oturtulur. 26 Ocak 1918 tarihinde Yavuz Gemisi tamir edilir ve gemi İstanbul’a hareket eder.
Yavuz Nara’ya kadar batmadan gidebilir. Burada tamire başlayan zırhlıya savaş gemileri Kabatepe Bölgesi’nden endirekt atışlar yapmaktaydı. Yapılan endirekt atışların mermileri Kilya Koyu’na düşer. Çünkü düşman Kabatepe Bölgesi’ne Türk kuvvetleri için mayınlar döşemiştir. Bu mayınlara fazla yaklaşamadıkları için daha gerilerden atış yapmak zorunda kalırlar. Bu yüzden de Yavuz menzilleri dışında kalır ve isabet almaz. Düşmanın yapmış olduğu bu atışlara da 210/40’lık Roon topu ve müeaddit 15’likler mukabele ederler. Fakat bir muvaffakiyet elde edilemez. Bundan sonra da bombardıman vaki olmamıştır.[14] 26 Ocak’ta da Yavuz’un tamiratı biter ve İstanbul’a hareket eder.
1920 yılı Haziran ve Temmuz aylarında Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki’nin İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilen tabya ve bataryalarında, Almanya’dan getirtilmiş olan bir adet 210 mm.lik gemi topu dışında, Türk harp gemilerinden verilmiş 47-150 mm.lik çeşitli çapta 64 gemi topu bulunmaktaydı.[15]
Günümüzde topun çevresindeki betondan yükselti halen durmaktadır. Topun namlusu ise top platformunun dışında çevre duvarının üzerindedir.
Günümüzde topun ve top platformunun durumu.
Yararlanılan Kaynaklar
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları Seri No:3, Genkur. Basımevi, Ankara, 1976.
LOREY, H., Türk Sularında Deniz Hareketleri, Cilt II, Boğazlar Etrafında Mücadele, Çeviren: Dz. Kurmay Albay Tacettin Talayman, T.C. Deniz Basımevi, 1946.
[1] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları Seri No:3, Genkur. Basımevi, Ankara, 1976, s. 368.
[2] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 368.
[3] Hermann LOREY, Türk Sularında Deniz Hareketleri, Cilt II, Boğazlar Etrafında Mücadele, Çeviren: Dz. Kurmay Albay Tacettin Talayman, T.C. Deniz Basımevi, 1946, s. 160-161.
[4] Hermann LOREY, a.g.e., s. 160-161.
[5] Hermann LOREY, a.g.e., s. 161.
[6] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 368.
[7] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 368, Hermann LOREY, a.g.e., s. 162.
[8] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 368, Hermann LOREY, a.g.e., s. 162.
[9] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 368.
[10] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 338.
[11] Hermann LOREY, a.g.e., s. 162.
[12] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 390.
[13] Hermann LOREY, a.g.e., s. 173.
[14] Hermann LOREY, a.g.e., s. 174.
[15] BDHTH, Deniz Harekatı, VIII. Cilt, s. 406.