Günümüzde sancak denilince herkesin aklına ilk 57. Alay sancağı gelir. Hatta bu sancağımızın Çanakkale Savaşlarında esir edildiği iddia edilmektedir. Duyarlı birçok kişi tarafından, çok değişik teşebbüslerle bu sancağın ülkemize getirtilmesi için uğraşılmış ve imza kampanyası bile düzenlenmiştir.
Peki, bu 57. Alay’ın sancağı gerçekten Çanakkale’de esir edilmiş midir? Edildiyse de bu sancak nerededir? Veya nerede, nasıl esir edilmiştir? Bu satırlarda tüm bunlara tüm bu sorulara çözüm bulmak istiyoruz.
Sancak nedir? Ve özelliklerine kısaca değinmek gerekirse; Sancak Türk ordusunun şeref ve namus sembolüdür. Bayrak gibi, sancak da kutsaldır. Şeref timsali olan bir sancak birliği tarafından büyük bir tizlikle korunur ve sancak ayakta selamlanır. Cepheye sancak birlikle beraber hareket edilirdi. Sancağı taşıyan sancaktar, yanında ise 2 sancak muhafızı bulunurdu. Bu askerlerin başında ise sancak muhafız komutanı olarak bir subay bulunurdu. Bir sancağın esir edilebilmesi için ait olduğu birliğinin tamamen esir alınması gerekir ki ancak öyle ele geçebilsin. Asker sancağını yere düşürmemek yahut düşmana bırakmamak için ölüm bile göze alırdı ki, bunun için nice kumandanların etmeksizin ölüme atıldıkları bilinmektedir
Sancakların özellikleri ise şunlardır. “Sancak, Altın kaplı ip, Altın kaplı tel; üst ve alt kenarlarında ve dalgasında bir altın kaplı püsküllü kırmızı ipekten yapılmıştır. Sancağın bir kenarında bir daire içinde Osmanlı Sultanı V. Mehmet’in (1909–1918) altın kaplı iple tuğrası işlenmiştir. Daire, dört alay sancağının işlemeli şekilleri ve kargıları, çift başlı baltaları ve trompetleri içeren çeşitli askeri sembollerle çevrilidir. Altı, beş madalyanın işlemeli şekilleri asılı bir tomar yapraktır. Sancağın diğer kenarı na ise yine altın kaplı iplikle kelime-i tevhid ( La ilahe illallah Muhammedür resulullah- Allah’tan başka ilah yoktur, ve Muhammed Allah’ın elçisidir.)nakşedilmiştir. Sancak tepesinde pirinçten mamul ay ve yıldız yer alan nikel kaplama bir direğe bağlanmıştır) Ayrıca iki altın kaplı ve kırmızı ipek ipler ve püsküller direğe bağlanmıştı.”
Avustralya Savaş Müzesi kayıtlarında sancaklar hakkında verilen bilgiler şunlardır.
80. Türk Piyade Alayının Sancağı
80. Türk Piyade Alayı’nın sancağı Sina Filistin cephesinde 23 Aralık 1916’da Magdhaba Savaşı’nda 2. Hafif Süvari Alayı, AIF[1] 404 Filo Karargâhı Süvari Çavuşu Dennis Ramsay Needham Walker tarafından ele geçirilmiştir.
– Magdhaba, Filistin güzergâhını kapatan Türk kuvvetleri tarafından savunulan Sina Çölünün kuzeyindeki bir köydür. –
Anzac dağ tümenine sabaha karşı Türk birlikleriyle birlikleriyle çatışmak üzere gece hareket emri verildi. El Arish’ten geçilerek yapılan 22 millik bir gece yürüyüşünden sonra, tüm bölüğe geri çekilme emri verildiğinde çetin muharebe 2. Hafif Süvari Alayı’nın parçası olan 1. Hafif Süvari Tugayı tarafından bir süngü hücumuyla birleştirildi. Bu bölgeye ANZAC Atlı Tümeni ve İmparatorluğun Deve Birlikleri tarafından saldırıldı. Deve birliği doğruca Türk mevzilerine doğru ilerlediler. Atlı tugay birlikleri ise Türk birliğini arkadan çevirdiler. Uzun süren mücadeleden sonra deve tugayı ve 3. Hafif Süvari Birliği süngü hücumundan sonucu bir siper hattını ele geçirirler.
-Bu harekâtın önemli bir noktasını oluşturuyordu.-
Öğleden sonra Magdaba düşmüş ve İngilizlerin eline geçmiştir… Walker, 80. Türk Piyade Alayının sancağını onu işlenmiş direğinden ve ipinden çıkarmaya çabalayan bir Türk subayından ele geçirdi. Bu esnada sancak yırtıldı ve Walker onu diğer gece siyah iple onardı.[2]
Sancağın şuan ki durumu ise sultanın tuğrasını taşıyan kenarı ışığa fazla maruz kalmaktan ciddi bir şekilde zarar görmüştür.
Sancağı esir alan Çavuş Dennis Ramsay Needham Walker hakkında AWM kayıtlarında şu bilgiler bulunmaktadır:
Dennis Walker, 22. Süvari Alayıyla trompetçi olarak 24 Ağustos 1914’te Goondiwindi, Queensland’de AIF’ye kaydoldu. Walker Çanakkale Savaşları’nda Arıburnu’nda görev yapmıştır. Gelibolu’dan sonra Ocak 1916’da onbaşılığa ve bir sonraki ay Filo Karargâh Süvari Çavuşluğuna terfi ettirildi. Kasım 1917’de Filo Başçavuşu olarak atandı. Gelibolu’daki hizmeti dışında Walker, Romanya ve Magdhaba’daki savaşlara da katıldı ve Filistin, Suriye ve Trans-Ürdün’de muharebelerde görev aldı. Avustralya’ya 15 Kasım 1918’de geri döndü.
Şam Yakınlarında Esir Edilen Bir Sancak
Hangi alaya ait olduğu belli olmayan bu sancağımız Şam’ın kuzey doğusunda yaklaşık 9 mil Duma yakınında 1 Ekim 1918’de AIF, 8. Hafif Süvari Alayından, Teğmen H V Emmett tarafından ele geçirilmiştir.
3. Hafif Süvari Tümen’e bağlı 8. Hafif Süvari Alayı geri çekilmekte olan Türk alayına saldırmıştı. Saldırı sonucu Türk alayı esir edilmiş fakat esir edilenlerin sayısı ise kesin olarak bilinmemektedir.
Sancağı esir alan Herbert Vaughan Emmett hakkında AWM kayıtlarında şu bilgiler bulunmaktadır:
Herbert Vaughan Emmett, 18 Ağustos 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nda görev yaptı. Öncelikle Ordu Tıbbi Birliklerinin milis kuvvetlerinde görev alır ve Mayıs 1915’te birliğiyle Gelibolu’ya çıkarma yapan Emmett, B Bölgesinde, 1. Hafif Süvari Sahra Hastanesinde görevlendirildi. Ekim başlarında tifo yüzünden Mudros’a[3] sevk edildi. Daha sonra İskenderiye’ye hareket etti. Kısmi bir iyileşmeden sonra, üç aylık bir dinlenme için Avustralya’ya evine gönderildi. Emmett, 1917 başlarında döndü ve 4.Hafif Süvari Sahra Hastanesi’ne görevli bir subay olarak gönderildi. “1 Mart ve 15 Eylül arasındaki sürede ve 19 Nisan’daki Atawineh harekâtındaki değişmez sadakat görevi (1917)” için gönderilenlerde adı geçti. Bu son tarih Gaza’nın[4] ikinci saldırısını belirtiyor. Emmett 1918’de subay eğitimi aldı ve 20 Ekim 1918’de teğmen olarak 8. Hafif Süvari Alayı’na katıldı. 1919’de 2 Nisan’da Avustralya’ya geri döndü. Askeriyedeki görevinden sonra, Emmett 1915’deki ihtiyat subayları listesinde yer aldı. Kasım 1915’te 2/10 Askeri Birlikler Bölüğü’nü, Avustralya Krallığı Mühendislerine, komuta eden binbaşı olarak görev için çağrıldı. 1944 Şubat’ta da askerliği sona erdi.
46. Türk Piyade Alayı Sancağı[5]
Bu sancağımızın resmi AWM internet adresinde bulunmamaktadır. Bu esir 46. Türk Piyade Alay sancağımız Binbaşı Thomas Joseph Daly tarafından 2 Eylül 1918 sabahı Damascus (Şam) yakınlarında ele geçirilmiştir.
Binbaşı Thomas Joseph, Damascus (Şam) yakınlarındaki Khan Kusseir’de gece için kamp yapmış olan 9. Hafif Süvari Alayı’na (LHR)[6] komuta ediyordu. Sabahın erken saatlerinde Khan Ayas’taki geçite, 9. Hafif Süvari Alayı’nın kamp alanın bir mil uzağından Damascus’tan (Şam) çekilme girişimindeki büyük bir Türk kuvveti görünür. Binbaşı Thomas Joseph hemen alayını yol ile tepenin yamacı arasındaki Türk hattının sol tarafına gönderdi. Avustralyalılar, makineli tüfek hattını ele geçiren bir grup Alman askerine yaklaşmak için küçük bir kuvveti ileriye gönderdi. Bu arada 9. LHR’nin küçük bir grubun Türk birliklerinin hedefe ulaşmasını önlemek için tepelerden geçme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Binbaşı Thomas Joseph, kuvvetin merkezine ulaşana kadar atını sürmüş. İki süvari bölüğünden; birini Khan Ayash’taki geçiti kapatmak için, diğerini de Kubbett I Asafir’deki yolu kapatmak için, ileri göndermişti. Üçüncü süvari bölüğü siper alıp ve birliğe ateş açtırmıştı. İlk iki süvari bölüğü hedeflerine çok çabuk ulaştı ve Türk birliklerinin çekilmelerinin sona erdiği göründüğünde durduruldu. Binbaşı Thomas Joseph üçüncü süvari bölüğüne tekrar siper aldırmıştı, küçük bir grubu birliklerin arkasına doğru acele gidip kılıçlarıyla düşmana hücum etmek için göndermişti. Avustralyalı birlikler Türk birliklerini sarmıştır.
Tüm harekât bir saatten az sürdü. Harekât bittiğinde sonuç Türkler adına tam bir felaketti. 91 subay, 318 süvari, 1064 piyade ve 8 Alman askeri olmak üzere toplam 1481 Türk askeri esir alındı. Ayrıca 3 sahra topu, 26 makineli tüfek ve 46. Alay’ın sancağı da bu mücadelede Avustralyalı askerler tarafından ele geçirilmişti.
Sonuç
Görüldüğü gibi yapılan araştırmalarda üç adet alay sancağından başka 57. Alay sancağının Avustralya Savaş Müzesi’nde olmadığı anlaşılmıştır. Peki, bu alayımızın sancağının akıbetine ne oldu?
57. Alayımızın kahramanlıklarında dolayı padişah tarafından 30 Kasım 1915 tarihli iradeyi seniyyesiyle altın ve gümüş imtiyaz ve harp madalyaları ile ödüllendirilirmiş olup. 26 Nisan 1916 günü Keşan yakınlarındaki Çelebi Köyü’nde yapılan törenle harp madalyaları sancağına takılmıştır.Yani alay sancağının Gelibolu’da esir edilmesi kesinlikle söz konusu değildir.
57’nci Alay, Çanakkale Cephesi’nden sonra, önce Galiçya Cephesi’nde ardından da mensubu bulunduğu 19’uncu Tümen ile birlikte Filistin Cephesi’ne intikal etmiştir. Kahraman 57’nci Alay 29 Temmuz 1917- 23 Eylül 1918 tarihleri arasında Filistin Cephesi’nde birçok muharebeye katılmıştır. Bütün muharebelerde ağır kayıplar vermiş, takviye edilmemesinden dolayı da muharebe gücünü kaybetmiştir. Bu da Alay mevcudunu çok düşürmüştür.Bundan dolayı Nablus[7] Meydan Muharebesi’nde mevcudunun üçte biri ile savaşmıştır.
Bu muharebede İngiliz süvari birliği birliliklerimizin üzerine doğru geldiğini haber alınınca 19. Tümen geri çekilmekten vazgeçip düşman süvarisine karşı mevzi alır. Ateşle karşılık verilir. Bir buçuk saat şiddetli bir biçimde sürüp giden muharebenin ardından düşman süvarisi hem erlerin hem de mitralyöz bölüklerinin cephanesinin bitmiş olmasından yaralanarak zayıf bir nokta da cephe hattını yarmış ve mızrak hücumu ile Türk askerlerini esir alınmıştır. Bugünkü mücadelede 19. Tümen ve 16. Tümen birlikleri esir olmuş dolayısıyla 19. Tümen bağlı olan 57. Alay da 23 Eylül 1918’de İngilizlere tarafından esir edilmiştir.[8]
Esir düştükten sonra sancağın akıbetinin ne olduğu bilinmiyor. 2005 yılının Mayıs ayında Genelkurmay Başkanlığı bu konuda Avustralya Melbourne müzesine başvurmuş onlardan 57. alayımıza ait bir sancağın olmadığı cevabını almıştır. Yaptığı açıklamada ise: “Türk ordu geleneği göz önüne alındığında, Alay’ın İngilizler tarafından esir alınırken, sancağını teslim etmeyerek imha etmiş olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğu değerlendirilmektedir.”[9] demiştir.
Acaba İngiliz ve Avustralya Savaş müzelerinde başka birliklerimize ait sancak var mıdır? Daha hangi alaylarımızın sancakları kayıp? Bunların hepsi araştırılması ve gün yüzüne çıkarılması gereken konular olup bir an evvel ilgililerin alakasını beklemektedir.
KAYNAKÇA
Ø http://www.awm.gov.au
Ø Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, l- ll, Ankara 2005
Ø Bir Kahramanlık Abidesi 57’nci Piyade Alayı, Milli Savunma Bakanlığı
Ankara- 2003
Ø http://www.hurriyet.com.tr
[1] AIF: Australia Imperial Force, Avustralya İmparatorluk Gücü.
[3] Mudros: Limni adasında bulunan Mondoros Limanı.
[4] Gaza- Gazze
[5] www.awm.gov.au
[6] LHR: Light Horse Regiment- Hafif Süvari Alayı
[7] Nablus günümüzde Kudüs’ün 63 km kuzeyinde bir şehir.
[8] Bir Kahramanlık Abidesi 57’nci Piyade Alayı s.104
[9] Hürriyet Gazetesi 2 Mayıs 2005