Çanakkale Muharebeleri, hem Türk hem de Dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu cümleden olarak; Çanakkale Muharebeleri, Millî Mücadele’nin temel dinamiklerinden biri olup Osmanlı devletinden sonra yeni Türkiye’nin bir bakıma önsözü mahiyetindedir. Çanakkale’de kazanılan zaferle iki yıl önce Balkan Savaşı’ndaki hezimetin, ordunun ve milletin alnına vurduğu leke temizlenir. Çanakkale Boğazı’nın 1915 yılında geçilememesi nedeniyle İstanbul’un işgali üç yıl gecikir ki bu sırada müttefik güçler yardım edemediği için Rusya’da ihtilal olur ve Rusya I. Dünya Harbi’nden çekilir. Müttefik güçlere destek veren Yahudi Katır Bölüğü, İsrail’in kuruluş sürecinin Çanakkale Cephesi’nden de geçtiğini gösterir. Anlaşılacağı üzere, ilk akla gelen birkaç sonucu bile Çanakkale Muharebeleri’nin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaya yeter. O sebeple bu savaşın genel anlamda tarihî yönü üzerinde makale veya kitap hacminde birçok araştırma yapılmıştır. Diğer yandan, Çanakkale Muharebeleri edebî açıdan da ele alınması gereken bir savaştır. Zira, söz konusu savaş sadece tarih kitaplarına değil çeşitli formlarda kaleme alınmış bir çok edebî esere de aksetmiştir. Bunlar; şiir, hikâye, tiyatro, roman, hatıra, günlük, mektup şeklinde sıralanabilir. Biz bu düşünceden hareketle vaktiyle (1997) yüksek lisans tezi olarak Çanakkale Muharebeleri ile ilgili 1915-1928 yılları arasında yazılmış şiirleri dönemin gazete ve dergilerinden tarayarak bir araya getirip incelemiştik. Araştırmamız daha sonra “Türk Şiirinde Çanakkale Muharebeleri” adıyla Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı’nca 2004 yılında yayımlandı. Bu çalışmanın “Sözbaşı”nda Çanakkale Muharebeleri’nin nazmın dışında nesirdeki akisleri üzerine de araştırmalarımızı sürdürmek istediğimizi ifade etmiştik. Ancak bu arada asıl meşguliyetimiz “Türk Edebiyatında Mektup” konulu doktora tezimiz oldu(2005). İşte elinizdeki çalışma biraz gecikmekle beraber, savaşın nesir vadisindeki akisleri bağlamında hazırlamaya karar verdiğimiz birkaç kitabın ilkini teşkil etmektedir. Çalışmamızın “Giriş”inde; “edebiyat ve hayat”, “harp ve edebiyat” ilişkisinden bahsettikten sonra “harp edebiyatı” kavramı üzerinde durduk. Bunun yanında kronolojik açıdan kısaca “Türk harp edebiyatı”ndan söz ettik. Her ne kadar asıl konumuz “Türk harp edebiyatında Çanakkale mektupları” olsa da bir giriş mahiyetinde söz konusu savaşın “şiir”, “hikâye”, “tiyatro”, “roman”, “hatıra” ve “günlük” gibi türlerdeki yansımalarına da yine kısaca temas ettik. Böylece girişte çalışmamızın hem kavramsal boyutu hem de mektuplara gelinceye kadarki genel çerçevesi ortaya konulmaya çalışıldı. Çanakkale Muharebeleri ile ilgili mektupların tespiti bir şiir, hikâye veya tiyatroya göre oldukça zordur. Zira, mektuplar özel veya resmî arşivler ile dönemin gazete ve dergilerinde oldukça dağınık vaziyettedir. Daha önce bazı eserlerde Çanakkale mektuplarının bir kısmı tek tek veya birkaçı bir araya getirilmek suretiyle neşredilmiştir. Mesela, Millî Savunma Bakanlığı’nın neşrettiği Cepheden Mektuplar ( Ank., 1999 ) adlı kitaptaki mektupların bazısı Çanakkale Muharebeleri ile ilgilidir. Muallim Edhem’in meşhur mektubu da münferit olarak Türk Petrol Vakfı’nca (İst., 1986) yayımlanmıştır. Bizim bu araştırma ile hedeflerimizden ilki, Çanakkale Muharebeleri ile ilgili mektupların mümkün olduğunca sağlıklı bir tespitini yapmak idi. Bunun için savaşın olduğu dönemin önde gelen; Sabah, Tasvîr-i Efkâr, Tanin, İkdam gibi gazeteleri ile Harp Mecmuası, Türk Yurdu, Servet-i Fünun, Donanma gibi dergilerini taradık. Bunun yanında Cepheden Mektuplar’da olduğu gibi daha önce çeşitli eserlerde yayımlanmış mektuplardan da yararlandık. Ancak bu sırada bazı koleksiyonerlerin ortaya çıkardığı yeni mektuplar bize bunun ucu açık bir araştırma olduğunu gösterdi. Dolayısıyla zaman içinde bu kitapta bahsedilmeyen yeni mektupların gün yüzüne çıkması kuvvetli bir ihtimal dahilindedir. Mümkün olduğunca geniş bir tarama yaparak mektupları tespit ettikten sonra ikinci aşamada bunların tasnif ve tavsifini yapmaya çalıştık. Bu çabamız araştırmamızın birinci bölümünü oluşturdu. Burada tespit edebildiğimiz mektupları; “asker mektupları”, “esâret mektupları”, “muhabir mektupları”, “edebiyatçı mektupları” ve “kurmaca mektuplar” şeklinde tasnif ettik. Asker mektupları başlığı altında çeşitli rütbedeki askerlerin yazdığı mektuplar ile asker yakınlarının mektuplarından bahsettik. Esâret mektuplarında da esirlerin ve esir yakınlarının yazdığı mektupları bir araya getirmeye çalıştık. Muhabir mektuplarından kasıt, çeşitli gazetelerin cepheye gönderdiği savaş muhabirlerinin Çanakkale Cephesi’nden gönderdikleri mektuplardır. Bunlar dönemin gazetelerinde ara ara neşredilmiştir. Edebiyatçı mektuplarında devrin edebiyatçılarının Çanakkale Muharebeleri ile ilgili mektupları bulunmaktadır. Kurmaca mektuplar kısmında ise çeşitli hikâye veya romanlarda bir kahramanın ağzından yazılmış Çanakkale Muharebeleri ile ilgili hayâlî mektuplara yer verdik. Birinci bölümde, mektuplar tasnif ve tavsif edildikten sonra her birinin devamına bolca örnek koyduk. Örnekleri çokça vermemizin sebebi, birçoğu ilk kez yeni harflerle yayımlanan bu mektuplardan hem araştırmacıların hem de daha geniş bir okur kitlesinin istifade etmesine imkan vermektir. Örnek mektupları, yeni yazıya aktarırken daha önce aktarılmış olsa dahi yeniden okuduk ve şâyet farklılık varsa bunları dipnotlarda belirttik. Bütün çabalarımıza rağmen okunmasında şüphe ettiğimiz kelimelerin karşısına soru işareti koyduk. Yıpranma nedeniyle hiç okunamayan kelimelerin yerine ise beş nokta koyarak boş bıraktık. Metinlerin Arap alfabesinden Latin alfabesine aktarımı sırasında dil, imlâ ve noktalamasına mümkün olduğunca müdahale etmemeye çalıştık. Mektupları sadeleştirme yoluna gitmedik. Yine örnek olması bakımından bazı mektupların orijinalini de vermeyi uygun bulduk. Bunun yanında mektuplarda anlatılanları görsel olarak desteklemesi bakımından bazı fotoğraflara da yer verdik. Araştırmamızda malzemenin tespiti, tasnifi ve tavsifinden sonra ikinci ve sonraki bölümlerde mektupların değişik yönlerden incelemesine başladık. Bu çerçevede mektupları ikinci bölümde “şekil” ve “yapı” açısından incelemeye tabi tuttuk. Mektupları şekil yönüyle “manzum” veya “mensur” oluşlarına göre değerlendirdik. Yapısında ise mektupların nasıl inşa edildiğini inceledik ve yapısal özelliklerini ortaya koymaya çalıştık. Üçüncü bölümde mektupların içerik incelemesi yapılırken bir yandan savaşın mektuplardaki akislerini araştırdık; diğer yandan da mektuplardaki çeşitli duygu ve düşünceleri tespit etmeye çalıştık. O sebeple üçüncü bölüm iki alt başlık halinde düzenlendi. Birinci kısımda mektuplara aksettiği kadarıyla Çanakkale Muharebeleri’nde; deniz harbi, kara muharebeleri, tayyare bombardımanları ile düşmanın hezimeti ve kaçışı anlatıldı. İkinci kısımda ise mektuplarda dile getirilen; mektup beklentisi, memleket hasreti, askerin savaşma isteği, düşman askerine bakış, askerlerin cephede gösterdiği kahramanlık ve fedakârlık, savaş sırasında manevî yardım inancı, şehitlik arzusu, geride kalanlara yazılan vasiyetler, mazinin iyi veya kötü günlerinin hatırlanması gibi duygu ve düşünceleri ele aldık. Dördüncü bölümde ise, mektupları dil ve üslup açısından kısaca incelemeye gayret ettik. Sonuç ve kaynakçayı müteakip ihtiyaç duyan okur için bir de sözlük hazırlamayı uygun bulduk. Son yıllarda Çanakkale Muharebeleri’ne olan yoğun ilgiye paralel olarak bu savaşa dair çeşitli yayım faaliyeti de artarak devam etmektedir. Ancak bunların büyük bir kısmı ticarî ve popüler endişelerle hazırlanmaktadır. Bunların yanında Çanakkale Muharebeleri ile ilgili bilimsel çalışmalara da büyük ihtiyaç vardır. Zira, özellikle eski harfli metinlerin aktarımında popüler kaygılar metinlerin tahrip ve tahrifine kadar varmış durumdadır. Mesela, Dobruca’da çarpışan bir askere hitaben anasının ağzından yazılmış bir manzum mektup, ( “İmam dedi; Dobruca’da ulu şanlı cenk olmuş”, Harp Mecmuası, Sayı: 16, s.250) “Dobruca” kelimesinin yerine “Çanakkale” yazılarak ( “İmam dedi; Çanakkale’de ulu şanlı cenk olmuş”, Hasan Murat Başbay, Çanakkale Cephesi’nden Asker Mektupları, İst., 2007, s.52.) pekâlâ Çanakkale Cephesi’ne yazılmış gibi gösterilebilmektedir. Yerine göre bazı mektupların metinlerinde kısaltma ve ilavelere de rastlanmaktadır. Bütün bunlar günümüz okuru ve araştırmacılarına “Çanakkale mektupları”nın mümkün olduğunca sağlam bir metin halinde sunulmasını gerekli kılmaktadır. Hem mektup metinleri hem de mektuplar üzerine yaptığımız incelemeler ile çalışmamızın “Türk harp edebiyatında Çanakkale mektupları”nın yeri ve önemini ortaya koyması bakımından bir boşluğu dolduracağını ümit ediyoruz. Araştırmamızın kitap hâline gelme sürecinde birçok kişinin yardım ve katkıları oldu. Bu vesileyle Selahaddin Adil Paşa’nın mektuplarını kullanmama izin veren oğlu Semuh Adil’e, onunla iletişim kurmamda yardımcı olan ve aynı zamanda bazı mektuplardan beni haberdar eden Uğural Vanthoft’a, özel arşivinde bulunan bir mektubu gönderme lütfunda bulunan Necmettin Özçelik’e, yine birkaç mektup ve fotoğraftan haberdar olmamıza yardımcı olan Ahmet Yurttakal ve Cemalettin Yıldız’a, eksik bazı gazete nüshalarının İstanbul kütüphanelerinden teminine vasıta olan öğrencilerim Yeliz Demirbaş, Esra Zolan, Yadigar Limanlar, Meryem Canbaz ve Özgül Karakaş’a, şüphelendiğim kelimelerin okunmasında yardım eden meslektaşlarım Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aksoy ve Yrd. Doç. Dr. Hakan Yaman ile saygıdeğer hocam Yrd. Doç. Dr. Metin Kayahan Özgül’e, malzemenin temini hususunda gösterdikleri kolaylık nedeniyle Ankara Millî Kütüphane’den Mustafa İren, İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nden Muhammed Hızarcı ile TBMM Kütüphanesi’nden İhsan Güler’e, araştırmanın kitap halinde okurla buluşmasını sağlayan Akçağ Yayınevi yetkililerine çok teşekkür ederim. Bu çalışmanın vücut bulması sırasında desteğini gördüğüm kıymetli arkadaşlarım Kazım Çandır ve Feridun Nizam’a da şükranlarımı ifade etmek isterim. Ayrıca, bu araştırmanın bütün safhalarında her türlü yardımı ile yanımda olan sevgili eşim Yrd. Doç. Dr. Mümine Çakır’a ise sonsuz teşekkürlerimi sunarım. (Sözbaşı) Çanakkale,2009 “Türk Harp Edebiyatında
Dr. Ömer ÇAKIR
Çanakkale Mektupları”
Akçağ Yayınevi
2009-Ankara
560 Sayfa
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Mektupları (Dr. Ömer Çakır)
- Muhafazakâr Aydınların Ermeni Sorunu’na Yaklaşımı Değişiyor mu? (Tuncay Yılmazer)
- Filistin Cephesi’nden Adana’ya Mustafa Kemal Paşa (Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu )
21.415 okunma