GELİBOLU’YU ANLAMAK

Kut-ül Ammâre Zaferi , Esir Alınan İngiliz Ordusunun Öyküsü- 1 ( M. Birol Ülker )

Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’den sonra kazandığımız en önemli muharebe, Kuttülammâre zaferi idi. Birliklerimiz, Süveyş cephesinden Bağdat’a ilerleyen İngilizler’i Kuttülammâre’de durdurup 4 ay 23 gün boyunca kuşatma altında tutmuşlar ve General Townshend’in kumanda ettiği İngiliz ordusu 29 Nisan 1916 günü teslim olmak zorunda kalmıştı. Ama bu zaferi iyi değerlendiremediğimiz için, bir yıl sonra Bağdat’ı kaybedecektik.


 


Irak Cephesi


 


Biz, Irak’ı işgal etmek isteyen İngilizler’i bundan 92 sene önce Kuttülammâre’de perişan etmemize rağmen, Irak’ı kaybetmiştik. İşte şimdilerde pek bahsedilmeyen Kuttülammâre’deki zaferimizin öyküsü:


 


Osmanlılar, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinde Ruslar’la, Mısır-Filistin-Kudüs cephesinde İngilizlerle, Çanakkale cephesinde İngiliz, Fransız ve Avustralya-Yeni Zelanda askerlerinden oluşan Anzaklar’la, Galiçya ve Balkan cephesinde Rus ve Rumenler’le, Arabistan-Irak cephesinde de İngilizlerle savaştılar. Bu beş cephedeki savaşlardan sadece ikisinde, Çanakkale ve Irak cephesinde başarı kazanıldı.


Çanakkale’yi hemen herkes bilir, ancak Irak cephesinde İngilizler’e karşı kazanılan Kuttülammâre Savaşı ve bu savaşın komutanı Halil Paşa pek bilinmez. Tarih kitaplarında da Halil Paşa’ya az yer verilir, zira Halil Paşa İttihatçı’dır ve daha da önemlisi Enver Paşa’nın amcasıdır. Kuttülammâre Savaşı’nın diğer ilginç yönü ise İngilizler’in şereflerini rüşvetle kurtarmaya çalışmalarıdır.


İngilizler 1914 Kasım’ında Şattülarab’ın girişindeki Fav bölgesini işgal ettiler. Bölgedeki az sayıdaki Osmanlı askeri İngilizler’e karşı dayanamadı. Irak bölgesi komutanı Cavid Paşa, Bağdat ve Bedre’deki kuvvetlerinden bir kısmını Basra’ya sevketti ve İngilizler’in Şattülarab’dan yukarıya doğru ilerlemesini engellemek için Basra’nın güneydoğusunda müdafaa hattı oluşturdu. Fakat alınan tedbirlere rağmen üstün sayıdaki İngiliz güçleri karşısında Basra’yı müdafaa imkânı kalmadığını anlayan Osmanlı birlikleri, 19-20 Kasım 1914’te şehri boşaltarak geri çekildi ve Cavid Paşa, İngilizler’e karşı dayanabilmek için İstanbul’dan yeni birlikler talep etti. İngilizler’le 25 Kasım ile 9 Aralık 1914 arasında Mezira ve Kurna muharebeleri yapıldı. Kurna’yı savunan 38. tümen kumandanı Albay Suphi Bey, 45 subayı ve 989 askeri ile savaşın sonunda teslim olmak zorunda kaldı.


Milislere Güvendik


Cavid Paşa, hükümete gönderdiği raporunda, Basra ve Kurna’nın İngilizler’in eline geçmesindeki en önemli sebebin yerli askerlerin yeteri kadar cesaret ve metanet göstermemeleri, aşiret askerleri ile birlikte silahlarını bırakıp kaçmaları ve birliklerindeki Türk askerlerin azlığı olduğunu yazdı. Gelişmeler neticesinde Irak ve Havalisi Genel Komutanı Tümgeneral Cavid Paşa, daha önce bölgede Jandarma Tabur Komutanlığı yapmış olan Kurmay Binbaşı Süleyman Askeri Beyin acilen Basra Valiliği’ne ve 38. Tümen Komutanlığı’na atanmasını istedi.


Teşkilat-ı Mahsusa’nın, yani Osmanlı İstihbarat Teşkilatı’nın  aşiret ve muhacir işleri dairesinde görev yapan Süleyman Askeri Bey’in rütbesi hemen yarbaylığa yükseltildi ve emrine de Kafkas cephesinde görev yapan Osmancık taburu verildi. 17 Aralık 1914’te Bağdat’a ulaşan Süleyman Askeri Bey, 20 Aralık 1914’ta Irak ve Havalisi Genel Komutanlığı’na atandı ve 2 Ocak 1915’te Üzeyir’de Cavid Paşa’dan görevi devraldı. Süleyman Bey Irak’a muntazam kuvvetlerin gönderilmesine gerek olmadığını, tıpkı Bingazi’de olduğu gibi aşiret ve mücahidlerden yararlanılarak Irak’ın savunulabileceğini, hatta İngilizlerin Irak’tan atılabileceğini ileri sürdü.


 


 


 Kumandan Canına Kıydı


 


Hemen çalışmalara başlayan Süleyman Askeri Bey, kuvvetlerini yeni bir tertibat içerisinde araziye yerleştirdi. İngilizler’le 20 Ocak 1915’te Birinci Rota Muharebesi yapıldı ve Süleyman Askeri Bey, muharebede bacağından kurşunla yaralandı. 11 ile 14 Nisan 1915’te yapılan Şuayyibe-Bercesiye muharebelerinde de başarılı olunamadı ve başarısızlığı hazmedemeyen Süleyman Askeri Bey intihar etti. Bu gelişmeler neticesinde Fırat Grubu Komutanı Binbaşı Ali Bey komutasındaki birlikler Nasıriye’ye doğru geri çekildiler ve Irak Genel Komutanlığı’na da Albay Nurettin Bey atandı.


 


Dicle cephesinde 31 Mayıs ile 3 Haziran 1915 arasında cereyan eden muharebeler sonunda İngilizler, Ammâre’ye girdiler. İngilizlerin çok küçük bir kuvvetle Ammâre’ye girdiğini gören çapulcular ile bazı aşiret mensupları, 4 Haziran 1915 sabahı kasaba içindeki resmi daireleri, kışla ve hastahaneleri yağmalamaya başladılar. İngilizlerin 6. Tümen Komutanı General Townshend, gözünün önünde meydana gelen yağmalamaya son vermek ve şehirde güvenliği sağlamak için 16. Tugay’ı aceleyle Ammâre’ye getirdi  ve düzeni sağlamaya çalıştı.


 İsyancılar Şehri Bastı


İngilizlerin ilerlemeye devam etmesi, Şuayyibe muharebesindeki başarısızlık ve Necef kaymakamının da idari hatalar yapması ayaklanmaya neden oldu. Hükümet dairelerini işgal eden isyancılar, bazı yerleri yaktılar, başta kaymakam olmak üzere resmi görevlileri aileleriyle birlikte Neceften dışarı çıkardılar. Necef isyanından sonra Kerbela’da da tahrikçilerin işe karışmasıyla isyan çıktı. Her yeri yağmalayan âsiler, Kerbela hükümet konağını, belediye dairesini ve kışlayı yaktılar.


Bağdat Valisi Süleyman Nazif’in görevinden ayrılması üzerine valilik görevi Irak ve Havalisi Genel Komutanı Nurettin Bey’e verildi. 1915’in Haziran ve Temmuz aylarında yapılan Akike, Safha ve Nasıriye savaşları sonunda Nasıriye de İngilizlerin eline geçti ve Osmanlı kuvvetleri Kuttülammâre’ye doğru çekilmeye devam ettiler. İsyancılar, Necef ve Kerbela’daki ayaklanmanın aynısını Hille’de de yaptılar.


Merkezi Bağdat’ta olan bir komite Necef, Kerbela ve Hille’deki şubeleri vasıtası ile ayaklanmaları tertip ve idare etmiş, gerek komite, gerekse de İngilizler mezhep ayrılıklarını körükleyerek halkı Türk yönetimine karşı ayaklandırmışlardı.


Kuttülammâre’de toplanan Osmanlı birlikleri, Bağdat’a yaklaşan ingiliz ordularına karşı yine dayanamadı. 29 Eylül 1915’te Kuttülammâre, 3 Ekim’de  de Aziziye kasabası İngilizler tarafından işgal edildi. Osmanlı ordusu geri çekildi ve Selmanpâk’ta yeni bir savunma hattı oluşturmaya başladı Daha ileri gitmeyip kendini sağlama almaya çalışan General Townshend, İngiliz Seferi Kuvvetleri Komutanı General Nixon’a Basra’daki durumunu güçlendirmek için yaptıkları kuzeye doğru yürüyüşün hedefine ulaştığını Kuttülammâre’ye dönüp bölgeyi tahkim etmek gerektiğini, takviye tümeni geldiği takdirde Bağdat’a doğru yeni bir harekâta başlanabileceğini rapor etti.


 


Karabekir Cephede


Osmanlılar’da ise Irak’taki komutanlığın İngilizler karşısında yetersiz kaldığı düşüncesi oluşmuştu. Kuttülammâre’nin de İngilizlerin eline geçmesi göz önüne alınarak bölgede “6. Ordu Komutanlığı” adı altında yeni bir örgütlenmeye gidilmesi plânlandı. Ordunun başına 1. Ordu Komutanı olan Alman Mareşali Von der Goltz Paşa getirildi. Geniş bir alanda büyük yetkilerle donatılan Goltz Paşa, Kurmay Albay Kazım Karabekir ve karargâhındaki diğer Alman ve Türk subaylarla birlikte 15 Kasım 1915’te İstanbul’dan yola çıktı.


 


Türk ordusu ile İngiliz ordusu arasında 22 ile 26 Kasım 1915 arasında Selmanpâk Savaşı yapıldı. Savaşta bozguna uğrayan İngilizler birliklerinin üçte birini kaybetmiş bir halde Kuttülammâre’ye doğru geri çekilmeye başladılar. İngilizler’in durumundan haberdar olan Enver Paşa, Çanakkale ve Erzurum cephelerinden bazı birlikleri bölgeye kaydırdı. Ayrıca, 13. Kolordu Kumandanlığına tayin edilen Miralay Ali İhsan Bey’in de Bağdat’a hareket etmesini emretti.


 


 


Savaşı başarıyla yöneten Irak ve Havalisi Genel Komutanı Albay Nurettin Bey 6. Ordu Komutanı Mareşal Von der Goltz Paşa’nın emri altına girdi. 18. Kolordu Komutanlığı görevini hastalığı sebebiyle bir süre yürütemeyen Kurmay Albay Halil Bey de, geri çekilmekte olan İngiliz birliklerini takibe başladı. Aziziye ve Delabiha istikametinde geri çekilen İngilizler’e I3. ve 18. Kolordular fırsat buldukça saldırıyordu. Selmanpâk Savaşı sonrasında başarılı bir çekilme plânı uygulayan General Townshend, yorucu ve uzun bir yürüyüşten sonra aç, susuz ve yorgun olan kuvvetleriyle birlikte 3 Aralık 1915’te Kuttülammâre’ye girdi. General Townshend, Basra’ya doğru hareket eden İngiliz Seferi Kuvvetler Komutanı General Nixon’a gönderdiği telgrafta, ‘Her ne olursa olsun Kuttülammâre’de savunmaya ve direnmeye karar verdiğini ve Türkler’in taarruzlarına karşı koyacağını’ söylüyordu. Townshend, Basra’ya gelecek İngiliz takviye birliklerinin Ammare-Alilgarbi bölgesinde toplanmalarının ancak Kuttülammâre’nin elde bulundurulmasıyla mümkün olacağını da yazıyordu. İngiliz birlikleri bir, Hint birlikleri ise iki aylık yiyeceğe ve çok sayıda cephaneye sahiptiler.


 


1. Bölümün sonu

29.685 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir