GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale Savaşı ve Diplomasi ( Tuncay Yılmazer )

Çok değil sadece Çanakkale Savaşı’ndan neredeyse 60 yıl kadar önce İngiltere ve müttefiki Osmanlı İmparatorluğu’nun  , Kırım yarımadası’nda Rusya ile karşı karşıya geldikleri biliyoruz. Yıllar sonra dünya savaşının ateşinin etrafı kasıp kavurmaya başladığı günlerde bir  İngiliz yazarın sözlerini hatırlamak gerekli. “Ne gariptir ki” demişti  Georges Young, “Haydarpaşa’da boğazları Ruslara kapamak için ölen İngiliz askerlerinin mezarları , Çanakkale’de de boğazları Ruslara yardım için açmak isteyen İngiliz askerlerinin mezarları vardır.” [1]  Bu sözler ülkeler arasındaki düşmanlığın, rekabetin  zaman içerisinde nasıl değişebileceğinin çok çarpıcı bir ifadesi aslında.


 


Her hangi bir askeri harekât başlangıçta belli hedefleri olsa da , özellikle süre uzar, beklenen sonuçlara ulaşılamaması durumda diplomatik yeni girişimlerin olması kaçınılmaz. Bu kural yirminci yüzyılın başlarında da aynen geçerliydi. Çanakkale seferinin uzaması İngiliz ve Fransızların hesaplarını yeniden gözden geçirmesine yol açmış, St. Petersburg’u ise büyük bir beklentiye sokmuştur. Bolşevik tarihçilerden Adamof’un da  belirttiği gibi  Avrupa savaş alanlarında müttefik orduları kurmay heyetleri her şeyden önce stratejik bir gaye – düşmanın zinde kuvvetlerini yok etme gayesi- güttükleri halde daha savaştan evvel Avrupa’nın büyük devletlerinden birçoğuna ait çıkarların çarpışmakta olduğu Türkiye Asyasındaysa stratejik gaye ikinci planda kalmakta ve müttefiklerden birinin ordusu tarafından elde edilen herhangi bir başarı ötekiler için hoşnutsuzluğa yol açmakta ve siyasi bir münasebetsizlik sayılmaktaydı. [2] Bu bağlamda dönemin Rus Dışişleri bakanı Sazanov’un Çanakkale Savaşı boyunca yaptığı diplomatik girişimler hayli önemli. Çanakkale boğazına İtilaf devletlerinin saldırısı sonuçta Rusya’yı direkt ilgilendirmekteydi. Ancak İstanbul’ a askeri harekât düşüncesi  ise Stavka (Rus Genel Karargâhı )  tarafından uygun bulunmamıştı. Almanların ve Avusturyalıların ardı ardına gelen saldırıları, başka bir cepheye kuvvet ayrılmasına imkân bırakmıyordu.


 


4 Mart 1915 tarihinde Rus tarafından gelen sürpriz öneri İngiltere ve Fransa’yı zor durumda bırakmıştı. Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Rusya’nın yalnız İstanbul ve boğazları değil , İmroz-Bozcaada , ve Trakya’da Enez-Midye hattının doğusunu istediğini belirtiyordu. Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Grey, verilecek red cevabının Rusya’yı savaşta tutmaya yetmeyeceğinden korkacak, İngiliz kabinesi ile yapılan görüşmeler sonucunda iki gün sonra bu teklifi kabul ettiğini belirtecektir. [3]  Fransız Cumhurbaşkanı Poincaré ise Rusya’nın daha Çanakkale askeri harekâtına katılmadığını , söz verdikleri askeri yardımın ise henüz ortada olmadığını söylese de  Fransız hükümeti de İngilizler gibi aynı endişelerle 10 Nisan 1915’te Rusların  teklifini  kabul edecekti. [4]


 


İngiltere ve Fransa’nın neden Rusya’nın isteklerini ( isteksizce de olsa ) neden  kabul ettikleri tarihçiler arasında tartışılmıştır. İngiliz kralı V. George’un savaşın henüz başlarında Rus Çarı’na “İstanbul sizin olmalı”  dediği de biliniyordu. [5] Rusya’nın İttifak devletleri ile olan mücadelesinde zor durumda olması , ve ayrı bir barış yapma olasılığı bunda en önemli etkendir. Ayrıca İngiltere, Rusya’nın Almanya’yla savaşının devamını Basra körfezindeki çıkarları açısından gerekli görüyordu. Fransa’nın endişesi de Rusların Doğu cephesinde yenilmesiyle serbest kalan Alman kuvvetlerinin , batıya kaydırılmalarıydı. [6]  


 


 Ancak 1915 yazında Rusların Alman ve Avusturya birlikleri karşısındaki yenilgileri gitgide daha büyük hâl almakta ve bu devletin bir daha kendini toparlayamayacağı duygusu yayılmaktaydı. Öbür yandan İngiliz ve Fransız ordusunun Gelibolu Yarımadasında Türk karşı koymasını kıramayacağı anlaşılıyordu. Bu nedenle Bulgarların Çanakkale Muharebelerinin gidişatını gördükten sonra İttifak devletlerine katılması Rus Askeri çevrelerini bir hayli telaşlandırmıştır. Genelkurmay Başkanı Aleksiev , Dışişleri bakanlığındaki askeri temsilci Prens Kudachev ile yaptığı durum değerlendirmesinde  Eğer Sırbistan ezilip Almanya ile Türkiye arasında yol açılırsa Türkler asker, yiyecek ve hammadde vererek Almanları desteklerler. Biz bu sırada Almanların hakkından gelemiyoruz, bundan sonra ne yapabiliriz? diyecekti. Rus Genelkurmay başkanına göre Türkiye ile ayrı barış yapılmalıydı. Böylelikle İngiliz ve Fransızların orduları serbest kalacak , savaşın asıl amacı olan Alman askeri gücünün yok edilmesi sağlanacaktı. Bundan başka amaçlar kovalamak “bir serabın arkasından koşmak” la eşdeğerdi. [7] Buradan da görüldüğü gibi özellikle Rus Genelkurmayının İstanbul’un alınması konusunda Sazanov’dan daha gerçekçi olduğu açıktır.


 


Alman ve Bulgar tarafı 6 Eylül 1915’te antlaşma imzalayacak, bir ay sonra  Sırbistan’a karşı Alman General Mackensen komutasındaki Alman-Avusturya birliklerine katılan Bulgar ordusunun da saldırısıyla Sırbistan safdışı edilecekti.  Bu gelişmeler de yine Çanakkale cephesini etkileyecek, özellikle Fransa Sırbistan’a yardım gerektiğini belirterek en yakın cephe olan Çanakkale’den Selanik’e asker kaydırtma kararı alacaktır. Gerçekte bu gelişme , Fransa’nın inisiyatifi yeniden ele alma çabasından başka bir şey değildi. Olayların akışı İngilizleri de Makedonya cephesine asker kaydırmak zorunda bırakacaktır.


 


Boğazların savaşın sonuna kadar Osmanlı Devleti’nin elinde kalması müttefiklerin savaş planlarını değiştirmiş, müttefikler birliklerini Fransa önderliğinde Selanik’e kaydırırken, İngilizler de ayrıca Mezopotamya ve özellikle Kanal- Filistin cephesine ağırlık vermelerine yol açmıştır. Alman Genelkurmay Başkanlarından Falkenhayn Çanakkale Savaşı’nın Birinci Dünya Savaşı’nın içerisindeki yerini vurgularken “Akdeniz ve Karadeniz arasındaki boğazlar düşman trafiğine devamlı olarak kapalı kalmasaydı, savaşın başarılı bir şekilde yürütülmesi yolundaki bütün umutlar pek büyük ölçüde azalacak, bu arada Rusya önemli olan tecrit durumundan kurtulacaktı…” diyecektir. [8]


Çanakkale Savaşı “hasta adam” olarak nitelenen Osmanlı Devleti’nin dönemin süper güçlerine karşı hiç beklenmedik ölçüde üstün maneviyatı ve direnişi ile  kazandığı muhteşem bir zafer. Günümüz Türkiye’sine Osmanlı’dan miras kalan en önemli sembol mücadelelerden birisi olduğuna da kuşku yok. Aynı zamanda Çanakkale Savaşı, müttefiklerin kendi aralarında da bir “diplomasi” savaşı olarak nitelenebilir. İngilizlerin ve Fransızların muhtemel bir zafer sonrasında  İstanbul’u  Ruslara terk edeceklerini düşünmek herhalde çok doğru olmaz.


Birinci Dünya Savaşı’nda Müttefiklere göre Doğu cephesinin  öznesi  Osmanlı Devletiydi. Çanakkale Savaşı bu paylaşım düşüncesine karşı koymanın sembolüydü.   Çanakkale Muharebelerini daha geniş perspektiften düşünmek, Birinci Dünya Savaşı ve dünya tarihi üzerine olan etkilerini daha ayrıntılı ortaya koymak gerekiyor.


 


Bu yazı Kültür Dergisi Birinci Dünya Savaşı Özel Sayısı’nda yayınlanan “ Batı Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok Ya Doğu’da- Çanakkale Savaşı’nın 1. Dünya Savaşı’na Etkileri “ konulu makalemin daha kısaltılmış halidir.


 


 


 


Kaynakça








[1] Georges Young’un eserinden aktaran  Tunaya, , Tarık Z. Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: 3 İttihat ve Terakki, İletişim yayınları , (3.Baskı), İstanbul  2007 s.618



[2] Adamof,  E.E Çarlık Belgelerinde Anadolu’nun Paylaşılması , Kaynak Yayınları, İstanbul, 2001 s. 100



[3] Cassar, George H. Çanakkale ve Fransızlar , Milliyet Yayınları, İstanbul, 1974  s. 154-155



[4] Cassar  s. 157



[5] Bobroff , Ronald R. Roads to Glory , Late İmperial Russia and The Turkish Straits, IB Tauris, New York , 2006 Ronald R. , s. 119



[6] Bobroff s. 116-117



[7] Bayur, Hikmet Y. Türk İnkılabı Tarihi.  Cilt III, kısım II Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991 s. 491



[8] Hart, L. Strateji-Dolaylı Tutum, Doruk Yayıncılık, İstanbul, 2003  s.263

50.603 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir