GELİBOLU’YU ANLAMAK

Üç Mermi İle Bir Defter – Çanakkale’de Yedek Subay Bir Mühendisin Hikayesi (Mustafa Onur Yurdal)

“Yazı, resim, fotoğraf, mektup, nişan, kitap gibi her evde bulunabilecek hatıra eşyalardan, bizim evdekilerin en kıymetlisi, en çok manevî değerle yüklü olanları üç mermi ile bir hatıra defteri- çünki bunlar Çanakkale’den getirilmiş. Defter kahverengi kaplı, bir ceket cebine kolayca sığacak kadar küçük, sayfaları muntazam, sık satırlar halinde, eski harflerle dikkatle yazılmış. Mermiler çok ağır, kırmızı boyaları kısmen aşınmış, 7,2 santim çapında, 14,2 santim yüksekliğinde. Bu sessiz, kendi halinde eşyalar, bir az düşünülünce, 65 sene evvel büyük bir zaferle neticelenen o müthiş ölüm kalım muharebesini bütün heyecaniyle nasıl canlandırıyorlarî Onlar o zaman ailenin tek erkek evlâdı olan ve muharebeye katılan 23 yaşındaki Mehmed Raşid tarafından getirilmiş.”
Yukarıdaki satırlar, Çanakkale’de Gazi olmuş, parlak bir mühendis Mehmet Raşid beyin yeğeni Nesrin Moralı tarafından kaleme alındı. Nesrin Moralı, ölümünden bir yıl evvel 1980 yılında, yukarıdaki duygu yüklü tasvirleri yaptıracak düşünceler içinde, Çanakkale’nin ve dayısının bu manevi hatırasına binaen böylece satırlara döküldü. Aslında sadece bu satırları yazmadı. Dayısının Çanakkale’den getirdiği defterinde yazdığı Çanakkale günlüğünü de bu satırlardan daktilo etti. Mehmet Raşid, 9. Tümen topçu alayında Kayaltepe bölgesinde ve Manol çiftliği yakınlarında 24 Mayıs-11 Ağustos 1915 tarihleri arasında Çanakkale’de gün gün yaptıklarını, yaşadıklarını, cephedeki durumu anlatmıştır. İşte böylece Nesrin Moralı da bugün bu bilmediğimiz gaziyi ve hikayesini onun ağzından dinleyebilmemizin şüphesiz yegane sahibi.

Mehmed Raşid Moralı kimdir?

Mehmed Raşid 19 Haziran 1892 tarihinde Boğaziçinde güzel bir yalıda doğmuştu. Evdeki tek erkek çocuk olduğundan bazı büyükleri onu “Sen bir tanecik tosun paşasın!” diye severlermiş. Tam Mehmed Raşid de bunu iyice benimsemiş olacak ki üç yaşlarında iken bir olay vuku bulup sonrasında azarlandığında şaşırmış ; “Ben bir tanecik tosun paşayım!” diye karşılık vermiş.
Mehmed Raşit oldukça köklü bir aileye mensuptu. Tanzimat’ın ilânından sonra ülkemizde ilk defa maarif teşkilatını kuran ve ilk Milli Eğitim Bakanı olan Abdurrahman Sami Paşanın torunlarındandı. Mehmed Raşidbüyükbabası da beş defa Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan Abdullatif Suphi Paşadır. Osmanlı İmparatorluğunda büyük hizmetler veren kültür ağırlıklı baba tarafı yanında, anne tarafı da devletin muhtelif kademelerinde hizmetleriyle tanınmış ünlü kişilere dayanmaktadır. Annesi de hariciye nazırı (Dış İşleri Bakanı) Mehmet Raşit Paşanın kızıdır. Hamdullah Suphi (Tanrıöver) ise dayılarıydı.
Büyük bahçeli, atlı arabalı, özel kasapları, özel terzileri olan, dadılar, ve yabancı dilleri öğreten mürebbiyelerle dolu konaklarda büyüdüler. Özel hocalar tarafından eğitildiler. Büyük ablası Seniha Sami Moralı, Batı Dilleri ve Edebiyatı Profesörü Mehmed Rauf’un (1883-1918) eşiydi. Seniha Sami Moralı aynı zamanda ilk kadın arkeologumuz olup, Topkapı Sarayı’nın ilk kadın yöneticisiydi. Cumhuriyet’ten evvel sarayda Prenseslere İngilizce dersleri verirken, Cumhuriyet döneminde de Atatürk ve İsmet İnönü’ye tercümanlıklar yapmıştı.

 

Mehmed Raşit 3 yaşlarında iken. (Taha Toros Arşivi)


Moralı Ailesi: Sol baştaki (oturan) Mehmed Raşid’in ablası Seniha Sami Moralı, Bebekler Seniha Sami hanımın kızları Münevver ve Nesrin Moralı (günlüğe bugün ulaşmamızı sağlayan Mehmed Raşit’in yeğeni), bebeklerin ortasındaki kadın Mehmed Raşit’in valideleri Ayşe Sıdıka hanım. Arkada ayaktaki kadın ise Ayşe Sıdıka Hanımın hemşiresi. Ve sağ başta oturan, resimdeki tek erkek ise Mehmed Raşit.

Mehmed Raşit’in 1905’ten Birinci Dünya savaşı sonuna kadar olan dönemdeki hayatını kendisinden dinleyelim.
“1905 – 1910 Orta tahsilimi Istambulda fransız Faure Lisesinde ikmal edip “Diplôme de tin d’études secondaires” şahadetnamesini aldım.
1910-1912 Pariste Ecole Duvignau da yüksek mühendis mektebine hazırlandım.
1912-1913 Balkan harbi dolayısı ile İstanbul’da kaldım.
1913-1914 Lausanne üniversitesi Mühendis Mektebine kabul edilerek iki semestre ikmal ettim.
1914-1919 Seferberlikte ihtiyat zabit namzedi yazıldım ve sahra topçu sınıfına ayrıldım. Çanakkale harbine iştirak ettim.”
Mehmed Raşit Fransa’da Ecole Duvignau ‘da Yüksek Mühendis Mektebi eğitimine hazırlandığı dönemde çalışmalarının meyvesini almış olacak ki 1913 yılında gitmek istediği İsviçre’deki Lozan Üniversitesine kabul edilmişti. Fakat Birinci Cihan Harbi’nin başlamasıyla kendi isteğiyle eğitimini yarıda keserek ülkesine döndü.

 Mehmed Raşid’in Birinci Dünya Savaşına Katılışı ve Çanakkale Hikayesi

Mehmed Raşid, 1913-1914 Eğitim yılında Lozan’da tam hayal ettiği Yüksek Mühendislik eğitimine başlamıştı ki Birinci Cihan Harbi patlak vermişti. Yeğeni Nesrin Moralı’nın deyişi ile, Mehmed Raşit de Osmanlı Devletinin diğer gençleri gibi efendi bir millete mensub olmanın gerektirdiği cevher kendini gösterdi ve yüz binlerce gencin vatanı kurtarmak için cepheye koştuğu gibi o da cepheye koşmuştu. Mehmed Raşid tahsilini bırakarak yurda döndü. Ailesi gözyaşlarıyla onu uğurlarken, o “çok yüksek bir gâye uğrunda çarpışacağı için âdeta bir şevk içinde Çanakkale’ye gitti.”
Mehmet Raşid Efendi, yedek subay olarak görev yaparken, cephede bulunduğu 24 Mayıs 1915’ten cepheden ayrıldığı 12 Ağustosa dek günlük tuttuğu görülüyor. Bu günlükte tam olarak hangi birlikte görev yaptığından söz etmese de biyografisinde topçu sınıfına ayrıldığını belirtmiştir. Ayrıca yeğeni Nesrin Moralı’nın ifadesinde geçen “Mermiler çok ağır, kırmızı boyaları kısmen aşınmış, 7,2 santim çapında, 14,2 santim yüksekliğinde” söyleminden bu mermilerin 75’lik dağ bataryasına ait top mermileri olduğunu anlıyor ve ancak topçu olan birinin bunları cepheden hatıra olarak götürebileceğini biliyoruz.
Hangi birlikte görev yaptığı konusunda ise coğrafi olarak özellikle Kayaltepe-Palamutluk-Çamtepe-Manol (Hacı Mail) Çifliği-Semertepe-Eyer(li)tepe bölgesindeki schneider ve mantelli topçu batarya bölükleri ile tabur karargahları arasında adeta mekik dokuyup telefonları tamir ettiğini, haritalar çizdiğinden bahsetmesi üzerine 9. Tümen Topçu alayında görevli bir istihkamcı olduğuna kanaat getiriyoruz. (Hacı Mail Maydos’ta yaşayan Rum Hristiyan vatandaşlardan biri olup çiftliğin sahibidir. Hacı Mail 22 Nisan 1915’te müttefiklerin Eceabat’ı bombardımanında 63 yaşında vefat etmiştir.)
“Temmuz 31- Arıburnu haritasını çizmekle meşgûlum. Akşam 5:15 de Serafim(çiftliği) iskametinde üzerimizden fasıla ile bir iki mermi aştı. Büyük monitor tarafından endaht edilmekte olduklarını Kayaltepeden telefonla haber aldık. Çadırın kapısına karşı oturuyorum. Üçüncü ve dördüncü mermi karşımızdaki sırtın arkasından duman çıkardı. Beşinci mermi soldaki derenin karşı yamacına çarptı. (saat 5.45) Haritayı bıraktım.

Ağustos 1- Dünki haritayı akşama doğru bitirdim. İstanbul’a mektup yazdım fakat göndermesi yarına kaldı. Grafit levhaları kırık olan telefonların tamiri hakkında fırkaya takrir verildi.

2- Telefon takımından gönderilen telefondu grafiti kırık telefonların Maltape’de masrafı ödenmek şartıyla tamir olabileceğini söyledi. Birinci taburdan gönderilmiş olan grafiti kırık ve vızıltısı kamacının himmetine uğramış olan Eriksonun vızıltısını yeniden ayar ettim ve diğer bir telefonun grafiti tertibatını tatbik ederek başka bir kusuru olmadığını anladım. Mantelli birinci bölükten gelen Eriksonu tamir ettim.Kabzasının vidası gevşemişti. Pilin mayii biraz sızmıştı, tamir esnasında kurudu. 4. bölükten gelen tamir etmiş olduğum Eriksonu gönderdim Çamtepeden burnu direkli kruazör» endaht esildi. Tarassuda çıktım. (saat 5.20) Hacı Manol çiftliğinden geçen yola üç mermi düştü. Karadan atıldı.”


Yedek Subay Mehmed Raşid Efendi

Mehmed Raşid, gençliğin verdiği heyecan ile dayısı Haydar Bey’in oğlu ile asker yazılmışlardı. Tesadüf odur ki kuzeni olan Raşid ile aynı cepheye, yani Çanakkale Cephesine sevk edilmişlerdi. Mehmed Raşid Efendi’nin günlüğünden ara ara kuzen Raşid ile cephede görüştükleri hakkında ifadeler yer aldığı gibi bu görüşmeye dair bir fotoğraf da bulunmakta.
Mehmed Raşid Efendi’nin ablası ilk kadın müzecimiz Seniha Sami Moralı “Meşrutiyet, Dolmabahçe Sarayı ve Ankara’nın İlk Günlerine Dair” başlıklı yazısında bundan bahsederken Mustafa Kemal’in adını ilk kez duyuşundan söz etmekte:

“Kardeşim Raşid ile dayızadem Raşid yirmi yaşlarında idiler. Gençliğin verdiği şevk ve cesaretle topçu yazıldılar. Kar deşim Lausanne Üniversitesinde bir sene okumuştu. Tahsili yarım kaldı. Dayızadem de İsviçre Ziraat Mektebi’nden şehadet- namesini yeni almıştı. İkisi de Çanakkale’ye sevkedildiler, birincisi Arıbumu’na, İkincisi Anafartalar’a.Yaralılar gelmeye başlayınca Galatasaray Lisesi hastahaneye çevrildi. Bizim kurstan yetişen hanımların çoğu orada çalıştılar.
Çanakkale muharebesi bitince iki Raşidler İstanbul’da birer vazifeye tayin edildiler.
Dört sene Bebek’te kaldık. Çanakkale muharebesinden sonra akşamları toplanır dik. Biraderim sinema gösterirdi Dayızadem komediler tertib eder, taklidler yapardı. Bir gün dedi ki:
Anafarta’da akşamları Mustafa Kemal Bey’in çadırında toplanırdık. Benim maskaralıklarıma gülerdi.
O ismi ilk defa işitmiş oldum.”

 

İki Raşid Efendiler Çanakkale Cephesinde.Mehmed Raşid Efendi (solda) ile kuzeni (dayısının oğlu) Raşid Efendi (sağda). Kuzen Raşid, Anafartalarda Mustafa Kemal ile birlikte savaşmıştı.

 Günlüğünde Triump ve Majestic Zırhlılarının batması ve 29 Mayıs 1915’te Quinn’s Post’ta ilk lağım Türkler tarafından patlatılması, 8 Ağustos’ta 9. Tümen Komutanı Kannengiesser’in yaralanması dahil olmak üzere birçok bilindik olay detayları barındırmasa da kendi şahitliği ile anlatılıyor.Tüm bunların dışında Mehmed Raşid’in günlüğü Çanakkale Cephesi’nin duayen ve vazgeçilmez tartışması “açlık meselesi”ni aralamak adına bir katkı sağlıyor. Günlüğünde “mükemmel kahvaltı”lardan, sık sık “limonata” içmekten ve “kakao” pişirip içmekten söz etmekte. 

“Temmuz 13- …Bir müddet sonra kakao pişirmek İçin aşağı indim ve tekrar tarassuda çıktım…

Temmuz 24- Dün akşam 5. bölükten aldığım kalmış bir maaş için defteri imzalamak üzere Kayaltepeye gittim. Emin İzzet bize uğrayıp Kilidbahire gideeğini söyledi. Peynir ve çay ısmarladık.

Temmuz 25- Sabahleyin çay pişirdim ve ekmek kızarttım. Dün gelen peynirle mükemmel bir kahvaltı ettik.

Ağustos 5- Sabahleyin çizmeleri pençeletmek için 4. bölüğe gittim ve Vehbi Efendi ile bir müddet, oturduktan sonra ikinci tabura gittim.Doktorla eski bir hesabımızı tesviye ettik (Zabitan lokantasından 60 kuruş alacağım vardı).
Arif ve Mazkarla da bir müddet oturduktan sonra avdet ettim. Doktorun verdiği ilacı aldıım. Salih bizim çadıra gelmişti. İstanbul’a gideceğimi anlattım. Yemekten sonra biraz yattım, hararetim vardı. Birkaç limonata içtim.”

Mehmed Raşid’in hikayesini ilginç kılan en önemli şey cephede bir alet icad ettiğini iddia etmesi olsa gerek. Kendisi biyografisinde bu konuyla ilgili şu şekilde bahsetmekte:

“Seferberlikte ihtiyat zabit namzedi yazıldım ve sahra topçu sınıfına ayrıldım. Çanakkale harbine iştirak ettim. Düşman gemilerinin mesafelerini çabuk tayin etmek için bir nevi cetvel icad ettim ve bu suretle müteaddit harp gemilerine mermi isabet ettirdim.”

Mehmed Raşit beyin gerek mühendis olması, gerekse de o dönemki topçuların durumundan bunun doğru olması oldukça mümkündür. Çünkü o dönem gemilerin mesafelerinin yatay olarak hesaplanmasında bir sorun olmamaktaydı. Esas sorun dikey ve açısal hesaplaın yapılmasında idi. Çünkü müttefiklere göre bu oldukça ilkel yöntemlerle hesaplandığı için hedefleri tayin etmek için hesaplar uzun sürebilen matematiksel hesapların sonucunda tayin edilebiliyordu. Elbette Mehmed Raşid Bey’in bu bahsine dek bu hesaplardaki otomatikleşmenin özellikle Çanakkale Cephesinde sadece Almanların katkılarıyla olduğunu bilmekteydik.

Mehmed Raşid Efendi’nin 1915 Ağustos’unda Çanakkale Cephesinde bulunduğu bölgede en şiddetli çarpışmalar devam ederken 4 Ağustos’ta İstanbul’da Tophane’de bulunan Harbiye’ye Ressam (teknik) olarak tayin edilmesi muhtemel başarılarının Ordu tarafından bilindiğini göstermekte. 1916 yılı itibariyle Tophane Fabrikalarında çalışırken poligonda atımların yandan tarassutu için bir mesafe aleti icad ediyor.

 

Mehmed Raşid Efendi 1919 yılında Mütareke sonrasında Teğmenliğe terfi ettirilerek ordudan terhis edilir. Mütareke döneminde Lozan’a geri dönerek Mühendislik Eğitimini tamamlayarak 1924 yılında yurda makina mühendisi olarak yurda döner. Birçok fabrikada üst düzey yönetici olarak çalışır.Parlak bir mühendis olarak hayatını yaşadı., Ankara’da öldüğü zaman mezar taşına “Çanakkale Gazilerinden Raşid Moralı” yazıldı.

 

Mehmed Raşid Efendinin sivil yaşamından hatıra olan resimler.

Ablası Seniha Sami Moralı’nın kızı Nesrin Moralı ise Mehmed Raşid Efendi’nin günlüğünü aşağıdaki dizelerle bitirmişti. Ben de bu dizelerle sonlandırmak isterken,harp tarihi açısından bugünden geçmişe baktığımda kendime şunu sormadan edemedim. Neticede Mehmed Raşid o dönemin hem saray ailesine yakın, hem oldukça zengin hem de kültürlü-eğitimli bir ailesinde dünyaya gelmişken, eğitimini yarım bırakıp, cepheye dönmeyi zül görmeyip, vatana borç bilirken, bugünün Türk burjuvazisinden olup bir de üzerine muktedirlere bu denli yakın olanların çocukları acaba bu erdemi göstere bilir miydi?

“Bildiğimiz gibi o şehid ve gazilere minnetimizi belirten son derece güzel duygulu, muhteşem şiirler yazıldı. Bütün dünyada bu bu muharebe bir kahramanlık destanı olarak anlatıldı. “Gelibolu Muharebesinin Tarihi” adlı kitabında Sir (Robert) Rhodes James bu harbi bütün tafsilatıyla anlatırken askerimize duyduğu hayranlığı da belirtiyor. Ayrıca bir mektubunda şu neticeye varıyor: <<İki milletimizin nazında o kadar çok müşterek yönler var ki, bir daha aralarında ihtilaf ve çatışma olmamalıdır.>>”

 

Bu yazı daha önce #tarih dergisi Nisan 2017 sayısında yayınlanmış, editörün ve yazarının izniyle sitemize konulmuştur.

 

 

11.156 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir