GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale’nin Filistin’deki Yansıması-Gazze Muharebeleri(1.Bölüm)(Tuncay Yılmazer)

 4 Mart 1952 de 70 yaşlarında bir gazi elinde dosyalarla Caddebostan’daki 292 No’lu köşkün kapısını heyecanla çaldı. Acaba eski komutanı ne durumdaydı? İçeri buyur edildiğinde heyecanlanmıştı. Ne mutlu ki çok sevdiği komutanı yaşıyordu.84 yaşındaydı. Dişleri dökülmüştü gerçi. Sadece evin içinde gezebiliyordu. Birbirlerine yaşlanmayla ilgili latifeler yaptılar. “Aziz komutanım” diye söze girdi genç olanı. Zamanla isimlerinin unutulacağını söyledi. “Bunun için ben sizin muharebelerinizi yazdım. Kitap şeklinde bastıracağım. Yazdıklarım hatırımda kalan şeyler. Yanlış olanları söyleyiniz ki ben de düzelteyim.” Kumkale, Zığındere gibi Çanakkale Kara Muharebelerinin en dehşetli dönemlerini, yaşamış 3.Tümen gazileri olarak yaşadıklarını konuştular. Sıra Sina-Filistin cephesindeki o zorlu koşullardaki çarpışmalara gelmişti. 31. Alay Komutanı Emekli Albay İsmail Hakkı Koray alayının topluca esir düştüğü (Şimdiki Filistin’in Gazze Yönetimi ile Mısır arasında sınır kapısı olan)Refah’taki  Muharebe hakkında eski süvari üsteğmeni olan Şerif Güralp’in kendisine verdiği notlarını okurken “bize saldıran piyade değil hecinsüvardı (deve süvarisi) ” diye düzeltecekti. El Ariş’ten hareketle İngilizler iki süvari tümeni ve bir hecinsüvar tümeniyle 9 Ocak 1917’de şimdi de Mısır’a açılan bir sınır kasabasının olduğu Refah  mevzilerini tıpkı daha önceki harekâtlarında olduğu gibi sarmış , 31.Alay askerleri dayanmalarına rağmen yardım gelmediği için teslim olmak zorunda kalmışlardı. “Eğer A numaralı alay öğleden evvel harekâta geçseydi” demiştiEmekli Albay İsmail Hakkı bey.  “Refah düşmez , Filistin’de ilk zaferi biz kazanmış olurduk.”

 

Notlarını düzelten Şerif Güralp yardım meselesini net bir şekilde hatırlıyordu. Eski komutanına o sırada bundan bahsedip bahsetmediğini bilmiyoruz. Ancak Anzaklar ve İngilizler Refah mevzilerinin sardığında tıpkı birkaç sene önce Çanakkale Savaşı -Kumkale muharebelerinde olduğu gibi yakındaki alaya doğru dörtnala atını sürüp yardım isteyen oydu. Ancak bu kez lafını dinletememiş, yardım gitmemiş, 31. Alay göz göre üstün Anzak ve İngiliz birlikleriyle başbaşa bırakılmış, teslim olmak zorunda kalmış, Filistin’in kapısı 1917′ başlarken Ortadoğu’da genel stratejilerini değiştiren İngilizlere açılmıştı.

 

1917’ye girerken İngilizlerin Stratejisi

 

Llyod George ‘un Aralık 1916’da başbakan olması 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin stratejilerinde kökten değişikliğe neden olmuştu. Çiçeği burnunda başbakan, iki yıl önceki Çanakkale cephesi açılırken benzer tartışmaları yaşayan, Batıcılar-Doğucular diye ayrılan kabinede Batı cephesindeki sonu gelmez kayıplara son vermek için Almanları en zayıf müttefikiyle vurmak düşüncesindeydi. Bu “zayıf” kabul edilen müttefik de  tabi ki 1917’nin başlarında hâlâ daha hatırı sayılır derecede İngiliz gücünün Ortadoğu’da tutulmasına yol açan Osmanlı İmparatorluğuydu. 1916 sonlarında İngilizler Bağdat için harekete geçerken Sina’dan ilerleyişlerini devam ettirmek Kudüs’ü ele geçirmek istiyorlardı. Böylelikle uzayan savaş için gerekli moral iki kadim şehrin ele geçirilmesiyle sağlanacaktı. Ancak askerler Filistin ve diğer Ortadoğu cephelerini tali olarak görüyor, asıl muharebelerin İsviçre’den Manş denizine kadar uzayan Batı cephesinde verilmesi gerektiğini, burada kazanılacak başarılarla Almanya’nın çökeceğini ve savaşın kazanılacağını düşünüyorlardı. Tarih boyunca Askeri Strateji ile politikacıların başı çoğu zaman hoş olmamıştır. Politikacıların sivillerle yakın iletişimde  olmalarından dolayı kayıplardan, savaşın kördüğüme dönüşmesinden, sosyal huzursuzluklardan daha fazla etkilenirler. İşte Başbakan Llyod George, İngilizlerin Somme’da (420.000 ) , Fransızların Verdun’da (540.000), Rusların doğu Avrupa’da 1.400.000 kaybına yolaçan Brosilov Taarruzu’ndan sonra acil bir zafere ihtiyacı vardı. Bu arada unutulmaması gereken bir diğer nokta da  savaşın 1914’teki coşkusunun yerini 1917 ‘de bıkkınlık, hatta zaman zaman askeri isyanlara yol açacak derecede kaosa yol açmasıdır. Özellikle gıda sıkıntısı ve grevler başta olmak üzere tüm ülkeler savaşın getirdiği zorlu koşulları iyiden iyiye hissetmeye başlamışlardı. En başta etkilenen ülkelerin başında Rusya geliyordu. Büyük devrimin ayak sesleri 1917 de artık iyiden iyiye hissedilmeye başlamıştı. Kolay zafer kazanabilecek tek yerler Osmanlı cepheleri görülüyordu. Bugünkü siyasi retorikte de yer tutan Bağdat ve Kudüs ilk hedefti. Fransa’nın Calais şehrinde 26 Şubat 1917’de yapılan  İtilaf Devletleri heyetleri arasında yapılan toplantıda müttefik ülkelerin bağımsız harekât yapabileceği kararı Başbakan Llyod George’un elini rahatlattığı söylenebilir. 

 

Halep Raporu

 

İngiliz Marksist Tarihçi Neil Faulkner’in ortaya koyduğu bir belge önemli. Tam bu dönemde İngiliz askeri istihbaratından bir raporunda Britanya’nın savaş amaçları belirleniyor, ileriye yönelik tavsiyelerde bulunuluyordu.  (Avrupa’da stabilizasyon, İngiliz donanmasının üstünlüğünün devam etmesi ve Mısır, Hindistan ve Basra Körfezi’nin güvenliği)  Almanya’nın 1917 yılında da yenilmeyeceği tahmin ediliyor, kaçınılmaz bir şekilde ayrı barış ihtimaline dikkat çekiliyordu. Almanya ile ayrı yapılacak bir barışta ilk iki amaç bundan etkilenmezken Almanya’nın Ortadoğu’ya yönelmesi, özellikle Halep’i kontrol ederek Doğu Anadolu ve Ortadoğu’yu kontrol edebileceğinin üzerinde duruluyordu. Buna imkan vermemek için Halep’in kuzeyindeki  Müslimiye istasyonuna kadar olan bölgenin kontrol altına alınması gerekliydi. Söz konusu istasyon Toroslardan gelip Musul ve Bağdat’a devam eden hatla , Suriye’ye giden hattın ayrıldığı noktaydı.

 

10.Haçlı Seferi

Mısır merkezli seferi kuvvetin komutanı General Murray Kanal savunmasının Mısır-Filistin sınırında kurulması gerektiğini belirtmiş, Sina çölündeki Osmanlı garnizonları etkisiz hale getirilerek, demiryolu ve su hatları döşenerek Filistin kapılarına dayanmıştı. Çöl şartlarından sonra Filistin kapılarına dayanmanın moral açısından çok etkili olduğu söylenebilir. Öte yandan Murray’ın Mısır seferi Ordusu askerlerinin de hem dini , hem de tarihi açıdan son derece önemli topraklara geldiklerinin farkındaydılar. Askerlerin anılarında hem İncil’e , hem de özellikle Arslan Yürekli Richard’ın 3.Haçlı seferine sık sık atıflar görülür. Tıpkı Çanakkale Seferindeki gibi Haçlı seferi metaforu kullanılmıştır. Kimi askerlere göre 10.Haçlı seferinin eşiğindeydiler.  General Murray’ın en önemli sorunu altyapıya verdiği önemi emri altındaki subay ve askerlerle iletişime vermemesiydi. Emrindeki subayların özellikle de Avustralya ve Yeni Zelanda kökenli süvari birliklerinin komutanlarının büyük kısmı ile arası iyi değildi.

Gazze-Birüssebi arasındaki yaklaşık 40 km lik hattı tutan 1.Kuvvei Seferiye’nin komutanı  Alman Alman Albay Kress Von Kressenstein ti. (Bundan sonra Von Kress diyeceğiz) Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Türkiye’de bulunan Alman subaylar içerisinde en etkin kişilerden biri olan Von Kress’i konuyla ilgilenenler Çanakkale Boğazı önüne gele daha sonradan Yavuz ve Midilli adını alan SMS Goeben ve Breslau’nun içeri alma sürecinde Enver Paşa’yı ikna etmesinden hatırlayacaklardır. (Anılarında ileri sürdüğü diyaloglar tartışmalı olması ayrı konu) Von Kress daha savaş başlamadan önce Filistin’e atanmış, sürekli keşif gezileri yapmış, bölgeyi çok iyi bilen bir subaydı. Başta 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa olmak üzere Türk subayları ile zaman zaman gerilimli anlar yaşadığı olmuştur. Söylemeye gerek yok, Von Kress Türkiye’de görev yapan bir çok Alman subayı gibi öncelikle kendi ülkesinin menfaatini düşünüyordu. Kanal harekâtının alt yapısının hazırlanması büyük ölçüde ona aittir. Ancak 1917’ye gelindiğinde Osmanlı Ordusu Kanaldaki trafiği engellemek, İngilizlerin can damarlarından birini kesmek şöyle dursun, savaştan önceki sınırlarına geri çekilmişler, İngilizler de Sina Çölüne raylar döşeyerek, gerekli lojistik destekleri sağlayaran Filistin kapılarına dayanmışlardı. Aralık sonunda ve başında İngiliz ve Anzak süvarileri Osmanlıların iki ileri karakolu Magdaba ve Refah garnizonlarını neredeyse birbirinin kopyası harekâtla ortadan kaldırmış, yüzlerce esir almışlardı. Von Kress İngilizlerin Mart ayından itibaren artık Filistin topraklarına saldıracaklarını biliyordu. Emri altındaki birlikler Çanakkale gazisi olan 3. ve 16.Tümenlerdi.

İngilizler Mart 1917 başında Han Yunus’a saldırmış geri püskürtülseler de ertesi gün yeniden ele geçirmişlerdi. Kaçınılmaz saldırının habercisiydi bu. 22 Mart ta 4.Ordu Başkomutanlığa sunduğu raporda İngilizlerin yakında Gazze istikametinden taarruz harekâtına girişeceklerinin beklendiğini ve bu taarruz için şimdiden Refah’ta en az iki tümenin toplandığını belirtiyor, Gazze müfrezesinin Birüssebi grubundan 125. Alayla( Çanakkale’de Arıburnu cephesi Kırmızısırt’ta görev yapan ve “Hücum Alayı” diye bilinen Binbaşı Rahmi Bey komutasındaki alay) ve Avusturya Macaristan Dağ Obüs Taburu ile takviye edildiği bildiriyor, aynı zamanda İngilizlerin sağ kanadına saldırmayı amaçladığının altını çiziyordu. Görünüşe bakılırsa Gazze Alman bir binbaşının komutasında Türk ve Arap piyadeleri ve Avusturya-Macaristan topçu askeri ağırlıklı yaklaşık 4000 kişilik bir kuvvetle savunulacaktı.

 

Adı hep savaşla, acıyla, abluka ile anılan barışa hasret şehir. Gazze

Gazze… Tarih boyunca bir çok savaşa sahne olmuş, şu dönemde bile dört bir yanından abluka altında olan , Filistin halkının İsrail’e karşı direnişinin sembol şehri. Gazze o dönemde 40000 nüfuslu son derece önemli bir merkezdi. İncil’de de adı geçen Gazze, Eski Mısır’dan Haclı Seferlerine, Napolyon’a kadar bir çok askeri harekâta tanıklık etmişti.  Çanakkale nasıl Anadolu’nun, İstanbul’un “kapısı” olarak kabul edilmişse  Napolyon’da seferi sırasında burayı “Asya’nın kapısı” olarak nitelemişti. Şehrin güney ve güneydoğusundaki Türk resmi kayıtlarında Frenk İnciri olarak geçen , bugün de var olan, neredeyse adam boyundaki sık ve dikenli yapraklı bitki doğal bir savunma hattı oluşturuyordu.  Tıpkı Çanakkale Savaşı Seddülbahir sektöründeki Alçıtepe gibi Ali Muntar tepesi de Gazze savunmasının kilit bir noktasıydı. Napolyon’un 1799 harekâtını Ali Muntar tepesinden yönettiği belirtilir.

İngiliz planı temelde Magdaba ve Refah’a taarruz planlarının hemen aynısıydı. Gazze’nin deniz tarafı kumluk alan olduğu için batıdan saldırmak mümkün değildi. Anzak süvarileri şehri doğusundan saracak, daha önce Çanakkale Savaşı’na katılmış Galler bölgesine ait 53. Tümen ‘de Ali Muntar tepesine çıkan sırtları hedefleyecek, tepeyi ve özellikle de tepede konuşlu topları ele geçirecekti. Ancak en kritik nokta El Ariş’e kadar gelebilen trenlerin lojistik desteğinin sadece 24 saatlik su ve erzak ihtiyacını garanti edebilmesiydi. Süvarilerin atlarının susuzluğa belli bir süreden sonra dayanabilmesi mümkün değildi. Hava kararmadan Gazze ele geçirilmeli, şehirdeki su kaynaklarına ulaşılmalıydı.

İngiliz komuta kademesinde Mısır Seferi Kuvvetler Komutanı General Murray’ın dayalı döşeli lüx bir trende, cepheden bir hayli geride El-Ariş te idi. Gazze Vadisinin hemen gerisindeki Doğu Gücü’nün komutanı General Dobell ile  harekâta katılacak Anzak süvarilerinin ve 53.Tümeni komuta eden Chetwode ise birbirine çok yakındı ve Gazze muharebesindeki gelişmelerden zamanında haberdar olamamışlardı. Seferin tarihçesini yazan 2. Dünya Savaşı’nın ünlü İngiliz generallerinden Wavell, Mısır Seferi Kuvveti komutanı Murray’ı cepheye çok uzak olmakla, Dobell ve Chetwode’u ise birbirlerine karargâhları yakın olup ileriyle haberleşmeyi sağlayamadıkları için eleştirir. 

Gazze saldırılarından önce 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa ile Von Kress arasında Türk resmi tarihinde bile ayrıntısıyla anlatılan tartışma dikkat çekicidir. Von Kress Gazze vadisinin gerisinde Şelale mevkiinde  konuşlanmış 3 Tümen den oluşan birliklerin daha geriye Gazze-Birüssebi hattına çekilmesi gerektiğini savunuyor ve aynı zamanda Çanakkale gazisi olan 125 Alay’ın da Gazze savunmasına katılmasını istiyordu. Cemal Paşa bu alayın verilmesine karşı çıkmış, hatta Gazze deki birliklerin kuzey doğuya çekilmesi gerektiğini belirtmişti. Kress buna itiraz etmiş, Gazze’den çekilmenin ordu üzerinde son derece olumsuz etki yapacağının altını çizmişti. Planında Cemame’de konuşlu Çanakkale Gazisi 3.Tümen ve Teleşşeria da konuşlu Çanakkale gazisi 16.Tümen ile İngilizlerin sağ kanadına saldırarak imha etme tasarısı vardı. Ancak Cemal Paşa’nın aksi yöndeki görüşleri üzerine “tarafımdan yapılan icraatların bozulmasında ısrar buyurdukları takdirde beni bu mevkiiden almanızı saygıyla arzederim” diye rest çekecekti . Cemal Paşa Kress’in bu itirazı karşısında Çanakkale Gazisi 125.Alay’ı Gazze’ye göndermeye ve Gazze’yi boşaltmamaya razı olmuştu.

İngiliz birlikleri ve Anzak süvarileri Gazze’nin  5 mil güneyinde 40 metre derinlikte , yer yer 100 metre genişlikte olan Gazze vadisini 26 Mart 1917 sabaha karşı geçtiler. Yoğun sis ilerlemeyi güçleştiriyordu. Saat 09’a doğru havanın açılmasıyla süvarilerin hareketi başladı. Aynı zamanda Ali Muntar tepesi yoğun topçu ateşine tutuldu. Tarihe 1. Gazze Muharebesi olarak geçen mücadele başlamıştı artık. Süvarilerin daha önce Magdaba ve Refah garnizonlarına gerçekleştirdikleri öldürücü sarma neredeyse saat 11’de tamamlanmış , hatta bir kısmı şehrin kuzeyinden denize kadar ilerlemişlerdi. Şehir öğleye doğru günümüzde de Filistin yönetiminin Gazze şeridinin sınırlarına uyan şekilde üç bir yanından sarılmıştı. 

Albay Von Kress zayıf Gazze garnizonunu savunan Alman Binbaşı Tiller’e çok güveniyordu. Cemal Paşa ise saldırı başladığında Remle’de bulunan 53.Tümen Yarbay Şerif’in komutayı devralması için emir vermişti. Paşaya göre 3 alaydan oluşan bir garnizona bir Alman Binbaşı’nın komuta etmesi sakıncalıydı. Ancak 53.Tümen komuta heyeti  akıl almaz bir tedbirsizlik eseri kendi birliklerinin bir hayli önünde  Gazze’ye doğru  giderken Avustralyalı süvarilerce Beyt-iHanun köyü civarında esir alınacaktı. Kress anılarında baştan beri istemediği bir komutanın esir olmasından dolayı duyduğu memnuniyetini gizlemez. “Gazze müdafaasını o sevk ve idare etmiş olsaydı İngilizler için daha hayırlı olurdu!”

 

Özellikle 1.Gazze Muharebesi’nde doğal savunma görevi gören, İngilizlerin geçişini sekteye uğratan dikenli Frenk inciri bitkisinin günümüzdeki görünümü ( Below Photo: Cactus Hedge, played an important role in the defence of Gaza as a natural barrier )

 

 

 

 

 

Öte yandan İngilizlerin 53.Tümen birlikleri de Ali Muntar’ı hedefleyen saldırılarına başlamışlardı. Plana göre Gazze doğrusundaki iki Türk tümeninin harekete geçmesi ve Gazze’ye saldıran İngilizleri denize doğru sürmesi gerekiyordu. Ancak ne 3. Ne  de 16.Tümen saat 16’dan önce harekete geçememişlerdi. Von Kress Teleşşeria ‘daki karargâhında , Cemal Paşa’nın da Kudüs’teki karargâhında ne kadar stresli anlar yaşandığı tahmin 

Gazze’dekiler ise kahramanca bir mücadele veriyorlardı. Kuzey’den şehre giren, doğudan da dikenli Frenk incirlerinin arasından girmeye çalışan Anzak adıyla da anılan ve çoğu Çanakkale Savaşı’nda Arıburnunda da çarpışmış Avustralyalı ve Yeni Zelandalı süvariler  ile göğüs göğüse bir mücadele başlamıştı. Gazze’nin ana caddesi olan Yafa (Günümüzdeki adıyla Ömer Muhtar caddesi)  etrafında şiddetli çarpışmalar oluyordu. Günümüz İngiliz tarihçileri bu mücadeleyi İsrail’in Hamasla Gazze’deki çarpışmalarına benzetirler. Ali Muntar tepesi İngilizlerin eline geçmiş , topçulara komuta eden Avusturyalı (soyadına bakılırsa belki de Polonyalı)  Yüzbaşı Von Truzschewski ölmüştü. Çanakkale Gazisi 125.Alay’ın Gazze’de gösterdiği kahramanlığın ayrıca altı çizilmelidir. Binbaşı Tiller Von Kress’e akşama doğru 16.45’te çektiği telsiz mesajında artık Gazze’yi terketme emri vereceğini belirtiyordu. Birlikler zamanında ilerlemeye geçmemiş, İngilizleri denize doğru sürme planı suya düşmüştü. Bir avuç kahramanla direnen şehir düşmek üzereydi.

İşte ne olduysa o sırada oldu…

Harekâtı yöneten İngiliz generalleri Dobell ve Chetwode Gazze’yi kuşatan tüm birliklere geri çekilme emri verdiler. (18.19 da) Vakit geç olmuş, plan işlememişti. Atların susuzluğu ciddi problemdi. Kuvvetli Türk ihtiyatlarının ilk unsurları görülmeye başlanmıştı. Geri çekilmekten başka yol yoktu. Sahadaki bazı komutanlardan itiraz gelse de emir kesindi. Savaşı daha geriden takip eden General Murray , iki sene önce General Hamilton’un 25 Nisan’da geri çekilmeyi öneren generallerine yaptığı gibi bir müdahalede yapacak tipte bir komutan değildi. Periferdeki subaylardan itiraz geldiyse de geri çekilme başlamıştı. Türk yardım kuvvetleri de o dönemki adı Huç şimdiki adı Siderot olan kasaba tarafından Gazze’ye doğru geliyor, şehri zor koşullarda savunan silah arkadaşlarına destek oluyorlardı. Ali Muntar tepesi ve üzerindeki Avusturya bataryası topları da yeniden ele geçirildi. Tıpkı 25 Nisan da Çanakkale’de Kanlısırtta 27.Alay’ın kaptırılan topları yeniden ele geçirilmesi gibi… Geri çekilen İngilizler Ali Muntara çıkan sırtlarda tutunmaya çalışıyorlardı. Gece yarısından hemen önce Dobell’in karargâhına, akşam üstü, ele geçirilen ve Kahire’de deşifre edilip tekrar Filistin’e gönderilen Türklerin telsiz haberleşmesi ulaştı. İlgili mesajda Gazze garnizon komutan Alman Binbaşı Tiller artık şehri terkedeceklerini , telsiz istasyonunu havaya uçuracağını yazıyordu!  İngilizler için büyük bir fırsat kaçtığı tahmin edilebilir.  Türk tarafı inisiyatifi yeniden ele almış, Gazze savunması güçlendirilmişti. Cemal Paşa Kress’e kutlama telgrafı çekmiş, özellikle de Gazze garnizonu komutanı Alman Binbaşı Tiller’i tebrik etmişti.

 

1.Bölüm sonu

 

Bu yazı Atlas Tarih Dergisi Şubat-Mart 2017 Gazze Muharebeleri dosyası içerisinde yayınlanmış, editörden alınan izinle sitemize konulmuştur.

Savaşın yaşandığı coğrafya hakkında bilgi veren ve bölgenin fotoğraflarını bizlerle paylaşarak  destek olan İbrahim Jaradah ve Dr. Ahmet Köse’ye çok teşekkür ederim (T.Y)

 

 

Türk Resmi Tarihine Göre Kayıp Oranları

 

1.Gazze Muharebesi (26-27 Mart 1917)

 

1.Kuvvei Seferiye  (Toplam 16366 tüfek, Gazze Garnizonu 3500 tüfek – 79. 125. ve 81.Alaylar)

 

10 Subay , 284 er şehit

12 subay, 1064 er yaralı

26 Subay, 994 er kayıp ( muhtemelen esir)

 

İngiliz Doğu Ordusu – Çöl Kuvveti  ( 20000 kişi, Yaklaşık 11000 ni süvari yaklaşık )

 

78 Subay , 445 er ölü

176 Subay, 2756 er yaralı

13 Subay , 499 er kayıp

 

 

 

                                                

10.459 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir