GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale Muharebelerinde Bir Hile: Sahte Toplar (Bayram Akgün)

Çanakkale Muharebeleri tarihte birçok yeni teknolojinin ve taktiklerin kullanıldığı bir muharebedir. İlk deneme atışını bile bu savaşta yapacak olan teknolojik harikaya sahip bir savaş gemisi, savaş aracı olarak uçakların kullanılması, kara toplarından uçaksavarların yapılması vb. gibi birçok yenilikler görülmektedir. Bunlara benzer taktiklerin biri de Türkler tarafından yapılan sahte toplardır.

Eldeki topları ve cephaneyi kullanmakla birlikte bunları korumak da bir o kadar önemliydi. Çünkü toplarımızdan atılan bir merminin karşılığı binlerce mermi ile veriliyordu. Bu yüzden yeni taktikler geliştirilip topların korunması sağlanmalıydı.

Türk tarafı özellikle kullanılan topların yakın çevrelerine sahte toplar ve bataryalar hazırlayarak filo toplarının ilgisini başka yerlere çekmeye çalışıyorlardı.

Çanakkale Muharebesi’nde kullanılan toplar ellerinden geldikçe düşmana karşı cevap verir ve yeri geldiğinde yıldırmayı da başarır. Tabi ki bu topların atışlarında başarılı olması, düşman ateşlerine maruz kalmalarının azaltılması ve düşmana yanlış hedef göstermek açısından sahte bataryaların ve sahte topların yerleştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden sahte toplar muharebenin hem deniz hem de kara safhasında kullanılır.

 

Sahte top imalatı[1]

Türk askerleri eski at arabalarından, soba borularından ağaç kütüklerinden vb. sahte toplar imal etmekteydi. Bu sahte topların imalatı muharebe sırasında göstermiş olduğu faydalarından dolayı büyük önem taşımaktaydı.

Düşmanın dikkatini dağıtmak için, arazide büyük çapta aldatıcı tesisler kurulurdu. Düşmanı aldatmak için kurulan tesisler, terkedilmiş eski batarya siperleri (mevzileri) ateşi büyük bir kısmıyla üzerlerine çekerlerdi.[2]

Bazı bataryalardaki toplar isabet alarak savaş dışı kalırdı. Böyle durumlarda bu batarya mevzilerine sahte toplar yerleştirilirdi. Düşmana gerçek bir batarya mevzisi gibi gösterilir ve üerine atışlar çekilirdi.

Mevzilerin denizden keşfini zorlaştırmak ve aynı zamanda donanma ateşlerini üzerine çekmek üzere esas mevzilerin etrafına sahte mevziler yapılır ve buralara kara barut dumanına benzer duman çıkaran kutular konulurdu.[3] Bu kutular gerçek topların ateş etmesiyle birlikte hemen yakılırdı. Yanan kutulardan çıkan kara duman düşman ateşini üzerine çekerek gerçek topların bu ateşlerden zarar görmelerini engellemiş olurdu.

 

 

Soba borusundan yapılan sahte top örneği[4]

 

Tepelere de bir takım sahte bataryalar konulurdu. Bunlar uzaktan hakiki toplar gibi görülecek ve değişik yerlerden arasıra ateşlenecek küçük, fakat hakiki toplarla maskelenerek düşmanın ateşi bunların üzerine çekilecekti. Nitekim bu tertipten çok fayda elde edildi.[5] Özellikle yakılan kara barutun fazlaca siyah duman çıkarıp yerini belli etmesi düşmanın hevesini de kabartıyordu. Çünkü filo kendilerine ateş eden bataryaların yerini tespit ettiklerini düşünüyordu. Nitekim yüzlerce mermiyi boş bir alana atarak hem vekit hem de cephane kaybediyorlardı.

Dardanos, Erenköy, Baykuş ve Tenger dolaylarında bu toplardan oluşturulan birçok sahte bataryalar yer almaktadır.[6] Aynı zamanda İntepe, Karanlıkliman, Seddülbahir ve Anafartalar Bölgeleri’ne de birçok sahte batarya ve sahte toplar yerleştirilir. Muharebenin ilerleyen safhasında kara muharebelerinde de kurulan bu sahte bataryalar çok işe yarayacaktır.

 

 

Boğaz savunmasına destek amacıyla yapılan sahte top[7]

 

Şubat 1915’in başlarında kurulan 150/10.8’lik toplardan oluşan bataryalar daha yeni kurulmalarına rağmen büyük fayda sağlayacaklardır. Bu topların sürekli yer değiştirmesiyle düşmanın toplara isabet atışlar elde edememesiyle birlikte yakınlarına yerleştirilen sahte bataryalarla gemiler tamamen boşa atışlar gerçekleştireceklerdir.

Bu toplardan kurulu bir bataryanın 1000 mt. kadar yanlamasında bulunan 2 eski 8 cm’lik şaşırtma bataryası düşmanın nazarı dikkatini üstüne çeker. Burada düşmanı şaşırtmak için faal ve çok cesur bir Türk (küçük zabiti) ve bir er bu dehşetli atış altında bu toplarla yalnız duman yapacak olan hartuçları ateş etmekte idi. Buraya 500 ağır mermi düşer. Bir top havaya uçar, bu iki cesur adam diğer topla ateşe devam eder. Topçu alayından İLK CESARET NİŞANINI alan bu askerler olmuştur.[8] Sahte topların başında kara barut yakan askerler büyük bir tehlike altına düşmekteydiler. Çünkü her barut yakımı arkasına üzerlerine yüzlerce mermi yağdırılmaktaydı. Bu tehlikeye rağmen bir çok sahte batarya başında bulunan askerlerimiz metanetlerini koruyarak bir adım geriye çekilmezler. Her biri ayrı kahraman her biri ayrı madalyalara layıktılar.

1913 yılında Amerika’nın Türkiye Büyükelçiliği’ne atanan Henry Morgenthau, Erenköy Bölgesi’ne yapmış olduğu ziyaretinde sahte toplardan da bahseder:

 

“Bir asker (Çavuş), uzaktan gerçek bir silah gibi görünen, fakat çok yakından kontrol ettiğim zaman gördüğüm gibi, olduğundan daha uzun hale getirilmiş bir lağım borusu olduğu açıkça belli olan tuhaf bir aletin başında görevliydi.

Filonun gözlerinden bütünüyle uzakta olan bir tepenin ardına, bu çavuşun yönetimindeki cihaz ile birlikte top yerleştirilmişti. Her ikisi birbirine telefonla bağlıydı. Ateş emri gelip de havan topundan sorumlu olan topçu elindeki mermiyi attığında, lağım borusuyla vazifeli adam birkaç kilogram siyah barut yakacak ve simsiyah dumandan oluşan dikkat çekici bir bulut meydana getirecekti. Gemilerdeki İngiliz ve Fransızların, kendi üstlerine doğru hızla kayan mermilerin o görünen duman bulutundan geldiğini zannetmeleri ve bütün dikkatlerini o nokta üzerinde yoğunlaştırmaya devam etmeleri gayet doğaldı. Bu istihza dolu göstermelik silahın etrafındaki alan mermi çukurlarıyla delik deşik hale gelmişti; görevdeki çavuş, bana söylendiğine göre, üzerine 500’ün üzerinde atış çekmiş, öte yandan da gerçek topçu birliği sağlam ve gözlerden saklı halde kalmaya devam etmişti.[9]

 

Anadolu Yakası’nda bulunan 150/45’likten ibaret olan Yavuz Tabyası yakınına taklit bir top yapılmış olduğundan bu batarya düşman tarafından keşfedilememiştir. Her 15 santimetrelik topun biraz uzağında düşmana gözükmeyecek şekilde bir gece hartuç yakılıyor ve bu suretle düşman ateşi oraya tekasüf ediyor ve bu suretle Yavuz’un 15 santimetrelik topu muhafaza edilmiş oluyordu.[10] Yavuz Tabyası’nda bulunan tek top bizim için çok önemliydi. Çünkü menzili neredeyse Tekke Koyu’na kadar yetişmekteydi.

Anadolu Yakası’ndaki  topların birçoğunun menzili Seddülbahir Bölgesi’ne yetişmiyordu. Bu yüzden Yavuz Topu gibi Seddülbahir’e menzili yetişen topların önemi bir kat daha artmaktaydı. Bu top Ertuğrul Koyu ve Tekke Koyu’ndaki birçok mühimmat depolarına isabetli atışlar gerçekleştirerek büyük hasarlar kaydeder.

1917 yılında İmroz Adası’ndaki (Gökçeada) Kephalos (Kefalo) Körfezi düşman tarafından üs olarak kullanılmaktaydı. Seddülbahir Bölgesi’nde bu körfezi ateş altına alabilecek menzile sahip top olmadığı için müttefik güçlerine ait deniz araçları rahatlıkla dolaşabilmekteydi. Ayrıca düşman savaş gemileri 1915 muharebelerinde tabyalardan taciz atışı görmediği için rahat rahat dış tahkimatımızı ateş altına alabilmekteydi.

Boğaz’ın girişinin kontrolünü ele geçirmek bizim için de çok önemliydi. Bu yüzden Alman Roon gemisinden 210/40’lık bir top Çanakkale’ye getirilir ve seddülbahir Cephesi’ndeki Ahmet Ağa Bayırı’na tabiye edilir. Bu topun yerinin tespit edilmemesi için yakın çevrelerine uçaksavarlar ve sahte bataryalar yerleştirilir. Top ateş etmeden önce diğer bataryalar ateş eder ve toz bulutu meydana getirir. Bunun ardından Roon Topu atışlarını yapar. Böylelikle topun yeri hiçbir zaman keşfedilemez.

Düşman uçak ve gemileri gece gündüz bataryaları top atışına tutmaktadır. Düşman fazla cephane sarf ederek tayyare tarassudu ile ateşini sürekli icra etmekteydi. Bütün bunlara rağmen yalnız bir adet 21 santimlik (Karanlıkliman Tabyası’nda bulunan iki adet 210/22’lik toptan biri) topumuzdan başka hiçbir top iskat edilememişti. Bu topların araziye iyice uydurulmasından ve tepeciklerin arkasına güzel yerleştirilmiş ve bazı yerde teker olarak tabiye edilmesinden, bataryaların etrafında hemen 100 metre nısıf kutrunda daireler içinde büyük bataryaların arazi üzerinde açmış oldukları kuyular ve çöküntüler ateşin ne kadar ağır icra edilmiş olduğunu gösterir.[11] Bataryalarımızdaki topların hareketliliği ve iyi kamufle edilişleri onları düşman ateşinden bir nevi olsun korumaktadır. Bu topların iyi kamufle edilmesi hem askerlerimizin hem de topların güvenliği açısından çok önemlidir. Özellikle İntepe ve Erenköy Bölgesi sıkça düşmanın topçu atışlarına maruz kalmaktaydı.

Şükrü Fuad Gücüyener eserinde buradaki toplarla ile ilgili şu hatıradan bahseder:

 

“Fakat, düşman bilmiyor! Bilmiyor ki, İntepe’de iki top mevzii vardır: Biri, hakiki ve oldukça gizli. Diğeri sahte ve açık. Açıkta olan sahte topların namluları soba borularındandır; anladınız mı? Ahmakların her gün attığı yüzlerce top. Bir çok bomba, hep bu soba borularındandır. İşte! Ne ise, gülelim, geçelim, düşmanın bu haline biz.” [12]

 

Görüldüğü gibi hazırlanan sahte batarya ve sahte toplar görevlerini başarıyla yerine getirmekteydi. Çanakkale Muharebeleri’ni yokluk içerisinde Türk askerinin bu tür fedakarlıkları ve planları sayesinde kazanmışızdır.

İ. Hakkı (Sunata) Efendi’de, 1915’in sonlarına doğru bir Türk topunun yakınına yapılan sahte bataryadan bahsetmektedir:

 

“Aynı günlerde Tekke Tepe’nin batısında bir tek Türk topu vardı. O da savaş gemisinden çıkarılmış bir toptu. Bu topu düşmanın ateşinden korumak için bir hile bulunmuştu. Topun yüz metre kadar yan tarafına top şeklinde bir boru koymuşlar, gemi topunun ateş etmesiyle beraber, bu sahte top içerisindeki dumanlı barutu da ateşliyorlar, gerçek bir top varmış gibi düşmanı aldatıyorlardı. Ne var ki, Avusturya-Macaristan topçu bataryasının bölgeye gelişinden haberdar olmayan Mehmetçikler, bataryanın açtığı büyük gürültülü ilk ateş ile şaşırmışlar, sahte topun ateşi zannetmişlerdi.”[13]

 

Boğaz Muharebeleri’nde uygulanan sahte top ve sahte batarya hilesi kara muharebelerinde de etkililiğini sürdürür. Karadaki birçok topun yakın çevrelerine de sahte toplar yapılır.

Türk askeri Çanakkale’de imkansızlıklar içerisinde imkan yaratır. Elde bulunan tüm malzemeleri değerlendirerek vatanın bölünmezliğini ve bütünlüğünü küçücük bir kara parçası üzerinde tüm dünyaya gösterirler.

Çanakkale’nin geçilmezliğini sağlayan tüm şehit ve gazilerimizi şükranla yad ederim.

 

 

Bayram AKGÜN

Araştırmacı-Yazar

baryamakgun@hotmail.com


KAYNAKÇA

  • Avusturya Milli Kütüphanesi Arşivi- (Österreich Bibliotheken).
  • Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, V. Cilt, I. Kitap (Haziran 1914-25 Nisan 1915), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1993.
  • GÜCÜYENER, Ş., F., Birinci Dünya Savaşı’nda Tanıdığım Kahramanlar, 1. Baskı, 1947.
  • GÜNEŞEN, F., Çanakkale Savaşları, Kastaş Yayınları, I. Baskı, Mart 1936.
  • AKINGÜÇ, G., Tarih Süreci İçinde Çanakkale Muharebeleri ve Muharebe Alanları, Ajans 2023 Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Nisan 2011.
  • KOÇ, A., Çanakkale Muharebelerinde Topçunun Kullanılması, Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı, 2’nci Sınıf Basımevi Müdürlüğü, Ankara, 2008.
  • LOREY, H., Türk Sularında Deniz Hareketleri, Cilt II, Boğazlar Etrafında Mücadele, Çeviren: Dz. Kurmay Albay Tacettin Talayman, T.C. Deniz Basımevi, 1946.
  • MUHLMANN, C., Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayın Anıları, 8. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2006.
  • SUNATA, İ., Hakkı, Gelibolu’dan Kafkaslar’a, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009.
  • http://www.cwr.iwm.org.uk/collections/item/object/205284729


[1] Avusturya Milli Kütüphanesi Arşivi- (Österreich Bibliotheken).

[2] Carl MUHLMANN, Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayın Anıları, 8. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2006, s. 46-66.

[3] Abdülkadir KOÇ, Çanakkale Muharebelerinde topçunun kullanılması, Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı, 2’nci Sınıf Basımevi Müdürlüğü, Ankara, 2008, s. 24.

[4] Gürsel AKINGÜÇ, Tarih Süreci İçinde Çanakkale Muharebeleri ve Muharebe Alanları, Ajans 2023 Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Nisan 2011, s. 99.

[5] Fikret GÜNEŞEN, Çanakkale Savaşları, Kastaş Yayınları, I. Baskı, Mart 1936, s. 27.

[6] Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, V. Cilt, I. Kitap (Haziran 1914-25 Nisan 1915), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1993, s. 185.

[7] http://www.cwr.iwm.org.uk/collections/item/object/205284729

[8] Hermann LOREY, Türk Sularında Deniz Hareketleri, Cilt II, Boğazlar Etrafında Mücadele, Çeviren: Dz. Kurmay Albay Tacettin Talayman, T. C. Deniz Basımevi, 1946, s. 48.                  

[9] HERBERT, A., MORGENTHAU, H., Devler Ülkesi’nde Devler Savaşı Çanakkale, Çvr. Seyfi SAY, Ataç Yayınları, Nisan 2005, s. 146-147.

[10] Hermann LOREY, a.g.e., s. 142.

[11] Hermann LOREY, a.g.e., s. 141-142.

[12] Şükrü Fuad GÜCÜYENER, Birinci Dünya Savaşı’nda Tanıdığım Kahramanlar, 1. Baskı, 1947, s. 172.

[13] İsmail Hakkı SUNATA, Gelibolu’dan Kafkaslar’a, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009, s. 195.

18.334 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir