GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale Savaşı: Bir Siyasi Mücadele Alanı (Özgür Öztürk)

Çanakkale: Güçlü Bir Direniş

25 Nisan 1915 tarihinde Gelibolu kıyılarına ayak basan müttefik askerleri, savaşın zayıf düşmüş Osmanlı İmparatorluğu askerleri ile yapılacağını, dolayısıyla zaferin ulaşılması pek de zor olmayan bir varış noktasından ibaret olduğunu düşünüyorlardı. Nihayetinde Osmanlılar, Avrupalı müttefikleri Almanlar gibi eşit bir düşman değil1; geri kalmış ve hasta bir devletin yok olmaya yüz tutmuş nüfusundan ibaretti. Henüz harekât planlaması yapılırken, dönemin İngiliz Deniz Bakanı Winston Churchill, İstanbul’a kadar gidip Goeben’i yok edeceğini söylemiş,2 İstanbul’un ele geçirilmesinin ardından da Osmanlı askerlerinin paralı asker olarak müttefik ordularında görev alabileceği fikrini ortaya atmıştı.3 I. Balkan Savaşı’nda ağır bir yenilgi alan Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa topraklarının büyük bir bölümünü kaybetmiş, imparatorluğun bir dönem başkenti olan Edirne dahi elden çıkmıştı. Osmanlı orduları, yalnızca altmış günden az bir sürede yenilgiye uğratılmıştı.4 Mustafa Kemal, 25 Nisan çıkarmalarını takip eden günlerden birinde komutası altındaki askerlere ‘’İçimizde ve kumanda ettiğimiz askerlerde Balkan hacaletinin ikinci bir safhasını görmekten ise burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını katiyen kabul etmem.’’ demiştir.5 Gawrych’e göre bu ifade, Mustafa Kemal’in o günlerdeki zihin dünyasını ortaya koyuyordu. Bu ve benzeri düşüncelerin sadece Mustafa Kemal’in zihninde değil, diğer Osmanlı subaylarının zihinlerinde de yer ettiğini tasavvur etmek pek zor olmasa gerek. Zira Balkanlar, imparatorluğun kritik bir bölgesi, bağımsızlık mücadelesi veren bölge halkları ise önemli bir nüfusuydu. Şimdi ise, Balkanlar gibi önemli bir coğrafyada büyük toprak kayıplarına uğrayan imparatorluğun başkenti Çanakkale Boğazı’ndan gelecek bir saldırı ile tehdit altındaydı. Erickson’a göre, Balkan hezimeti ile bunu izleyen ordudaki yeniden yapılanma, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlılar için kritik öneme sahipti.6 O dönemde İstanbul’un işgal edileceği düşüncesi zihinleri kurcalamakta, payitahtın Anadolu’ya taşınması dahi gündeme getirilmektedir. Çanakkale Boğazı’nın savunulmasının ehemmiyetinin farkında olan hükümet, Alman General Liman von Sanders komutası altında 5. Ordu’yu meydana getirip, orduyu bölgenin savunulması ile görevlendirmiştir.

Başarısız olan deniz harekâtının ardından başlayan kara harekâtı ile birlikte Çanakkale Savaşı, modern savaş tarihinde ilk amfibik harekât olarak kayıtlara geçmiştir. 9 ay süren fakat herhangi bir başarı emaresi göstermeyen kara harekâtı sonucunda müttefik kuvvetler, harekâtın sonlandırılmasına karar vermiş ve askerlerini başarılı bir şekilde tahliye etmiştir. Geri çekilen düşmanın Osmanlı subayları tarafından fark edilip edilmediği hala canlılığını koruyan bir tartışma konusu iken, düşmanın arkasında bıraktığı savaş malzemesinin, ilaç sandıklarının ve gıda maddesinin Türk askeri tarafından mutlulukla karşılandığını biliyoruz. Liman Paşa, ‘’her nevi üniformadan derledikleri akıl almaz kıyafetler içinde’’ olan askerlerin çocuklar gibi şen olduğunu yazar.7 Disiplin, azim ve inanç ile savaşan Türk askerinin zaferi büyük fedakârlıklar gösterilerek kazanılmıştır. Güçlü müttefik donanmasının görüldüğü an siperi terk edeceği düşünülen askerler, canı pahasına düşmana karşı koymuştur. 1916 yılının Ocak ayında sona eren Çanakkale Savaşı, üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen hala zihinlerde tazeliğini korumakta, verilen mücadelenin ve kazanılan zaferin önemi yeni kuşaklarca hatırlanmaktadır.

25 Nisan 1915, ANZAK kuvvetlerinin Gelibolu yarımadasına çıktığı ve Türkler ile ilk defa çarpıştığı tarihtir. Memleketlerinden çok uzaklarda savaşan Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler, Avrupa’da Almanlara karşı savaşıp, anavatan olarak gördükleri Büyük Britanya topraklarına ayak basıp Noel’i kutlayacaklarını düşlemelerine rağmen, Mısır’da eğitim gördükleri günlerden birinde Gelibolu yarımadasında Türklere karşı savaşacaklarını öğrenirler. Yeni Zelandalı tarihçi Christopher Pugsley, henüz Gelibolu’ya ayak basmamış olan ANZAK askerleri için savaşın şanlı bir macera ve kısa ve kesin bir zafer olduğunu yazar.8 Bu askerlerin savaşa katılmalarının sebepleri, vatan müdafaası için çarpışan Türklerin sebeplerinden farklılık gösterebilmektedir. Mete Tunçoku, sebeplerden bir tanesinin, askerlerin macera arama içgüdüsü olduğunu söyler.9 Buna göre, savaşa katılan askerler Avrupa’da bulunacak ve biraz değişiklik ve macera yaşamak fırsatına kavuşacaktırlar. Kara harekâtının başlamasıyla birlikte askerler beklenilenden çok farklı bir tabloyla karşı karşıya kalırlar. ANZAK komutanı General Birdwood, henüz çıkarmanın ilk gününde, güçlü direniş ve zor şartlar karşısında, General Ian Hamilton’a geri çekilmenin zaruri olduğunu yazar. Hamilton’ın emri ise, güvende olana kadar, bulunulan yerde toprağın kazılması şeklindedir.10 Anavatan için girişilen savaşta çekilen acılar ve verilen kayıplar ile birlikte hem Yeni Zelandalılar hem de Avustralyalılar kendi ulusal kimliğini keşfetmeye başlarlar. Pugsley, bu iki milletin insanlarının birbirleri ile tanışmasının, aralarındaki farkları anlamasının ve kendi ulusal bilinçlerine varmalarının Çanakkale Savaşı ile mümkün olduğunu yazar.11 Ulus inşa sürecinde bu savaş iki millet için de birer mihenk taşı olmuştur.

Savaşın Tarihini Yazmak ve Siyaset

George Orwell, 1984 isimli eserinde ‘’geçmişi kontrol edenin geleceği kontrol edeceğini, bugünü kontrol edenin ise geçmişi kontrol edeceğini’’ yazar. Türkiye’de Çanakkale Savaşı, salt bir tarihsel olay olmaktan çıkıp, farklı grupların siyasi mücadele alanı haline gelmiştir. Buna göre, gruplar sahip oldukları ideolojiler çerçevesinde kendi anlatılarını inşa edip, savaşın tarihi üzerinde kendi hegemonyalarını kurmak çabasındadırlar. Pozitivist bilimsel yaklaşıma karşı eleştirel yaklaşım çerçevesinde ortaya çıkan post-yapısalcı yaklaşım, anlatıların bir olayı anlamak çabasından ayrı olarak, aynı zamanda olayın kendisini inşa ettiğini savunur.12 Zira bu anlatılar, siyasi mücadelede gruplar için birer koz haline gelir, dolayısıyla tarihsel bir olay da artık salt bir tarihi olay değil, anlatılar ile inşa edilmiş siyasi bir koz şekline bürünür. Burada vurgulanması gereken husus, rekabet halindeki anlatılar, diğer anlatıları epistemolojik ve ontolojik olarak kabul etmez. Varılması gereken nokta, tarihi olay üzerinde bir hegemonya inşasıdır. Bu hegemonya ile birlikte yalnızca tek bir anlatı gerçektir; diğer anlatılar çarpıtılmış veya uydurulmuş, kısacası gerçek dışıdır.

Ünlü sosyolog Zygmunt Bauman, sosyal yaşamda gruplar arasında ‘’biz’’ ve ‘’onlar’’ ayrımının varlığından bahseder.13 Sahip olunan inançlar çerçevesinde var olan ve ancak bu inançların muhafazası ile varlıklarını sürdürebilecek olan gruplar, dış gruplardan gelebilecek tehditlerin varlığı karşısında birlikteliklerini pekiştirirler. Yuval Noah Harari, yerleşik toplulukların bir arada yaşayabilmeleri için ortak mitler inşa etmeleri gerektiğini tartışır.14 Buna göre, yerleşik topluluklar ancak mitler aracılığıyla varlığını sürdüren hayali düzenlerde yaşarlar.   Hayali   düzenlerin   ebediyeti   için   insanların   mitlere   olan   inançlarını   sürdürmeleri  esastır. Çanakkale Savaşı da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu mitlerinden bir tanesidir.15 Seyit Onbaşı’nın tek başına düşman gemisini batırması, aç karına fakat inanç ile savaşan Mehmetçik’in cesareti ve yoklama listesinde yok yazılan şehit öğrenciler gibi hikâyeler, Türk kolektif kimliğinin inşa edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.16 E. Zeynep Güler, savaş üzerine olan anlatıların, düzenlenen etkinliklerin ve yapılan törenlerin, dönemlerin siyasi şartlarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlendiğini vurgular.17 Çanakkale Savaşı, bir hafıza mekânıdır.18 Hafıza mekânları, toplumsal hafızaları oluşturur, ulusal aidiyet bilincini meydana getirir ve mevcut düzenin varlığını devam ettirir.19 Gruplar, varlıklarını sürdürebilmek için sık sık hafıza mekânlarına başvururlar. Gerçekleştirilen ziyaretler, dikilen anıtlar ve anlatılan hikâyeler grupların birlikteliğini sağlayan temel unsurlar arasında yer alır.

Bir siyasi mücadele alanı olan Çanakkale Savaşı, Türkiye’de farklı gruplar tarafından farklı anlatılar ile sunulmuştur. Gruplar, savaşı kendi dünya görüşüne göre yorumlamakta ve diğer anlatıları görmezden gelmektedir.20 Kemalist grup, savaşın Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü olduğunu, vatan duygusunu pekiştirdiğini ve ihtiyaç olunan lideri vatanın evlatlarına kavuşturduğunu iddia eder.21 Buna göre savaş, yetenekli komutan ve lider olan Mustafa Kemal’in komutası altında savaşan askerler sayesinde kazanılmıştır.22 Askerlerine ölmeyi emreden bir komutanın üstün meziyetleri savaşın kazanılmasında kilit role sahiptir. Mustafa Kemal’in rolü tartışmaya açık değildir. Bunu görmezden gelmek veya inkâr etmek ise, tarihi çarpıtmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine karşı gelmek anlamını taşımaktadır. Gelibolu yarımadasında yarbay rütbesi ile 19. Tümen’e komuta eden Mustafa Kemal’in rolü, zaman zaman Atatürk ismi tercih edilerek anlatılır. Mustafa Kemal her ne kadar Atatürk soy ismini savaştan çok sonraki yıllarda almış olsa da, Kemalistlerin Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal yerine Atatürk’ü görmeleri, kendi anlatılarını yansıtmaktadır. Kemalistlere göre rakip anlatılar çoğunlukla hurafeler üzerinedir ve gerçek dışıdır.23 Bir diğer grup olan İslamcılar ise, savaşta Mustafa Kemal’in rolünün üzerinde pek durmazlar ya da hiç bahsetmezler; Allah’a olan inanç ile savaşan müminlerin azmi ve doğaüstü güçlerin yardımı ile savaşın kazanıldığını savunurlar. Buna göre, inançlı askerler cephede namaz kılmakta ve şehadete hazır olmak için temiz çamaşırlar ile savaşmaktadırlar. Şehadet mertebesine varmayı ise gönülden istemektedirler. Savaş üzerine yazılmış olan bir çocuk kitabında, yaralı arkadaşlarını bir ağacın gölgesine getiren Mehmetçikler, yaralı askere ‘’Ne mutlu sana, şehit olacaksın. Dua et bizler de şehit olalım.’’ derler.24 Aynı kitaba göre, savaşan askerlerin hepsi dindar gençlerdi ve bu gençler okul sıralarında ‘’oyalanmak’’ yerine cephede savaşmayı tercih etmişlerdi.25 Esas olan, İslam dünyasının başkenti İstanbul’un kapılarına dayanan Haçlılar karşısında iman gücüyle savaşan müminlerdir. Bir diğer nokta ise doğaüstü güçlerin varlığıdır. Büyük bir beyaz bulut, yüzlerce düşman askerini bir anda ortadan kaybedebilir ve yeşil sarıklılar düşman saflarına doğru hücum edebilirler. Zira düşman yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’na karşı değil, aynı zamanda Allah’a karşı da mücadele etmektedir. Düşmanın kendisi dahi bunun farkındadır. General Hamilton, yenilginin gayet tabii olduğunu, düşmanın yanında Allah’ın olduğunu söylemiştir.26 İslamcı gruplar için bir diğer önemli nokta ise alternatif kahramanlardır. II. Abdülhamit sıklıkla başvurulan bir liderdir. Buna göre, ‘’devrik sultan’’ Abdülhamit, savaştan çok daha önce olabilecekleri öngörüp boğazın tahkimatını güçlendirmiştir.27 Dolayısıyla düşman gemilerinden korkacak bir durum söz konusu değildir. Şayet düşman boğazı geçerse İstanbul’da savaşarak can vermek doğru olandır. Hâlbuki dönemin iktidar partisi İttihat ve Terakki, İstanbul’u terk etmenin planlarını yapmaktaydı.

Kemalistler ile İslamcılar arasında Çanakkale Savaşı tarihi üzerine bir mücadele yaşanmaktadır. İki grup için de bu savaş oldukça mühimdir. Gruplar kendi anlatıları çerçevesinde savaşı hatırlarlar ve rakip anlatıları yok sayarlar. Savaşta hayatını kaybeden ve yaralanan askerlerin nasıl anılması gerektiği hususunda da anlaşmazlık vardır. Kemalist grup, yarımadaya ellerinde Atatürk ve Türk bayrakları ile gitmekte ve savaşta hayatını kaybeden ‘’Mustafa Kemal’in askerlerini’’ ziyaret etmektedir. İslamcı grup ise dualar ile yola çıkmakta, şehitlerin mezarının başında Kur’an-ı Kerim okumaktadır. CHP’li gençlerin 1962 yılında Gelibolu yarımadasına düzenledikleri gezi bu hususta ilginç bir örnektir. İslamcılara göre, Kemalist gençlerin 1962 yılında ‘’kızlı-erkekli’’ ve ‘’aşırı miktarda içki’’ ile Gelibolu yarımadasına ziyareti ve devamında yaşananlar bir rezaletten ibarettir.28 Kemalistler, İslamcıların anlatısını hurafeler ile örülmüş gerçek dışı bir tarih olduğu kanısındadırlar. İslamcılar ise Kemalistlerin anlatılarını kabul etmek yerine kendi anlatılarını öne sürerler. İslamcılara göre Mustafa Kemal, savaşta rütbesi yarbay olan sıradan bir subaydan ibaretti.29 Savaş Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü yerine, Osmanlı’nın son kilidi, İslam dünyasının Haçlılara karşı verdiği din mücadelesiydi. Son olarak Çanakkale Savaşı, Türkiye’deki iç siyasi rekabet alanından, dış siyasette yaşanan rekabette de bir koz haline gelmiştir. 100. Yıl anma etkinlikleri, her yıl yapılan 18 Mart tarihi yerine, Ermenilerin soykırım iddiaları çerçevesinde düzenledikleri anma etkinliklerine rakip olması maksadıyla ilk defa 24 Nisan tarihinde yapılmıştır.30

Sonuç

Çanakkale Savaşı üzerine araştırma yapmakta olan tarihçiler sıklıkla, yabancı dilde yazılan kitap ve makalelerin sayılarının çokluğundan, Türkçe yazılmış eserlerin ise azlığından yakınmaktadır. Konu üzerine okuma yapmaya başlamamla birlikte, bu eksikliğin üzülerek farkına vardım. Yapılmış olan çalışmaların birçoğu da, bilimsel eser olmaktan ziyade, sahip olunan ideolojik bakış açısı çerçevesinde kaleme alınmış kitaplardır. Zaferin nasıl kazanıldığı sorusuna klişe ve yetersiz cevaplar sunmaktan ileri gidemeyen bu eserler, yok denecek kadar az kaynaktan faydalanılarak hazırlanmış bir haldedirler. Zor şartlar altında ve büyük fedakârlıklar ile kazanılan bir zaferin tarihi, ne yazık ki bilimsel çabanın çok uzağında bir yaklaşım tarzı ile ele alınmaktadır. Çanakkale Savaşı, 100 yılın ardından henüz yeteri kadar doğru anlaşılmamış bir mirastır.

*   Özgür  ÖZTÜRK,  Avrasya  Üniversitesi,  Siyaset Bilimi ve  Uluslararası  İlişkiler bölümünde   Araştırma   Görevlisi   olarak   çalışmaktadır. E-mail: ozturk1642@gmail.com Twitter: @OzzOztrk

 

 

1 Peter Hart, Gallipoli, London, Profile Books, 2011, s. 68.

2 Robin Prior, Gelibolu: Mitin Sonu, çev. Füsun Tayanç-Tunç Tayanç, Ankara, Akılçelen Kitaplar, 2012, s. 25.

3 Prior, a.g.e. s. 91.

4 Edward J. Erickson, Size Ölmeyi Emrediyorum: Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu, İstanbul, Kitap
Yayınevi, 2011.

5 George W. Gawrych, Genç Atatürk: Osmanlı zabitinden Türk devlet adamına, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul,
Doğan Kitap, 2014, s. 70.

6 Erickson, a.g.e. s. 30.

7 Liman von Sanders, Türkiyede Beş Yıl, çev. Eşref Bengi Özbilen, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2015, s. 142.

8 Christopher Pugsley, Çanakkale: Yeni Zelandalıların Öyküsü, çev. Ülke Evrim Uysal, İstanbul, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2015, s. 47.

9 A. Mete Tunçoku, Anzakların Kaleminden Mehmetçik, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, s. 23.

10  Prior, a.g.e. s. 174.

11   Pugsley, a.g.e. s. 9.

12 Richard Devetak, ‘’Post-yapısalcılık’’, Scott Burchill et al. Uluslararası İlişkiler Teorileri, çev. Muhammed A.
Ağcan-Ali Aslan, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s. 164.

13 Zygmunt Bauman, Sosyolojik Düşünmek, çev. Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2015, s. 51.

14 Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, çev. Ertuğrul Genç,
İstanbul, Kolektif Kitap, 2015, s. 113

15 E. Zeynep Güler, ‘’Bir Ulusal Hafıza Mekanı Olarak Gelibolu Yarımadası’’, İnci Özkan Kerestecioğlu ve Güven
Gürkan Öztan (der.), İstanbul, İletişim Yayınları, 2012, s. 307.

16 Bezen Balamir Coşkun, ‘’Çanakkale Savaşı ve Türk ve Avustralya Ulus Kimliklerinin İnşası’’, Bezen Balamir
Coşkun et al. Uluslararası İlişkiler Tartışmalarında Çanakkale Savaşı, İstanbul, Röle Akademik Yayıncılık, s. 40.

17 Güler, a.g.e. s, 309.

18 Güler, a.g.e. s, 311.

19 Güler, a.g.e. s, 311.

20 Tuncay Yılmazer, ‘’Çanakkale Muharebeleri: 100 Yıl önce 100 Yıl sonra’’, 17 Mart 2015,

http://www.geliboluyuanlamak.com/592_Canakkale-Muharebeleri–100-Yil-once-100-Yil-sonra-(Tuncay-Yilmazer).html, (Erişim Tarihi 24 Nisan 2016).

21 Orhan Karaveli, Çanakkale Olmasaydı…O Olmasaydı…İstanbul, Doğan Kitap, 2014, s. 16.

22 F. Rezzan Ünalp, ‘’Çanakkale Muharebeleri ve Mustafa Kemal’’, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Cilt 13,
No 18, 2015, s. 37-64.

 

23 Turgut Özakman, Diriliş: Çanakkale 1915, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2008. Karaveli, a.g.e. s. 18.

24 Vehbi Vakkasoğlu, Çanakkale Aslanları: Her Biri Ayrı Bir Destandı, İstanbul, Nesil Çocuk, 2015, s. 44.

25 Vakkasoğlu, a.g.e. s, 87.

26 Süleyman Dikici, ‘’Çanakkale İşgal Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton’un Rüyası’’, Kemal Erkan ve Adem Fidan
(der.), Osmanlı’nın Son Kilidi Çanakkale 1, İstanbul, Çamlıca Basım Yayın, 2011, s. 171.

27  Resul Tosun, ‘’Çanakkale’nin gerçek kahramanı bir devrik sultan!’’, 18 Mart 2016,

http://haber.star.com.tr/yazar/canakkalenin-gercek-kahramani-bir-devrik-sultan/yazi-1096597 (Erişim Tarihi 24 Nisan 2016).

28  Mustafa Armağan, ‘’CHP gençliğinin Çanakkale şehitleri rezaleti’’, 05 Ağustos 2007,
http://www.mustafaarmagan.com.tr/chp-gencliginin-canakkale-sehitleri-rezaleti/ (Erişim Tarihi 24 Nisan 2016).

29  Mustafa Armağan, ‘’Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki rolü abartıldı mı?’’, 15 Mart 2015,
http://www.mustafaarmagan.com.tr/mustafa-kemalin-canakkaledeki-rolu-abartildi-mi/ (Erişim Tarihi 24 Nisan
2016).

30 ‘’Çanakkale ve Erivan’da 100. yıl anma törenleri’’ 24 Nisan 2015, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/04/150424 canakkale 1915 canli (Erişim Tarihi 24 Nisan 2016).

7.758 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir