Yıldırım’ın Akıbeti, ismi gibi Yıldırım adlı mükemmel bir eserin eksik kalmış ekidir. Rahmetli Goltz, daha genç bir erkân-ı harp binbaşısı iken yazdığı Millet-i Müselleha isimli meşhur eserinin girişinde şöyle der: “Clausewitz ’ten sonra harbe dair eser yazmaya kalkışan bir harp tarihi yazarı, Goethe’den sonra Faust ve Shakespeare’den sonra Hamlet yazmaya kalkışan bir şaire benzemek tehlikesiyle karşılaşır.”
Ben de bu kitabımı yazarken kıyasen aynı hataya düştüğümü itiraf ederim. Hüseyin Hüsnü Emir’in Yıldırım isimli ebedî eserine ilave olacak bir yazı, daha yüksek bir kalemden çıkmalı idi!
“Yıldırım’ın Akıbeti” baştan sona elem ile doludur. Bir faciayı kaleme alan yazar, özellikle de ona katılmış ise ruhen çok sıkılır. Ben de bu halet-i ruhiyeyi bizzat hissettim.
Fakat bu tarihî trajedi içinde kavrulmuş olduğunu gözlerimle gördüğüm, büyük bir kumandanın menkıbelerine ait hatıralarımı, unutulmuşluğa terk etmeye bir türlü razı olamadım. Bu menkıbeleri silah arkadaşlarıma ve vatandaşlarıma nakletmeyi vazife addettim. Bununla büyük Gazi’ye karşı milletin her ferdi gibi duymuş olduğum sonsuz minnet yanında kendisinin özel ilgi ve himayesine mazhar olmuş olmam dolayısıyla borcumun bir kısmını ödemek istedim.
Bu kitabın bir kıymeti varsa o da, büyük Gazi’nin şan ve şerefle yaşadığı tarihinin bazı sayfalarını içermesindendir. Eserimin yazımındaki eksikliğin bu vesilelerle telafi edilmiş olacağını düşünmekle teselli buluyorum. (Kitabın Önsözünden)
Filistin’e Veda
Mirliva Sedat
Yayına Hazırlayan: Kemal Gurulkan
Yeditepe Yayınevi- İstanbul 2009