Baştan sona Çanakkale muharebelerinde bulunan gazeteci Charles Bean, aynı zamanda 1. Dünya Savaşı Avustralya Resmî Tarihi’nin de yazarıydı. Tarih yazımındaki resmî klişeleri kaldıran, siperdeki asker tanıklıklarını öne çıkaran Bean’in 23 bin sayfayı bulan günlük ve notlarına artık internet ortamında, ücretsiz ulaşılabiliyor.
Yıl 1915. Gecenin geç bir vakti. Arıburnu siperlerinde, Türklerin açtığı bir lağım tünelinde oturan adam, defterine bir şeyler karalıyor. Arada sırada bir kurşun veya topçu mermisi vınlıyor. Dışardaki karanlığın içinde hareketin sesi var; konuşan adamlar, anıran eşekler, gıcırdayan arabalar… Ama günlüğündeki sayfaları dolduran adamı hiçbir şey rahatsız etmiyor.
Charles Edwin Woodrow Bean’in defterindeki notlar, daha sonra tüm zamanların en iyi askerî tarih anlatımlarından biri kabul edilecek Avustralya’nın resmî 1. Dünya Savaşı tarihini oluşturacak.
Bean, bir akademisyen veya eğitimli bir tarihçi olmamasına rağmen, yazdıkları dünya çapında akademisyen ve tarihçiler tarafından daima temel referans oldu. Aslında bir asker de değildi. Ama 1. Dünya Savaşı boyunca asker üniforması giydi, muharebe alanlarındaki silahsız cesaretiyle ün saldı. Çanakkale’de bacağına saplanan mermi 1968’de ölene dek orada kaldı. Aslında bir gazeteciydi Bean. Avustralya ordusunun savaştaki rolünü takip edip, anayurdundaki gazetelere haber yazmakla görevliydi.
İlk Avustralyalı askerin Çanakkale’de karaya adım attığı 25 Nisan 1915’ten, son askerin yarımadayı terk ettiği 20 Aralık’a dek Bean oradaydı. Gündüz siperlerde komutan ve erlerle sohbet edip röportajlar yaparak, topladığı bilgileri doğrulayarak çarpışmalara bizzat tanıklık etti. Geceleri ise siper içlerinde mum ışığında notlarını düzenledi, günlüğünü yazdı. 30 yılı aşkın süre sonra, o günleri şöyle anlatacaktı: “Çevreden en az müdahale o zaman olduğu için geceleri yazdım. Bazen günışığı beni öyle yakalardı. Bir cümle sonunda uyuyakalır, kısa süre onu bitirmek için uyanırdım.”
Bean, defter ve günlüklerini sadece gazete haberlerini yazmak için kullanmadı; aynı kaynaklar onun 20 yıldan fazla bir süre boyunca üzerine çalıştığı Avustralya’nın resmî savaş tarihini oluşturmaya yaradı. Bean bu tarihi; resmi belgeleri, binlerce askerle yaptığı röportajları ve Avustralya’nın Çanakkale ve Batı cephesindeki tüm çatışmalarına bizzat katıldığı için kendi gözlemlerini birleştirerek kaleme aldı.
Savaşın bitiminde 1919’da, Avustralya hükümeti tarafından savaşın resmî tarihini yazmakla görevlendirildiğinde de felsefesi değişmedi. Hedefi sadece olayları değil, tarihi yazan insanların da hikayesini yazmaktı. 1942’de son altı cildi de tamamladıktan sonra, yaptığı işi “iyiyi ve kötüyü, yaşananların büyüklüğünü ve küçüklüğünü anlatmak” diye tanımladı.
Bean’in çalışması askerî tarih yazımının niteliğini değiştirdi; başka ülkelerden tarihçiler onun anlayışını benimsedi. Bir yazarın, talimatları veren komutan kadar, namluyu elinde tutan sıradan bir askerden alıntı yapması, onu kaynak göstermesi; Bean sayesinde askerî tarih yazımının bir parçası haline geldi. Metinlerin bu özelliği, yazdığı tarihin adı “resmî” olsa da, ortaya çıkan esere son derece objektif ve uluslararası bir nitelik kazandırdı.
Bean, tarihi, kitaplara gömülüp ölen değil, değişip gelişmeye açık, yaşayan bir olgu olarak ele aldı. Savaş zamanında tuttuğu günlüklere, yaşamının son yıllarına dek ortaya çıkan yeni bilgiler ışığında eklemeler yaptı, hatalarını düzeltti.
Bean’in 1914-1919 arasında yazdıkları, 23 binden fazla sayfa içeren 280’i aşkın defter ve günlükten oluşuyor. Bunlar sadece Çanakkale’yi değil, daha sonra 45 bin Avustralyalı’nın hayatını kaybedeceği Fransa ve Belçika cephelerinde yaşananları da kayıt altına alıyor. Bu dev çalışma, savaş esnasında tarihin küçük birer parçaları olan insanların tanıklığını kaydeden veya kendi gördüklerini kaleme alan yazarın en geniş kişisel yazımlardan biri.
Onun 1919’un ilk aylarında yazdığı son defterleri, özellikle Çanakkale muharebeleri için en önemli kaynaklardan sayılır. Bean savaşın sona erdiği bu tarihte, aralarında fotoğrafçı, ressam ve haritacıların da olduğu uzman bir ekiple Gelibolu yarımadasına geri dönmüş ve muharebe alanlarında altı haftalık bir çalışma yürütmüştü. Bu çalışmanın bir bölümünde kendisine, 25 Nisan 1915 sabahı Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen’in 57. Alay, 1. Tabur Komutanı (sonradan Anafartalar’da 21. Alay Komutanı) Zeki Bey de (Soydemir) eşlik etmiş ve Bean’e muharebelerin Türk tarafında yaşananları aktarmıştı. Bean’in Gallipoli Mission adlı kitabındaki “Enter Mustafa Kemal” (Mustafa Kemal Devreye Girer) bölümü, savaşın ilk gününde Türk tarafında yaşananları oldukça canlı ve isabetli şekilde tasvir eder.
Bugün, yani anlatışından 90 yıl sonra Zeki Bey’in ve binlerce başka askerin ilk ağızdan aktardığı hikayeler; Australian War Memorial’ın (AWM- Avustralya Askerî Arşivleri) Bean’in defter ve günlüklerinin tamamını tarayıp dijital ortama taşıması sayesinde artık internette. Bu, AWM’nin tüm arşivini internete taşıyıp herkesin tarihi belgelere rahatça ve para ödemeden ulaşmasını amaçladığı projenin bir parçası.
Türklerin şarapnelleri burnunun dibinde ardarda patlarken, Arıburnu’ndaki yeraltı sığınağında durmadan yazan Charles Bean’in, bir gün gelip dünyanın dört bir yanındaki insanların bunları okuyacağını tahmin etmesi zordu. Ama insanların tarihini, insanlar için yazan adam, bunu herhalde çok isterdi.
Bill Sellars
( Bu makale NTV Tarih Dergisi Aralık 2009 sayısında yayınlanmış, yazarı Bill Sellars ve dergi editörü Gürsel Göncü’nün izniyle sitemize konulmuştur. Kendilerine teşekkür ederim . T.Y)
Charles Bean’in notlarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: