Dört yıl süren ( 1914 – 1918 ) I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti’nde İttihat ve Terakki hükümetleri olarak değerlendirilen başta Said Halim Paşa ile Talat Paşa hükümetleri ve İttihat ve Terakki’nin artçı kabinesi olarak değerlendirilen İzzet Paşa Hükümeti görev yapmıştır. Bu makalede Said Halim Paşa Hükümet’inin faaliyetleri ve Paşa’nın savaşa neden girildiği ile ilgili değerlendirmeleri ele alınacaktır.
17 Haziran 1913’te kurulan Said Halim Paşa hükümetinde zaman içinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Savaş başlamadan önce Said Halim Paşa, kabinenin hem Sadrazamı ve hem de Hariciye Nazırı idi. Kabinede Talat Bey Dâhiliye Nazırı, Enver Paşa Harbiye Nazırı, Cemal Paşa Bahriye Nazırı, Çürüksulu Mahmud Paşa Nafia Nazırı, Cavid Bey Maliye Nazırı, Hayri Efendi Şeyhülislam, Oskan Efendi Posta ve Telgraf Nazırı, Süleyman Bustani Ziraat ve Ticaret Nazırı, İbrahim Bey Adliye Nazırı ve vekâleten Şura-yı Devlet Reisi, Şükrü Bey de Maarif Nazırı olarak görev yapıyordu.
İtalya ve Balkan Savaşları’ndan sonra İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Macaristan ve İtalya, Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünü görerek bu devleti kendi aralarında taksim kavgasına başladılar. Bu kavgada petrol bölgeleri birinci sırayı almaktadır. Özellikle Osmanlı Devleti ile yaptıkları petrol bölgeleri ve demir yolları ile ilgili imtiyazlarını pekiştirmeye ve yeni demir yolu imtiyazları sağlamak için yoğun gayret sarf ettiler. Bunların Osmanlı Devleti ile yaptıkları antlaşmalar bir bakıma yeterli değildi. Çünkü Osmanlı Devleti ile yapılan antlaşmalar yakın veya uzak birbirlerinin menfaatine dokunuyordu. Bu nedenle yapılan antlaşmaların diğer devletler tarafından da onaylanması gerekiyordu. 5 Aralık 1912 ile 15 Haziran 1914 tarihleri arasında kendi aralarında yaptıkları antlaşmalarla Osmanlı Devleti’nden kopardıkları imtiyazları birbirlerine kabul ettirdiler.
Osmanlı Devleti de dönemin büyük devletleri ile ittifak yapmak için birçok teşebbüste bulunmuştur. 1913 yılı sonlarında Almanya ile ittifak teşebbüsüne geçilmiş, ancak Almanya buna yanaşmamıştır. İngilizlerle ilk ittifak denemesi İtalya savaşının olduğu ve Rusların boğazlardan savaş gemilerini geçirmek istedikleri bir sırada yapılmıştı. İkinci ittifak denemesi ise Rusların Doğu Anadolu vilayetlerinin ıslahı teşebbüsünü kendi lehlerine çevirmek için baskıda bulundukları döneme rastlar. Osmanlı Devleti, İngiltere ile giriştiği bu ittifak girişimlerinden olumlu bir sonuç alamamıştır. Ayrıca Fransa ve Rusya ile ittifak girişimlerine girilmişse de bunlardan da sonuç alınamadığı bilinen bir husustur.
28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun veliahtı Ferdinand ve eşi, Saray-Bosna’da bir Sırplı tarafından öldürülmesi üzerine Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Hükümeti, Osmanlı Devletini üçlü ittifaka çekmek üzere çalışamaya başladı. Almanya, Osmanlı Devleti’nin 1913’teki teklifini gündeme getirerek 22 Temmuz 1914’te ittifak teklifinde bulundu. Almanya’nın ittifak teklifi Said Halim Paşa, Enver Paşa, Talat Bey ve Halil Bey kabul ettiler. Bu teklifi kabul etmelerinin sebebi Rus korkusudur. Almanya’nın o dönemde Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü bozacak veya devleti zayıflatacak bir politikası söz konusu değildi. Almanya’nın Osmanlı Devletini bir müstemleke gibi eline geçirmesi mümkün bulunmamaktaydı. Almanya, Osmanlı Devletini bir irtibat pazarı olarak görmekteydi. Osmanlı Devleti güçlü oldukça ve ayakta durdukça bu menfaatleri devam edecekti.
2 Ağustos 1914’te Almanya ile Osmanlı Devleti arasında İttifak Antlaşması, Sadrazam Said Halim Paşa ve Almanya Büyükelçisi Wangerheim tarafından imzalandı. Sadrazam’ın Yeniköy’deki yalısında imzalanan antlaşma tecavüzi ve taarruzi bir ittifak olmayıp, tedafüi yani Rus saldırısına karşı korunmak için akdedilen bir savunma anlaşmasıdır.
1-2 Ağustos 1914 gecesi Sadrazam ve Hariciye Nazırı Said Halim Paşa’nın yalısında toplanan Enver Paşa, Talat Bey, Cavit Bey ve Meclis-i Mebusan Reisi Halil Bey’den mürekkep bir kısım vekiller, büyük devletler arasındaki siyasi gerginliği göz önüne alarak genel seferberlik kararı aldılar. 2 Ağustos 1914’te de padişahın onayı alınarak genel seferberlik ilan edildi ve aynı gün hükümet Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattığını ve borçlarını tecil ettiğini ilan etti.
Said Halim Paşa Hükümeti, Almanya ile yapılan ittifaktan sonra diğer devletlerle de ittifak teşebbüslerinde bulundu. İlk antlaşma Bulgaristan’la yapıldı.
Said Halim Paşa’nın onayıyla Enver Paşa 5 Ağustos 1914’te Rusya’ya ittifak teklifinde bulunur. 10 Ağustos 1914’te Göben ve Breslav adlı Alman savaş gemilerinin Osmanlı sularına girmeleri üzerine Said Halim Paşa Hükümeti gemilerin satın alındığını ve Osmanlı Devleti’nin tarafsız olduğunu ilan eder. 17 Ağustos’ta İngiltere, Fransa ve Rusya büyük elçileri sadrazamı ziyaret ederek, eğer Osmanlı Hükümeti savaşın sonuna kadar tarafsız kalırsa, bunun karşılığında toprak bütünlüğünü taahhüt edeceklerini söylerler. Said Halim Paşa, İtilaf Devletlerinin bu teşebbüsü üzerine Maliye Nazırı Cavid Beyi bu devletlerin büyük elçileri ile görüşmeye memur eder. Aynı zamanda Cemal Paşa da İtilaf Devletleri’nin büyük elçileri ile temasa geçer. Osmanlı Hükümeti, devletin toprak bütünlüğünü, kapitülasyonların ilgası, Yunanlıların işgal ettiği adaların iadesi ve Mısır meselesinin hallini ister. Bunların karşılığında da tarafsızlığını muhafaza edecekti. Ancak bu görüşmelerden kesin ve olumlu bir sonuç alınamadı.
5 Eylül 1914 tarihinde Bakanlar Kurulu toplantısında Sadrazam ve Hariciye Nazırı Said Halim Paşa’nın teklifi ile bütün kapitülasyonların kaldırılmasına karar verildi ve 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren bütün kapitülasyonların kaldırıldığı ilgili devletlere resmen bildirildi.
Almanya, Osmanlı Devletini savaşa sokmak için çeşitli tertipler düzenledi. Nitekim Karadeniz olayı bunlardan biridir. Osmanlı Donanması’nın birinci komutanı Amiral Souchon’a Enver Paşa tarafından 25 Ekim 1914’te Karadeniz’e çıkıp Rus filosuna saldırma emri verdiği ileri sürülmektedir ki, Halil Bey ( Menteşe ) bu iddiayı ileri sürenlerin iddialarını ispatlayamadıklarını ve hatta Enver Paşa’nın böyle bir emir vermediğini kendisine söylediğini belirtmektedir.
Amiral Souchon komutasındaki Osmanlı Donanması 27 Ekim akşamı Karadeniz’e açıldı. 29 Ekim 1914’te sabah karanlığında Sivastopol ve Novorossisk ve 30 Ekimde de Odessa limanları bombardıman edildi. 29 Ekim akşamı olaydan haberdar olan Said Halim Paşa, Babıâli’de bazı Hükümet üyeleri ile bir toplantı yaptı. Kendisinden habersiz işler yapıldığını ve kesinlikle harbe taraftar olmadığını, eğer kendisinin fikrine iştirak edilmiyorsa hemen hükümetten çekilmeye hazır olduğunu söyledi. Bunun üzerine Enver Paşa yeminle olaydan haberdar olmadığını belirtti. 30 Ekim günü Said Halim Paşa istifa etti. Aynı gün kabine üyelerinin tamamına yakını Paşa’nın yalısına giderek istifadan vazgeçmesini istediler. “Hadiseyi tamir etmek ve alakadarlara tarziye vermek şartı ile” istifasını geri alabileceğini söyledi. Bu teklifi kabul edilince istifasını geri aldı.
Said Halim Paşa ilk kabine toplantısında üçlü İtilaf Devletleri ile sulhun korunması kararlaştırıldı. Rusya Büyükelçisine bir nota verilerek Karadeniz Olayı’nın sulh yolu ile çözülmesi istendi. Ancak Rusya bu notaya olumlu cevap vermedi. 31 Ekim’de Rus Büyükelçisi, 1 Kasım’da da İngiliz ve Fransız büyükelçileri İstanbul’dan ayrıldılar. İtilaf Devletleri’nin büyük elçileri gittikten sonra 2 Kasım’da yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Sadrazam ve Hariciye Nazırı Said Halim Paşa, Karadeniz Olayı’nı ve sulh teşebbüslerini, buna karşılık İtilaf Devletlerinin olumsuz tutumlarını anlatır. Artık Osmanlı Hükümeti kendisini Rusya, İngiltere ve Fransa Hükümetleri ile harp halinde saymak durumunda olduğunu ve durumun yazı ile padişaha bildirilmesi lüzumunu açıklar. Bunun üzerine Posta ve Telgraf Nazırı Oskan Efendi, Ziraat ve Ticaret Nazırı Süleyman Bustani sulh taraflısı olduklarını söyleyerek istifa ettiler. Nafıa Nazırı Çürüksulu Mahmud Paşa ise hükümetteki arkadaşlarının önemli konularda dahi kendisine bilgi vermediklerini ileri sürerek istifa etti. Cavid Bey toplantıya gelmedi ve istifa edeceğini Talat Bey’e bildirildi. 6 Kasım 1914’te yayınlanan irade-i seniye ile istifa eden nazırların istifaları kabul edilir ve boş nezaretlere şu isimler getirilir: Maliye Nezareti’ne vekâleten Maarif Nazırı Şükrü Bey, Ticaret ve Ziraat Nezareti’ne ve Nafıa Nezaret vekilliğine İstanbul Mebusu Ahmed Nesimi Bey getirildi. 8 Kasım 1914’te Bursa valisi Abbas Halim Paşa’ya vekâleten yürütülen Nafıa Nezareti görevi verildi.
2 Kasım 1914’te Rusya, 5 Kasım’da da İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Buna karşılık Osmanlı Devleti de 11 Kasım’da yayınlanan irade-i seniye ile bu devletlere cihat ilan eder. 23 Kasım 1914’te irade-i seniye ile Cihat Fetvası yayınlanır. Cihat Fetvası Türkçe, Arapça, Farsça, Tatarca ve Urduca olarak neşredilmiştir. Cihat Fetvası’ndan başka 29 kişilik Meclis-i Ali-i İlmi tarafından hazırlanıp imzalanan Cihad-ı Ekber hakkında uzun bir beyanname beş dilde yayınlanır. Bu fetva ve beyannameden milyonlarca nüsha bastırılarak Müslümanların yaşadıkları bölgelere dağıtılır. Bunların dışında Mısırlı âlim Abdülaziz Çavış da Cihat Fetvası’nı destekleyen Arapça bir beyannamesi ile Necef’deki Şii Uleması’nın Farsça olarak yazdığı fetva da dikkate değer.
Osmanlı Devleti beş cephede muharebeye katıldı. Kafkasya, Kanal ve Filistin cephelerinde başarılı olunamamıştır. Buna karşılık Çanakkale savaşlarında üstün başarılar gösterilmiştir. Yine Irak cephesinde, Kut-el-Amara’da başarılar elde edilmiştir.
Ermeniler’in başka yerlere nakledilip iskân edilmeleri Said Halim Paşa Hükümeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’na katılmasıyla birlikte, Ermeniler bağlı bulundukları birlikten kaçmaya, orduyu arkadan vurmaya ve İtilaf Devletleri hesabına casusluk yapmaya ve Müslüman halkı katletmeye başladılar. Hükümet, Ermeni komite üyelerine ve Ermeni milletvekillerine bu hareketlerden vazgeçmedikleri takdirde şiddetli tedbirlere başvurulacağını ihtar etti ise de bu ihtarlara aldıran olmadı. Hatta şiddet ve kanlı eylemlerini daha da artırdılar. Bunun üzerine Dâhiliye Nazırı Talat Bey, 24 Nisan 1915’te Ermeni Komite üyelerine ve Ermeni milletvekillerine bu hareketlerden vazgeçmedikleri takdirde şiddetli tedbirlere başvurulacağını ihtar etti ise de bu ihtarlara aldıran olmadı. Hatta şiddet ve kanlı eylemlerini daha da artırdılar. Bunun üzerine Dâhiliye Nazırı Talat Bey, 24 Nisan 1915’te Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite ileri gelenlerinin tutuklanmasını isteyen bir tamim yayınladı.
Osmanlı Devleti ölüm kalım mücadelesi içinde iken Ermenilerin bu hainane davranışlarının göz ardı edilmesi mümkün değildi. Hükümet’in emirlerine, memleket savunmasına ve asayişin korunması için alınan tedbirlere karşı gelenlerle, casusluk yapanların tek tek veya toplu olarak yine Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde bulunan daha güvenli bölgelere nakledilmesi için Dâhiliye Nazırı Talat Bey imzası ile 26 Mayıs 1915’te bir tezkere sadarete gönderilir. 30 Mayıs 1915 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında bu tezkere ele alınarak kabul edilir. Ayrıca nüfus naklinin hangi bölgelerden yapılacağı ve nakledilenlerin nerelere iskân edileceği karara bağlanır ve alınan kararın yürürlüğe girmesi için 31 Mayıs 1915 tarihinde Dâhiliye, Harbiye ve Maliye nezaretlerine tebliğ edilir.
Said Halim Paşa, 24 Ekim 1915’te Talat Bey’in hükümet içinde nüfuzunu güçlendirmek için yaptığı baskı sonucunda Hariciye Nazırlığı’ndan istifa etti. Boşalan nezarete Meclis-i Mebusan reisi Halil Bey getirildi. 24 Nisan 1916’da Adliye Nazırı İbrahim Bey Şura-yı Devlet Reisliğine getirildi. Adliye Nezareti görevi vekâleten Hariciye Nazırı Halil Bey’e tevdi edildi. Bunun üzerine Şeyhülislam Hayri Efendi istifa ederek bu makama 8 Mayıs 1916’da Musa Kazım Efendi atandı. Meşihata bağlı olan Vakıflar İdaresi, Evkaf Nezareti olarak teşkilatlandırılarak bu nezarete Şura-yı Devlet Reisi İbrahim Bey nasb edildi.
Osmanlı Devleti harbe girdikten sonra 4.Ordu Kumandanlığı’nı deruhte etmek üzere 21 Kasım 1914’te Cemal Paşa Suriye’ye hareket etti. Bahriye Nezareti görevini vekâleten yürütmek üzere Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya verildi.
1916 yılında Said Halim Paşa Hükümeti’ni düşürmek üzere Yakup Cemil bir suikast teşebbüsünde bulundu. Bu teşebbüs öğrenilince Yakup Cemil 11 Eylül 1916’da tutuklanıp idam edildi.
Mekke Emiri Şerif Hüseyin Paşa 15 Temmuz 1915’te Osmanlı Ordusu’nun büyük bir bölümünün Çanakkale bölgesinde olmasının verdiği güvenle İngiltere’ye askeri işbirliği teklif etti. 11 Ocak 1916’da Tebük’ten Mekke’ye kadar uzanan Hicaz bölgesinde muhtar idaresinin kabul edilmesini ve emirliğin büyük evladına geçmek şartı ile ömrünün sonuna kadar kendisine verilmesini isteyen bir telgrafı Harbiye Nazırı Enver Paşaya gönderdi. 6 Haziran 1916’da Şerif Hüseyin’in oğulları Şerif Ali ve Şerif Faysal yönetiminde Kanal Seferi için Medine’ye gelen Bedevi Ordusu, Medine karakollarına saldırarak fiilen isyan etti.
2 Temmuz 1916’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin Paşa görevinden azledilerek yerine Meclis-i Ayan üyesi Şerif Ali Haydar Bey tayin edildi. Bunun üzerine Şerif Hüseyin Paşa 29 Ekim 1916’da kendisini Arap Meliki ilan etti.
Said Halim Paşa ile Dâhiliye Nazırı Talat Bey’in aralarının açılması, Paşa’nın Hariciye Nezareti’nden istifa ettirilmesi ile başladı. Talat Bey hükümet içinde nüfuzunu güçlendirerek sadrazam olmak istiyordu. Said Halim Paşa 3 Şubat 1917’de sadrazamlık görevinden istifa etti ve istifası Padişah V. Mehmed Reşad tarafından kabul edildi. 4 Şubat 1917’de Talat Bey’e vezirlik rütbesi verilerek sadrazamlık makamına ataması yapıldı. Said Halim Paşa’nın sadaret müddeti 3 sene, 7 ay ve 21 gün sürdü.
Said Halim Paşa’nın sadaret döneminin yarısından fazlası I.Dünya Savaşı devresinde geçmiştir. Said Halim Paşa Hükümeti’nin Türkiye’yi sebepsiz ve vakitsiz savaşa soktuğu ileri sürülürse de Paşa bu isnatları kabul etmez. Nitekim “Türkiye’nin Harb-i Umumi’ye İştirakindeki Sebepler” başlığı ile Sebilürreşad dergisinde ölümünden sonra bir bölümünün yayınlandığı hatıralarında şu hususları gündeme getirmektedir: Sevr Muahedenamesi ile yağma ve talan edilen “Türk mevcudiyet-i milliyesinin silaha sarılarak müdafa’a edilmesi mecburiyet-i kat’isinden şüphe edilemiyorsa” 1914’te de büyük harbe Türkiye’yi iştirak ettiren sebeplerin meşruluğundan şüphe edilemeyeceğini belirtmektedir. Paşa, Rusya’nın ve diğer İtilaf Devletleri’nin Türkiye için besledikleri menfi niyetlerin yeni olmadığını, özellikle Osmanlı Devleti’nin harbe girdikten sonra doğmadığını belirtmektedir. Onların Osmanlı Devletini dağıtma, parçalama ve Türk’ü tarih sahnesinden silme siyasetlerinin Cihan Harbini doğuran sebeplerin en önemlisi olduğu gibi, “bugün devam edilen muharebenin-İstiklal Harbi’nin de sebebidirler”.
Said Halim Paşa, eğer Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşında ve Türk Milleti’nin İstiklal Harbinde üzerine düşen ağır vazifeyi yapmaktan kaçınsaydı, kendi izmihlaline bizzat kendisi iştirak etmiş olacağını söylemektedir.
Yine Paşa; “Eğer Türk Milleti bugün – İstiklal Harbinde-hala mücadele edebiliyor ve Cenab-ı Hakk’ın inayeti muazzez ve mübeccel evlatlarının havarık-ı fedakariyesi ile kendisine hür ve mümin bir ati temin edebiliyorsa bu sırf 1914’de kendisine terettüp eden vazife-i ulviyeyi idrak ederek mücadele edeceği kuvvetlerin büyüklüğü önünde bir ictinab ve tereddüt…” göstermeden mücadele etmesinden kaynaklandığını ifade etmektedir.
Said Halim Paşa, Osmanlı Devleti’nin vakitsiz harbe girmesi meselesi üzerinde de durmaktadır. O, Osmanlı Devleti’nin vakitsiz harbe girdiğini kabul etmekle beraber, bunun “harb-i umumide takib etmiş olduğu istikametin yanlışlığını” göstermediğini ancak bu konuda “takip ettiği siyasetin… layıkıyla tatbik edilemediğini gösterir” demektedir. Yine Said Halim Paşa “Türkiye’nin” Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmasının mümkün olmadığını çünkü devletin istiklal ve istikbalini temin edemeyeceği hakikatini anladığını ve tehlikenin büyüklüğünü hissettiği için harbe girdiğini ifade etmektedir. Devlet’in tarafsız kalması halinde alçakça bir ölümü tercih etmek durumunda olduğunu yazmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Hanefi Bostan
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
Bibliyografya
Said Halim Paşa, “Türkiye’nin Harb-i Umumi’ye İştirakindeki Sebepler”, Sebilürreşad, c.XX, sayı 507, Ankara 4 Zilkade 1340-29 Haziran 1338.
Harp Kabinelerinin İsticvabı, İstanbul 1933.
Halil Menteşe’nin Hatıraları, İstanbul 1986.
M.Hanefi Bostan, Said Halim Paşa, İstanbul 1992.
Hasan Babacan, Mehmed Talat Paşa ( 1874–1921 ), Ankara 2005.