GELİBOLU’YU ANLAMAK

Dersaadet’te Pandemi ile İmtihan – Mütareke Günlerinde İstanbul’da İspanyol Gribi Salgını ve Eğitim ( Fatih Güldal)

2019 yılının sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19/Korona virüsü yaklaşık beş aydır dünyanın en önemli gündemi olarak insanlık tarihinde silinmeyecek bir iz bıraktı. Belirtileri, tedavi yöntemleri ve virüse karşı alınan tedbirler açısından Korona’ya çok benzer bir grip 102 yıl önce aynı şekilde dünyanın gündemine oturmuştu.

Dünya tarihinde kitlesel etkiler yapan grip salgınları 18. yüzyıla kadar kesin olarak tespit edilemiyordu. Yüzyılın başından bu zaman kadar düzensiz aralıklarla grip epidemi ya da pandemi şeklinde insanların hayatlarını etkiledi. Bunlardan en önemlisi ise yarattığı tahribat düşünüldüğünde 1918 yılında pandemik bir virüs şeklinde neredeyse tüm dünyayı etkileyen İspanyol gribi oldu. 1933 yılında yapılan araştırmalarla İnfulanza A (H1N1) virüsü olarak tıp literatürüne geçen İspanyol gribi bundan önceki griplere nazaran çok sayıda insanın ölümüne yol açtı. Kısa sürede mutasyona uğrayan virüs bağışıklık sistemini felce uğratıyor özellikle kronik rahatsızlıkları olan insanlarda etkisi daha tahrip edici oluyordu.

 İspanyol gribine karşı tedbirler Ati  gazetesi 11 Kanun-i Evvel 1334

Dünya genelinde 50 milyonun üzerinde insanın hayatını kaybetmesine neden olan ve domuz gribi ile büyük benzerlik gösteren İspanyol gribinin ilk olarak nerede çıktığı ile ilgili farklı görüşler vardır. Bunlardan en gerçekçi olanı hastalığın 1918’in ilk aylarında Kansas City’de Haskell County bölgesinden çıktığı görüşüdür. İddiaya göre, Şehirde hazır kıta olarak bulunan ve daha sonra I. Dünya Savaşına katılmak üzere Avrupa’ya gönderilen, virüs bulaşmış ABD askerleri bu hastalığın tüm dünyaya yayılmasına neden oldu. Hastalığa İspanyol gribi denmesinin sebebi ise virüs haberleri ile ilgili, savaşa giren devletlere nazaran, İspanyol medyasında sansür olmaması, dolayısıyla ilk haberlerin bu ülkede çıkmasıydı. Mayıs 1918 yılında çıkan bir haberle tüm dünya daha önceki griplere benzemeyen bu hastalıktan haberdar oldu.[1]

Virüs Dersaadet’te 

Osmanlı kamuoyundaki isimlendirilmesiyle İspanyol nezlesinin, dünyanın çeşitli yerlerinde etkisini bir şekilde gösterdiği öğrenilmekle birlikte hastalığın tam olarak neye benzediği, komplikasyonlarının ne olduğu bilinmiyordu. Nitekim 14 Temmuz 1918 tarihli Âti gazetesinde Sıhhiye Müdüriyet-i Umûmisi tarafından yabancı doktorların paylaştıkları tecrübelerinden istifade edilerek yapılan bir açıklamada hastalığın İnfulanza’ya benzediği ancak bazı özellikleri itibariyle farklılık gösterdiği bildirilmiştir. Halle Üniversitesi Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürü Profesör Sturmann tarafından bu hastalığa yakalanmış olanlardan birinde İnfluanza basili bulunduğu belirtilmiştir. Hastalıkla ilgili diğer müşahedeler ise; birdenbire hiçbir belirti göstermeden başladığı, akabinde hastanın ateşinin 39,5-40 dereceye kadar çıktığı bu esnada şiddetli baş, bel, eklem ağrılarının oluştuğu, boğazda hafif bir kan toplanması ve acının, bazen de istifranın meydana geldiği yönündeydi. Hastalığın seyri sırasında yüksek ateşe nispetle nabız düşüklüğü, kanda lökosit artışı olmalı ve hafif öksürüğün görüldüğü ifade edilmiştir. Yüksek ateş ile diğer belirtilerin 3-4 gün kadar bu tarzda devam ettikten sonra hastanın, ateşin birdenbire normal haline dönmesi ve belirtilerinin kaybolması suretiyle iyileştiği, ihtilatatın (komplikasyonun) pek nadir olarak görüldüğü, bazen kulak arkasında iltihap zuhur ettiği ifade edilmiştir.

Ati Gazetesi, 14 Temmuz 1334

Açıklamaya, şimdiye kadar görüldüğü yerlerde bu hastalıktan vefat edenin bulunmadığını dolayısıyla basit bir şekilde geçirilecek bu rahatsızlığın en kötü sonucunun hastasını birkaç gün işinden ve gücünden mahrum etmek olduğu şeklinde gayet iyimser bir cümle de eklenmiştir.

Okullar tatil ediliyor

Bu açıklamalara rağmen salgının önemi, basit tedbirlerle atlatılamayacağı Osmanlı tıp çevrelerinde ve kamuoyunda 1918’in yaz sonu, sonbahar başlangıcında algılanmaya başlandı. Hastalığın ikinci ve en önemli dalgası bu dönemde etkisini gösteremeye başlamış ölümle neticelenen vaka sayısında artışlar olmuştu.

7 Aralık 1918, Maârif Nezaretince Sıhhiye Genel Müdürlüğüne okulların kapatılıp kapatılmaması ile ilgili görüş sorulması  BOA, MF.MKT.1236-89

Dönemin Sağlık Bakanlığı olan Sıhhiye Nezareti yetkilileri tıpkı bugün COVID-19 için oluşturulan kurul gibi uzmanlardan oluşan bir heyet meydana getirerek İspanyol Nezlesine karşı seri tedbirler almaya başladı. Kuşkusuz bu tedbirlerin ilki, hastalığın yayılmasına sebep olabilecek en uygun mekânlardan olan okulların kapatılması oldu. Ekim ayı içerisinde alınan bu kararla mekteplerin 20 gün süre ile Kasım ayının başına kadar kapalı tutulması kararlaştırıldı. Anlaşılan salgının bu tarihlerde ülkeyi terk edeceği düşünülmekteydi. Ancak hastalığın bitmediği gibi etkisinin artarak devam ettiği bir müddet sonra anlaşıldı. Dönemin gazetelerinin kamuoyu üzerindeki etkisi açısından da dikkat çekici olan bir hadise okulların yeniden tatil edilmesinin önünü açtı. 7 Aralık 1918 tarihli Zaman gazetesinde çıkan “Mektepler ve İspanyol Nezlesi” başlıklı kibrit kutusu büyüklüğünde bir haberde hastalığın etkisini ölümcül bir şekilde devam ettirdiğini, okullardaki öğretmen ve öğrencilerin rahatsızlıktan dolayı mekteplerine gidemediğine vurgu yapılmıştır.

7 Aralık 1918 tarihli Zaman gazetesinde çıkan “Mektepler ve İspanyol Nezlesi” başlıklı yazı, BOA,MF MKT 01236-00089-001-001

Bulaşma riski de göz önünde tutulduğunda okulların kapatılmasının iyi olacağı dönemin Milli Eğitim Bakanlığı olan Maârif-i Umûmiye Nezâreti’nin ve Sıhhıye Müdürlüğünün beklemeden bu kararı alması gerektiği belirtilmiştir. Nitekim aynı gün içerisinde Maârif Nezaretince ilgili gazete de ek yapılarak Sıhhiye Genel Müdürlüğüne okulların kapatılıp kapatılmaması ile ilgili görüş sorulmuş; salgının İstanbul’da şehir dâhilinde etkisini arttırdığına, hastalananların, akabinde ölümlerin çoğaldığına dikkat çekilerek resmi, özel bütün okulların acil olarak aksi bildirilene kadar kapatılmalarına karar verilmiştir.

Sıhhıye Nezaretinin Okulların Kapatılması ile İlgili Maarif’e yazdığı yazı. MF.MKT.1229-45

Ancak görülen o ki maârif yetkilileri ve okullar, Sıhhiye Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şubesinden gelen uyarıları gereken ciddiyetle uygulamaya koymamıştır. Dönemin yetkililerinde gelen teyitli resmi, gayri resmi haberlerin doğrultusunda kurumlarda vaka sayısının arttığı halde gereken işlemlerin seri bir şekilde yapılmadığı endişeleri vardır. Oysa salgın hastalıklarının ortaya çıkması durumunda okul doktorları tarafından yapılacak bilgilendirmeler doğrultusunda Okul Sağlığını Koruma İdaresince (Hıfzıssıhha-i Mekâtib İdaresi) mekteplerin derhal kapatılması gerektiği bilinen bir tedbirdir. Nitekim beş gün önce Orta Öğretim Müdürlüğünce, genel müdürlük hıfzıssıhha şubesine bilgi almak için açılan telefona ayrıntılı olarak cevap verilmiş okullarda hasta sayısının mevcudun yüzde on beşini bulması halinde mekteplerin hemen kapatılmaları gerektiği ancak bu zorunluluğun ifade edilmesine rağmen gerekli tedbirin alınmadığı ifade edilmiştir.

Kabataş Sultanisi yatılı öğrencisi Mehmet Selahattin’in Gemlik’te bulunan ailesinin yanına, İspanyol Gribi nedeniyle okulların tatil edilmesi nedeniyle 10 Ocak 1919’da geri dönmek üzere gitmesi

Biraz da sitem içerikli bu yazının Maârif Nezâretine ulaşmasının ardından durum acele ve önemli uyarısıyla nezaret tarafından 9 Aralık tarihinde İstanbul Maârif Müdürlüğüne bildirilmiş derhal tüm resmi ve hususi mekteplerin ikinci bir emre kadar kapatılması ve durumun basın yoluyla vatandaşlara duyurulması istenmiştir.

Okulların tekrar açıldığının gazeteler vasıtasıyla duyurulması.MF.MKT,1237-20

Uzaktan eğitim çalışmalarının henüz düşünülmediği o yıllarda velilerin en çok önemsediği şey öğrencilerin sağlığıydı. Nitekim yatılı mektep öğrencilerinin evlerine dönmeleri adına bir karar çıkmamış talebeler pansiyonlarında yaşamaya devam ediyorlardı. Bu durumda bazı veliler çocuklarını yanına almak için okul idarelerine dilekçe vererek öğrencilerin izinli sayılmalarını talep ettiler.

Salgında kritik dönemler

9 Kasım tarihli Vakit Gazetesinde griple ilgili bir haber yayınlanmış hastalığın seyri ve hükümetin alacağı tedbirler ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Bu haberi, gribin geçirdiği safhaları da anlamak adına sadeleştirerek aynen aktarmayı gerekli görüyorum.

Vakit gazetesi 10 Kanun-i Evvel 1334

“İspanyol Nezlesi yeniden vahim bir şekilde kendini gösterdi. Şimdiye kadar yapılan tetkikattan anlaşıldığına göre bu hastalık her memlekette üç muhtelif devre geçirdi. Hastalık birinci devrede nispeten hafif geçer. Bu devrede hastalığa tutulanlar arasında ölümler meydana gelmez ya da önemsiz derecede görülür. Bu devre beş altı hafta kadar sürer. Birinci dönemin bitiminden bir müddet sonra hastalık aynı memlekette tekrar baş gösterir. Fakat bu defa ortaya çıkan grip, genellikle vahim bir şekilde başka hastalıklara karışır. Zatürre, zatülkasabat, zatülcenb gibi solunum hastalıklarıyla karışarak ölümlere sebep olur. İkinci devre bulaşma da altı hafta kadar devam ettikten sonra yayılma sona erer. Bundan bir müddet sonra üçüncü devre başlar. Üçüncü devrede birinci devre gibi tehlikesiz bir şekilde belirtiler gösterir. İşte İspanyol nezlesinin memleketimizde bu gibi dönemleri geçireceği beklendiği için son haftalar zarfında ikinci devrenin sona ereceği ve hastalığın bir müddet kesileceği tahmin ediliyordu. Hâlbuki bu görüşler doğru çıkmamış, hastalığın ikinci devresi sone ermeden tekrar garip bir surette patladığı görülmüştür.”

Hiç kuşku yok ki hakkında sahip olunan bilgilerin eksik olduğu, zamanla nasıl bir seyir göstereceği bilinmeyen bu pandemi karşısında geleneksel bazı tedbirlerle kendilerini korumaya çalışan İstanbul halkı çaresizce yetkililerden gelecek açıklamaları beklemekteydi. Dönemin yazılı basını bu tarz konularda sansasyonel haber anlayışından uzak salgınla alakalı haberleri sıkça paylaşıyordu. Toplumda infiale neden olan bu hastalıkla ilgili uzmanların görüşlerine başvuruyor, İstanbul halkını virüsle mücadelede bilgilendirmeye çalışıyordu. Bu vesileyle günümüz Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gibi sürekli basına demeç verip bilgilendirme yapan Hıfzıssıhha Şubesi Müdürü Neşet Ömer Bey’den hastalığın geldiği son durum, virüsün yayılması, vaka sayısının artışı ve ölüm oranlarındaki yükselişle ilgili görüşler belli aralıklarla paylaşılıyordu. Neşet Bey’e göre hastalığın tekrar yayılımındaki ve şekil değiştirmesindeki en önemli neden Osmanlı ordusundaki terhis faaliyetleriydi. Kısmen kontrol altına alınan İspanyol Nezlesi I. Dünya Savaşının neticelenmesi ve çok farklı cephelerden askerlerimizin İstanbul’a dönmesi nedeniyle tekrar azmıştı. Buna karşın müdürlüğün yeni durum karşısında eskiden alınan tedbirleri arttırarak uygulayacağını bu vesileyle okul, sinema, tiyatro ve gazino gibi kalabalıkların bir araya gelmesine vesile olan yerlerin kapatılmasının en uygun tedbir olacağını bildirdi. Neşet Bey demecine “Ahalimizin hastalığın sirayetine karşı müteyakkız bulunması lazımdır” şeklinde bir uyarıyla son vererek tedbirin elden bırakılmamasını tavsiye ediyordu.

Okulların, sinema ve tiyatroların tatili. İkdam Gazetesi, 10 Kanun-ı Evvel 1334

Kapatma kararına uymayan okullar

Sıhhiye ve Maârif Nezaretlerinin pandeminin yayılmaması konusundaki gayretlerinin her zaman istenilen seviyede karşılık bulmadığı süregelen tartışmalardan anlaşılıyor. İşin ciddiyetinin farkına varmayanlarla hastalığın kendi mekânlarında olmadığını düşünenlerin virüsle mücadelede zaaf göstermesi üzerine Sıhhiye Nezareti, Maârif Nezaretin’e bir yazı daha gönderdi. Yazıya, okulların kapatılması kararının, başkanlığını Sıhhiye Nâzırının ya da Sıhhiye Genel Müdürünün yaptığı ve içerisinde bakteriyologlar başta olmak üzere alanında ihtisas sahibi birçok doktorun, şube müdürü ve azanın, önemli nazırlıkların sıhhiye müdürlerinin yer aldığı Meclis-i Âli-i Sıhhiyece alındığı vurgusu yapılarak başlanmıştır. Hastalığın İstanbul genelinde şiddetli bir hızla yayıldığı ve haftada yaklaşık 400 kişinin vefatına sebep olduğu ifade edilmiştir. Okulların kapalı tutulması kararının çok önemli bir tedbir olduğu buna rağmen bazı Ermeni, Rum ve yabancı mekteplerin kapatma kararını uygulamadıkları, okullarında eğitim faaliyetlerine devam ettikleri haberinin ilgili birimlere ulaştığı bildirilmiştir.

Kapatma emrine rağmen bazı Ermeni, Rum ve Yabancı Okulların kapatılmadığına dair Maarif’e yazılan yazı. MF.MKT,1229-45

Resmi yazıda bulaşıcı bir hastalığın bulaşmasını ve yayılmasını önlemek için korunma tedbirlerinin kadın, erkek ve ırk farkı gözetmeksizin tatbik edilmesi gerektiği bu hususta gösterilecek müsamahanın genel sıhhat ve hayatta kalma noktasında tamiri mümkün olmayan zararlar getireceği dolayısıyla bu mekteplerin derhal kapatılmasının ve emirlere uymayanların olacaklardan mesul tutulmaları önemle rica edilmiştir.

31 Aralık 1918 tarihinde yazılan bu yazı Maarif Nezaretine ulaşır ulaşmaz Dâhiliye Nezaretine Polis Genel Müdürlüğüne gönderilmek ve bu sorumsuz davranışları yapanlar hakkında gereken kanuni işlemler yapılmak üzere sevk edilmiştir. Gayet mühim ve acele koduyla gönderilen yazıda okulların kapatılmasının nedenlerinin çok açık bir şekilde belirtilmesine rağmen izinsiz olarak açılan bu mektepler hakkında tahkikat yapılması, okulların hemen kapatılması, bu emirlere uymama cesareti gösterenlerin mesul tutulmaları ve açık tutulan bu okulların isimlerinin derhal bildirilmesi istenmiştir.

Ati Gazetesi, açık olan bir okulun ihbarı 22 Kanun-ı Evvel 1334

Âti gazetesinde yayınlanan bir okuyucu ihbarına göre okulların kapatılması uygulamasını sadece azınlık ve yabancı okulları ihlal etmemiş, Aksaray’da Esirgeme Derneği Kız Sınâi Mektebinde de dikkat çekici gelişmeler yaşanmıştır. Bahsi geçen mektebin 4 odasının öğrencilere tahsis edildiği ve talebelerin burada sıhhi tedbirlere dikkat etmeksizin izinsiz çalıştığı anlaşılmıştır. Bu sebeple öğrencilerin bir kısmının bu menhus hastalığa duçar olduğu hatta okul müdiresinin de hastalığa yakalandığı buna rağmen vazifesini ifa etmeye devam ettiği bildirilmiştir. Gazete, memleketin sağlık ve selameti için bu mektebin de derhal kapatılmasını, durumu Sıhhiye Müdüriyetine ihbar etmenin vazifeleri olduğunu da bildirerek yetkililerden önlem almalarını istemiştir.

Griple mücadelede 5 kural

Okulların kapalı tutulmaları 9 Ocak 1919 tarihine kadar kararlılıkla takip edilirken halkın İspanyol gribi ile mücadelede neler yapması gerektiği, hastalığın yayılma şekli ve yayılmayı önlemek için yapılması gerekenler gazeteler vasıtasıyla vatandaşlara duyuruldu. Sıhhiye Nezareti tarafından 10 Aralık 1918 tarihinde gönderilen yazı bize son 2-3 ay içerisinde COVID-19 virüsüyle mücadele ederken uymamız gereken 14 kuralı anımsatır cinstendi. Dönemin önemli gazetelerine bundan 102 sene önce gönderilen açıklamayı sadeleştirerek aynen vermenin günümüzde yaşananlarla ilginç şekilde benzer olması nedeniyle dikkate değer olduğunu düşünüyorum:

“İspanyol nezlesi yine son günlerde şiddetini artırdı. Evvelki defalar gibi geniş surette, istila eder tarzda bir şekil göstermiyorsa da meydana getirdiği komplikasyon dolayısıyla oldukça fazla ölümlere sebep oldu. Buna karşı önce ve sonra icrâ olunan tebligatta zikrettiğimiz gibi emrâz-ı sâriye (bulaşıcı hastalıklar) mücadelesini yapacak tesirli tedbirler yoktur. Çünkü; bu hastalık gayet kolay, mesela hasta bir adamla karşı karşıya gelmekle, öksürürken yakınında bulunmak, temasla, hülasa en akla gelmez vasıta ile sirayet ediyor. İstilanın ortalamasına ve hastalığı hafif surette ve bir iki gün içinde işine devam ederek geçirenlerin çokluğuna nazaran hastaların tecridi de mümkün olamıyor. Bu hastalığın yeterli ve tedavi edecek aşısı veya serumları yoktur. Binaenaleyh bu hastalıkla mücadele etmek için hükümete gerekli olan; toplanma yerlerinin mesela mektep, tiyatro ve sinema gibi mahallerin tatilidir ki bu tedbir bu günden itibaren yine tatbik olunmuştur. Fakat bu salgın ve tehlikeli hastalıkta daha etkili tedbirler halkın kendisine düşer:

  • Hasta ziyareti âdeti bu hastalık geçinceye kadar kaldırılmalıdır.
  • Kalabalık mevkilerden mümkün mertebe kaçınmalıdır. Vapurlara, tünellere, tramvaylara girerken lüzumsuz hücumlar, birbirini çiğnercesine atılmalar çok zararlıdır. Zaruret olmadan kısa mesafeler için ulaşım araçları kullanılmamalıdır.
  • Öksürenler mutlaka ağzını kapamalı ve öksürenlerin yanında bulunanlar da hemen uzağa kaçmalıdır.
  • Ne kadar hafif olursa olsun ateş, boğaz ve baş ağrısı ve kırıklık başlar başlamaz, ıhlamur gibi sıcak bir şey ile beraber, aspirin veya daha iyisi günde 2-3 gram kadar salyubin (bir çeşit antibiyotik) almalı ve mutlaka evde oturmalıdır. Daha evvel bir de müshil alınması faydalıdır.
  • Ateş tamamen geçtikten sonra en aşağı üç gün yine istirahat etmeli ve sokağa çıkınca soğuğa karşı dikkatli olmalıdır.

 

Okulların tatili 9 Ocak 1919 tarihinde kesintili de olsa yaklaşık 50 gün sonra sona erdi. Kış mevsimi içerisinde olunması dolayısıyla ısıtma araçları hazır bulunan mekteplerin derhal açılması emri verildi. Bu bilgiden de anlaşılacağına göre İspanyol nezlesi etkisini bir şekilde 1920’lerin sonlarına kadar sürdürse de 1918 kışında yarattığı etkisi sönümlenerek azaldı. Dönemin şartları düşünüldüğünde ihtiyatla yaklaşmamız gereken İspanyol gribinden vefat sayılarını uzun uzun değerlendirmeden, İstanbul’da 10 bine yakın vatandaşın öldüğü söylenebilir. COVID-19 ile birçok yönden ortak noktalar gösteren bu virüsün iki yılı aşkın bir süre devam etmiş olması ise bizi en çok endişeye düşüren konu olsa gerek.

Bu yazı Atlas Tarih Dergisi Temmuz 2020 sayısında yayınlanmış, yazarın ve editörün izniyle sitemize konulmuştur. Kendilerine teşekkür ederiz.

Salgın günlerinde cami önunde esnaf ve insanlar (Atlas Tarih)

KAYNAKÇA

BOA, MF.MKT, 1229/45 (h.24.11.1335);BOA, MF.MKT, 1236/77 (h.05.04.1337); BOA, MF.MKT, 1236/89 (h. 9.3.1337); BOA, MF.MKT, 1237/20 (h. 6.4.1337); Âti, 9,11,22 KE 1334;6 KS 1335;14 Temmuz 1334; İkdam, 9,10 Kânun-ı Evvel 1334; Vakit, 9,10 Kânun-ı Evvel

[1]Murat Yolun, İspanyol Gribinin Dünya ve Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Y.Lisans Tezi, Adıyaman 2012.

 

2.133 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir