Bugün dördü Haziranın
Zannetme ki hiç görmüyorum
Rüyasını o cehennemi ânın
Sonsuz sedyelerle birlikte ben de akıyorum
Onları bulan geceye bırakıyorum
Kazanılmış yalan zaferin hikâyesini,
Güneşte inleyen yaralının sesini,
Ölülerini, tozunu, sineklerini
A.P.Herbert ( Hellas’ta Yarım saatler )
Gelibolu Harekâtı’nın 25 Nisan 1915 çıkarmasından sonraki seyri müttefik devletlerin hiç beklemediği bir şekilde gerçekleşmişti. Kısa süre içerisinde Alçıtepe ve Kilitbahir platosu’na ulaşılacağı düşünülürken Osmanlı kuvvetlerinin hiç beklenmeyen direnişi ( hatta yer yer karşı taarruzlarda bile bulunabilmesi ) mücadelenin çok daha uzun süre sürebileceği konusundaki endişeleri haklı çıkarmıştı.
6-8 Mayıstaki İkinci Kirte Muharebesi sonrasında Müttefik güçlerin gidebildiği en son hat Seddülbahir plajından sadece 3.5 mil uzaktaydı. İlk günün hedefi Alçıtepe Türklerin elindeydi. Müttefik Ordusu komutanı General Ian Hamilton’un Londra’dan iki tümen ihtiyacı karşılandığı takdirde hedeflerine ulaşabilecekleri şeklindeki istekte bulunmuş ancak sadece bir tümen (52.Tümen) gönderileceği bildirilmişti. Savaş Bakanlığı’nın bu tavrı Gen. Hamilton ve kurmayları arasında hayal kırıklığına yol açmıştı. Oysa 29. Tümen Komutanı Gen. Hunter-Weston ise, İkinci Kirte Muharebesi’nde ki başarısızlığa rağmen fazla vakit kaybetmeden yapılacak bir harekâtla Alçıtepe’nin hala daha zaptedilebileceğini düşünmekteydi. Bu konuda da en büyük destek kendisine 15 Mayıs’ta General d’Amade yerine atanan General Gouraud’dan gelir. Yeni gelen takviyelerle 12 taburluk bir güce ulaşan İngiliz Deniz Piyade Tümeni’ne bağlı birlikler bazı ufak operasyonlarla ön hattı 200-400 yarda kadar daha ilerletmeyi başarmışlardı. [1
General Hamilton İngiliz ve Fransız komuta heyeti ile birlikte kısa zaman içinde 52. Tümen’in gelmesini beklemeden Seddülbahir cephesi’nde büyük bir hücuma karar vermişti. Robert Rhodes James , harekâtın hemen öncesinde 8.Kolordu Komutanlığına terfi eden Hunter Weston ve Kurmayı Street’i cephe şartlarını hakkıyla bilmemekle ve Hamilton’u yanıltmakla suçlar. [2]
Öte yandan bu sefer ki hedef diğer iki saldırıya göre daha gerçekçi konulmuştur denilebilir. Üçüncü Kirte Savaşı ‘na katılan müttefik birlikleri diğerlerinden çok daha avantajlı sayılabilirlerdi. Şöyle ki : Hedefler sınırlı ve çok netti. Yaklaşık bir aylık dinlenme söz konusuydu. Düşman siperlerinin havadan çekilmiş fotoğrafları hazırlanıp çoğaltılmış, o döneme kadarki en büyük topçu kuvveti hazırlanmıştı.[3] En önemli gelişme ise Kraliyet Deniz Kuvvetlerine bağlı 8 adet zırhlı arabanın da Seddülbahir-Alçıtepe yolunda kullanılacak olmasıdır. [4] Harekata İngilizlerin Swiftsure ve Exmouth zırhlıları da destek verecekti. Türk ön hat siperleri sırasıyla ele geçirilecek daha kontrollü bir ilerleme sağlanacaktı. Harekat günü 4 Haziran olarak tesbit edilmişti. ( Britanya Kralının doğum gününe denk düşürtülmüştü.) İki hat oluşturulacak , ilk hat Türk ileri siperlerini ele geçirip pozisyonlarını sağlamlaştırdıktan sonra adeta birdirbir oyunu gibi ikinci hat hücuma geçecekti. Kraliyet Deniz Tümeni’ne bağlı birlikler ise geride kalan keskin nişancılara son süpürücü harekatlarını yapacaklardı. Harekatın ilerlemesi hakkında bilgi sahibi olmak için saldıran birlikler arkalarında kırmızı işaret taşıyacaklardı. Kısacası her şey kâğıt üzerinde çok iyi planlanlanmıştı.
Ancak Osmanlı birlikleri de boş durmuyordu. Osmanlı 5.Ordusu Güney grubu ise ( Komutan: Alman General Weber Paşa ) batıda ve orta hatta 9.Tümen ( Komutan: Albay Halil Sami Bey ) , Kerevizdere bölgesinde ise 12. Tümen ( Komutan: Yarbay Selahaddin Adil Bey ) olacak şekilde konuşlanmıştı. Özellikle Kerevizdere sırtlarındaki siperler tahkim ediliyor, aynı zamanda Fransız birlikleri Asya yakasından sürekli top ateşine tutuluyorlardı. Türk resmi tarihi, özellikle Fransız sektöründeki müslüman askerler için propaganda yapıldığını da bildiriyor. Güney Grubu Komutanı Alman Weber Paşa’nın verdiği emirde “………oradaki Müslümanlara kendimizi tanıtabilmek için , bütün cephede 5 vakit ( 9 ve 12. Tümenler bu zamanları aralarında iyi saptamalıdırlar ) güzel sesliler tarafından ezan-ı Muhammedi okunmasını ve Salât’ın ardında tüm erler tarafından üç kez yüksek sesle tekbir alınmasını öğütlerim.” [5] diyordu. Bu propagandanın ne derece etkili olduğunu bilmiyoruz. Ancak İngiliz Resmi tarihi “renkli” diye nitelediği Kuzey Afrikalı zenci askerlerin performanslarını yetersiz bulduğunu belirtiyor. [6]
Sıcak bir 4 Haziran günü saat 11 sıralarında İngiliz ve Fransız topçuları Osmanlı mevzilerini dövmeye başladılar. Daha öncekilerden çok daha şiddetli ve uzun tutulan bombardımanın Türk siperlerine ağır kayıp verdiği tahmin ediliyordu. Öğlen saat 12 sıralarında sol kanatta Zığındere sırtında 29. Hind Tugayının birlikleri siperlerinden çıktılar. En soldaki Sih birlikleri arazinin engebeli olması avantajı ile ilerleyebilirken 1/Lancashire Fusiliers taburu makinalı tüfek ateşiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Orta hatlarda ki 88.Tugay taburları ise zorlukla ilerleyebildiler. Zırhlı araçların çoğu ise kesif Türk ateşi nedeniyle yolda kalmıştı. [7] Bu primitif tank-zırhlı araçların bir kısmının tareti kopmuş, bazıları devrilmiş, açık arazide , engebeli yollarda çok iyi hedef olmuşlardı.
Kanlıdere’ye kadar olan İngiliz hattının en sağındaki 42.Tümen birlikleri ise (Manchester Alayı ve 127.Tugay) Kanlıdere-Kirte deresi arasında 1000 yarda kadar ilerlemiş hatta 200 kadar esir almıştı. Fransızların ilerleyişi ise baştan başarısızlıkla sonuçlanmış, dolayısıyla Kerevizdere sırtlarından ilerleyen Collingwood taburuna şiddetli makinalı tüfek ateşi ile ağır kayıp verdirilmişti. Dolayısıyla harekatın ilk saatlerinde sadece 42.Tümen ilerleyebilmişken hattın sağ ve sol yanı geride kalmıştı. Genel karargah ihtiyatları nerede kullanılması gerektiğine dair ciddi bir ikilem içerisindeydi. Başarılı olan 42.Tümeni mi desteklemek yoksa gerideki kanatlara mı yardım etmek? ihtiyatsız kalmak bir İngiliz tarihçinin dediği gibi 4 Haziran’daki başarının 6 Haziran’da felaketle sonuçlanması demek olabilirdi. Sonunda Fransız tarafının desteklenmesine karar verildi. [8]
Öğleden sonra her iki kanattan yeniden saldırı planlandıysa da özellikle Fransız tarafından saldırının ertelenmesine dair istek geldi. General Gouraud askerlerinin yeni bir saldırıya hazır olmadığını belirtiyordu. Türk ihtiyat kuvvetlerinin yetişmesi en iyi durumda bulunan 127.Tugayı da zor duruma düşürdü. 4 Haziran öğleden sonrasını Osmanlı siperlerindeki durumu askeri tarihçi Mehmed Nihad “kasaphane” olarak nitelendiriyor. “Geriden gelen birlikler bunların içinde mümkün değil ilerleyemiyor, açığa çıkınca müthiş kayıplar veriyordu. Yaralı , cephane, erzak nakliyatı tamamen kesilmişti. Emir ve kumanda bu cephede tamamen durmuş, kıt’asına, erlerine sahip subay hiç kalmamış, müthiş herc-ü merc halinde insan yığınları durmadan ölmekte ve yaralanmaktaydı. [9]
Müttefik güçlerin kaybının da çok ağır olduğunu belirtmek gerekli. 42. Tugay Tugay komutanı General Lee ve yerine geçen Yarbay Heys de ölmüştü. Bir müttefik askeri yoğun toz duman bulutu içerisinde patlamalar, makineli tüfek seslerine karışan bağırışmaları “yığılan, taşan, bin kere çoğalan cehennem” diye tarif ediyor.[10]
Osmanlı 5.Ordu Komutanlığı ilk gün müttefik kuvvetlerinin eline geçen siperleri yeniden almak gerektiğini Güney Grup komutanlığı’na bildirmişti. Ayrıca 12.Tümen 19 ve 22.alaylarla, 9.Tümende 2. Tümenle takviye edilmişti. Türk taarruzu 6 Haziran saat 03 de başladı. Özelikle batıda deniz tarafındaki siperlerin bir kısmı geri alınabilmiş, ancak ağır topçu ve makineli tüfek ateşi nedeniyle ciddi bir ilerleme sağlanamamıştı. Kerevizdere cephesinde de 12. Tümen ilerleyememişti. Burada sadece 3 hafta kadar önce Arıburnu cephesinde büyük bir hücum sonrasında çok ağır kayıp veren 2. Tümen’in başarısına dikkati çekmek gerekli. Bursalı Mehmed Nihad’ın 6 Haziran sabaha karşı 9. Tümen’e takviye olarak gelen 2. Tümen’in saldırısını şöyle anlatıyor: “Bu birlikler kumandanının ve fırka kurmayı merhum Yüzbaşı Kemal’ in gayret ve çok yüksek emek ve çalışması ve 19 Mayıs’taki büyük kayıplarına rağmen manevi gücünden hiçbirşey kaybetmemiş olan 2. Fırka birliklerinin ölümüne saldırmaktaki şevk ve heveslerine Allah’ın yardımı da eklenerek bu taarruz genel şekilde en başarılı taarruzlar arasına geçti. [11]
Üçüncü Kirte Muharebesinde Türk kaybı ise 9000 kişiye yaklaşmıştı. Savaşa giren 6500 kişiden çoğu İngiliz 4500 kişi ölmüş yada yaralanmıştı. [12] Sonuçta Müttefikler Alçıtepe hedeflerine yine ulaşamamışlardı.[13]
Seddülbahir cephesinin , Çanakkale Kara Muharebelerinin ana cephesi olduğu hatırlanacaktır. Üçüncü Kirte Muharebesi, ilk iki Kirte Muharebesine nazaran mevzii harbi özelliklerini belirgin derecede taşımaktaydı. 25 Nisan Çıkarmasından sonra birbirlerine sürekli saldıran taraflar arasında ( ufak sınırlı bazı çatışmalar haricinde ) neredeyse bir aya yakın büyük çapta muharebe olmamış , olabildiğince eksiklikler tamamlanmaya çalışılmıştı. Muharebenin en kritik anının 42. Tümen’in , 56. Alay ve 19. Alay 2. Taburumuzun olduğu bölgede çok hızlı bir şekilde ilerlemesi olduğu anlaşılıyor. İngilizler bu fırsatı çok iyi değerlendirebilir, eldeki kuvveti sonuç alacakları yerde kullanabilirlerdi. Konuyu anlatan yerli ve yabancı kaynakların hemen hepsi bu noktanın altını çiziyor.[14] Hemen ertesinde özellikle İngilizler yeniden büyük çapta taarruza geçselerdi başarılı olabilirler miydi? Retrospektif değerlendirme yapmak hatalı yargılara neden olabilir. Ancak 9. Tümen komutanı Albay Halil Sami muharebelerin bitiminin hemen ertesinde ordu komutanlığına verdiği raporda , ciddi kayıp verdiklerini yazıyor, düşmanın şu durumda tekrar hücuma geçmesinin 12 Tümen’in sağ yanının açılacağından geri çekilme tehlikesi olduğunu belirtiyor.[15] Müttefiklerin bir ciddi fırsatı da hücumlarını yenilememekle kaçırdıkları söylenebilir.
Özellikle Osmanlı ordusunun kaybının savunma yapan bir orduya göre çok olması dikkat çekicidir. Bunda en önemli faktör üç yanı denizle çevrili bir arazinin savunulmasından kaynaklanmaktaydı. Gerek İngiliz gerek Fransız savaş gemilerinin müthiş bombardımanı , gerek kara topçusunun atışları piyademize çok ağır kayıp verdirmişti. Keza kaybedilen mevzilerin yeniden ele geçirilmesi için yapılan taarruzlar da kaybın artmasının en önemli etkenleridir. Müttefiklerin cephane üstünlüğü adeta insan kaybıyla dengeleniyordu.
Üçüncü Kirte Muharebesi sonrasında Seddülbahir’deki müttefik kurmayları toplu hücumlarla hedeflere varılamayacağını anlamış , taktiklerini değiştirmişlerdir. Artık daha yoğun bombardımanın kanatlara odaklandığı belli hedeflere saldırılacak , Osmanlı tarafı kanatlardan zayıflatılmaya çalışılacaktı. Ancak ilerleyen günler bu taktiklerin de başarılı olamadığını göstermiştir.
[1] Steel N. Hart P. Defeat at Gallipoli s: 187-188
[2] James, R. Rhodes Gallipoli, Pimlico Edition, London, 1999 s. 210
[3] James , s.211
[4] Aspinall-Oglander C. Gelibolu Askeri Harekatı Cilt:2 s:45
[5] Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, V.Cilt 3.Kitap , Gn. Krm. Başk. ATESE, Ankara, 1980 s. 36
[6] Aspinall-Oglander, Cilt:2 s.49
[7] James s.212
[8] Hammond B.The Third Battle of Krithia 4 June 1915
http://www.iwm.org.uk/upload/package/2/gallipoli/index.htm
[9] Bursalı Mehmed Nihad “Çanakkale Savaşları” Der: Cemalettin Yıldız, Mart 2007,
Çanakkale s. 80
[10] James s. 302
[11] Bursalı Mehmed Nihad s. 82
[12] Aspinall-Oglander C. , Gelibolu Askeri Harekatı Cilt:2 s: 55
[13] Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi V.Cilt Çanakkale Cephesi Harekatı 3. Kitap s:73
[14] Örneğin bkz. Gürsel Göncü, Şahin Aldoğan “Siperin Ardı Vatan” MB Yayınevi, İstanbul, 2006, s.100 “… 3.Kirte Muharebelerinde , Müttefik kuvvetlerin merkezde gerçekleştirdikleri ilerlemeyi sürdürememeleri , Türk savunmasının bu noktada yarılmasını engellemiştir. Bu durum İngilizlerin ihtiyat kuvvetlerini yanlış bir tercihle kanatlarda kullanmaları kadar, Türk savunmasının da merkezi zamanında kuvvetlendirmesinin bir sonucudur. İngilizler “ihtiyat, taarruzun başarıyla geliştiği yerde kullanılır” prensibini benimsememiştir…”
[15] Savaşa da katılmış olan askeri tarihçi Bursalı Mehmed Nihat Bey’de “ 5 Haziran günü düşman taarruzunun aynı şekilde tekrarlanması durumunda mahvolmuştuk” diyor. ( M. Nihad s. 82 )