Rudolf Hoess, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın müttefiki olan Osmanlı birliklerinde savaşmak üzere görevlendirdiği askerler arasındaydı. 17 yaşındayken ordunun en genç astsubayı oldu. 1929’da ise hayranı olduğu Himmler’in daveti üzerine SS birliklerine katıldı ve binlerce Yahudi’nin ölüme yollandığı Auschwitz toplama kampının komutanı oldu. Rudolf Hoess, Hitler’in verdiği “nihai çözüm” emrinin önde gelen uygulayıcılarındandı. (M.S.) Bu yazı daha önce Atlas Tarih Dergisi Kasım 2013 sayısında yayınlanmış olup yazarların izniyle sitemize konulmuştur.
Jeremy Black’in “Dünya Tarihinde Askeri Strateji” Kitabı Hakkında Bir Değerlendirme (Bestami S. Bilgiç)
Black, çeşitli devletlerin askeri stratejilerini anlatırken sıklıkla karşılaştırmalara başvuruyor. Bu kolay bir şey değil. İki ya da üç devletin ya da belirli bir bölgedeki devletlerin siyasi kurumlarını ya da herhangi siyasi bir mesele karşısında takındıkları tavrı karşılaştıran çalışmalara sıklıkla rastlanmaktadır. Ancak Avrupa, Asya ve Amerika’nın tamamını hele hele tarih disiplini çerçevesinde karşılaştırmalı anlatmak pek öyle kolay bir mesele değildir. Jeremy Black bunu yapmaya çalışmış. Dolayısıyla eserin kaynakçası çok fazla zengin. Bizlerin belki daha iyi bildiği Osmanlı İmparatorluğu hakkında da kıymetli çalışmalara atıf yapmış. Bu çalışmalar arasında Gabor Agoston Hoca’nın eserlerini özellikle belirtmeliyim.
Kader Değil Mustafa Kemal – İlk 4 Saat (Gürsel Göncü-Jul Snelders-Şahin Aldoğan)
Atlas ekibi Conkbayırı’nın hemen doğusunda, Mustafa Kemal’in 57. Alay’dan ayrılıp keşif amacıyla daha kuzeye yönlendiği güzergahı belirlemeye çalışıyor. Çanakkale muharebeleri ve arazileri konusunda otorite kabul edilen tarihçi Şahin Aldoğan ve Müttefik kuvvetlerin hareketlerini etüd eden ve araziyle eşleyen Belçikalı tarihçi Jul Snelders, beş gün boyunca sadece Çanakkale (Gallipolian) konuştular.
Bu yazı daha önce Atlas Nisan 2005 sayısında yayınlanmış olup yazarların izniyle sitemize konulmuştur
Goltz Paşa’nın 18 Mart Öncesi Alman İmparatoru II. Wilhelm’e Sunduğu Raporunda Çanakkale’deki Durum ve Cephenin Önemi Hakkındaki Değerlendirmeleri (Yusuf Ziya Altıntaş)
Uzun yıllar Osmanlı ordusunda görev yapmış Alman Subayı Colmar von der Goltz, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na fiilen girişi sonrasında İstanbul’a yeniden gelmiştir. 18 Mart’tan kısa bir süre önce, Çanakkale Boğazı’ndaki tehlikenin tırmandığı günlerde Sultan Mehmet Reşad’ın emri ile Çanakkale’ye giderek bölgede teftişte bulunmuş, hemen ardından Alman İmparatoru II. Wilhelm’e bir rapor sunmuştur. Goltz Paşa bu raporunda cephenin durumu, Türk savunma gücü, yönetimi ve mevcuduyla ilgili bilgilerin haricinde itilaf donanmasının saldırıları ve hedeflerine dair değerlendirmelerde bulunmaktadır. İtilaf donanmasının boğaz savunmasını kademeli şekilde tüketmeyi hedeflediği tespitinde bulunan Goltz Paşa’nın, raporunda dikkat çektiği en önemli hususun İtilaf donanmasına karşı kullanılan cephanenin durumu ve erkenden tüketilme tehlikesi olduğu görülmektedir. Dünya savaşının gidişatı açısından Batı cephesindeki tıkanıklığın tarafsız Balkan devletlerinin durumunu daha kritik hale getirdiğine dikkat çeken Goltz Paşa, bu bağlamda tehdit altındaki Çanakkale savunmasının durduğu mühim noktaya işaret etmektedir. Goltz Paşa bir taraftan Çanakkale savunmasının düşmesinin getireceği tehlikeleri ortaya koyup uyarılarda bulunurken, diğer taraftan başarılı bir savunmanın Almanya açısından hem savaşın gidişatı hem de ekonomik avantajlarına değinmektedir. Goltz Paşa nihai başarının elde edilebilmesi için Sırbistan yolunun açılmasının önemini vurgulamakta ve bunu sağlamaya çalışmaktadır. (Y.Z.A.) Bu yazı daha önce 105. Yılında Çanakkale Muharebelerine Bakış adlı sempozyumda bildiri olarak yayınlanmış olup yazarın izni ile konulmuştur.
Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy’un Türk Bilim Tarihine Geçmiş Katkıları (Erol Kabil)
Mehmet Akif , Mehmet Ali Bey gibi son derece zeki, çalışkan ve teşkilatçı bir hocanın müdür olduğu okulda öğrenci olmuştur. Birlikte cemiyet kurmuş ve akademik dergi çıkarmıştır. Akif’in Pasteur ’e olan hayranlığının sadece kuduz aşısını bulmasından kaynaklanmadığı, onun bilim dünyasında yapmış olduğu yeniliklerin etkisinin olması kuvvetle muhtemeldir. Bu amaçla yapılan incelemelerde o dönem yurtdışına eğitime giden baytar mektebi öğrencilerinin çoğunluğunun çok ciddi derecede kitap, makale, gazete yazarlığı yaptığı görülmektedir. Akif’in bu bilimsel iklim içerisinde hocasından öğrendiği yöntemleri kullanarak bilimsel ve mesleki bilgiyi yayma yöntemlerini kendinden sonraki meslektaşlarına öğretmiştir. Bu yolla bilginin ve bilimsel düşüncenin yayılması ve nesilden nesile aktarılmasının öncülerinden olmuştur.
Bu bilgiler ışığında Akif hakkında yapılacak tanımlamaların en anlamlılarından birinin Adnan Adıvar’ın “Ben Akif’i yalnız şair diye değil, daha çok büyük bir insan ve büyük bir fen adamı diye severim. Onun Fatih kürsüsü eşsiz bir abide-i fendir, o eserin her kelimesi ilm-ü fen deryasından seçilmiş inciler, meyvelerdir” cümleleridir. (E.K.)
Kireçtepe’den Londra’ya Bir Pusulanın İzinde… Yüzbaşı Castle’ın Hikayesi (Murat Söylemez)
Çanakkale Muharebeleri, ardında yüzlerce, binlerce, kimi yazılmış, çoğu ise bilinmeyen hikaye bırakmıştır. Üzerinden bir asırdan fazla zaman geçse de muharebe alanlarında bulunan her bir künyede, her üniforma düğmesinde ya da bir matarada hala ortaya çıkarılmayı bekleyen bir insan hikayesi yatar. Bu büyüleyici atmosfer içinde çoğu zaman unutulan askerlerin trajedisi ve onların anısına bir şeyleri koruma, yaşatma, geleceğe bırakma isteği ve çabası bizler gibi kalbi Çanakkale için atan insanlar için hiç geçmedi. Bu kutsal amaç uğruna yıllar içerisinde yaptığımız çalışmalar sırasında muharebe alanında bulunduğu düşünülen ve bir şekilde elden ele geçerek günümüze ulaşan bir savaş yadigarı objenin ortaya çıkarılan hikayesi ise filmlere konu olabilecek nitelikte duygusal ve heyecan vericiydi.
“P.D. Castle”; Pirinç bir pusula üzerine yazılmış olan bu isim başlangıçta pek bir şey ifade etmese de araştırdıkça zaman içerisinde tarifsiz bir anlam kazanmaya başlamıştı. Adana’nın bir köyünden internet üzerindeki bir açık artırma sitesine, oradan da bir arkadaşım vasıtasıyla bana ulaşan bu hatıra sadece basit bir obje olarak kalmamalı hikayesi gün yüzüne çıkarılmalıydı. (M.S.)
Bu yazı daha önce NTV Tarih Dergisi Eylül 2012 44. sayısında yayınlanmış olup editörün ve yazarın izni ile sitemizde yayınlanmıştır.
Kireçtepe’den Londra’ya Bir Pusulanın İzinde… Yüzbaşı Castle’ın hikayesi (Murat Söylemez)
Çanakkale Muharebeleri, ardında yüzlerce, binlerce, kimi yazılmış, çoğu ise bilinmeyen hikaye bırakmıştır. Üzerinden bir asırdan fazla zaman geçse de muharebe alanlarında bulunan her bir künyede, her üniforma düğmesinde ya da bir matarada hala ortaya çıkarılmayı bekleyen bir insan hikayesi yatar. Bu büyüleyici atmosfer içinde çoğu zaman unutulan askerlerin trajedisi ve onların anısına bir şeyleri koruma, yaşatma, geleceğe bırakma isteği ve çabası bizler gibi kalbi Çanakkale için atan insanlar için hiç geçmedi. Bu kutsal amaç uğruna yıllar içerisinde yaptığımız çalışmalar sırasında muharebe alanında bulunduğu düşünülen ve bir şekilde elden ele geçerek günümüze ulaşan bir savaş yadigarı objenin ortaya çıkarılan hikayesi ise filmlere konu olabilecek nitelikte duygusal ve heyecan vericiydi.
“P.D. Castle”; Pirinç bir pusula üzerine yazılmış olan bu isim başlangıçta pek bir şey ifade etmese de araştırdıkça zaman içerisinde tarifsiz bir anlam kazanmaya başlamıştı. Adana’nın bir köyünden internet üzerindeki bir açık artırma sitesine, oradan da bir arkadaşım vasıtasıyla bana ulaşan bu hatıra sadece basit bir obje olarak kalmamalı hikayesi gün yüzüne çıkarılmalıydı. (M.S.)
Belediye Başkanının Çanakkale’de Şehit Olan Oğlu -18 MART ÖZEL (Ahmet Yurttakal)
27 Nisan 1915 günü Arıburnu muharebelerinde şehit verilen subaylardan birisi de 57. Alay 2. Tabur 6. Bölükte vazifeli Zonguldak Devrek Belediye Başkanı Osman Bey’in oğlu İhtiyat Zabiti Mehmet Kâzım Efendi’dir.
Şehit babası Devrek Belediye Başkanı Osman Bey, 10 Ocak 1916 günü öğleden sonra saat 15.32’de Başkumandanlık Vekâleti’ne gönderdiği telgrafında şehit oğlunda bahsederek Seddülbahir’deki zaferle birlikte gururlandığını ve duyduğu memnuniyeti ifade ediyor. (A.Y.)
Şahindere Sargıyeri’nde Medfun Mülazim-ı Sani Mustafa Efendi’nin Şehadeti (Burhan Sayılır)
30. Piyade Alayı Çanakkale cephesine gitme emri alınca 1 Temmuz 1915’te Çanakkale’ye hareket etti. 20 Temmuz 1915’te 30. Alay Soğanlıdere’ye geldi ve istirahat geçti. Ardından Zığındere bölgesinde 33. Piyade Alayı ile değiştirildi. Zığındere’de İtilaf kuvvetlerinin oldukça güçlü şekilde tahkim ettikleri bölgede insanüstü gayretle çarpıştı. Eylül ayındaki çarpışmaları ciddi bir lağım muharebesi ve bomba atışlarının yaşandığı dönem olmuştur. 30. Alay’ın bombacı subaylarından Teğmeni Mustafa Efendi, çarpışmalar sırasında düşman siperlerine yeni bir bomba atmak isterken, bombanın elinde patlaması sonucu 18 Eylül 1915’te yaraladı. Ardından yaralı olarak getirildiği Şahindere Seyyar Hastanesi’nde şehit olmuştur. Bu çalışmada bu olay incelenmiştir. (B.Y.) Bu makale ULAKBİLGE Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 8, Sayı 55, 2020/12 nüshasında yayımlanmıştır, yazarın izni ile sitemizde yayınlanmıştır.
Kitap Tahlili – Arap Uyanışı: Arap Ulusal Hareketinin Öyküsü (Mehmet Akif Koç)
Arapların bizzat kendisi, Arap milliyetçileri bu süreci nasıl görüyordu? İsyan “İslamî” miydi, “ulusal” mıydı yoksa klasik bir “milliyetçi self-determinasyon” süreci miydi? Arapların gözünden; İsyan’ın haklı sebepleri nelerdi, süreçte İstanbul’un hataları neydi, İngilizler neyi doğru yaptı? Ve ayrıca: İsyan edenler ortaya çıkan sonuçlardan mutlu oldu mu? İngilizlerle Fransızların anlaşamadığı noktalar nelerdi? Sykes-Picot Anlaşması ve yeni sınırlar ne anlam ifade ediyordu? Araplar kandırıldı mı? Savaş sonrası Filistin çözümü Arapları tatmin etti mi? Yahudi göçü ve İsrail’in kurulmasına giden süreçte kimler hangi hataları yaptı?
Tüm bu sorulara cevap mahiyetinde; “Arap Uyanışı: Arap Ulusal Hareketinin Öyküsü” kitabı, Arap milliyetçilerinin bu süreçlere nasıl baktığını gözler önüne seriyor; özlemlerini ve ideallerini yansıttığı kadar, pişmanlık ve hayal kırıklıklarını da ele alıyor. (M.A.K.)