Büyükbabam Dr. Kilisli Rıfat’ın hayatını araştırmak üzere gizemli bir yolculuğa çıktım. Bu yolculuk zaman içinde tahminimden çok farklı sonuçlara ulaştı. Bir açıdan bu öykü Osmanlı Devleti çöküp yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bıraktığında yaşanan büyük değişiklere tanık olan Rıfat ve ailesinin öyküsüdür. Aynı zamanda değişen veya değiştirilen kimliklerin öyküsü. Bir başka açıdan ise bu hikâye benim kendi içsel yolculuğum. Büyükbabamın hayatını araştırırken kendi kimliğim üzerinde düşünmek elzem oldu ve ister istemez temelde büyük değişimler yaşadım.
Büyükbabam kendi döneminde çok tanınmış bir şahsiyet idi. İstanbul’daki ünlü Askerî Tıp Akademisi’ni (Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne) birincilikle bitirmiş bir doktor ve kamu sağlığı profesörü olmanın yanı sıra çeşitli dergilerde köşe yazarlığı yapmış, Uluslararası Karantina Hizmetleri müdürü olarak çalışmış, Kızılay ya da Hilâl-i Ahmer’in kurucuları arasında yer almış ve Yargıtay üyeliğinde bulunmuştu. Dr. Kilisli Rıfat aynı zamanda Türkiye’nin sağlık ve nüfus planlaması politikalarını şekillendiren seçkinler arasında bulunuyor ve adı 1930’ların Türkiye’sinde önde gelen sekiz doktor arasında yer alıyordu. (N.K.)
To Halil İnalcık (Ali Yaycıoğlu)
The great Ottoman historian Professor Halil İnalcık passed away on July 25 at the age of 100. İnalcık wrote groundbreaking books and articles on a vast range of themes: social responses to the Tanzimat reforms, peasant economies, methods of Ottoman conquest, the Khanate of Crimea, capital formation in the urban economy, the Ottoman legal order, and Indian Ocean trade. In his prolific career, İnalcık reshaped the field of Ottoman history. There is no doubt that with Köprülü, Wittek, and Barkan, İnalcık was one of the founding fathers of modern Ottoman studies. In the scope and impact of his work, İnalcık is the field’s most influential scholar. (A.Y.)
Aşk Cephesi – Bahadır Yenişehirlioğlu ( Sinem Şahin )
Bahadır Yenişehirlioğlu’ nun 2014 yılında yayınladığı romanı Aşk Cephesi okuyucularını Çanakkale Cephesine götürüyor. Roman Rodos’ da bir otelde çalışan Angela’ nın kendisine emanet olarak gördüğü, büyükannesi Adara’ nın sevipte kavuşamadığı Kerim Beye gönderdiği aşk mektuplarını,sahibine ulaştırmak amacıyla yazdığı bir mektupla başlıyor. Mektubun sahibi Selim yalnız, günümüz dünyasında yaşama nedenini bulamayan kafası karışık bir karakter. Aldığı bu mektupla sanki yıllardır beklediği işareti almış gibi heyecanla yola koyuluyor. Yanında bir kitapla. Selim’ in yanına aldığı bu kitap yol boyunca ona hem arkadaşlık hem de bir nevi kılavuzluk yapıyor. Kitaptaki karakterler Ali ve Joe ile kendimizi Çanakkale Cephesinin içinde savaşın, acının, yokluğun ve bunlara rağmen hiç bitmeyen Allah, vatan ve millet aşkının ortasında buluyoruz. (S.Ş.)
Çanakkale Muharebelerine Dair Bir Site; canakkalemuharebeleri1915.com
Çanakkale Muharebelerinin doğru ve ayrıntılı anlaşılmasına yönelik bir site olan https://canakkalemuharebeleri1915.com/ özgün, bilgilendirici makaleleri ve özellikle de muharebe arazilerine yönelik görsel ağırlıklı çalışmalarla dikkati çekiyor. ( Murat Armutak’ın Muharebe Arazisindeki belli başlı alanların koordinatlar üzerine yazıları, Yücel Özkorucu’nun muharebeler üzerine değerlendirme yazılarına mutlaka göz atılmalı. Siteden Çanakkale Muharebeleri ile ilgilenenlerin yararlanacağını düşünüyor, tavsiye ediyoruz.
GeliboluyuAnlamak tan Duyuru: Darbelere Hayır! Demokrasiye Evet
Türkiye 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece adeta bir kabus yaşadı. Türk Silahlı Kuvvetler içerisinden değişik sınıflardan bir grup eşkıya, Başkomutanı Cumhurbaşkanına, Genelkurmay başkanına ve kendisini yetiştiren milletine isyan etme cüretinde bulundu, seçilmiş hükümeti devirmeye kalkıştı. Başta milletin iradesinin merkezi Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere güvenlik güçlerine ve halka ateş açtı. Bu sitenin twitter adresi @geliboluyu2015 ten daha haberi alır almaz gelişmeleri paylaştık, ama her şeyden önce demokrasiye olan inancımızı, bir avuç eşkıyaya papuç bırakmayacağımızı da belirttik. Tekrar burada da ifade ediyoruz ki seçilmiş bir hükümet ancak demokratik seçimle gider. Bu güzel ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanı-Başkomutanını, Hükümeti, Parlamentosunu devirmeye kalkışmak, Türkiye’yi dünyaya rezil etmek, silah arkadaşlarına ve halka silah çekmek, basın kuruluşlarını, devletin kurumlarını işgale kalkışmak aşağılık bir harekettir. Yapanlar, destekleyenler hatta sessiz kalanlar tarih önünde utançla anılacaktır. Milletimize geçmiş olsun.Türkiyem, sevgili ülkemiz hep güzellikleri hak ediyor. Şehitlerimizle yüreğimize ateş düştü. Bu vesileyle demokrasiye olan inancımızı bir kere daha vurguluyor, hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyoruz. (Editöryal)
Birinci Dünya Savaşı Araştırmaları Sitesi cihanharbihatiralari.com (Mehmet Beşikçi)
Yakın tarihimizin önemli dönüm noktalarından ve aynı zamanda en önemli felaketlerinden biri olan Birinci Dünya Savaşı’nın insan tecrübeleri açısından yeteri kadar bilindiğini söylemek hâlâ çok zordur. Savaşa dair hükümet politikaları, askeri stratejiler, ordu teşkilatı, savaş ekonomisi gibi konular görece epey çalışılmış iken, savaşa katılan Osmanlı askerlerinin cephelerde neler yaşadığı, neler gözlemlediği, savaşa dair neler hissettiği, savaş travmasıyla nasıl baş ettiği ve bunları nasıl hatırladığı konusunda elimizde henüz yeterli çalışma yoktur. Bu websitesi, bu eksikliği doldurmaya çalışan bir araştırma projesinin bir parçası olarak doğdu. Websitesimizin amacı, Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı askerlerinin, savaşa dair kaleme aldıkları hatıra, günlük ve mektup gibi kişisel anlatılarının kapsamlı bir kaynakçasını çıkarmak ve bunu genel kamuoyu ile paylaşmaktır. Websitemizde, kitap, dergi yazısı, gazete tefrikası ya da elyazması şeklinde ulaşılabilir durumda olan asker hatıraları, günlükleri ve mektuplarının kısa künyeleri ve kısa tarifleri yer alacaktır. Kaynakçamızı kısa aralıklarla güncelleyeceğiz. (M.B.)
Çanakkale’den 100. Yılında Somme’a:Bir Savaş, İki Muharebe (Mustafa Onur Yurdal)
Çanakkale ve Somme’a baktığımızda benzer olarak şunu söylemek mümkün. Yapılan topçu bombardımanları açısından Somme’a Seddülbahir muharebeleri benzerlik gösterirken, siper savaşları bakımından Somme’a Arıburnu cephesi benzerlik gösterir. Nitekim 2. Kirte Muharebesinden başlayarak Seddülbahirde müttefiklerin Türklere karşı 505 namlu kadar top kullandıklarını bilmekteyiz. Somme’da ilk gün olan 1 Temmuz 1916’da müttefikler Almanlara karşı 1437 top kullanmışları. Mesele şudur ki, Seddülbahir’de Türkler yerin altına derin dehlizler kazarak en az kayıpla bu bombardımanlardan kurtulmuştu. Almanlar da Somme’da yerin altındaki betonarme zeminliklerden istifade ederek kurtuldu.
Batı cephesinin genelinde ilerlemeler ve geri çekilmeler metre hesabıyla yapıldı. Yani ancak metrelerce ilerleyip, metrelerce geri çekilinebiliyordu. Hatta bazı yerlerde cephe tamamen kilitlenmiş hamleler tükenmiştir. Özellikle Arıburnundaki muharebelerde benzerlikleri görmekteyiz. Hatta ve hatta Somme’da yaşanan ilk gün muharebeleri 6 Ağustos’ta Kanlısırt’a yapılan taarruza oldukça benzer. Buradaki tek fark, Anzaklar Kanlısırt’ta başarılı oldular. Nitekim Somme’da İngilizlerin attığı çoğu mermi patlamamıştır,Kanlısırt’ta obüs atışları Türk siper sistemini çökertmiştir. Kanlısırt’ta karanlık zeminliklerde muharebelerin devam ettiği gibi ilk gün Somme’da da benzerinin yaşandığını söylemek mümkün. (M.O.Y.)
Gallipoli Campaign: A Symbolic Battleground (Özgür Öztürk)
This article argues that there is no static approach to the meaning of Gallipoli Campaign in Turkey. There is a social dimension that shapes the understanding of the battle continually. The understanding of the battle changes when a rival political group champions on the historiography of the battle. In Turkey, political groups, namely Kemalists and Islamists, contend over the meaning of the battle. This rivalry makes the history of Gallipoli Campaign as a symbolic battle ground between the groups. Since the Turks do not constitute a single political group, Gallipoli Campaign is what the groups make of it. In Turkey, Gallipoli Campaign is a historical heritage that is always under construction. (Ö.Ö.)
I.Dünya Savaşı nda Şii Ulemasının Cihat Fetvaları Çerçevesinde Irak Cephesi (Ziya Abbas)
I. Dünya Savaşı’nın Irak Cephesi, İngilizlerin Kasım 1914 tarihinde Basra’ya çıkarma yapması ile açılmıştır. Savaşta İslam âlemini harekete geçirmek isteyen Osmanlı Devleti Kasım 1914’te Cihat ilan etmiştir. Irak cephesinde İngilizler ile devam eden savaşta, Şii Ulemanın önemini ve cihat harekâtının etkisinin farkında olan Osmanlı Devleti ulemanın dini, askeri, siyasi rolüne önem vermeye başlamıştır. Şii Ulemasının da katıklarıyla bu fetvanın Irak Cephesi üzerinde önemli etki yaratmıştır. İngilizlerin Basra’ya çıkarma yapmasından sadece birkaç gün sonra Basralı din adamları ve ileri gelenler işgale karşı harekete geçmiştir. Kerbela, Necef, Samarra ve Kazımiye’de bulunan Şii Uleması Kasım 1914’te İngiliz güçlerine karşı Cihat ilan etmiştir. Şii Uleması İngilizlere karşı savaşta, Şii toplumun cihada aktif katılımlarını sağlamak üzere fetvalar yayınlamıştır. Şii Ulemasının fetvaları Irak’ın orta ve güney kesimlerinde büyük ölçüde halk kitlelerinden yanıt bulmuş, çok sayıda gönüllü, savaşa katılmıştır. Şii uleması halkı cihada teşvik etmiş, mücahitlere önderlik yapmış, onları savaş meydanlarında organize etmiş ve bizzat çarpışarak savaşta önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu çalışmada Arapça literatür esas alınarak I. Dünya Savaşı sırasında Şii Ulemasının cihat fetvaları çerçevesinde Irak cephesi incelenecektir. Cihat fetvalarına değinildikten sonra savaş sırasında ulema – toplum etkileşiminin üzerinde durulacaktır. Bununla birlikte ulemanın Irak cephesindeki katkıları ele alınacaktır. Son olarak Osmanlı – Şii Uleması ilişkilerinin geldiği nokta ve sonuçları irdelenecektir. (Z.A)
Bu makale Atatürk Araştırma Merkezinin 28-29 Nisan 2016 tarihlerinde Mardin’de düzenlendiği “Kutü’l Amare Zaferi’nin 100. Yılı Münasebetiyle I. Dünya Savaşında Irak Cephesi” Sempozyumu’nda tebliğ olarak sunulmuş, yazarın izniyle sitemize konulmuştur.
Çanakkale Muharebelerinde ve Ermeni Olaylarında Alman İzleri: Zaferi Anma, Soykırımla Suçlanma (M.Onur Yurdal)
Almanlar 1. Cihan Harbinde müttefikimizdi. Ancak Birinci Dünya Harbinde 500 Almanın hayatını kaybetmesine, bazı Alman asker ve üst rütbeli subayların başarılarına rağmen bir türlü Çanakkale Zaferine ortak olmadılar. Yıllardır Çanakkale Muharebelerini araştıran Askeri Tarih Araştırmacıları ve Harp Tarihçilerinin merakla yanıtını aradığı, fakat bulmakta zorlandığı sorulardan biriydi bu. Fakat geçtiğimiz günlerde Alman Parlamentosunun Ermeni Tehcirini ve 1915 olaylarını kabul etmesiyle bu soru birinci elden yanıtını buldu. (M.O.Y.)