Gelibolu Yarımadası’nın güney bölgesinde ½ Mayıs gece taarruzundan sonra ¾ Mayıs gecesi düzenlenen yeni bir taarruz girişimi başarılı bir sonuca götürülememiş ve Türk birlikleri bir kez daha gece karanlığında birbirine karışarak ve düşman donanmasının ve kara topçularının ateşleri ile makineli tüfeklerin yakıcı tesiri altında eski mevzilerine geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Bu taarruzlar sırasında toplam 10.000 civarında zayiat verilmiş, ancak cephe hattında Türk kuvvetleri için kazanç adına belirgin bir değişiklik meydana gelmemişti. Güney Bölge Komutanlığı’na getirilmiş olan Albay von Zodernshtern, 4 Mayıs günü hastalığı gerekçesiyle görevinden alınarak İstanbul’a gönderilmiş. 4 Mayıs günü 5’inci Ordu Komutanlığı’nın sorumluluğunda bulunan tüm bölgelerde komuta ve idare değişikliğine gidilmiş, grup komutanlıkları oluşturularak Güney Grup Komutanlığı’nın başına General Weber getirilmiş ve bu grup doğrudan Ordu Komutanlığı’na bağlanmıştı. [a] Bu durumda 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa, Kuzey Grup Komutanlığına getirilmiş ve sorumluluk alanı daraltılmıştı. (Y.Ö.
Türk Boğazları Meselesi (Ayhan Candan)
Karadeniz’i Akdeniz’e ve Asya’yı Avrupa’ya bağlayan boğazlar siyasi askeri ve ekonomik ehemmiyeti dolayısıyla yüzyıllar boyunca birçok devletin ilgisini çekmiş ve her zaman mücadele sebebi olmuştur. Boğazları hakimiyeti altında tutan devlet kara ve deniz harekâtlarında büyük üstünlük sağlamaktadır. Sırasıyla eski dönemlerde Truvalılar Atinalılar Ispartalılar ve İranlılar; Roma İmparatoru Konstantin Bizanstionu merkez yapmasından ve Bizans imparatorluğu kurulmasından sonra Hunlar Avarlar İranlar ve Araplar İstanbul ve boğazları ele geçirmek için kıyasıya mücadele ettiler. Osmanlı devletinin kurulmasıyla kısa sürede bölgede güçlenerek diğer devletlerin aksine 1353 te Çanakkale boğazını geçerek Rumeli’ye hakim olmaya başladılar. 29 Mayıs 1453 te Bizans’ı yenerek boğazların egemenliği tamamen Türklerin eline geçti. Boğazların güvenliğini artırmak amaçlı Fatih Sultan Mehmet Kilitbahir ve Seddülbahir kalelerini ve Çanakkale boğazı ağzındaki bulunan Bozcaada’ya hisar inşa etti. (A. C.)
The Bloody Handkerchief (Ömer Arslan)
This is a moving real story which has carried Gallipoli’s emotions from the past to today. In Gallipoli Campaign bloody days , Turkish soldiers Ali and Yusuf from 64.Regiment attended a fierce battle with Otago Battalion on Baby 700 area on 2-3 May 1915. After the fighting, Ali found an handkerchief on which it was written “A gift from mother to his son George for his 28th birthday 2 April 1915” This handkerchief belonged to George Tomas Uren , New Zealand Brigade , Otago Battalion. After weeks, Yusuf was seriosly wounded in the 64.Regiment assault on Conkbayırı positions on 7 August 1915. His comrade, best friend Ali tried to stop bleeding with this handkerchief. Just before dying, Yusuf asked Ali that took this bloody handkerchief to his wife. The Bloody Handkerchief has remained as a remembrance in Ali & Yusuf’s grandsons , so far. Turkish Gallipoli Campaign researcher Ömer Arslan wrote this moving news for GeliboluyuAnlamak website. He found Ali’s and Yusuf’s grandsons and took photograph the bloody handkerchief. His research continues on this subject.
Kanlı Bir Mendil Hikayesi (Ömer Arslan)
Çanakkale Savaşları üzerinden 100 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen, günümüzde bile toplumlar ve insanlar üzerindeki etkileri devam ediyor. Gün yüzüne çıkan her hatıra bizleri derinden sarsıyor. Bu hatıraların kimi Türk askerine, kimi ise yabancı askerlere aittir. Bazı savaştan kalma hatıralar vardır ki oda iki tarafı ilgilendirir. İşte anlatacağımız bu araştırmamız da o türden bir hatıranın izinden gidilmektedir. Çanakkale Biga ilçesine bağlı Hacıpehlivan köyünden bir şehidimizin ailesinde tespit ettiğimiz, üzerinde üç askerin yaşam izlerini barındıran kanlı bir mendil, bilinmeyen hayatlarının kapılarını araladı.
64. Alay 1. Taburu erlerinden Yusuf ve Ali arkadaşlarıyla birlikte 2/3 Mayıs tarihlerinde yapılan Otago Taburu’nun taarruzunda büyük bir mücadele ortaya koydular. Bölgede defnedilmeyi bekleyen birçok şehit ve kurtarılmayı bekleyen birçok yaralı vardı. Ali defin işine yardım ederken yerde bir mendil gördü ve belki lazım olur diyerek cebine koydu, işini yapmayı sürdürdü. Türk askerinin yerde bulduğu bu mendil karşı cephede savaşırken ölen Yeni Zelandalı George Thomas Uren’e aitti. ( Mendilin bir köşesinde ” 28. doğum gününde annesinden George’a ” diğer köşesinde ise ” 2 Nisan 1915 George Thomas Uren ” yazmaktadır.) (Ö.A.)
Irak Cephesinde Gönüllü Kahramanlar Osmancık Taburu (Muzaffer Albayrak)
1. Dünya Savaşı başında Rumeli ve Kafkasya’dan gelen gönüllüler ile bilhassa Kocaeli ve Sakarya bölgesinden gelen gönüllülerden seçme “özel birlikler” kurulması fikri Enver Paşa tarafından da uygun görülünce, her ordu için bir tabur kurulmasına karar verilmişti. Kurulacak özel birlikleri bir isim verilmesi gerekiyordu. Konulacak ismin, kurulan özel birliklerin ruhunu yansıtacak, tarihi, kültürel sembol bir isim olması isteniyordu. Bu sebeple İttihat ve Terakki ile yakın temasta olan şair ve edebiyatçılara danışıldı. Rivayete göre bu isim arayışı içerisinde danışılan kişilerden Ömer Seyfettin, Aka Gündüz ve Ziya Gökalp’in kendi aralarında ittifak edip önerdikleri Osmancık adı kabul edildi. Enver Paşa ve Süleyman Askeri Bey, Osmancık Taburlarından her ordu bünyesinde birer tane kurulmasını istiyordu. Ancak savaş boyunca yalnız iki tabur kurulabilmişti. (M.A)
Çanakkale Savaşı Belgeselleri Yapımcısı Gökhan Tarkan Karaman ile söyleşi (Tuncay Yılmazer)
Gökhan Tarkan Karaman’ı Çanakkale Savaşı ile ilgili yaptığı belgesellerden ve özellikle drone ile çektiği harika Gelibolu Yarımadası muharebe alanları fotoğraflarından tanıyoruz. Karaman ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Çanakkale muharebelerinin gerçekleştiği topraklarda yaşamanın anlamını konuştuk, ileri dönük planlarını sorduk. Yakın zamanda 32.Gün programında 1. Dünya Savaşı Batı cephesinden Somme belgeseli yayınlanan Gökhan T. Karaman için 2017 yılı da bir hayli hareketli geçeceğe benziyor. Kendisine kolay gelsin diyor, yeni yapımlarını da merakla bekliyoruz. (T:Y)
Edirne Kuşatması Günlüğü – Kuşatma Altında Yaşayan Birinin Günlük Notları / R. P. Paul CHRISTOFF (Çev. Yunus Emre Kaleli)
Yaklaşık 550 yıl Osmanlı Devleti’nin elinde kalan Edirne, Osmanlı ordusunun Balkan Savaşları’nda yenilgiye uğraması üzerine kısa bir süreliğine de olsa Bulgarların işgaline uğramıştır. Değerli araştırmacı Yunus Emre Kaleli tarafından Türkçeye kazandırılan bu kitap, Edirne’nin işgal edilmesine kadar süren beş buçuk aylık kuşatmayı ve şehrin kahramanca müdafaasını konu alıyor. Kitap, Fransız yazar Paul Christoff’un, savaşın başladığı günden şehrin teslimine kadar, günü gününe tuttuğu notlardan oluşuyor. (Tanıtım Yazısından)
Duyuru: Tarihin Akışını Değiştiren Savaş Çanakkale – 17 Ocak 2017 Muzaffer Albayrak Söyleşisi
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan Başkanlığı, 9 Ocak 1915’da İtilaf Devletlerinin Gelibolu Yarımadasını Tahliyesinin yıldönümünde söyleşi ve imza günü düzenleniyor. Etkinliğin konuğu sitemizdeki yazılarından da tanıdığınız , Tarihin Akışını Değiştiren Çanakkale 1915 adlı çalışmanın da sahibi Tarihçi Muzaffer Albayrak. Program, hava muhalefeti nedeniyle ertelenerek 17 Ocak 2017 Salı günü 19.00’da ÇOMÜ Troya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Kaçırılmayacak bir etkinlik. Bilginize.
15 Temmuz Darbesinin Gölgesinde Bir Yıl: Çanakkale, KutülAmare, Somme dan Halil İnalcık Hocaya… 10 Yaşına Giren GeliboluyuAnlamak ta 2016 böyle geçti (Tuncay Yılmazer)
Dile kolay tam 10 yıl olmuş, GeliboluyuAnlamak sitesi düzenli makale yayınlamaya başlayalı. Bu mütevazı siteye katkıda bulunan, yorum yazan, yapıcı eleştirilerini ileten herkese çok teşekkür ediyorum. Çanakkale Savaşı başta olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nı tüm yönleriyle incelemeye çalışıyor, özgün makale ile birlikte daha önce bir yerde yayınlanmış, ancak önemli kıyıda köşede kalmış çalışmaları da okuyucuya ulaştırıyoruz. Gözümüz gibi korumamız gereken özellikle Çanakkale muharebe alanlarındaki gelişmeleri de , olumsuzlukları da paylaşıyoruz.Oraya gereksiz bir çivi çakılması bile yüreğimizi acıtıyor. GeliboluyuAnlamak sitesinin polemiğe girmek, yıkıcı eleştiri yapmak gibi bir niyeti yok. Birinci Dünya Savaşı’nın faturası milletimiz için ağır oldu. Ne kadar iyi yorumlanırsa tarih bilincimizin o kadar sağlıklı gelişeceğine inanıyorum. Daha yazacak, yayınlanacak çok çalışma var. Bu siteye bakarak bir kitap aldırabildiysek , makalelerle, söyleşilerimizle bir fikir, nitelikli bir tartışma zemini oluşturabildiysek ne mutlu bize! Siz okuyucularımızn yorumları, görüş ve eleştirileri bizler için önemli. Her zaman katkılarınızı bekliyor, yolumuza da devam ediyoruz. Allah bize daha nice 10 yıllar göstersin! (T.Y)
Atlas Tarih Dergisi Aralık-Ocak Sayısında 1916 Sina Filistin Hicaz Cephesi (Tuncay Yılmazer)
Birinci Dünya Savaşı’nda 1916 yılında Osmanlı orduları açısından mücadelenin ana ekseninin Ortadoğu’ya doğru kaydığını görüyoruz.Ben de bu yılda Sina-Filistin-Hicaz cephesinin önemli olaylarını ve düşüncelerimi Atlas Tarih Dergisi’nin son sayısında yazdım. Bu vesileyle de birkaç noktaya dikkati çekmek istedim. İlk olarak Sina-Filistin cephesini Hicaz cephesinden ayrı değerlendiremeyiz. 1916’nın kırılma noktası olarak Sina yarımadasındaki Romani Muharebesi özel ilgiyi hakediyor. İkincisi Arap isyanında Batılı tarihçilerin iddialarının aksine Arabistanlı Lawrence değil taraf değiştiren Arap kökenli Osmanlı subaylarının çok daha önemli rol oynadığını savundum. Cafer Al Askeri, Nuri Es Said gibi subayların Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın kurmay kadrosunu oluşturduğunu, düzensiz bedevi birliklerini Osmanlı ordusuna karşı başarıyla yönettiklerini belirttim. Arap aydınlarının Cemal Paşa tarafından asılmasının savaşın seyrine olumsuz etkisi olduğu açık. Bu konu üzerinde çok daha ayrıntılı çalışmalar gerekli. Son olarak Osmanlı devletinin ciddi tehdit altındayken Avrupa cephelerine asker gönderilmesinin çok büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Bu yazıyla ilgili görüş ve eleştirilerinizi her zaman beklerim. İyi okumalar. (T.Y)