Osmanlı’nın strateji yoksunluğunun bir sonucu olarak dokuz cephede neredeyse eşzamanlı yürüttüğü harp, ne kuvvet tasarrufu yapmaya, ne siklet merkezi oluşturmaya ne de başarıların bir sonuç vermesine izin vermiştir. Sarıkamış’ta kış şartlarına, Galiçya’da yardım/boy gösterişine, Çanakkale’de Liman von Sanders’ın savunma planına ve İran’da Turancılık akımlarına kurban edilen şehitler ve sarf edilen kaynaklar, rasyonel bir sonuç olarak askerî gücün ciddi anlamda zayıflamasına yol açmıştı. Harbin ortalandığı 1916’nın sonlarına doğru, genel resim içinde Osmanlı Devleti’nin itibarî varlığı üç cephede kilitlenmişti: Kadim rakip Ruslarla Kafkas cephesi, dönemin süper gücü İngilizlerle Irak cephesi ile Suriye-Filistin Cephesi. Bu çalışmada, Suriye-Filistin cephesindeki Gazze-Birüssebi muharebeleri ve Kudüs muharebeleri ile ilgili bazı önemli hususlar ele alınmıştır. Makalede aktarılan hususlar, sayın Tuncay Yılmazer’in “Filistin’de 100.Yıl/Birüssebi Muharebeleri – Kudüs Düşmeden Önce” ve “100.Yılında Kudüs’ün Düşüşü – Elveda Zeytindağı” makaleleri okunmayı müteakip tespit edilen ilave katkıları içermektedir. (B.Ö)
18 Mart Günü Dardanos Şehidi Zabit Namzedi Halim Efendi (Ahmet Yurttakal)
3 Ağustos 1914’te başlayan seferberlikle birlikte Halim Efendi İstanbul’da Harbiye İhtiyat Zabitan Talimgâhında altı aylık hızlandırılmış muharebe eğitimi gördü. Eğitimin ardından Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı, 3. Ağır Topçu Alayı 1’inci Ağır Topçu Taburu’nda Dardanos Bataryasında görevlendirildi.
18 Mart 1915 günü Boğaz Muharebesinde düşman zırhlıların attığı top mermisinin etkisiyle Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan, Teğmen Mevsuf ile birlikte Zabit Namzedi Halim Efendi şehitlik mertebesine ulaştı. Halim Efendi şehadete erdiğinde 26 yaşındaydı. (A.Y.)
Birinci Dünya Savaşı nda İstanbul a Yapılan Hava Saldırıları (Emin Kurt – Mesut Güvenbaş)
İstanbul’a ilk hava saldırısı 1916 yılında yapılır. Savaşın sonunun göründüğü, barış ümitlerinin yükseldiği döneme rastlayan 1918 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında İstanbul havadan yoğun bir bombardımana tutulur. Birinci Dünya Savaşı tarihini anlatan geniş kapsamlı Türk tarih çalışmalarında İstanbul’a yapılan hava saldırılarından sınırlı olarak bahsedilmektedir. Bu çalışmada İstanbul’a ilk bombardımanın ne zaman yapıldığı, toplam kaç hava saldırısının düzenlendiği, insan kayıplarının ve maddi hasarın boyutunun ne olduğu, şehri korumak için ne gibi önlemler alındığı ve halkın günlük yaşamının bu saldırılardan nasıl etkilendiği detaylı olarak anlatılıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda İstanbul’a Yapılan Hava Saldırıları kitabında, ulusal ve uluslararası arşiv belgeleri tarafsız bir gözle, dönemin yerli ve yabancı basınının titizlikle incelenmesiyle ele alınıyor. (E.K.-M.G)
Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi (İlkin Başar Özal)
Birinci Dünya Savaşı’nı anlatan kitaplar genelde yıllara göre bölümlendirilmiştir. Elinizdeki kitap ise savaşılan cepheleri esas alan bir metoda sahiptir. Böylelikle anlatıların yoğunlaştığı Avrupa’nın Batı ve Doğu cepheleri ile Ortadoğu cephesinin dışında Afrika ve Uzakdoğu cephelerinde yaşananlar da gözler önüne serilmektedir. Bir cephede verilen mücadele süreci kesintisiz olarak anlatılmakta; sadece kara savaşları değil, denizlerdeki ve havadaki mücadeleler de ortaya konulmaktadır. Farklı askerî unsurların bir arada kullanıldığı stratejiler hakkında bilgi verilmekte, bilim ve teknoloji ürünü yeni silahların yanı sıra istihbarat, propaganda ve sağlık hizmetlerinin de savaşın ne kadar önemli bir parçası haline geldiği vurgulanmaktadır. (İ.B.Ö)
Boğaz’ın Fedaileri “Çanakkale Boğazı Tahkimatları ve Çanakkale Boğaz Muharebeleri’nde Türk Topçusu” adlı kitapların tanıtımı (Bayram Akgün)
İtilaf Donanma gemileri 18 Mart 1915 günü en güçlü gemileriyle Boğaz’dan içeri girerek bütün şiddetiyle tabya ve bataryalara top mermileri yağdırırlar. Osmanlı padişahlarının Anadolu ve Rumeli kıyılarına inşa ettikleri tabyalar, Müstahkem Mevki’nin ilave bataryalarıyla birlikte ve bir adım geri atmayan Türk askerlerinin fedakârlıklarıyla Boğaz geçilmez hale gelir. Savaş gemileri o gün ne kadar saldırsalar da Boğaz’ın Fedaileri asla geçit vermezler.
Şüphesiz Çanakkale Boğazı’nın iyi tahkim edilmesi ve Türk askerinin vatan müdafaasında gösterdiği gayret sonucu Çanakkale geçilemedi. Çanakkale Boğaz Muharebeleri, tabya, batarya ve kahraman Türk topçusu olmadan anlatılamaz. Bu iki eserde de Boğaz muharebelerinde kullanılan tabya, batarya, kale ve toplar hakkında bilgiler aktarmaya çalıştım. (B.A.)
Verdun Savaşı (İlkin Başar Özal)
1915 sonlarına gelindiğinde İtilaf kuvvetleri düşünceliydiler. Savaş bu noelde de bitecek gibi durmuyordu. Üstelik koca bir yılı kapatırken ellerinde kayda değer bir şey de yoktu. II.Artois, Eylül’deki III.Artois ve II.Champagne savaşları üç yüz elli bin Fransız askerinin hayatına mal olmuş, başarı ise elde edilememişti. II.Ypres Savaşı’nda Almanlar, zehirli gazı ilk kez Batı Cephesi’nde kullanmalarının da yarattığı sürprizle, Fransızları ve İngilizleri geri çekilmeye mecbur etmişti. Doğu Cephesi’nde ise Avusturya-Macaristan ile Almanya’nın ortak saldırısı Rusların savunmasını çökertti. İtalya, Avusturya-Macaristan ile çatışma halindeydi ancak Isonzo’da yaşanan dört savaşa rağmen çok az ilerleme kaydedebilmişti. İtilaf devletlerinin başarısız olduğu bir diğer cephesi ise Çanakkale’ydi. Boğazı geçmeye çalışan Birleşik Donanma başarısız olmuş, Gelibolu’ya çıkartılan kara kuvvetleri ise tahliye hazırlıklarına başlamışlardı. Türklerin Süveyş Kanalı’na düzenledikleri saldırı belki başarısız olmuştu ancak Sina Yarımadası’nın kaynakları ellerindeydi. Irak’ta da Bağdat’a ilerlemeyi başaramayan General Townshend Kutü’l Amare’ye çekilmiş, Türk Ordusu’nun kuşatması altında umutsuzca yardım birliklerini beklemekteydi. 1916 yılında Almanlar, Avrupa’nın Doğu Cephesi’nde Rusları savaş dışı bırakmak için bir hamle yapmadılar. Amaçları savaşın sonucunu belirleyeceklerine inandıkları Batı Cephesi’nde üstün gelmekti. Verdun’de Fransızlara karşı gerçekleştirdikleri taarruz, bir tarafın kazanması ya da kaybetmesi durumunda savaşın gidişatını etkileyecek stratejik bir karardı. (İ.B.A.)
Londra’nın Savaş Planları: 1906 Taba Krizi Ve Çanakkale (Yusuf Ali Özkan)
Takvimler 1906 yılının ilk haftalarını gösterdiğinde ise Sina Yarımadası sınırında yaşanan kriz geleneksel Fransa-Rusya tehdidinden çok daha yakın bir tehdidin varlığını Londra’ya hissettirmiş ve ilk defe İngiliz karar vericilerde Osmanlılar ile bir savaşın olabileceği korkusunu tetiklemiştir.[2] Sina Yarımadası sınırında Osmanlının askeri varlığını arttırması ve bazı sınır taşlarını yıkmaya başlaması üzerine Britanya İmparatorluğu 3 Mayıs 1906 günü Sultan II. Abdülhamid’e ‘Osmanlı askerlerinin Mısır sınırının ihlal edilen yerlerinden çekilmesi ve sınırın belirlenmesi’ konusunda bir ültimatom vermiş, eğer 10 gün içerisinde bir cevap gelmemesi halinde askeri tedbirlere başvuracağını bildirmiştir. (Y.A.Ö)
18 Mart Özel – Çanakkale Boğazı Savunmasında Kullanılan 240/35’lik Alman Krupp Kıyı Topunun Teknik Özellikleri (Bayram Akgün)
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na bağlı Boğaz’ın her iki kıyısındaki mevzilerde bulunan toplar çağa ayak uyduramayacak durumda olmalarına rağmen, Türkler eldeki imkanlar dahilinde bu toplarla Çanakkale’de büyük bir destan yazdılar. Boğaz’da kullanılan topların nasıl kullanıldığına dair bilgi sahibi olmak, bu zaferin hangi şartlar altında kazanıldığını bizlere bir nebze olsun gösterecektir.Müstahkem Mevki’nin elinde kayda değer 5 adet 355/35’lik ve 17 adet 240/35’lik Alman Krupp marka kıyı topları bulunuyordu. Özellikle savaş gemilerine etki edebilen bu toplardan 240/35’lik topun özelliklerine değinerek, Türk askerinin hangi zahmetler içerisinde vatanı müdafaa ettiğini anlatmakta fayda görüyorum. (B.A.)
Uydurmadan Gerçeğe- Çanakkale Savaşı’nda Bulutlar İçerisinde Kaybolduğu İddia Edilen Norfolk Taburu (Tuncay Yılmazer)
Norfolk taburun önemli bir kısmı tekrar birliğine katıldı. Cesetlerin çoğu Türk tarafında kaldığı için doğal olarak ancak mütarekeden sonra bulundu. Olay, İngiliz komuta heyetinin arka arkaya yaptığı hatalara kurban gitmiş, her iki yanı korumasız halde Türk ateşiyle karşı karşıya kalmış bir taburun öyküsüydü sadece. Tıpkı Gelibolu’da yok olma noktasına gelmiş diğer bir çok Müttefik taburu gibi.Daha üzücü olanı, doğru olmadığı her yönüyle belli olan bu bilgileri hiçbir araştırma yapmadan Çanakkale Muharebelerini anlatan bir çok esere konulması, menkıbeleştirerek uhrevî bir hava verilmesi kuşkusuz. Çanakkale’de Mehmetçiğin kahramanlığını anlatmak, ordumuzun başarısını vurgulamak için bu tip tuhaf uydurmalara da ihtiyacımız yok.
Bu metin makalenin kısaltılmış halidir. Daha ayrıntılı bilgiler içeren orijinal versiyonu Muzaffer Albayrak editörlüğü’nde çıkan Yakın Tarih İncelemeleri – Çanakkale adlı eserde yayınlanmıştır. ( Yeditepe Yayınevi, 2.Baskı, 2007 İst. )
Yiğitler Harmanı Yozgad Mekteb-i Sultanisi -Yozgat Lisesi- (Osman Karaca)
Yozgat Mektebe-i Sultanisinin yapımına 1891 yılında başlanmıştır. 1893 tarihli Ankara Vilayeti ile Maarif Nezaretinin yazışmasından anlaşıldığına göre, Ankara İdadisi ile birlikte açılmasına karar verilmiştir. Ankara İdadisinin inşaatı bir hayli ilerlemiş olmasına karşın, Yozgat İdadisinin yapımına da devam edildiği ancak inşaatın yeterli hızda yapılmadığı, bu arada Kayseri İdadisinin temelinin de atıldığı belirtilmiştir. Binanın tamamlanamaması, aslında ödenek sorunundan kaynaklanmıştır. Maarif Nezaretinin Ankara Valiliğinden, Yozgat ile birlikte Kayseri ve Ankara idadi binalarının durumlarını, ne kadar masrafa ihtiyaç olduğunu sormasına rağmen cevap alınamamıştır. Bu nedenle, 3 Eylül 1892 (22 Ağustos 1308) tarihinde yeni bir yazı yazma gereği duyulmuştur. Nitekim Nezaret, 7 Ekim 1893 (25 Eylül 1309) tarihinde Yozgat ile birlikte idadi binalarının inşaatları devam eden Çankırı, Kırşehir, Kayseri, Bitlis, Amasya, Hakkâri sancaklarının bağlı oldukları Vilayet Maarif Müdürlüklerine ayrı ayrı yazılar göndererek; inşaatların durumu ve ihtiyaç duyulan ödeneklerin miktarlarını bildirmelerini istemiştir. (O.K.)