GELİBOLU’YU ANLAMAK

Mahmut Sabri Bey Ve Seddülbahir Savunmasının İlk Üç Günü (Burhan Sayılır)

 A)   BİNBAŞI HACI MAHMUT (SABRİ) BEY (311-252)[1]

Şam’da 1874’te (r. 1290) Yahya Efendi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. 14 Mayıs 1892’de (1 Mayıs 1308) girdiği Harp Okulu’ndan 14 Mart 1895’te (r. 1 Mart 1311) teğmen (mülazım-ı sani) olarak mezun oldu ve 5. Ordu açığına tayin edildi.

15 Aralık 1895’te (r. 2 Kanun-ı Evvel 1311) rütbesiyle 30. Alay 1. Bölüğü’ne, 14 Eylül 1899’da (1 Mart 1315) aynı alayın 2. Bölüğü’ne rütbesiyle tayin edildi.

27 Eylül 1899’da (r. 14 Eylül 1315) üsteğmenliğe (mülazım-ı evvel) terfi etti ve birliğindeki görevine devam etti.

Aralık 1906’da (r. Kanun-ıEvvel1322) Yüzbaşılığa terfi ettive2.BölükYüzbaşıvekili oldu.

21 Temmuz 1908’de (r. 8 Temmuz 1324) Kırkkilise’de bulunan 8. Süvari Alayı’nın 4. Bölüğü’ne tayin edildi.

6 Nisan 1910’da Yüzbaşılığa terfi etti. Nisan 1911 (Nisan 1327) tarihine kadar birliğindeki görevini sürdürdükten sonra bu tarihte 12. Nizamiye Tümeni’ne bağlı 35. Alay’ın kadro taburu bölüğüne tayin edildi.

Birliğiyle birlikte Trablusgarp Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Taşoz Adası’nın gözetlemesi ve savunulmasıyla görevlendirildi.

Balkan Savaşı esnasında Paşmaklı-Ahi Çelebi bölgesinde 35. Alay’a bağlı 1. Taburun beş ay süresince komutanlığı görevinde bulundu.

19 Ekim 1912’de (r. 6 Teşrin-i Evvel 1328) Binbaşı rütbesine terfi etti.

Ocak 1913’te (r. Kanun-ı Sani 1328) Kirmasti Redif Alayı’nın 1. Kirmasti Redif Taburu’na tayin edildi. Bu birlikle birlikte Çatalca Savunma Hattı’nın savunulması sırasında birliği ile birlikte ileri harekât faaliyetlerinde bulundu.

Nisan 1914’te (r. Nisan 1330) 3. Kolordu’ya mensup 9. Tümen’in 26. Alayı’nın 3. Tabur Komutanlığı’na atandı.

Temmuz 1914’te (r.Temmuz 1330) birliğiyle birlikte Gelibolu Yarımadası’ndaki Seddülbahir sahillerinin gözetlenmesi ve savunulması göreviyle birliğiyle birlikte bu bölgeye sevkedildi.

Bnb. Mahmut Sabri

25 Nisan 1915’te (r. 12 Nisan 1331) İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmaya başladı. Binbaşı Mahmut Bey’in sorumluluk bölgesindeki üç noktaya birden yapılan çıkarma harekâtına şiddetli şekilde karşı konuldu. Özellikle Ertuğrul Koyu’ndaki Türk direnişi sayesinde İtilaf Devletleri’nin Yarımada içlerinde ilerleyişi yaklaşık 32 saat geciktirildi.

1 Mayıs 1915’te (r.18 Nisan 1331) Seddülbahir bölgesinde yoğun çarpışmaların yaşandığı bir evrede Binbaşı Mahmut Bey İtilaf makineli tüfek ateşi altında kaldı ve sağ omzundan yaralandı. Bunun üzerine tedavi için İstanbul’a sevk edildi.

Çanakkale Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte mensup olduğu 9. Tümenle birlikte 27. Alay’ın komutasını üstlenerek Lazistan, Bayburt ve Erzurum çevrelerinde gerçekleşen çarpışmalara katılmıştır.

Temmuz 1916’da (r. Temmuz 1332) Pulur’daki çarpışmalar esnasında sol kasığından yaralandı ve tedavi için Sivas Hastanesi’ne sevkedildi.

Nisan 1917’de (r. Nisan 1333) Galiçya’da bulunan 15. Kolordu’ya bağlı 20. Tümen’in 62. Alay’ın 1.Tabur Komutanlığı’na atandı.

26 Ekim 1917’de (r. 13 Teşrin-i Evvel 1333) vekaleten 20. Tümen’e bağlı 61. Alay’ın Komutanlığı’na atandı. Bu birlikle beraber Filistin Cephesi’nde, Kudüs ve Yafa civarında yaşanan çarpışmalara katıldı.

1 Eylül 1918’de (r. 19 Ağustos 1334) Kafkas Teşkilatı Ahz-ı Asker Şubesi’ne tayin edildi. 24 Kasım 1923’te (r. 11 Teşrin-i Sani 1339), 8 Ekim 1923 (r. 25 Eylül 1339) tarihli kanunun 5. Maddesi uyarınca emekliye sevkedildi.

Binbaşı Mahmut Bey, 2. Rütbeden Demir Salip Madalyası, Harp Madalyası, İmtiyaz Madalyası, Gümüş Liyakat Madalyası sahibidir.

 

  

Belge1:Mahmut Sabri Bey’in 1915 Yılı’nda 26. Piyade Alayı’nın Komuta Kadrosu’nda Olduğu’nu Gösteren Belge (Kaynak:Ordu Emirnamesi)

 

Binbaşı Mahmut Bey’in biyografisi ile ilgili bu tarihten itibaren henüz bir bilgiye ulaşılamadık. Bu konudaki çalışmalarımız devam etmektedir.

 

 

Belge 2: Binbaşı Hacı Mahmut Bey’e Çanakkale Savaşı’ndaki Kahramanlığı’ndan Dolayı Verilen Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası’nın Beratı (Kaynak: MSB Arşivi, Subay Şahsi Dosyası)

 

B) 26. PİYADE ALAYI 3. TABURU’NUN KOMUTA KADROSU[2]

 3.Tabur

 

Komutan

Binbaşı

Mahmut

Yahya

Şam

Tabip

Yüzbaşı

Nuri

İbrahim

Velideçeşmesi

İaşe Subayı

Üsteğmen

Mahmut

Hasan Rıza

Adana

Tabur İmamı

İmam

HafızSaadettin

Mustafa

Manastır

9.Bölük

Komutan

Yüzbaşı

Bahri

Ahmet

Selanik

 

Üsteğmen

Hüsnü

Yusuf

Isparta

 

Teğmen

Galip

İbrahim

Kastamonu

 

Teğmen

 

 

 

10.Bölük

Komutan

Yüzbaşı

Hüseyin

Natıf

Edirne

 

Üsteğmen

İzzet

İsmail Hakkı

Manyas

11.Bölük

Komutan

Yüzbaşı

İdris

Zülfikar

Eskialipaşa

 

Üsteğmen

Mustafa

Feyzi

Bursa

 

Teğmen

Hacı Ahmet

Ali

Ankara

Alay Erkânı

 

Yüzbaşı

Hasan

Mehmet Sait

Karagümrük

 

Yüzbaşı

Bican

Süleyman

Gelibolu

 

Üsteğmen

Mehmet Nuri

Yakup

Asitane

 

Üsteğmen

Numan

Ahmet

Kocamustafapaşa

 

Üsteğmen

Ahmet

Mustafa

Körbakkal?

 

Teğmen

Sabri

Sait

Hamidiye

 

Teğmen

Ahmet

Emrullah

Yozgat

 

Teğmen

Mehmet Fahri

Rıfat

Tophane

 

C) İTİLAF DEVLETLERİ ÇIKARMA PLANI[3]

Seddülbahir bölgesinde beş ayrı noktaya yönelik olarak tasarlanan İngiliz çıkarma planı, ana hatlarıyla şu şekilde oluşturulmuştur:

Çıkılacak beş sahil noktası, kuzeyden güneye; Pınariçi Koyu (Y Sahili), İkiz Koyu (“X” Sahili), Tekke Koyu (“W” Sahili), Ertuğrul Koyu (“V” Sahili) ve Morto Koyu doğusunda Eski Hisarlık Tepe önündeki sahil (“S” Sahili) olarak belirlenmiş ve tanımlanmıştır. Bu sahillerden Ertuğrul ve Tekke Koyları, çıkarma harekâtının ağırlık (sıklet) merkezi olarak belirlenmiştir. Bu noktalar Binbaşı Mahmut Sabri komutasındaki 26. Piyade Alayı’nın 3. Taburu’nun sorumluluk sahası içinde yer almaktaydı. Diğer çıkarma noktaları ise 25 Nisan 1915 günü şehit düşecek olan Binbaşı Şerif komutasındaki 26. Piyade Alayı’nın 2. Taburu’nun sorumluluk sahasındaydı.

 

Ertuğrul ve Tekke Koyları’na ilk kademede çıkacak olan 29. İngiliz Tümeni kuruluşunda bulunan 86. Tugayın görevi; öncelikle Seddülbahir Köyü ve yakın çevresindeki Türk savunmasını ilk hamlede ezip geçmek ve sonrasında Alçıtepe (Kirte) Köyü istikametinde durmaksızın ilerlemektir.

Ertuğrul veTekke Koyu haricindeki diğer sahil kesimlerine çıkacak kuvvetler, Seddülbahir bölgesini ele geçirdikten sonra derinlikte ilerleyecek olan 29. Tümen birliklerinin sağ ve sol yan emniyetini sağlayıp, bu kuvveti himaye edeceklerdi. Bu amaçla görevlendirilmiş birlikler, Kirte (Alçıtepe) Köyü yönünde ilerleyecekler, asıl kuvvet kendilerinin çıktığı sahil kesiminin hizasına gelene kadar bulundukları yerde bekleyeceklerdi.

Merkezden ilerleyecek 29. Tümen birlikleri bulundukları yerin hizasına geldiğinde, diğer birliklerin himaye görevleri başlayacak ve bu birlikler de ileri doğru hareketleneceklerdi.

 

Beş ayrı noktaya çıkarılan kuvvetler, 25 Nisan 1915 akşamı Alçıtepe Köyü ve civarında birleşecekler, Alçı Tepe’ye taarruz için yeniden düzenlenecekler ve gece yapılacak taarruzla bu tepeyi ele geçireceklerdi.

Bölgedeki en yüksek arazi kesimi olan 219 metre rakımlı Alçı Tepe ele geçirildikten sonra oluşturulacak hat, bu tepenin sağ yanında, Çanakkale Boğazı istikametinde bulunan Üç Tepeler’e,sol yanında ise Adalar Denizi istikametinde YassıTepe’ye kadar uzatılacaktı.

İşgal edilecek bu hat üzerinden, karaya çıkarılacak diğer birliklerin de (Kraliyet Deniz Tümeni, Fransız Tümeni ve Hint Tugayı) Katılımıyla asıl hedef olan Kilitbahir Platosu’na, bu platonun güney yönünden taarruz edilecekti. Bu taarruz; Arıburnu sahillerine çıkacak Anzak Kolordusu’nun Kilitbahir Platosu’na kuzeyden yapacağı taarruzla da desteklenecek ve koordineli olacaktı. Bu şekilde gerçekleşmesi düşünülen harekâtın; Pınariçi Koyu’nda saat 04.30’da hava aydınlanmadan, baskın tarzında icra edilmesi, diğer sahillerde ise saat 06.00’da başlaması, deniz topçusunun ise çıkarma öncesi Ertuğrul ve Tekke Koyları sahillerini dövmesi öngörüldü.

D)TÜRK SAVUNMA DÜZENİ[4]

Türk kuvvetlerinin bölgedeki konuş kuruluşu dikkatle incelendiğinde savunmanın esas olarak, düşmanın öngördüğü harekât planının ağırlık merkezini oluşturanSeddülbahir bölgesine verildiği görülmektedir. Alçıtepe Köyü kuzeyi, batısı ve güneyinde bulunan bütün sahiller, 9. Tümen’in 26. Alayı’nın sorumluluğuna verilmiştir. 26. Alay’a verilen bölgedeki sahillerin uzunluğu neredeyse 20 kilometreden fazlaydı. Kum Limanı’na hâkim Çam Tepe hizasından başlayıp, Eski Hisarlık doğusuna kadar uzanan bu sahillerde, çıkarma yapmaya elverişli bölgeler ise bellidir. Nitekim bu bölgeler; Morto Koyu, Ertuğrul Koyu, Tekke Koyu, Zığındere Ağzı ve Kum Limanı’dır.

26. Alay 3. Tabur birlikleri, 22 Nisan 1915 günü öğleden sonra saat 16:00’da Seddülbahir sahil savunması ile görevlendirilerek, Sarafim Çiftliği’ndeki çadırlı ordugâhından hareket etti. Yaklaşık 9 km mesafedeki Kirte Köyü’ne ulaşmasıyla beraber denizde bulunan düşman donanmasının ateşine maruz kaldı. Donanma ateşinden korunmak için Kirte civarında havanın kararmasını bekledi. Hava kararınca 6 km güneyde bulunan Seddülbahir sahiline hareket etti ve mıntıkayı 25. Alay’ın 3. Taburu’ndan teslim aldı. Devir teslim işlemleri gece yansında son buldu.

Devralınan mıntıka batıdan doğuya doğru 5 km uzunluğundaki bir sahil şeridiydi. Bu şeridin sağ başı Tekke Burnu’ndan -dahil- Eskihisarlık harabesine kadardı -hariç-. Bu mıntıka Tekke Koyu mıntıkası ile Harapkale mıntıkası adı altında iki bölük mıntıkasına ve Morto Limanı tarassut takımına bölünmüştü. Tekke Koyu mıntıkasının gözetleme ve savunmasıyla görevli 12. Bölüğün bir takımı Tekke Burnu’na, diğer bir takımı Aytepe’ye küçük karakol vazifesiyle görevlendirdi. Kalan diğer takımı istinat olarak Tekke Burnu’nun hemen kuzeydoğusunda gizlenmiş şekilde bulundurdu. Harapkale mıntıkasındaki 10. Bölük de bir takımını Ertuğrul Tabyası harabesine, bir takımını Seddülbahir Köyü’nde iskele ve köyün kuzeyindeki değirmende, diğer takımını da Harapkale Tepesi gerisinde gizlenmiş şekilde bulunduruluyordu. İhtiyatta 9. Bölük’ten bir takım Morto Limanı’nın kuzey sırtlarında, bir manga adı geçen limanın batısındaki sırtta gözetleme ve savunma görevi ile görevlendirilmişti. Taburun karargâhı ile kalan beş takımı -11. Bölük’ten üç, 9. Bölük’ten iki takım- Harapkale Tepesi’nin 500 m kuzeyinde gizlenmiş olarak bulunuyordu.

 Mıntıkanın tahkimatı sahil boyunca bir sıra avcı hendeklerinden ibaretti. Batıdaki siperlerin -Tekke Koyu tarafı- kum olmalarından dolayı bu siperler dayanıklı değildi. Avcı hendeklerinin ilerisinde iki üç sıralı tel örgü yapılmakta ise de henüz tamamlanmamıştı ve tamamlanmasına çalışılıyordu.

Savunma kuvveti, 100’ü silâhsız 1.100 mevcutlu 26. Alay’ın 3. Taburu ile 9. Tümen’in 200 mevcutlu İstihkâm Bölüğü ve 3,75 cm’lik dört adet küçük toptan ibaretti.

Türk birlikleri açısından sıkıntı yaratacak en önemli ayrıntı, gerektiğinde kullanılabilecek ihtiyat kuvvetlerinin miktarı ve bölgeye uzaklıkları idi. Bölgeye en yakın ihtiyat grubu 25. Alay’dı. Bu alay Sarafim Çiftliği bölgesinde bulunmaktaydı. Bulunduğu yer itibariyle Eski Hisarlık sahiline 13, Ertuğrul ve Tekke Koyu sahillerine 15, İkiz Koyu’na 13,5 ve Pınariçi Koyu’na 10,5 kilometre mesafedeydi. İngiliz planının başarılı olabilmesi için öncelikli şart; Ertuğrul ve Tekke Koyları’nı savunan Türk birliğinin, bir hamlede ve en kısa sürede savunduğu mevzilerden sökülüp atılması veya imha edilmesidir.

 

E) SEDDÜLBAHİR ÇIKARMASI MUHAREBELERİN İLK ÜÇ GÜNÜ[5]

25 Nisan sabahı, İngiliz 29. Tümen’i donanmanın yoğun ateş desteğinde Seddülbahir bölgesinde beş ayrı yere (Y: Pınariçi Koyu, X: İkiz koyu, W: Tekke koyu, V: Ertuğrul koyu, S: Morto koyu) çıkarma yapmaya başladı.

 

1) Morto Koyu-S Sahili (Eski HisarlıkSahili) Çıkarması

Morto Koyu ve Eskihisarlık sırtları Seddülbahir savunmasının yan tarafına egemen olan ve Türk ihtiyatlarının kanatlara dağılmasını sağlayan yönüyle oldukça önemli bir noktaydı. Ayrıca burası ele geçirildiği zaman Boğaz topçusunun Rumeli kanadı baskı altında tutulabilecekti. Bu bölgeye bir İngiliz taburu çıkacaktı. Türk savunmasının buraya ayırabildiği kuvvet ise ağır silahları olmayan sadece bir takımdı. Bu takımın kuvvet çoğunluğu sırtın Morto Koyu’na bakan batı kesiminde bulunmaktaydı. Doğu kesimine sadece gözcüler yerleştirilmişti. Morto Koyu’nun merkez kesimleri 3. Tabur’dan ayrılan bir takım korumaktaydı.

 

Çıkarma 25 Nisan günü saat 04:30’da yoğun bombardıman ile başladı. Türk takımı yoğun bombardıman karşısında bir dakika bile tereddüt etmiyor ve top mermilerinin açtığı çukurlara girerek direnmeye devam ediyordu. Nihayet çıkarma filikaları denizde görülmeye başladı. Kıyıya yaklaştıklarında sıralardan biri doğuya, diğeri Morto Koyu’na bakan kıyılara yöneldi. İşte bu esnada Türk takımının bütün erleri yoğun bir atışa başladı. İngilizler daha karaya ayak basamadan ölmeye başladılar. Kumsala çıkıp sağ kalanlar dik yamaçların altına sığınarak hareketsiz kalmışlardır. Eski Hisarlık sırtlarına çıkan İngilizler buradaki 3 kişilik gözcü askerler karşısında kolayca burayı ele geçirerek Türk takımının arkasına sarkmaya başladı. Bu hareket karşısında takım komutanı takımını geri çekerek doğru bir karar vermiştir. Böylece zaman kazanarak 8. Bölüğün bölgeye yetişmesini sağlamıştır. Bu kuvvete Jandarmanın da katılımıyla İngiliz taburuna karşı taarruza geçilmiştir. Bu taarruz, donanmanın yoğun ateşiyle durdurulabilmiştir.

 

 

2) İkiz Koyu-X Sahili Çıkarması

İngilizler bu koya bir tabur çıkarmayı planlamışlardır. Amaç, İkiz Koy ve kuzeyindeki Sarıtepe çıkarmalarıyla Seddülbahir savunmasını kuşatmaktır. Bu koyda, Liman Von Sanders’in savunma anlayışı yüzünden sadece gözetleme postaları bulunmaktaydı. Buradaki gözetleme postaları 30-40 kat üstün İngiliz kuvvetini oyalamayı başarmıştır. İngilizlerin iki bölükten oluşan ikinci kademesinin de karaya ayak basması üzerine Zığınderesi’nde bulunan Türk bölüğünden bir takım bölgeye kaydırılmış ve İngiliz ilerlemesi durdurulmuştur.

25 Nisan sabahı İngiliz kuvvetlerinin ileri hattı Karacaoğlan Tepesi’ne saldırıya geçmiş ve Türk kuvvetinin arkasına düşmüştür. Bu durum da oldukça tehlike yaratmıştır. Bu tehlike karşısında 3. Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut Sabri Bey, 9. Bölüğü buraya sevk etmiş ve İngiliz ilerlemesi durdurulmuştur. Tekke Koyu’ndaki savaşın kızışması üzerine 26. Alay, 7. Bölüğü destek amacıyla bu bölgeye sek etmiştir. Bu bölük yolda, önünde savunma kuvveti bulunmayan bir İngiliz birliğine karşı taarruza geçer. Akşama kadar süren mücadele sonucunda 7. Bölük ağır kayıplar vermesine rağmen İngilizleri Karacaoğlan Tepesi’ndeki az sayıdaki kuvveti haricindeki tüm kuvvetini kıyıya hapis etmeyi başarmıştır.

 

 

3) Pınariçi Koyu-Y Sahili Çıkarması

Bu bölgede tugay düzeyinde bir birlik çıkarılması planlanmıştır. Bu çıkarma, Seddülbahir Bölgesi’ni savunan Türk birliklerinin gerilerini hem tehdit edici durumuyla hem de burasının boş bırakılması nedeniyle gerçekten büyük bir tehlike oluşturmaktaydı.

İngiliz tugayı saat 06:45’te hiçbir direnişle karşılaşmadan karaya çıkmıştır. İngiliz tugayı, vaat edilen takviyeyi beklemeye koyulması, ileri hareket için yeni bir emir beklemesi, güneydeki savaşların nasıl geliştiğini öğrenmemesi gibi nedenlerle çıktığı kıyıda hareketsiz kalmıştır. Bu durumda İngilizler büyük bir fırsatı kaçırmıştır. Eğer İngiliz kuvveti Alçıtepe doğrultusunda ilerleseydi önünde hiçbir savunma gücü bulmayacak ve böylelikle Alçıtepe’yi kolaylıkla ele geçirebilecekti.

26. Alay’ın elinde kalan son bölük de bu bölgeye sevk edilmiş, iki topçu bataryasına bu tugay hedef gösterilmiş, ayrıca 9. Tümen’e bildirilerek yardım istenmiştir. 25. Alay 1. Tabur’un gelmesiyle bölgeye gelmesiyle bu tugay geri çekilmiştir.

 

 

Ertuğrul Koyu-V Sahili ve Tekke Koyu-W Sahili Çıkarmaları

Bu koya yapılacak çıkarma iki ayrı düzende planlanmıştır. Bu bölgeye çıkacak İngiliz Kuvveti bir tugay kadardı. İlk hat, İrlanda Taburu Ertuğrul Koyu’nun batısına çıkacaktır. Diğer taraftan River Clyde kömür taşıma gemisine yerleştirilen ana kuvvetler Seddülbahir Kalesi’nin alt kısmında bulunan taşlık kısımda karaya oturtularak karaya çıkarılacaktır. Bu plan Truva Savaşı’nın bitmesine neden olan Truva Atı efsanesinden esinlenerek hazırlanmıştır. Böylece Ertuğrul Koyu’na aynı anda boşaltılacak 3 taburluk kuvvet Harapkale ve Gözcübaba Tepesi arasından ilerleyerek buradaki zayıf Türk direnişini kolayca kıracak, Seddülbahir savunması daha ilk saatlerde etkisiz hale getirilecekti.

Ertuğrul Koyu’na çıkacak İngiliz kuvveti 13 bölükten oluşmaktaydı. Ayrıca bir alay da ikinci kademede bekletiliyordu. Bu kuvvete karşılık burada sadece 10. Türk Bölğü bulunmaktaydı. Çıkarma filikaları ve River Clyde gemisi karaya yaklaşmaktaydı. Kıyıda bulunan Mehmetçik büyük sabır ve bilinçli davranarak karaya çıkmalarını beklemektedir. Filikalar karaya varır varmaz yoğun ateşle karşılaşan İrlanda Taburu çok fazla kayıp vermiştir. Sağ kalabilenler kumsal hattında bulunan küçük tümseklerin arkasına saklanarak canlarını kurtarmıştır. İrlanda Taburu böylece etkisiz hale getirilmiştir. Bu esnada River Clyde gemisinde bulunan iki taburdan fazla kuvvet, kalenin altında bulunan taşlık alanda karaya oturtulmuş ve yüzer bir iskeleye dönüştürülmeye çalışılan tekneler sayesinde karaya çıkmaya çalışmaktadır. 10. Türk Bölüğü buraya da yetişmiştir. Yoğun atış karşısında gemiden çıkanlar daha karaya ayak basamadan ölmeye başlamışlardır. Gemiden sarkıtılan rampa ve merdivenler, duba üstleri cesetlerle dolmuştu. Askerlerine moral vermek amacıyla ileri doğru atılan İngiliz subayları hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu sebeple İngiliz kuvvetleri en fazla subay zayiatını bu koyda vermiştir. Mehmetçiğin bu koyda gösterdiği insan üstü gayretleri ve kahramanlıkları sayesinde yaklaşık 2500 kişilik İngiliz kuvveti %70’ini kaybetmiş, kum seti ve kale duvarları altında can kaygısıyla kıyıya sığınmış olanların sayısı yaklaşık 200 kadardı.

25 Nisan günü akşamüzeri İngiliz gözlem uçağı pilotu Samphson’un raporunda Ertuğrul Koyu’nun 50m açığa kadar kandan kıpkırmızı olduğu ibaresi geçmektedir. Ölen subaylar arasında 3. Fransız Tugay Komutanı General Napier de bulunmaktadır.

26 Nisan sabahı donanmanın ağır bombardımanı altında karaya çıkan birliklerin yoğun ateşi karşısında bölgedeki Türk kuvvetleri geri çekilmiştir. Bu şekilde karada tutunabilmişlerdir. Bu koydaki İngiliz kaybı yaklaşık 6.000’dir.

 

 

26 Nisan 1915 Olayları[6]

 

 Düşman eski çıkarma noktalarına bütün gece asker çıkarmaya devam etmiş, 25. Alay’ın 1. Taburu’ndan iki bölükle bir mitralyöz takımı Seddülbahir’e gönderilmişti. Fakat gece nihayet düşman buraya da asker çıkarmış ve buradaki kuvvetler Harapkale’ye çekilmişti.

26 Nisan sabahı düşmanın biraz rahatnefesalmakiçin Seddülbahir-Gözcübaba hattına çok üstün kuvvetlerle yaptığı taarruz karşısında birliklerimiz adım adım çekilmeye başlamıştı. Tüm cephede, bütün gece müthiş bir muharebe cereyan etmişti. Düşman gemileri yoğun faaliyet gösteriyorlardı. Tümen, bu sırada ilerideki birliklerin ikinci hatta çekilmesini emretmiş, bunun üzerine 26. Alay’ın 3. Tabur ve 25. Alay’ın 1. Tabur komutanlarına saat 11:00’de 3,7’lik bataryayı tahrip ederek çekilme emri verilmişti. Halbuki aynı sıralarda düşman komutanı, “Ümitsiz bir durumdayız, hızla yardım edemez misiniz?” diye ısrarla telgraflar çekiyordu.

Muhtemelen, bu an ve bu emir, çıkarmanın dönüm noktalarından biridir. Yine muhtemelen bu geri çekilme emri verileceğine ve 25. Alay’ın diğer kuvvetleri verimsiz bir şekilde Zığındere karşısında tutulacağına, bu tarafa gönderilseydi ve kesin bir hareket yapılmak istenilseydi, belki düşmanın direnişi kırılır ve amaç elde edilirdi.

Geri çekilme saat 15:00’de oldukça zorlu oldu. Ancak geri kalan birliklerin düzeni hiç bozulmamıştı. Çekilme Kanlıdere vadisinden yapılmıştı.

Sağ tarafta 25. Alay’ın baskısıyla yukarıya doğru uzamış olan düşman tarafı güneye sürülmüştü.

26 Nisan akşamı durum takriben şöyleydi:

Düşman krokide gösterilen vaziyette Hisarlık’ta durdurulmuş, Osmanlılar, sağ tarafta düşmanı biraz sürmüş. Merkezde düşmanla temas kesilmiş bir şekilde Kanlıdere içinde, Harap Damlar civarında, sol tarafta düşman karşısında Hisarlık tepelerinde.

Bugün akşam 20. Alay da 9. Tümen’e katıldı. Saat 17:00’de Tümen şu emri verdi: “Harap Kilise-Domuzdere hattında savunma, Bursa Jandarma Taburu 26. Alay emrinde, Kirte yolunun sağında 20. Alay, solunda 26. Alay onu müdafaa edecek; 25. Alay, tümen ihtiyatı olarak 150 rakımlı tepenin güneyinde, 20. Alay Harap Kilise civarında, 26. Alay Domuzdere batısındaki tepelerde…” Bu şekilde mıntıkada 9 tabur toplanmış oluyordu.

27 Nisan 1915 Olayları[7]

 

Sabah erkenden itibaren düşman hattı azar azar ilerlemeye başladı. Taraflar arasında şiddetli bir çarpışma gelişti. Bir taraftan çıkarma devam ediyordu; 3 batarya da karaya çıkmış, ateşe başlamıştı.

Gemi ateşleri önceki gibi bütün şiddetiyle devam ediyordu. Akşama doğru taraflar600-700 m’ye kadar birbirine yaklaşmıştı.

Bursa Taburu Hisarlık’ın ele geçirilmesi için görevlendirilmiş, fakat başarılı olamamıştı. Akşama doğru, 9. Tümen bu gece bir taarruz emretti.

25. Alay Zığındere doğusundaki çiftliğin doğusunda Kirte Deresi’nde. 25. Alay bunun gerisinde olmak üzere hazırlanacak ve saat 22:00’de süngü hücumu yapılacaktı. 26. Alay Kirte’de tümen emrinde kalacaktı.

Jandarma taburu da hücumla görevlendirilen alayların gerisinden gelerek esirleri toplayacaktı.

Fakat akşama doğru düşman cephesinde yine taarruz hareketi görülmeye başlandığından taarruzun ertelenmesi emredilmiş, fakat düşmanın durduğunun görülmesi üzerine tekrar verilen emirde, saat 00:30’da taarruz edilmesi emredilmişti. Bu taarruza 26. Alay da katılacaktı.

Mahmut Sabri Bey’in Hatıratı’nda 25 Nisan 1915 Günü Yaşananlar

“Düşmanın İlk Bombardımanı veTürk Askerinin Metaneti”

25 Nisan 1915’te sabah saat dört buçuk sıralarında dehşetli patlamalar üzerine ihtiyat bölükleri silah başına diyerek düdük çalındı ve bölükler silahlarını alarak toplanma yerine koştular. Düşmanın bombardımanından bir fikir edinmek üzere sahili görmek için Harapkale Tepesi’ne gidildi. Düşmanın gemi toplarının büyük kısmı, sahilde bulunan avcı hendeklerini dövmekte olduğundan yükselen siyah mavimsi ve yeşilimsi duman ile sahil kaplıydı. Bu dumanlardan dolayı bir şey görülemiyordu.

Mıntıka, donanmanın açtığı ateşle nispet kabul etmez derecede dar bir alandı. Birçok mermi yanyana düşüyor, birçok şarapnel birbiri ardı sıra patlıyordu. Ateş güneyden ve batıdan makasvari geliyordu. Sonra kuzeybatıdan da gelmeye başladı. O sırada 3,76 cm’lik iki top tahrip edildiği gibi, birçok avcı ve irtibat hendeği dümdüz oldu. Hayatı korumak için kazılan avcı hendeklerinin bir kısmı mezar vazifesini gördü. Aynı zamanda yürümeye kadir olan yaralılar sargı mahallerine gelmeye başladı. Askerlerin seferberlik müddetince gördükleri talim ve terbiyenin okudukları derslerin tesirinden olmalı ki sargı mahalline gelenler, “Ah vazife görmeden yaralandım cephanemi manga arkadaşlarıma verdim. İşte silahım. Kime teslim edeceğim” diyerek sargı sırasını bekliyorlardı. Düşmanın ara sıra attığı mermilerin infilâkı ile dağılan misket hiç görülmemiş ve askeri kitaplarda henüz yazılmamıştı. Misketin tanesi yuvarlak olarak yumurta büyüklüğündeydi.

Çıkarma: Düşman, Tekke Burnu’ndan Seddülbahir iskelesine kadar güney ve güneybatı sahili çıkartma mıntıkası kabul etmiş ve kruvazörler himayesinde nakliye gemilerinin bazıları sahile yüz metreye kadar yanaştırmıştı. Çıkarma zamanında kruvazörler ateş ettiği gibi, nakliye gemilerinin baş taraflarında bulunan nordanfildler ve diğer makineli tüfekler de sürekli ateş halindeydi. Düşmanın Tekke Koyu’na kayıklarla askerlerini sevk ettiği gibi

Ertuğrul Koyu’na da büyük bir nakliye gemisi sokarak yüzdürdüğü iki büyük dubayı sahile dayayarak asker çıkarmaya başladığı ve Seddülbahir iskele civarına diğer nakliye gemileri ve kayıklarla asker taşıdığı görüldü. Bu sırada bizim kahraman askerlerimiz şiddetli ateşe, başlamış bulunuyordu.

Sahil deniz suyu senelerden beri rengini muhafaza etmişken avcı hendeklerinden tüfeğini uzatan millet fedailerinin kurşunları ile düşman cesetlerinden boşalan kan suyun rengini geçici bir zaman için değiştirdi. Tüfeklerin alevi göründüğü yerlere gerek top mermileri gerek makineli tüfek mermileri sürekli düşüyordu ve bu ateşe rağmen avcı siperlerinin hepsinden şiddetli ateş geliyordu. Can kurtarmak maksadı ile düşmanın kayıklarından suya atıldığı ve kendisini kurtarmak çaresini bulmak için beyhude çabaladıkları görülüyordu. Her ne kadar düşmanın kayıkları gemilerdeki kumandanlar tarafından verilen flâma işaretleri ile kayıkların açılıpburunların arkasınageçmeye gayretediliyorsa da gene kurtulmaları mümkün olmuyordu.

Düşmanın top ve makineli tüfekleri ateş ettiği oranda askerimizin ateşi isabet ediyor ve düşmanı denize yuvarlıyordu. Ertuğrul Koyu sahili bir an içinde balık istifi gibi düşman cesetleri ile doldu.

Seddülbahir iskelesinde beş kayık asker tamamen batırıldı. Tekke Koyu ateşin şiddetinden görünmüyordu. Düşman çıkarmayı durdurmak zorunda kaldı. Saat 06:00’yı geçmişti. Düşman donanması avcı hendeklerine tekrar ateş açmış ve ortalığı dumanla boğmuştu. Tekrar kayıklarını doldurarak sahile askerlerini sevk ettiyse de bu girişim de başarısızlığa uğradı. Düşman askeri o derece korktu ve yıldı ki Ertuğrul Koyu’na giren büyük nakliye gemisinden inmekten çekindikleri fark ediliyordu. Komutanlarla subaylar kılıçlarını çekmiş bir halde askerleri merdivenlere sevk ediyorlardı. Görünen bu komutan ve subaylar da Türk kurşunundan kurtulamadı. Askerimizin bir tek fişeği boşuna gitmiyordu. Hatta çok defa oldu ki bir fişek ile bir kaç düşman vuruldu. Düşman çıkarmanın neye mal olduğunu ve Türk ordusundaki cesaret ve kahramanlığın ne derece yüksek olduğunu anladı. Ne çare ki düşman top ateşinin verdiği kayıp savunma kuvvetimizi azaltıyordu. Özellikle taburun sağ yan kısmı çok zayıflamıştı. Tabur cephesindeki çok üstün düşmanla meşgulken 2 km kadar kuzeyinde karaya çıkmaya muvaffak olan bir düşman kolunun, taburun sağ kanadını kuşatmaya başladığı haberi geldi. Bu istikamete gönderilen keşif kolundan bir haber alınamadı.

Saat 06:30’u geçmişti. Tekke Koyu mıntıkasından bir er gelerek düşmanın sağ gerimizden çokça geldiğini ve buradaki bölüğümüz siperlerinden geriye çıkarak düşmana karşı yeni bir mevzi tutmuşsa da sağ cenah takımının yarısının siperlerde kaldığı bilgisini getirdi. O zaman 9. Bölük de o tarafa hücum etti. Bölük mevcut iki takımı ile zincirden kurtulmuş susuz aslanlar gibi düşmanın dehşetli şarapneli altında koşarak yayıldı ve Tekke Burnu’ndan 800 m gerideyken iki bölükten fazla düşmanı karşıladı. Açtığı isabetli ateş üzerine düşmanı geri çekilmeye mecbur etti. Bölük ileri sıçradıysa da gerideki sırtlara yerleştirilen düşmanın makineli tüfek ateşinden tekrar mevzi almaya mecbur oldu. Bölük Komutanı bir kısım askeri ile yaralı olarak savaş hattından geri çekildi. O sırada Aytepe muhafız takımı subayından gelen haberde düşman kuvvetinin bir tabur tahmin edildiği ve Tekke Burnu kuzeyinde yeni kuvvetlerin karaya çıkmakta olduğu ve sağ kanattaki mangaların kısmen siperleri terke mecbur oldukları bildiriliyordu.

Bu sırada sürekli takviye alan düşman makineli tüfeklerin himayesinde, 9. Bölük ve 12. Bölüğün kalan kısmına yükleniyordu. Tam da bu sırada Ertuğrul çıkarmasına engel olmak için bir bölüğe daha ihtiyaç olduğu Harapkale mıntıkası bölük komutanlığından bildirildi. Gerçek ihtiyacı anlamak üzere tabur yaveri gönderildi. Ancak o da kol ve bacağından yaralanarak sargı mahalline götürüldü. İhtiyatta kalan 11. Bölüğün iki takımı, yüzbaşısı ile Harapkale mıntıkasına ve bir takımı da 9. Bölüğe takviye olarak gönderildi. Taburun ihtiyatı kalan istihkâm bölüğü komutanına harekete hazır bulunması emir verildi. Tekke Koyu sahil siperlerini müdafaa eden 12. Bölük, siperleri terketmek zorunda kalınca Tekke Koyu çıkarmaya açık hale geldi. Saat07:00’yi geçiyordu.Seddülbahir sahilleri ve arkası cehennemi bir hal almıştı.

Düşmanın Ertuğrul Koyu’na sevk ettiği kuvvetleri, 11. Bölüğün oraya gelmesiyle bir kez daha mahvoldu. Fakat Tekke Koyu düşman çıkarmasına kaynak oldu. Her ne kadar siperleri terke mecbur olan askerler geri sırtları ve Aytepe’yi tuttu ise de buradan sahil görünmüyordu. Bu nedenle düşman kolaylıkla karaya çıkıyor ve iki tarafa yayılıyordu. Cephe birbirine dikey iki hat halini aldı. Biri Aytepe’den itibaren kuzeye doğru yönelik 9. Bölük ve 12. Bölük kalanı açıkta, diğeri Ertuğrul Tabyası’ndan Seddülbahir iskelesine doğru güneye 10. ve 11. Bölükler avcı hendeklerinde bulunuyordu Tekke Koyu civarına çıkarılan düşman kuvvetleri koşarak geliyorlardı. Beş takım kuvvetimize karşılık düşmanın bir taburdan fazla kuvveti taarruz ediyor ve makineli tüfekleri işliyordu. Bunun üzerine istihkâm bölüğünün bir takımı ihtiyatta alıkonularak diğer iki takım ile batı savaş hattının sağ kanadı uzatıldı. Bu suretle düşman durduruldu. Alay’dan yardım ve cephaneye lüzum hissedildiği ve yaralıların nakli için mutlaka geceleyin sıhhiye arabalarının gönderilmesi istendi. Saat 10:00’u bulmuştu Seddülbahir ve iskele civarı şiddetli bombardıman edilerek birçok bina harap oldu ve bir kısım askerimiz savaş dışı kaldıysa da daha düşmanın daha sonra yaptığı çıkarma da engellendi. Karaya çıkanlardan kurtulanlar ateş görmeyen harabeler altında saklandı. Duvarların dibinde nefes almadan kaldılar.

Seddülbahir Köyü ve civarı sürekli takviye istiyordu. Fakat mevcut kuvvet yoktu. Asker ve subayların gayret ve kahramanlığına tam bir güveni vardı. Pek az miktarda olsa bile düşmanın üstün kuvvetinden yılmayacakları muhakkaktı. Nitekim de öyle oldu. Seddülbahir’deki bir takımın yarısı iskele başında yarısı köy dışında Değirmenler civarında yerleşmişken ve bu takımın yarısına yakını şehit ve yaralı verdiği halde iskele ve civarından o gün çıkarma, akşama kadar engellenmiş ve düşmanın yüzlerce subay ve askeri mahvedilmişti. Bir esir Avustralyalı er ile iki İngiliz tüfeği geriye gönderilmişti. Bu hal ve vaziyet iki, üç saat devam etti. Batı harp cephesinde ise düşman piyadesi fazlalaştıkça askerimizin yaralıları artıyordu. İhtiyattaki istihkâm takımı da bu cepheye gönderilerek ihtiyat bir manga alıkonuldu düşman şarapnelleri ve makineli tüfeklerine ve Teke Koyu’ndan çıkardığı iki tabur kuvvete karşı askerimiz tam bir güvenle savaşıyordu Tüfeklerden başka bir silâhla, bir yardım görülmediği halde 800’e inen kuvvetimiz düşmanın üstün askerini her taraftan sıkıştırıyordu. Düşmanın iki taburdan fazla kuvveti iki bölüğümüze karşı ilerleyemiyordu. Muhtelif hatlar teşkil ettiği halde katiyen sıçrayıp bir adım bile atamıyordu. Topçu kuvvetimiz 4 adet 3,75 cm’lik küçük top gösterilmişti. Bunların ikisi mermi atmadan daha başlangıçta harap olduğu gibi diğer ikisi sahile yanaşan nakliye gemilerine ateş açabilmişse de ardından düşman gemi toplarıyla susmaya mecbur edilmişlerdi. Daha sonra ne subay ne de askerinden haber alınamamıştır. Muhtemelen Kilidbahir’e gitmişler ve alaylarına katılmışlardır. Mevcut telefonlardan da katiyen istifade edilemedi. Telefon hatları direklere asılı hava hattı olduğundan ilk bombardımanda bir kaçı yerinden koptu ve bir daha tamir edilemedi. Taburda ihtiyat cephanesinden başka fazla olarak 50 sandık cephane vardı. Başarımızın başlıca sebeplerinden biri de budur. Yoksa başka türlü olacaktı. Alay’dan istenen cephane muharebenin başından yirmi bir buçuk saat sonra geldi. Eldeki bu ihtiyat cephane sayesinde yirmi bir buçuk saat ateş eksilmemiş ve kesilmemiştir. Ateş idaresi de mükemmeldi. Bu da askerin vaktinde silâhaltına alınmasını ve bu vesile ile dirayetli subaylar elinde talim veterbiyesi sayesinde olmuştur.

Düşman kruvazörleri bu gün sahile 500 m yanaşarak ateş ettiyse de tel örgüsünü tahrip edememişti. Daha sonra sahile gelen subayın verdiği işaret üzerine kruvazör açılarak uzaktan yapılan bombardımanla tel örgüsü tahrip edilmişti. Bununla birlikte işaret veren subay da bir kurşunla telef edildi. Saat 13:00’ü geçti. Düşman Tekke Koyu civarından çıkarmayı yoğunlaştırdı. Aytepe’ye ilerleyen iki bölük kuvvetindeki düşmana adı geçen tepede mevcut bir takım kalanı tarafından açılan ateşle darmadağın olmuş ve birçok yaralı ve telefat verdirilmişse de kurtulanlar tepenin eteklerine sığınarak kendilerini kurtarmışlardır. Karşılıklı olarak Aytepe’ye bir tabur kadar asker verilerek tepeyi sarmaya başladı. Tepede bol cephane mevcuttu. Tepeye yetişmek ve orada kılıç artığı kalan dört mangaya imdat verme zorunluluğu hasıl oldu. Elde kuvvet olmadığından Ertuğrul Koyu’na çıkarmayı engellemekle görevli 11. Bölük Komutanı’na Aytepe ile irtibat kurması ve orasını takviye etmesi emri verildiyse de, kruvazörün çok yakından ateş açmakta olduğu ve örtülü yol olmaması yüzünden Aytepe’ye gitmenin mümkün olmadığı ve gönderilen irtibat keşif kolunun şehit olduğu cevabı geldi.

Saat 14:00 oldu. Aytepe batı ve güneyden çok sayıda düşman askerleriyle sarıldı. Düşman çokluğu nispetinde telef oluyordu. Ancak telef olanın dört misli denizden çıkıyordu. Öğleden sonra saat 15:00’te tepe düşmanın eline geçti. Hayatta kalan erlerimiz tepenin kuzey yönüne çekildi. Bölükleri kalanlara katıldı. Vaziyet vahamet kazanmıştı. Aytepe’de kurulan makineli tüfeklerle iki savaş hattımız yandan dövülmeye başlandı. Subaylar ne yapılacağını sormaya başladılar. Araziden istifade ve dövülen siperlerden diğerlerine geçmek ve herkes olduğu yerden bir adım geri gitmemek kesin lüzumu ile cevap veriliyordu. Düşmanın çıkarması üç tabura varmıştı ki bunun arkasından gelen kuvvetlerin arkası da devam ediyordu. Saat 15:15’te alaya rapor gönderildi. “Aytepe düştü. Düşman Tekke Burnu’ndan Zığındere’ye kadar uzanan sırtı kuvvetli bir şekilde işgal etti. Her yöne makineli tüfekler yerleştirdi. Yardım kuvveti ve cephane gönderilmezse tabur ve istihkâm bölüğü iş göremeyeceklerdir”. Saat 15:00’e kadar Tekke Koyu’ndan başka çıkarmaya muvaffak olamayan düşman Ertuğrul Koyu’ndan çıkarmaya tekrar teşebbüs etti.

Ertuğrul Koyu’nun batı yönüne yerleşen ve koyu yandan gören beş manga askerimizle başındaki 10. Bölük ikmal efradından Ezineli Yahya Çavuş’un cesaret ve kahramanlığı sayesinde anılan koy sahili boydan boya düşman cesetleriyle dolmuştu. Yahya Çavuş kahraman olduğu kadar sebat ye metaneti maiyetinde icrayı nüfuzu sayesinde mangaları askerleri ile birlikte sayısız ve dehşetli bombardımana karşı akşama kadar sebat ile düşmanın yüzlerce askerini öldürdü. İkindiden sonra Ertuğrul Koyu’nu yandan döven bu dört mangalık siperin mahvı lüzumlu olduğuna düşman tarafından tam kanaat oraya çıkmış olmalı ki düşmanın bir kısım donanması oraya ateş açtı ve adı geçen siperleri dümdüz etti. Kahraman Yahya Çavuş sağ neferleriyle beraber o siperlerden başka tarafa atladı ve düşmanın çıkarmasına engel olmak için ateşine devam etti. Ne çare ki Tekke Koyu’ndan çıkan düşman kuvveti Aytepe’yi aldıktan sonra Ertuğrul Tabyası’nı arkadan sardığı haberi Yahya Çavuşa geldi. Kahraman çavuş kumandası altında bulunan takımın geriye kalanlarıyla bu yeni düşmana doğru ilerledi ve süngüleri taktırdı. Fakat kendisine haber varmazdan evvel oradaki manga askerinden dördü şehit, ikisi yaralı olması üzerine düşman makineli tüfeği kurmuştu. Yahya Çavuşu makineli tüfek ateşiyle karşıladı ortalık kararmıştı. Bir tabur kadar iş gören Yahya Çavuş mahcup bir vaziyetle Harapkalesi’nde bölük komutanına katılmaya mecbur oldu.

Ertuğrul Koyu’nu oniki saat müdafaa ettikten, her türlü ateşe dayandıktan ve siperleri dümdüz olarak arkası alındıktan sonra mevkisinden ayrıldı. Yahya Çavuş emsallerine üstün bir surette taltife layıktır. Bölük subaylarının şahadeti, tabur komutanının daha sonra yaralanması ile hastaneye gitmesi Yahya Çavuş’un kahramanlığının duyulmasına meydan vermedi. Ertuğrul Tabyası harabesi akşamdan sonra düşmanın eline geçti. Bugün düşmanın çıkarması beş taburu geçmişti. Fakat iki taburdan fazlası mahvolmuştu. Takriben 450 kişi eksildi. İki yüzbaşı ile iki teğmen de hastaneye sevk edilmişti. Aynı zamanda düşman kütleleri fazlalaştı. Harp hattı çok büyüdü. Geceleyin bir süngü hücumu tasarlandı. Düşman da bunu biliyormuş gibi sürekli aydınlatma tabancaları atıyordu. Batı cephesine gidildi.

9. Bölük subay ve askerlerine, milletin mukadderatının bu gece bize bağlı olduğunu, düşmanın ilerlemesine mani olup ordumuza zaman kazandırırsak vazifemizi tamamlamış olacağımızı ve burada bulunduğumuz müddet zarfında geçen her saat ordumuz için bir zafere, düşmanımız için bir kahra sebep olacağı anlatıldı ve sebatımız lazım olduğu söylendi. Taburun yemeği Kirte’nin kuzeyindeki ağırlıktan yetişti. Yemek karanlık sebebi ile avcı hatlarına kadar gönderildi. Herkes olduğu mahalde kalacak emri verildi. Yemek getiren mekkâre hayvanına bindirilmesi mümkün olan yaralılarla, fazla silâhlar yükletilerek gönderildiği, ağır yaralılar için sıhhiye bölüğünden araba gönderilmesi hakkında tekrar alaydan istirham edildi. Asker yemeğini layıkıyla yiyemedi. Ateşle meşgul idi. Ekmek çuvalları dolu bir halde sargı mahallerinde yaralıların yanında kaldı. Yardım geleceğini ve gelen yardımla beraber süngü hücumu yapılacağını ve korkak düşmanın mutlaka Allah’ın inayeti ile denize döküleceği tabur subay ve askerine söylendi.

Askerler hem kurşun atıyor hem de süngü hücumu için emir bekliyordu. Düşmanın kuvvetiyle kendi kuvvetlerini mukayese etmeyi hatırlarına bile getirmiyorlardı. Batı cephesindeki altı takım kuvvetindeki subay ve askerimize karşı düşmanın üç makineli tüfek ile muhakkak iki taburdan fazla kuvveti vardı. Güney cephesindeki beş takımdan ibaret iki bölük askerimize karşı da nakliye vapurlarında makineli tüfeklerle sahile yapışan üç yüzden fazla düşman askeri bulunuyordu. Karanlık düşmanın çıkarmasına müsaade etti. Tekke Koyu’ndan çıktığı gibi Ertuğrul Koyu’ndan da çıkıyordu. Askerlerimiz de atışta kusur etmiyordu. Vurulan kalıyor, vurulamayan arazinin girintili kısımlarında saklanıyordu. Yatsı zamanı idi ki düşman ilerlemek istedi ise de yediği şiddetli ateş üzerine tekrar sipere sığınmaya mecbur oldu. Yaralıların gerisi alınmıyordu her taraftan yaralıların gelişi büyük tesir yapıyordu. Gece saat ona varmıştı.

Düşman üç dört saat içinde ne kadar çıkarma yaptığı meçhul idi. Seddülbahir Köyü’nde gayet şiddetli ve kanlı muharebe olduğu anlaşılıyordu. O sırada Alay’ın ikinci taburundan bir teğmen gelerek “Efendim iki taburla Morto Limanı’nın kuzey sırtlarını tutmaya mecbur oldum” dedi. Bölüklerinden orada bulunan takımı çabuk Seddülbahir’e gönder denildi ve o takım Seddülbahir’e gelirken Eskihisarlık’ta ve denizden açılan düşman ateşiyle dağıldı ve biraz fazlası Seddülbahir’e geldi. Bunların gelmesinden evvel tabur emir erliğinde müstahdem iki boru onbaşısı harp hattının sağ kanadını keşfe gönderildi ve düşmanın gerimizden sarıp sarmadığını anlamak lazımdı. Bunlardan alınan malumattan sahil siperlerinden sonra hazırlamış olduğumuz ikinci müdafaa hattının sağ yan tarafına da düşmanın girmiş olduğu anlaşıldı. Adı geçen onbaşılar itimat edilir, yiğit, yılmaz nizamiye onbaşıları idiler -İkisi de altı gün sonra hücumda tabur komutanın yanında şehit olmuşlardır-.

Subaylar düşmanının üstünlüğüne dair sürekli rapor gönderiyorlardı. Metanet ve sebat zamanı olduğu yakında takviye kıtaları geleceği cevabı ile mukabele ediliyordu. Saat 12 olunca ateş her taraftan şiddet kazandı ve bu sefer batı harp cephesinin arkasında ateş çıkmaya başlayınca arkadan kuşatıldığı zannı ile takımlar yerinden oynadı ve Morto Limanı’ndan düşman çıkıp çıkmadığı meçhul olduğundan ve ateşin yönü doğudan olduğuna nazaran mutlaka düşman arkamızı almış olması ihtimaline karşı vaziyetin meydana çıkması lazımdı. Kanlıçeşme’ye doğru giden Kirte istikameti iki neferle keşfedildi. Düşmandan hiçbir eser görülmedi Seddülbahir Köyü’nün içerisinde şiddetli ateş devam ediyordu. En fazla düşmanı durdurmaya mecbur eden bomba muharebesi idi. Saniyeli ve şemsiyeli bombalarla çok iş görüldü. Bunlar düşmanı yıldırdı.

Saat bir olmuştu. İki er gelerek kendilerinin 25. Alay 1. Tabur askerinden olduklarını ve tabur gelmekte iken düşman ateşine maruz kaldığından mevzi alarak ateş açtığını ve nereye kadar gelmeleri lazımsa söylenmesi haberini getirdiler. Tabur gelenleri söylenerek gönderildi ve her iki harp cephesine 25. Alay’ın yetiştirildiği haberi gönderildi. Saat iki buçuk olunca taburun kolbaşısı ulaştı. Kuvveti soruldu. Ancak iki buçuk bölükle iki makineli tüfek olduğu anlaşıldı. Batı harp cephesi gayet uzamıştı. Hatta istihkâm bölüğü ile 9. Bölük arası yalnız irtibat devriyeleri vasıtası ile temin ediliyordu. Düşmanın kovulmasını temin edecek, Aytepe sağ ve sol cephelerimizi sürat ile ateş altına alınıyordu. Burası geri alınacak olunursa düşmanın harp hattı dahi aynı tehlikeye maruz olacaktı. Gelen taburun başında bulunan Kemal Efendi batı cephesinde iki bölük arasındaki boşluğu doldurmak sağ ve sol bölüklere irtibat temin ederek üçbuçukta Tekke Koyu sahil siperlerini geri almak üzere hücuma hazırlanması ve aynı zamanda makineli tüfeklerle gelen raporun Suphi Efendi bölüğünün de Aytepe eteklerine gitmesi ve kalan yarım bölüğün ihtiyatta kalması münasip olup olmayacağı adı geçen taburun komutanına arz edilince, münasiptir cevabı alındı ve birer kılavuzla bölüklere gönderildi ve ardından hücum emri aşağıdaki şekilde verildi.

Batı cephesinde bulunan bölükler irtibat tesis etmekle beraber Tekke burnu’nu ve köy istikametine, yarım bölükler, Suphi Efendi bölüğü Aytepe’ye karşı harpte bulunan 3. Tabur 11. ve 12.Bölüklerile bölük komutanının emriyle Gözcübabaya Ertuğrul Koyu’nun tepe kısımlarına saat üç buçukta süngü hücumu yapılacak ve düşman denize dökülünce Tekke Koyu sahil siperleri Aytepe, Gözcübaba siperleri işgal edilecektir. Tabur Komutanı kalan yarım bölük ihtiyatı alarak batı cephesine Tekke Koyu hücumuna katılmak üzere harp hattına gitti. Bölüklerin irtibatını tesis için ortalık ağarıncaya kadar uğraşıldı ise de mümkün olmadı. Sağ kanattaki bölükler arkalarından ateş geldiği zaman dağılmış idiler, ortalık ağarmağa başlamış ve irtibat tesis edilmiş olduğundan yapılacak hücumdan fayda yerine zarar geleceği düşünülmekle Tekke Koyu hücumundan vazgeçildi.

Güney cephesinden gelen raporlardan hücum icra edildiyse de gerek Aytepe ve gerekse Gözcübaba’da kurulan düşmanın makineli tüfekleri hücumunun başarısına mani olduğu anlaşıldı. 26 Nisan öğlenden evvel saat beş sıralarında alay karargâhına vaziyet hakkında harp eden taburla imdada gelen tabur komutanları tarafından müşterek bir rapor gönderildi ve raporda düşman tarafından tamamen kuşatılmamız büyük ihtimal olduğu zikredilmişti. Düşman gece karanlığında tabi ihracata devam etmişti. Seddülbahir’deki iki takımın kalanı Seddülbahir iskele civarından üç bölük kadar çıkarmaya muvaffak olmuş olan düşmana sabahleyin ateş etmesi üzerine düşmanın ilerlemesine mâni olundu. Bunun üzerine düşman büyük bir şiddetle bombardımana başladı. O vakit müfreze komutanı Abdürrahim Efendi ile birçok erimiz harp hattından düşürüldü ve kalanı Harapkale Tepesi siperlerine ulaştılar.

Bu suretle Seddülbahir iskelesi çıkartmaya açık kaldı. Eskihisarlık’ta düşmanın çıkartmaya devam ettiği görüldü. Bir makineli tüfek Eskihisarlığı dövmek için hazırlanan mevziye konuldu ve ateş edildi ise de tesir yapmadığından ve gemi ateşleri tesir ettiğinden tekrar geri alındı ve Seddülbahir çıkışına karşı hazırlanan tüfek mevziine yerleştirildi ve oradan düşmanı ilerletmesi emri verildi. Biraz sonra oradan düşman görülmemekte olduğundan Tekke Koyu’na karşı gitmek üzere tüfeklerini getirdiğini söyledi. Saat ondu, Harapkale mıntıka komutanı, 11. Bölük Komutanı yüzbaşı şehit oldu. Bu sırada ikinci hatta çekilmemiz emri geldi. Örtülü yol olmadığından ve donanmanın geri çekilme istikametimizin her noktasını görmekte bulunduğundan geri çekilme müşkül idi. Mümkün olursa akşama kadar sebat edileceği cevabı geri çekilme emri getiren süvariye verildi.

Düşman kuvveti zaman geçtikçe artıyordu. Kuvvetimiz ise azalıyordu. Subaylardan mukavemetin mümkün olmadığı haberleri geliyordu, askerlerimiz yine faaliyet gösteriyordu ve düşmanı tespit ediyordu. Düşman sıçramalarla ilerliyordu, hücum ediyordu. Sıçrayanların da büyük kısmı öldürülüyordu. Düşmanın telefatı fazla oluyordu fakat gece çıkartmanın ne olduğu artık tahmin edilemiyordu. Düşman şarapnelinden, birçok makineli tüfek ateşinden ve piyade ateşinden mıntıkada dövülmeyen bir karış toprak kalmadı. Saat on ikiye kadar bütün cephane kutuları harp hattına gönderilmiş bulundu. Ateş gittikçe şiddetleniyordu. Cephane getirmek mümkün değildi. Kirte ile Seddülbahir arasında asker, hayvan yürümesi imkân haricindeydi. Çünkü düşman adı geçen araziyi yardım gelmiş diyerek tarıyordu. Akşama kadar sebattan başka çare olmadığını ve cephanenin israf edilmemesine son derece gayret edilmesi tamim edildi. Maalesef kuvvetimiz azaldıkça düşman kuvveti çoğalıyordu. Düşman Eskihisarlı’ğa bir tabura yakın asker çıkardığı haberi gelince ihtiyatta bulunan bir takım Morto Limanı’nın batı sırtına götürüldü ve oradan ateş açtırıldı ise de tesir icra edemedi. Cephane lüzumu avcı hattında hissedildi. Ertuğrul Koyu’na karşı yerleştirilen Suphi Efendi bölüğünün fazla şehit ve yaralısı olduğu için bizzat müracaat etti. Bulunan iki manga ile takviye edileceği ve siperleri emirsiz terk etmemesi emrini alarak siperlere gitti. Cephanenin kıtlığı ile beraber sağ kanadın kuşatılmakta olduğu görüldü.

Eskihisarlık’tan ilerleyen düşman kuvveti de ilerlerse soldan dahi kuşatacağı açıktı. Saat iki buçuk idi, geri çekilmeye karar verildi. Çünkü, altı misli üstün düşman grubuna süngü hücumu neticesiz olacaktı. Morto Limanı’ndan ilerleyen düşmana karşı durulacak haberiyle 11. ve 12. Bölüklerin kalanı istenildi ve bütün bölüklere böylece tamim edildi. Geriye gelen adı geçen iki bölüğün kalan askerleri takriben iki yüze erişmiş idi. Bunlar bir üsteğmen ve bir zabit vekili ile ikinci hatta 11. Bölük Komutanı da Harapkale mıntıkasına 10. Bölük tayin edildi. Çünkü 10. Bölük’te subay kalmamıştı. Saat iki buçukta Harapkale mıntıka komutanı 11. Bölük yüzbaşısı bizzat müracaat ederek düşmanın dehşetinden siper namına birşey kalmadığı ve müdafaa eden askerlerin pek az kaldığı batı harp cephesinden dahi sebatın imkanı kalmadığı ve cephanesiz harbin icrası kabil olmayacağı haberleri geldi. 25. Alay’ın tabur komutanı aratıldı bulunamadı. Şimdi geri çekilme gayet müşküldü. Düşmanın donanma ateşi fazla. İki kıtamızdan katiyen malumat yoktu. Yalnız her yönden düşman görülüyordu. Donanması ile piyade makineli tüfekleri geri çekilecek askeri mahvedeceği aşikardı.

Özellikle geri çekilme hattı da sağ ve sol kuşatılmıştı. Cenab-ı kadir-i mutlakaya ilticadan başka çare kalmamıştı. Süngü ile hücum etmek milletine hizmeti dokunmaya imkânı olan bu kuvveti bir anda idama sevk etmek olurdu. Düşman böyle bir hücumdan kesinlikle etkilenmeyecek. Göğüs göğse varmadan ateş ile hepsini yere sereceği kesin idi. Düşmanla mesafe 500 ve 600 metre arasında idi. O sırada düşmana şiddetli bir ateş açılarak ateşten sonra Kanlıdere içinden Kirte istikametinde ve ikinci mevziye çekilme emri verildi. Sargı mahallinde yaralıların yanına gidildi. Gücü olanların arkadaşlar ile beraber gitmeleri ve gücü olmayanların burada kalacakları yaralılara düşmanın eziyet etmeyeceği yapılan anlaşma gereğinden olduğu ve kendileri için ekmek çuvalları ile iki teneke su bulunduğu söylenildi. Yaralılar “dünden beri araba geleceğini vaad ediyordunuz, şimdi bizi bırakıp gidiyorsunuz cevabını verdiler”. Nakledilemeyip kalanların adedi 70 kadardı. Bu cevaplarından müteessir olmamak kabil olmadı. Ağlayarak gönülleri alındı. Sargı mahallerine toplanan silahlar bir merkebe yüklenerek gönderildi.

Saat üçtü, tüfek sesleri azaldı kuvvetimiz dereye doğru çekilmiş ve dereye inmişti. Düşmanın piyadesi takip etmedi. Yalnız ateşiyle takip etti. Ve donanma ateşi dehşetli idi. Bütün geri arazi taramaya başladı. O sıradaki ikinci hattımızdan sağ cenah siperlerinin düşman tarafında hakikaten işgal edilmiş olduğu görüldü. Dere ona göre ölü açıda bulunduğundan bir tesir yapmadı. Dere içinden giderek ikinci müdafaa hattının geçildiğinden kimse farkında değildi. Derede suyun derinliği bazı mahallerde kalçalara bazı yerlerde dizlere kadardı. Sudan çıkınca düşmanın şiddetli ateşine maruz kalınıyordu. İkinci müdafaa hattına gidilecek diye derenin sağına çıktım ve sırtlardan biraz ilerledimse de himaye için evvelce gönderilen kıtalara tesadüf edemedim. Yanımda 14. Bölük’ten bir sıhhiye neferiyle Kamil isminde bir trampetçiden başka ne subay ne er vardı. Adı geçen iki er araştırmak için ileri sürüldüyse de şarapnelin yoğunluk ve şiddetinden bir çukurda yatarak daha ileri gidemediler. Bunların yanına varınca sıçramalarla dereye kadar gitmeleri ve oradan “ikinci müdafaa hattı burasıdır. Binbaşı buradadır, buraya geliniz” diye çekilmekte olan askere bağırmaları için emir verildi ve icra da edildiyse de netice alınamadı. Ve kimse de dereden sırtlara çıkamadı. Hali, ateşi gören çıkmamalarına hak verir.

Saat dört oldu. Ağır yaralı ve şehitten başka Seddülbahir sahil siperlerinde tek bir askerimiz kalmamıştı. O vakit düşman piyadesinin ilerlediği evvelce gönderilen iki bölük araştırıldıysa da kimse bulunamadı. Bu halde işgal edilen siperlerde sağı düşman tarafından tutulmuş ve sol gerimizde de düşman bulunduğuna göre vaziyetimiz fenalaşmıştı. Saat beşe kadar sağ ve sol cenahımız gözetlenerek kaimdi. Ve mevcut cephane teftiş edildi. 20’den 50’ye kadar fişekleri olan ve hiç fişeği olmayan askerler görüldü. Kendi başına kalan bu kuvvetle orada gece bulunmaktansa geriye çekilmek daha uygun görülerek beş buçukta dereden Kirte’ye doğru hareket edildi. Kirte’ye bir buçuk kilometre kalarak evvelce gönderilen iki bölüğün dere kenarında oturmakta oldukları görüldü. Alay karargahına gidilince askerlerin de alay karargâhına gelmesi emri verildi. Asker de geldi. Taburun mevcudu yoklandı.

Zayiattı: 3 yüzbaşı, -birisi şehit ikisi ağır yaralı- teğmen -birisi şehit ikisi yaralı- 570 silâhendazdı. Gece cephane ikmal edildi ve ihtiyat olarak alay karargâhında hazır bulundu:

Kısaca tabur ordunun en naçiz bir taburu olduğu ve vazifesinden başka bir şey yapmadığı ve düşmanın sayı ve silah üstünlüğüne rağmen gayesini gerçekleştirebilmesi ancak Allahın yardımıyla olduğunu itirafla beraber, 25-26 Nisan tarihlerinde Seddülbahir sahilinde mukavemet ve metanetini ve subayların çoğu ile askerlerin yarıdan fazlası harp hattından hariç kalıncaya kadar son derece gözü kara fedakârlık gösterdiği, yukarıda anlatılan harp tablolarından anlaşılacağı gibi emsalleri arasındakiyeri zatı alilerinin yüksek görüşlerinin takdirindedir.

26. Alay 3. Tabur Komutanı

Binbaşı Mahmut

 

Kaynakça

MSB Arşivi Mahmut Sabri Bey’in Subay Şahsi Dosyası

Binbaşı Mahmut Sabri Bey, Seddülbahirin İlk Şanlı Müdafaası, Yeni Anadolu Basımevi, Konya 1933.

Burhan Sayılır, Selanikli Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü Efendi’nin Çanakkale Muharebeleri Günlüğü, Grafiker Yayınları, Ankara, Ekim 2014.

Burhaneddin, “Çanakkale Savaşları Notları”, Türk Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Eskişehir 2013.

Mehmet Nihat, “Cenup (Seddülbahir) Grubu Muharebeleri”, Türk Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Eskişehir 2013.

Ordu Emirnamesi

 

Bu makale 28-29 Nisan 2015 tarihlerinde Harp Akademileri Komutanlığı, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından düzenlenen “100. Yılında Çanakkale Zaferi” Sempozyumu’nda bildiri olarak sunulmuş, yazarın izniyle sitemize konulmuştur. 
 


[1] MSB Arşivi Subay Şahsi Dosyası

[2] Burhan Sayılır, Selanikli Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü Efendi’nin Çanakkale Muharebeleri Günlüğü, Grafiker Yayınları, Ankara, Ekim 2014, s.64, 65.

[3] Burhaneddin, “Çanakkale Savaşları Notları”, Türk Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Eskişehir 2013. s. 58-62.

[4] Binbaşı Mahmut Sabri Bey, Seddülbahirin İlk Şanlı Müdafaası, Yeni Anadolu Basımevi, Konya 1933. s.1-15; Mehmet Nihat, “Cenup (Seddülbahir) Grubu Muharebeleri”, Türk Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Eskişehir 2013, s. 258-261.

[5] Mehmet Nihat, a.g.e., s. 277-283; Binbaşı Mahmut Sabri Bey, a.g.e., s.1-15.; Grafik ve tabloların bir kısmı Gürsel Akıngüç’ten alınmıştır.

[6] Mehmet Nihat, a.g.e., s. 281.

[7] Mehmet Nihat, a.g.e., s. 282,283.

20.699 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir