29 Temmuz 1915 gecesi saat 23 sıralarında Norfolk taburu ve bağlı bulunduğu tugayı Gelibolu’ya götüren Aqutania Transatlantiği Liverpool’dan ayrıldı. Belki de bir daha hiç göremeyeceği şehrin kaybolan ışıklarına hüzünle bakan 5. Norfolk taburundan Er Frank Rogers , kendi taburunun akibetinin neredeyse bir asır sonra bile Türkiye’deki hurafe tartışmalarının ana konularından biri olacağını tahmin edemezdi hiç kuşkusuz…
Çanakkale Muharebeleri ile ilgilenenlerin kaçınılmaz bir şekilde (kıyısından köşesinden de olsa) ilgilenecekleri konu Norfolk Taburu’dur. Çanakkale Muharebe alanlarını ziyaret edenlerin en çok merak ettikleri, rehberlerimizin de anlatmaktan en çok memnun oldukları konunun bu olduğu da kesindir. Her ne kadar 4. ve 5. şeklinde numaralandırılmış iki tabursa da asıl kastedilen 5. Norfolk’tur tabii ki…
Aslına bakarsanız, karada yaklaşık 8 ay süren ve Britanya İmparatorluğu’na her açıdan pahalıya mâl olan Gelibolu Harekatı’nda yok olma noktasına gelmiş tek İngiliz taburu Norfolk 1/5 değildi elbette. Örneğin İrlandalı askerlerden oluşan Royal Dublin Fusiliers ve Royal Munster Fusiliers taburları 25 Nisan 1915 çıkarmasında o kadar ağır kayıp vermişlerdi ki daha sonraki günlerde geçici bir süreliğine de olsa birleştirilmişlerdi. Yine Kraliyet Deniz Tümeni’nin birliklerinden biri olan Colingwood Taburu da 3. Kirte Muharebesi’nin en kritik anlarında ateş sahasına sürülmüş, mevcudunun büyük bir bölümü Türk makineli tüfek ateşi karşısında erimişti.
Ortaokul çağlarımdan hatırladığım, ürkütücü reklamlarıyla dikkati çeken Bilinmeyen Dergisi’nin bir sayısının kapak konusuydu Norfolk. UFO araştırmaları üzerine yoğunlaşmış derginin ilgili sayısında Gelibolu’da kaybolan 250 kişilik İngiliz birliğinin aslında bir bulut tarafından alınıp götürüldüğü anlatılıyordu. Üstelik üç Anzak veteranı bu olayı gözleriyle görmüştü! Yabancılar görmüşse bize de sorgulamak düşmezdi tabii ki! Yalan söyleyecek halleri yoktu ya? Üstelik de noterle ifadelerini tasdiklemişlerdi. Yakın zamanda okuduğum Çanakkale Muharebeleriyle ilgili bir çok kitapta benzer bilgiler tekrarlanıyordu -ki hâlâ daha tekrarlanıyor-.
5. Norfolk Taburu’nun bu kadar ünlü olmasında, Gelibolu Harekâtı’ndaki başarısız yönetimi nedeniyle daha önce görevden alınan eski Başkomutan General Hamilton’un 6 Ocak 1916 tarihinde İngiliz kamuoyuna açıklanan raporunun rolü büyük. Hamilton raporunun 12 Ağustos 1915’de Suvla’da Küçük Anafartalar Ovası’nda yapılan harekâtı anlattığı bölümünde Norfolk 1/5 Taburu’nun da bağlı bulunduğu 163. Tugay’ın o gün öğleden sonra harekete geçtiğini yazmış ve devam etmişti:
“Bu cesur ve kahraman askerler arasında Kraliyet Sandringham Malikânesi’nden askere yazılmış bir bölük asker de vardı. O zamandan beri bunların akıbetinden hiçbir haber alınamadı. Bunlar ormanlığa daldılar ve kaybolup gittiler. Bunlardan hiçbiri bir daha geriye dönmedi. Gece kaybolup gittiler..”1
Dünyanın neresinde olursa olsun, içerisinde “gizemli”, “hiçbiri geriye dönmedi” ya da “kaybolup gittiler” gibi ifadeler içeren askerî bir rapor, üzerinde her türlü spekülasyona açık bir rapordur. Hele hele bu raporda adı geçen kaybolduğu belirtilen birlik, dönemin kralı V. George’un da bizzat tanıdığı Kraliyet Sandringham Malikanesi’nde çalışanlarından oluşuyorsa basının (çarpıcı başlıklar atarak) yakından ilgisi de doğaldır.
İngiltere’de Kitchener’in Yeni Ordusu olarak anılan tümenlerin yeniden numaralandırması sistemiyle Doğu Anglian Tümeni 54. Tümen’e dönüşmüş bu tümenin 5. Norfolk Taburu’nun da bağlı olduğu tugay ise 163. Tugay olarak adlandırılmıştı. 5. Norfolk Taburu’nda Kraliyet Sandringram Malikanesi’nde çalışan kraliyet ailesinin yakından tanıdığı personel de bulunuyordu. Taburun C Bölüğünün bir kısmını da Sandringham Malikanesi’nde çalışan bahçıvan, aşçı, uşak gibi çalışanlardan oluşturmuştu. Bölüğe ise kralın yakın arkadaşı Yüzbaşı Frank Beck komuta ediyordu. Bazı yerli ve yabancı yazarlar tarafından yanlış olarak yazıldığı gibi; Sandringham Alayı, Sandringham Taburu hatta Sandringham Bölüğünden bile söz edilemezdi.)
Yorucu, yoğun bir eğitimin ardından 163. Tugay artık Gelibolu’ya gitmeye hazırdı. 29 Temmuz’da Tugay birliklerini taşıyan Aquitania Transatlantiği Liverpool’dan Gelibolu’ya gitmek üzere ayrıldı.
Norfolk taburunun bağlı bulunduğu 53.Tümen Anafartalar limanına indiği dönemde koskoca İngiliz 9. Kolordusu bir avuç Türk birliği karşısında süratle ilerleyememiş, Tekketepe ve Kavaktepe’yi ele geçirememişlerdi. Bolayır’dan 16. Kolordu birlikleri gelene kadar Wilmer Bey’in Anafartalar Müfrezesi İngilizleri sahilde tutmayı başarmıştı. Anafartalar Ovası’na hâkim Tekketepe ve Kavaktepe’yi İngilizlerden önce tutmayı başaran Osmanlı kuvvetleri, 9 Ağustos 1915’te de Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey komutasında 1. Anafartalar Zaferi’ni kazanmıştı.
Fırsatın kaçırıldığını görmekle birlikte Hamilton, takviye olarak gelen 53. Tümeni de hemen taarruz ettirmesi konusunda Stopford’u uyarmıştı. General Lindley’in komutasındaki 53. Tümen, 158. ve 159. Tugaylarıyla Yusufçuktepe ve Anafartalar sırtlarına saldıracaktı. Karaya yeni çıkmış acemi birliklerle yapılan harekât tam bir fiyaskoydu. 10 Ağustos 1915 günü de İngilizler açısından elem ve felâket dolu bir gün olarak tarihe geçti.
Kendisine büyük ümitler bağlanan General F. S. Ingefeld komutasındaki 54. Tümen, 10. Ağustos’ta öğleden sonra karaya çıkmaya başladı. Bir İngiliz tarihçinin ifadesiyle; “53. Tümen 10 Ağustos’ta Anafartalar’da çarpışıp ölürken 54. Tümen karaya çıkıyordu”. General Hamilton Tekketepe’yi ele geçirmek için kullanacağı bu tümenin kesinlikle kendi emri olmadan kullanılmaması yönünde talimat vermişti. Hamilton bu yeni tümenin Tekketepe’ye yapılacak bir saldırıda sağındaki 11., solundaki 10. Tümen’in de saldırıya yardımcı olacağını düşünmüştü. Bu tümen, Anafartalar Ovası’na yayılmış şaşkın 9. Kolordu için elde kalan son ihtiyattı.
Ne yazık ki tümenin askerleri beklentileri karşılayamayacak kadar tecrübesizdiler. General Stopford’un emriyle (genel karargâhın aksi yöndeki emrine rağmen) tümen Karakoldağı ile Kükürtlüpınar arasındaki açıklığı kapatmak için kullanıldı. Yeni karaya çıkmış birlikler yollarını şaşırıp bölgeyi bulmakta zorlanınca uykusuzluk ve yorgunluk had safhaya ulaşır. Anafartalara çıkan her birliğin kaderi hep aynı noktada kesişmektedir.
4. ve 5. Norfolk Taburlarının da bulunduğu 163. Tugay da Kireçtepe’yi tutan 10. Tümen’in sağ yanına konuşlanmıştı.
Araziyi iyi tanımayan, yeterli keşif yapmayan taburların yerleşmesi de sorun olmuştu. Cephe hattında bulunan taburlardan 10. Tümen sınırındaki 5. Suffolk Taburu, 5. Norfolk Taburu’ndan neredeyse 300 metre kadar gerideydi. 1/8 Hampshire Taburu ortada, 4. Norfolk Taburu ise Suffolkların gerisinde ihtiyattaydı.
Hamilton’un biran önce taarruz konusundaki ısrarları sonuç vermemişti. Harekât konusunda isteksiz olan General Stopford ağaçlara saklanmış Türk keskin nişancılarının 54. Tümen’in geriyle olan bağlantısını kesebileceğini bile bahane olarak ileri sürmüş, sonuçta ANZAK’tan keskin nişancı getirilmesi kararlaştırılmıştı. Sonunda 13 Ağustos taarruz tarihi olarak belirlendi.
9. Kolordu karargâhında bir gün sonra yapılacak harekâtın daha başarılı olabilmesi için bir tugaylık bir kuvvetin bir gün öncesinden tepe yamaçlarına doğru ilerlemesi kararlaştırıldı. Böylelikle ağaçlara ve çalılıklara yerleşmiş keskin nişancılar temizlenecek, 13 Ağustos sabahı yapılacak 54. Tümen’in başını çekeceği, 10. ve 11. Tümenlerin destekleyeceği harekât daha kolaylaşacaktı.4
54. Tümen’in General Brunker komutasındaki 163. Tugayı bu iş için görevlendirilmişti. Hedefi Sülecik-Kükürtlüpınar mevkiinden geçerek Türk 36. Alay’ın 1. Taburu ile 36. Alay’ın sağ yanındaki mevzilerdi.
Saldırıdan önce tüm birliklerin aynı hatta gelmesi istenmişse de bu yapılmamıştır. Oysa 10 Ağustos tarihinde cepheye yerleştikleri, 12 Ağustos öğleden sonra harekâtın başladığı düşünülürse yeterince süre vardı. 5. Norfolk Taburu’nun 12 Ağustos saldırısında ağır kayıp vermesinin en önemli nedenlerinden birisi de, bütün birliklerden daha önde olmasıdır hiç kuşkusuz.
12 Ağustos, 163. Tugay birlikleri için; yanlış anlamalarla, hatalı emirlerle dolu kâbus gibi bir gün olacaktı. Öğlen sahildeki tümen karargâhında toplanan kurmay subaylar bir açıdan sniper (keskin nişancı) temizleme harekâtı olacak saldırının öğleden sonra, saat 16.00’da başlamasına karar verdiler. Ön hatta bulunan en yüksek rütbeli konumunda bulunan Albay Beauchamp’a telefonla karar bildirildi ve diğer taburlara da iletmesi istendi.
Ancak Tugay kurmaylarından Binbaşı Bridgwater, saat 15.30 sıralarında, cephe hattına emirlerin alınıp alınmadığını kontrol için geldiğinde, Suffolk ve Hampshire taburlarının hiçbir şeyden haberleri olmadığını şaşkınlıkla öğrenmişti.
Sonunda saat 16.40 sıralarında ilerleme emri verildi. Hedef Tekketepe ve Kavaktepe yamaçlarındaki (keskin nişancılardan da zengin olduğu düşünülen) bölgedir. (Kükürtlüpınar mevkiinin 1 mil kadar doğusu)
Bir İngiliz askeri; “12 Ağustos tarihi çok uygun düşmüştü. Çünkü bu tarih ördek avının başlangıcıdır ve ördekler de bizlerdik” diye yazmıştı günlüğüne.5
Saldırının yapılacağı bölge Kaymakam (Yarbay) Münip (Özsoy) komutasındaki 36. Alay’ın 1. Taburu ile 35. Alay’ın 3. Taburları tarafından tutuluyordu.
Ancak en sağdaki Norfolk Taburu’nun en soldaki Suffolk Taburu’yla aynı hizaya gelmesi gerekiyordu. Makineli tüfek ateşi yağmurunun başladığı, hareket emrinin verildiği bu dehşet saatlerinde artık bunu yapmak için çok geçti. Hızla ileri fırlayan Norfolk Taburu askerlerinin sağ ve sol yanları korumasız kalmıştı.
“Türk hatlarını geçene kadar ilerledik. Şimdi arkalarına geçmiştik. Türklere ateş ettim. Bazılarının düştüklerini gördüm, gerçekten… Ama fundalıklar alev almıştı. Bunlar küçük küçük yangınlardı ama aralarında yatamıyordun. O sırada sağ kolumdan vuruldum. Ateş ediyordum ve kurşunu hemen omuzumun hemen altına yedim. Geri dönmem gerektiğini biliyordum. Yanımda bir grup adamım vardı. Hepsi öldürülmüşlerdi. Çevremiz sarılmıştı. Taburun çoğu farkına varmadan aşmıştı Türk hatlarını. Türklerle karışmıştık ve hepsi çevremizi sarmışlardı. Tek umudum geri dönebilmekti. Gelibolu için ben yoktum artık. O sırada Çavuş Aymers’in komutasında E Bölüğünün Sandringham takımının, -ki 40 kişi falandılar- bir samanlığa sığınmış olduğunu gördüm. Fundalık tutuşmuştu. Çevreleri hemen hemen Türklerle sarılmıştı ve keskin nişancı ateşi altındaydılar. Durumları çok umutsuzdu. Orada hepsi yaralandılar ve öldüler herhalde. O’nun adamlarına cesaret verişini şimdi bile görebiliyorum. (Çavuş Tom Williamson)”6
En önde gidenlerden biri de C Bölüğüydü. Yoğun makineli tüfek ve şarapnel ateşi altında bölükler, askerler, subaylar birbirleriyle olan irtibatlarını kaybettiler. C Bölüğünden er John Dye, Yüzbaşı Beck’i en son bir ağacın altında başı önüne düşmüş halde gördüğünü söyleyecekti. Dönemin İngiliz Kralı V. George’un da yakın tanıdığı olan Yüzbaşı Frank Beck’i bir daha kimse görmedi.
Osmanlı tarafı başlangıçta bombardıman yapılmasıyla bir taarruzun yakınlaştığını sezmişti. 36. Alay Komutanı Münip Bey iki taburundan birisini cepheye yerleştirmiş, diğerini de geride ve ihtiyatta bulundurmaktaydı. İzzettin Çalışlar’ın ifadesiyle; “saatlerce bizim yiğitler bu bombardıman altında ıslatılır”. Taarruzun Türk kaynaklarına göre başlama saati 16.50’dir. (İngilizlerin taarruz emrinin başlangıçta 16.00 olduğu düşünülürse bir hayli oyalandıkları anlaşılıyor.)
İngilizler ilk anda yaklaşık 900-1000 metre kadar ilerlemişti. Fakat bu müddet esnasında bir hayli zayiat verdiler. En fazla ilerleyen Norfolk Taburu’dur.
“Kendilerini bekleyen tehlikenin ve akıbetin farkında değildirler” diye devam eder dönemin Anafartalar Grubu Kurmay Başkanı İzzettin (Çalışlar) Bey:
“Münip Bey İngilizlerin bu kısmen ilerlemesini görünce sağ yanına bir bölük daha gönderiyor ve hücum mesafesine girmiş bulunan bu cesur İngiliz çocukları üzerine yükleniyor, askerlerini süngü hücumuna kaldırıyor. Bu ileriye çok çıkmış olanlar cezalarını çekiyorlar ve tek bir insan dönüp başına gelenleri anlatamıyor. Hepsi ve hepsi eriyor.
İngiliz tugayı bir müddet bekledikten sonra ve muhtemelen ileri gitmiş olan taburunun akıbetini anlamak için bir ilerleme daha yapıyor. Bizim hatlar daha yaklaşıyor. Bu defa Münip Bey, en son bölüğünü ileri sürüyor, kendisi de alayın başına geçiyor, elindeki iki taburla ilerleyen dört İngiliz taburuna öylesine mukabil bir saldırı yapıyor ki intizamını kaybetmiş tugay 500 metre kadar geri çekilmeye mecbur kalıyor ve tabii giriştiği taarruzdan da vazgeçiyor.”7
Harekâtta Türklere esir düşen 5. Norfolk Taburu’ndan Üsteğmen William George Stewart Fawkes de o gün birliğinin başına gelenleri tüm ayrıntısıyla anlattı:
“12 Ağustos 1915’de Anafartalarda Karakol Dağı eteğinde, bütün tugayımız avcıya yayılmış olduğu hâlde, albayımız gelerek saat tam dörtte ilerlememizi emretti. Fakat hedefimizin ne olduğunu söylemedi. Komutam altında bulunan takım ile ilerledim. Türk ateşi o kadar yoğundu ki beraberimde bulunanlar tamamen mahvolup öldürüldüler. Çavuş ile ben kaldım İlerlememizi söyledim. 100 yarda kadar daha ilerledik. Çavuş vuruldu ve düştü. Ben yine aldırmayarak yalnız başıma yürüdüm. 30 yarda yürüdükten sonra ben de vuruldum. Çok kan kaybettiğimden kendimi güçlükle topladım. Ayakta yürümeye uğraştım. Bilmem ne kadar bir mesafe yürümüşüm. Düşüp kaldım. Kendime geldiğim zaman semâda yıldızlar parlıyor. Yine kendimden geçmişim. Tekrar kendime geldiğim zaman zaptetmeye uğraştığım Türk siperinin içinde ve etrafımda şefkatli ve merhametli görünüşlü Türk evlâdlarını gördüm. Bana su ve yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak sargıyerine götürdüler. Bu âlicenap muameleye ve bundan buraya gelinceye kadar gördüğüm insanî muameleye hakikaten teşekkür borçluyum. Bunu burada söylediğim gibi vatanıma dönmek nasip olursa orada da çekinmeden söyleyeceğimi namusumla temin ederim.”8
“12 Ağustos 1915’te gün ağarırken gökyüzünde bulut yoktu. 60 Tepe’nin üzerinde altı ya da sekiz ekmek somunu biçiminde bulut yayılmış duruyordu. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üzerinde bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 65 metre yüksekliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı madde gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900-1100 metre uzaklıktaydı.
Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Sahra Birliği’ne bağlı 3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. Bulunduğumuz yer 60 Tepe’ye göre 90 metre daha yüksekte olduğu için üstten görebiliyorduk. Bir bulut Kayacıkdere denilen kuru bir dere yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. 4. İngiliz Norfolk Taburu bu buluta doğru ilerledi. İçine girdi. Ancak sonra diğer tarafından çıkan kimse olmadı. Hepsi içine girip görünmez olunca, bulut yavaş yavaş yükseldi. Diğer bulutlarla aynı hizaya gelince hepsi birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gözden kayboldular. Aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz.”
4/165 künyeli F. Reichardt, 13/416 künyeli R. Nevnes ve er J. L. Newman12
Bazı yabancı kaynaklarda Reichardt’ın ifadesindeki tarih 28 Ağustos olarak bildirilmiş. Her durumda ifadedeki çelişkiler hemen sırıtıyor. Noter tasdikli ifadelerini verdiklerinde yaşlarının ortalama 70 olduğunu tahmin edersek bulutların şeklini, şemailini, sayısını bile ayrıntılı bir şekilde hatırlayan Reichardt ve arkadaşları ne yazık ki tarihi, taburun adını hatta yerini bile yanlış söylüyorlar. Norfolk taburları Gelibolu’da bulunduğu müddet içinde 60 rakımlı tepe -Bombatepe- mevkiinde görev yapmadılar. Bombatepe, olayın geçtiği Küçük Anafarta Ovası, Kükürtlüpınar bölgesinin neredeyse 5-6 km. güneybatısında kalıyor. 250 kişiyi bulutun (ya da bulutların) alıp götürmesinin şahidi herhalde çok daha fazla kişi olmalıydı.
Muhtemelen ilgili taburda kralın yakın arkadaşı olan subaylar da bulunduğu için “giden dönmedi” vs. muğlak ifadeler kullanan Hamilton bilerek ya da bilmeyerek bu spekülasyonlara kapı açtı.
Norfolk Taburunun başına gelenler 1999 BBC yapımı “All the King’s Men” adlı filme konu olmuştur. Türkiye’de oynatılmadığı için bir ayrıntılı yorum yapmamız söz konusu değil. Filmde Beauchamp dahil bütün İngilizlerin (esir alınmak yerine) enselerine kurşun sıkarak öldürüldüğü iddia ediliyor. Oysa daha önceden de anlatıldığı üzere bu taburdan herkesin öldürülmesi söz konusu değil. Önemli sayıda yaralı birliğine geri dönüyor. “All the King’s Men” ile ilgili en ayrıntılı eleştirilerden birini yazan İngiliz araştırmacı Rayner, filmin bir çok açıdan tarihsel gerçeklere uymadığını , özellikle de İngiliz askerlerinin tamamının kafa ya da enselerinden kurşunlandığını gösteren hiçbir kanıt olmadığını belirtiyor.15
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Norfolk taburunun önemli bir kısmı tekrar birliğine katıldı. Cesetlerin çoğu Türk tarafında kaldığı için doğal olarak ancak mütarekeden sonra bulundu. Olay, İngiliz komuta heyetinin arka arkaya yaptığı hatalara kurban gitmiş, her iki yanı korumasız halde Türk ateşiyle karşı karşıya kalmış bir taburun öyküsüydü sadece. Tıpkı Gelibolu’da yok olma noktasına gelmiş diğer bir çok Müttefik taburu gibi.
Daha üzücü olanı, doğru olmadığı her yönüyle belli olan bu bilgileri hiçbir araştırma yapmadan Çanakkale Muharebelerini anlatan bir çok esere konulması, sıradan bir İngiliz taburunun aşcı, bahcıvan vs gibi elemanlarından oluşan bir bölüğün Çanakkale’de yüzlerce kez yaşanan bir olaya kurban gitmesini menkıbeleştirerek uhrevî bir hava verilmesi kuşkusuz. Norfolk Taburu ile ilgili yeni araştırmalar mutlaka yapılacak, yapılmalı da. “Norfolk Olayı”nın üzerindeki hem de kafamızdaki sis bulutları artık dağılmalı. Çanakkale’de Mehmetçiğin kahramanlığını anlatmak, ordumuzun başarısını vurgulamak için bu tip tuhaf uydurmalara da ihtiyacımız yok.
Yukarıdaki metin makalenin kısaltılmış halidir. Daha ayrıntılı bilgiler içeren orijinal versiyonu Muzaffer Albayrak editörlüğü’nde çıkan Yakın Tarih İncelemeleri – Çanakkale adlı eserde yayınlanmıştır. ( Yeditepe Yayınevi, 2.Baskı, 2007 İst. )
1 Hamilton I. “Çanakkale Savaşları Raporu” Yayına Hazırlayan: Yard. Doç. Dr. Ahmet Altıntaş , Çanakkale OMU , Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Yayınları, 1999, s: 73-74
4 Aspinall-Oglander, C., Gelibolu Askerî Harekâtı, Askeri Matbaa, İstanbul, 1940, Cilt 2, s: 307-308
5 Steel, N. – Hart, P., Defeat at Gallipoli, Pan Books, Londra 2002, s: 278
6 Steel, N. – Hart, P., a.g.e, s. 280
7 Yazman, Ş., Türk Çanakkale, Ankara, 1938, s: 195-196
8 Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri Cilt II, s: 65-66, Belge No: BOA, HR. MA, 1144/55Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Yayınları, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2005.
10 Rayner, D. “The Sandringhams at Suvla Bay” Reprinted from Stand to! The Journal of The Western Front Assocation ( No: 58, April 2000)
11 Rayner, D., a.g.m.
12 İngiliz Taburunun Akıbeti, Tarih ve Düşünce Dergisi, Ağustos, 2003, s: 57. (Çanakkale Muharebeleri’ni kahramanlık menkıbeleriyle anlatan Türkiye’de yayınlanmış birçok kitapta da benzer ifadeler mevcuttur. Tarihler farklılık gösterir. En önemli savaş alanı rehber kitaplardan biri olan Gallipoli, A Battlefield Guide’ta (Taylor P., Cupper P., Kangaroo Press) ise iddianın çıkış noktasının Sun-Herald Sydney gazetesinin 29 Temmuz 1973 tarihli Regiment Vanished in Cloud: Ufo Claim haberi olduğu belirtiliyor.
15 Rayner a.g.m