Ekim sonunda Osmanlıların Cihan Harbi’ne girişinin yüzüncü yıldönümüydü. Geçen bir asra ve konu üzerine son zamanlarda yazılan pek önemli akademik kitaplara rağmen Cihan Harbi hakkında hâlâ bilmediğimiz bir hayli kritik detaylar ve boşluklar var. Çabalara rağmen bu boşluklar kaynak yetersizliğinden doldurulamıyor. İçimiz rahat etmese de bazen eksik olduğunu bildiğimiz bilgileri vermek zorunda kalıyoruz. Burada ki konuda böyle bir şey: Cihan Harbi’nde İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa,Rusya ve sonradan İtalya) tarafından esir olarak alınan Osmanlı askerlerinin sayıları.
Ekim ayı sonunda Tarih Vakfı’ndan “Millete Deva Olmak. Osmanlı Savaş Esirleri, Tıp ve Milliyetçilik, 1914-1939” isimli bir kitabım çıktı. Kitapta, 150.041’i İngiliz, 65.000’i Rus, 2.000’i Fransa, 605’i Romanyave 100’ü İtalya’nın elinde olmak üzere toplam 217.746 Osmanlı esiri olduğunu yazmıştım. Bol sıfırlı yuvarlak rakamlardan anlaşılacağı gibi, bunlar birer tahmin. Ayrıca bu toplamı bir asgari rakam olarak görmekte fayda olduğunu ve gerçek sayının 250.000’e daha yakın olabileceğini belirtmiştim. Genelkurmay (ATASE) kaynaklarına dayalı olarak yazılan kitaplar esir sayısını 145.104 ile 202.152 olarak verir. Aradaki fark 15.594 ile 72.642 arasında. Bu büyük farkın bir nedeni, özellikle Rusya ile ilgili istatistiklerin o zamanın Osmanlı Harp Nezareti tarafından 1918’den sonra Türkiye’ye geri dönen esir sayıları üzerinden sonuç çıkarılmasından kaynaklanıyor. Sadece geri dönenler sayıldığından tabii ki böyle bir yöntem esarette ölenleri hesaba katamaz. 1918’den sonra dönenler arasında binlerce Arap-Osmanlı esiri de genelde İstanbul üzerinden değil de başka ülkelere döndüğünden bu rakamlara katılmaz.
Kitabımın basılmasına çok az bir vakit kala elime önemi sonradan ortaya çıkan bir kaynak geçti. Ekim 1917’de Kopenhag’da buluşan Danimarka Kızıl Haç’ının toplantısında iki üst düzey Rus temsilcisi, Kont Benningsen ve General Kalischefski, orada bulunan Amerikalı temsilciye Rusya’da 90.000 “Türk” esiri bulunduğunu ve bunların 1.400 kadarının subay olduğunu söyler. Amerikalı da konuşmaları rapor ederek Amerikan Dışişleri Bakanı’na gönderir.
Aynı diplomat Alman ve Avusturya- Macaristan esirlerinin sayısını da verir. Ve bu sayılar o devletlerin savaş sonunda verdiği rakamlardan daha azdır; bu da akla yatar. 90.000 gibi bir rakamın abartılı olduğunu düşünecekler için, hemen ekleyelim. Rus diplomatları ellerindeki diğer devletlerin esir sayılarını azaltıp da Osmanlıları niye abartsın? 90.000’i olabilir gibi bir rakam olarak kabul edersek, Cihan Harbi’nde esir olan Osmanlıların sayısını 242.746 oluyor. Bu kadar esirin Ruslar tarafından nerede ele geçirildiği diğer önemli soru: Galiçya ve Doğu Anadolu cephesi. Ne kadar büyük bir kayıp olursa da olsun, birçok kişinin yaptığı gibi Doğu Anadolu cephesini sadece Sarıkamış muharebesi (22 Aralık 1914- 15 Ocak 1915) olarak görmemek lazım. En önemlisi o olsa da, Sarıkamış’tan önce ve sonra da kanlı ve bol esirli muharebeler olmuştur.
Mesela Genelkurmay kaynaklı bazı kitaplar Sarıkamış sonrası binlerce esir verildiğini yazarlar: 1915 Ağustos’unda Malazgirt’te Ruslar’a 6.000 esir; Temmuz 1916’da Erzurum-Bayburt civarında 17.000 esir; 1916’da Köprüköy ve Erzurum’da 10.000 esir. Toplamı 33.000 olan bu rakama ne Gümüşhane civarı muharebeleri ne de Trabzon, Rize, Bitlis, ve Muş’un düşmesinde verilen esirler dâhildir. Yani kendi kaynaklarımıza göre Sarıkamış sonrası Ruslar sadece buralarda en az 33.000 esir almışlar. Belki daha fazla ama hadi 33.000’i kabul edelim. 33.000 ile 90.000 arasında 57.000 gibi bir fark var. Buna Galiçya’da verilen esirler de dâhil olsa da oda tahmini bir rakam olduğundan orayı karıştırmayıp Kafkaslar’da kalalım.
Rus Kafkaslarında Piatigorsk’ta çıkan Novoe Vremya gazetesi14 Şubat 1915 tarihine kadar tren hattındaki Mineralnye Vody istasyonundan 49.527 (527’si subay) Osmanlı esiri geçtiğini yazmış. Yani 2 Kasım 1914’ten Şubat 1915 ortalarına kadar Ruslar Doğu Anadolu’da 49.527 esir almış ve bölgeden sevk etmiş. Bu rakama yukarıdaki 33.000’i eklersek asgari olarak 82.527 gibi bir rakam buluyoruz; yani Rusların verdiği 90.000’e yakın bir sayı. Zannediyorum bu da Rusların verdiği istatistiklerin doğruluk olasılığını çok artırıyor. Maalesef 49.527’yi değişik muharebelere göre kati olarak ayırmak şimdilik imkânsız. Sarıkamış öncesi, Kasım 1914 ortalarında sadece Köprüköy’de Ruslar 3.070 esir aldığı gibi, Sarıkamış sonrası düzensiz ricat zamanında bir kaç bin kişinin esir olduğu muhakkak. Sarıkamış’ta kaç esir verildi?Osmanlı kaynaklarına ve Fevzi Çakmak’a göre sadece 7.000. 3. Ordu Kurmay Başkanı Felix Guze bir söylentiye göre Sarıkamış’ta Rusların 27.000 esir aldığını yazar. Fevzi Çakmak bu rakamı reddederek Sarıkamış’taki şehit sayısını 60.000 olarak verir. Bu da öldüğü kesin olarak bilinenler değil de öyle olduğu tahmin edilenlerdir –bence hatalı usavurma varsayımlarıyla elde edilen bir rakam. Mesela akıbetini açıklayamadığı en az 38.000 ile en fazla 78.000 asker vardır. Bunların bir kısmını şehit varsayar diğerlerini firari ve hasta.
Bildiğimiz gibi Sarıkamış denince ortaya bir 90.000 şehit (donarak ve savaşarak) söylemi çıkar. Hafız Hakkı Paşa’nın yeni yayımlanan günlüğü Enver Paşa’yı “yüz bin masumun kanına girme”kle suçlar. Bunu Sarıkamış’ta 100.000 kişi öldü diye okuyacak olanlar da vardır, fakat öyle okunulmamalı. Eğer Sarıkamış’ta 90.000- 100.000 ve hatta Fevzi Çakmak’ın dediği gibi 60.000 kişi bile ölmüş olsaydı Ruslar kesinlikle 14 Şubat’a kadar 49.527 esir alamazdı. Başka bir deyişle: Rusların verdiği sayı doğruysa Fevzi Paşa’nın verdiği 60.000 şehit yanlış (yüksek) olması lazım. Bu rakama da Fevzi Paşa “ortada yoklar, demek ki şehit oldular” gibi varsayımlarla ulaştığından onun yanlış olma olasılığı daha yüksek. Bu da ne demek oluyor? En mümkün açıklama şu: Sarıkamış’ta donarak öldüğü varsayılan ve akıbetleri açıklanamayan yüklü bir sayıda “kayıp” asker yarı ölü, yarı diri Ruslara esir oldular. Maalesef Sarıkamış’ta şu kadar asker öldü veya bu kadarı esir oldu gibi kesin rakamlar veremeyeceğim. Çünkü bu şimdilik imkânsız. Sarıkamış ormanlarında donarak ölmek üzereyken Ruslar tarafından esir edilerek kurtarılan askerlerin esaret hatıratları var elimizde. Zaten Felix Guze sadece Sarıkamış’ta 27.000 esir olduğunu duymamış mıydı? Belki 27.000’den daha da fazlaydı. Tekrarla, 49.527 askerin esir olması için Sarıkamış’taki şehit sayısının 60.000’den az olması lazım. Yine de az rakam mı o kadar insanın ölmesi?
Esir olmakla ölüm olasılığı bitmedi. Bazı esir Osmanlı subayları erlerin yüzde 25-27’sinin kamplara varamadan yollarda öldüğünü yazarlar. Onbinlerce kişinin esir olmasına “sebep” olmakta onların “kanına girmek” anlamına gelmez mi? Kitapta da anlattığım gibi, kamplara vardıktan sonra da ölüm, esirlerin peşlerindeydi. Bir yandan hayatta kalma çabaları verirken, diğer yanda o hayata bir normallik vermeye çalıştılar. Aralarında milletin nasıl olup da bir uçurumun önünde yok olma seviyesine geldiğini ve yurda döndüklerinde nasıl çalışıp da bu uçurumdan kurtulabileceklerini tartıştılar. Ortaya attıkları çözümler arasında milletin cehaletine karşı “cihat” ilan etmekten tutun da bir “dinî inkılâb” gerektiğine kadar her şey vardı.
*Richmond Üniversitesi- ABD, Osmanlı Tarihçisi
yyanikda@richmond.edu
(Bu makale Taraf Gazetesi’nde 7 Ocak 2015 tarihinde yayınlanmış olup yazarın ve editörün izniyle sitemize konmuştur.)