Birinci Dünya Savaşı’nın çok iyi bilinmeyen, araştırılması gereken konularından biri de “Amele taburları” meselesidir. Türkiye’nin yakın tarihi konusundaki en yetkin yabancı araştırmacılardan biri olan Erik Jan Zürcher , Türk ve yabancı kaynakların bu taburlara neredeyse gözlerini kapadıklarını belirtir. Bunun da en önemli nedeni Zürcher’e göre Osmanlı Ermenileri üzerindeki baskı ve yok etme harekâtının önemli bir veçhesiyle ilgili olmasıdır.[1] Cengiz Mutlu’nun çalışması bu konudaki önemli bir boşluğu dolduruyor, amele taburları konusundaki birçok iddiaya da açıklık getiriyor.
Osmanlı askeri sistemi bilindiği gibi daha çok Müslüman askerlere dayanıyor, Müslüman olmayanlar ise cizye ödemek suretiyle muaf tutuluyorlardı. Tanzimat fermanıyla “Osmanlılık” bilinci geliştirmeye çalışan devlet gayri-müslimlere de askerlik hizmetini öngörmeye başlamıştı. Söz konusu uygulamanın birçok tartışmayı beraberinde getirdiği, gayri-müslim tebaa arasında pek hoş karşılanmadığı da gerçek
Osmanlı Ordusunda 1. Dünya Savaşı öncesinde de amele taburu sınıfı vardı. 1.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla özellikle seferberlik emriyle orduya katılan gayri-müslim Osmanlı vatandaşlarının büyük kısmı bu taburlara gönderilecekti. Cengiz Mutlu bunun en önemli nedeninin özellikle savaşın hemen başlarında çok sayıda Ermeninin Rus Ordusuna firar etmesi olduğunu belirtiyor. (s.49) Ermeni kaynaklarında belirtilen; bu taburlardaki Ermeni askerlerin özellikle öldürüldüğü iddialarına dair hiçbir delil olmadığını belirten yazara göre , Ermeni soykırımı iddialarını amele taburlarına dayandırmak bilimsel gerçeklerle örtüşmüyor (s.168)
Amele taburlarına sadece gayri-müslim erler çalışmıyor, yaşı 40’ı geçen Müslümanlar da bulunuyordu. Mutlu, çeşitli belgelerden yola çıkarak o dönemin bazı amele taburlarında çalışan erlerin etnik kökenlerine yönelik oranlar da veriyor. Örneğin 1. Ordu’ya bağlı III. Çorlu Amele taburundaki erlerin 681’i Müslüman, 1986’sı Rum, 111’i Yahudi, 306’sı Ermeni kökenliydi. (s. 50) 1.Ordu baz alındığında Amele Taburlarındaki Müslüman erlerin oranı % 18.3, Rumların % 45.5, Ermenilerin %27.9, Yahudilerin ise % 6.3 olduğu görülüyor. ( Erik Jan Zurcher ise tüm Osmanlı Ordusu’ndaki Amele taburlarındaki Ermeni asker oranını % 75 olarak belirtse de[2] bunun doğru olmadığı bu verilerle ortada)
Amele Taburlarının askerleri, yol yapımı başta olmak üzere zirai işler, demiryolu yapımı, fabrika, inşaat, maden, ağaç kesimi gibi işlerde çalışıyorlardı. Bu taburlarla savaş nedeniyle artan işgücü ihtiyacının karşılanması yoluna gidiliyordu.
Mutlu’nın son derece yerinde tesbitiyle tüm gayri-müslimlerin er olarak amele taburunda görev aldığı düşünülmemeli. Mülazım-ı sani, ihtiyat zabiti gibi rütbelerle orduda hizmet edenler de var elbette. Çanakkale Savaşı ile ilgilenenler özellikle son dönemde düzenlenen mezarlıkları gezerken zaman zaman Rum, Ermeni ve Yahudi kökenli Osmanlı askeri isimleriyle de karşılaşabilirler. 13. Alay’dan Rum asıllı Osmanlı subayı Sokrat Efendi’yi, ve Kanlısırt muharebesi öncesi askere motive eden konuşmasını , 57. Alay tabibi Yüzbaşı Dimitriyanu’yu da unutmak mümkün değil. Tıpkı Halep’ten, Şam’dan , Üsküp’ten , Trablus’tan gelen müslüman Osmanlı askerleri gibi…
Ancak tüm gayri-müslimlerin aynı idealleri paylaştığı da söylenemez tabi ki. Savaş sırasında Anzak siperlerine gidip Türk siperlerine Türkçe bağırarak teslim olmalarını, asıl düşmanlarının Almanlar olduğunu söyleyen İngiliz istihbarat subayı Aubrey Herbert, kendilerine çok sayıda Rum ve Ermeni kökenli Osmanlı askerinin kaçarak sığındığını belirtir anılarında.
Cengiz Mutlu amele taburlarında firar, casusluk, isyan gibi olaylarla da karşılaşıldığını , amele taburundan kaçanların sık sık Jandarmayla çatışmaya girdiğini belirtiyor. Örneğin İzmir’in Bayraklı İskelesi’nden kayığa binerek Yunanistan tarafına geçmek isteyen onaltı Rum asker firarisi , jandarmayla çatışmış altısı yaralı, üçü ölü olarak ele geçirilmiştir. (s.135) Ermenilerin daha sık ayaklandıklarını belirtmeye gerek yok herhalde. Özellikle 6 Ağustos 1915’te Urfa’da amele taburu Ermeni askerlerin ağırlıkta olduğu ayaklanma da çok sayıda Jandarma şehit olmuş ve ayaklanma güçlükle bastırılabilmişti.( s. 136 ) Mutlu, zaman zaman devletin genel af çıkardığını da belirtmekte. Özellikle savaşın sonlarına doğru ordudan firarlar had safhaya ulaşmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu en ağır kaybı kötü koşulların yolaçtığı hastalıklar nedeniyle vermişti. Tifo, Tifüs, Dizanteri, Sıtma etrafı kırıp geçirmiştir. Kuşkusuz, bu durumdan amele taburlarının da etkilenmemesi mümkün değildi. Devam eden savaş yıllarında şoselerde çalışan amelenin durumu içler acısı bir durum sergilemektedir. Bu inşa çalışmaları yollarda çalışan birçok amele için müthiş bir işkence halini almış ve yüzlercesinin hayatına mal olmuştur. Buradaki askerler kısmen iklimin fakat esas itibarıyla teşkilâttaki kifayetsizliğin kurbanı olmuşlardı . (s.152)
Amele Taburları kitabının en önemli bölümü ise “Kadın Amele Taburları” üzerine. Kurtuluş Savaşı anlatılırken kadınlarımızın ne kadar cefa çektiği hep anlatılır. Oysa görüyoruz ki ; Birinci Dünya Savaşı’nda da Türk kadınının olağanüstü özveriyle çalışması söz konusu. Savaş nedeniyle doğan işgücü kaybını karşılamak, cephedeki askerin evlerinde terk ettikleri kadınlara nafakalarının tedarikine yardımcı olmak için Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan himayelerinde 24 Ağustos 1916’da “Kadınları Çalıştırma Cemiyeti” kurulmuştu. Bu cemiyetin en çok dikkat çeken yanlarından birisi de kadınların evlenmeyi mecbur tutması, seçilecek eş, hatta çeyiz konusunda yardım da bulunmasıydı. (s. 126) Cengiz Mutlu bunda hem ahlaki kaygıların hem de savaş nedeniyle azalan nüfusun rol oynadığını belirtiyor. Bu cemiyetin içinden seçilen kadın amele taburu da özel kıyafetleri , kurallarıyla 1. Dünya Savaşı’nın Osmanlılar açısından en ilginç olaylarından birisiydi. Cengiz Mutlu , 200 kişiden oluşan Haydarpaşa civarındaki arazilerde zirai işlerde çalışan , kendi içerisinde hiyerarşik düzeni kurmuş, tümüyle kadınlardan oluşan bu tabur hakkında çok değerli bilgiler veriyor.
Kısacası Birinci Dünya Savaşı’nda Amele Taburları yakın tarihimizin bilinmeyen bir noktasına çok çarpıcı örnekler vererek ışık tutuyor, o yılların koşullarını bize hissettiriyor.
Birinci Dünya Savaşı’nda Amele Taburları
Cengiz Mutlu
IQ KültürSanat Yayıncılık , İstanbul,Mart 2007
1 Erik Jan Zürcher “Birinci Dünya Savaşında Amele Taburları” Savaş, Devrim ve Uluslaşma, Bilgi Üniversitesi Yayınevi, s. 201-214( Söz konusu kitap 1908-1928 yılları arasındaki olayları objektif bir bakış açısıyla inceleyen çok önemli makalelerden oluşuyor. Bu çalışmadaki diğer makaleleri de yeri geldikçe inceleyeceğiz.)
Amele taburları konusunu resmi tarih dışında bilgilenmek istiyorum.
yardımcı olursanız sevinirim