GELİBOLU’YU ANLAMAK

Paris II Batığından Unutul(may)an Bir Kahramana Ulaşan Yolculuğun Öyküsü ( Tuncay Yılmazer )

Ben “sessiz kahramanlar” diyorum onlara…Çoğu hakikaten de sessiz sedasız bu dünyadan göçüp gitti… Anlattıkları da en son altmışlı yılların aile meclislerinde torunlarının “hadi anlatsana dede” diye başlayan meraklı sorularına verdikleri cevaplar olarak kaldı.  Yine önemli bir kısmı anılarını kağıda bile dökmedi. Yazanlar da aile arşivinin en ulaşılmaz köşelerinde sakladılar tarihe tanıklıklarını… Sorulduğunda “canım görevimizdi yaptık”  diye geçiştirdiler hep. Oysa kendi yaptıklarını,  ( sözgelimi Birinci Dünya Savaşı sırasında portakal sandıkları yüklü bir tekneye  400 kiloluk bomba doldurup, aklınca korsanlık yapmaya çalışan bir düşman gemisinin dikkatini çekip, sonra da onu havaya uçurmayı başarmak  gibi )  mütevazi işleri (!) hiç merak etmeyin bir Amerikalı, bir İngiliz yapsaydı çoktan filmleri çekilir, sinema salonlarına , dividi pleyırlarımıza (!) şimdiye kadar çoktan arz-ı endam ederlerdi. 


Aslına bakarsanız yakın zamana kadar bizim de çok merak ettiğimiz yoktu açıkçası. Hadi söyleyin bana? … Dünya tarihinde ilk kez bir uçak gemisi batırdığımızın bugüne kadar bilinmemesini  neyle açıklayalım?


 


İşte Mustafa Ertuğrul’da bu sessiz kahramanlardan biri. O dönemdeki bir çok silah arkadaşı gibi cepheden cepheye koşturmuş, her topçu gibi ( babamdan biliyorum! ) her işinde dakik, hesabı-kitabı iyi bilen , ( ve bunu emeklilik dönemlerinde de devam ettiren ) aynı zamanda son derece mütevazi bir kişilik… Galiçya’dan sonra görev yaptığı Antalya-Kaş kıyılarında başında bulunduğu topçu bataryasıyla , 1917-1918 yıllarında  İngiliz uçak gemisi HMS Ben My Chree, Fransız savaş gemileri Paris II ve Alexander’i batıran komutan .               ( Çanakkale’de düşürdüğü düşman keşif uçağını saymıyorum! ) Batan Paris II’nin esir aldığı mürettebatına birlikte çalıştığı Alman komutanlarının aksi yöndeki isteklerine rağmen alicenap davranan , onları da hayretler içerisinde bırakan bir komutan…  


 


“Ben Bir Türk Zabitiyim” işte bu komutanın yaptıklarını anlatıyor. Mustafa Ertuğrul’un notları üzerinden Birinci Dünya Savaşı’nın pek bilinmeyen karanlıkta kalmış yönlerinden birini okuyorsunuz. Notlarını okuduğunuzda “yahu biz sadece Çanakkale Savaşı’nda İtilaf devletleri donanmasına ait gemi batırmamış mıydık? Bunlar da nereden çıktı ? diyesiniz geliyor. Son derece akıcı bir dille yazılan bilgilerle,  siz de kendinizi Meis adasına demir atmış dönemin en modern uçak gemilerinden mağrur HMS Ben My Chree’ye ateş emrini bekleyen,  toplarının başında heyecanla, kalpleri küt küt çarpan o Mehmetçikler  gibi hissediyor, ya da güney kıyılarımızı sürekli bombardıman ederek, küçük nakliye  gemilerimizi  batırarak deniz ulaşımımızı felç eden , Fransız Paris II savaş gemisini ( Mustafa Ertuğrul’un bizzat kendi yaptığı olağanüstü güzel harita çizimleriyle izah ettiği) tuzağa düşüren o planın hazırlayıcısı oluyorsunuz. Ve yahutta o nefis fotoğraflarla yıllar sonra batığın içine dalıyorsunuz…


 


Eserin yazılış öyküsü, kitap içinde kitap gibi adeta. Yazarın “yanlış mı yaptım acaba” endişelerine rağmen , bence bu çalışmanın en önemli bölümlerinden birisi… Sualtı araştırmacısı  Mustafa Aydemir , yıllar önce Kaş açıklarında  aslında herkesin yerini bildiği ( ancak neden ve ne zaman batırıldığını bilmediği ) bir batığın hikayesini araştırmaya başladığında aslında sadece o batığın değil yakın döneme kadar tarihimize karşı gösterdiğimiz umursamazlığın, ilgisizliğin, bilgi eksikliğinin de sorgulamasına yol açıyor.


 


Batık orada dururken Mustafa Aydemir araştırmalarına devam etmiş. Ancak uzun bir süre üzerinde Paris II yazan batığın hikayesine ulaşılamamış. Ta ki bir kütüphanenin kuş uçmaz kervan geçmez raflarının birisinde Antalya’nın tarihini anlatan eski bir kitapta, Birinci Dünya Savaşı yıllarında , Topçu Zabiti Mustafa Ertuğrul Bey’in bataryası tarafından Kaş ve Ağva kıyılarında 3 düşman savaş gemisinin batırıldığı bilgisine ulaşana dek…Hani “bir kitap okudum hayatım değişti” derler ya… İşte öyle bir şey.  Bundan sonrası tam bir dedektiflik öyküsü gibi… Mustafa Ertuğrul’un hayattaki akrabalarına ulaşma, o son derece güzel resim yeteneğiyle yaptığı harita çizimleri ve yazdığı notlarla karşılaşma… ( İflah olmaz bir Çanakkale sevdalısı olan ben , özellikle Arıburnu Cephesinin en önemli komutanlarından Mehmet Şefik Bey’in torunu, İlhan Hanımefendi ile yapılan röportajda çok duygulandım. Rahmetli Mustafa Ertuğrul Bey’in , Miralay Mehmet Şefik Bey’in damadı olduğunu da bu kitapla öğrendim. Çanakkale cephesinde, Galiçya’da omuz omuza çarpışmış,  Milli mücadelenin Aydın ayağını birlikte örgütlemişler. ) Mevcut bilgilerin yabancı kaynak ve arşiv bilgileriyle karşılaştırılıp doğrulanması, bataryanın yerinin günümüzdeki yerini ziyaret (  şu ironiye bakar mısınız? Bugün o yer Fransız Tatil Köyü ! ) Bu arada kitabı bastırmak için uğraşma, ümitsiz sponsor arayışları… Ve sonunda Denizler Kitabevi tarafından basımı…Ortaya çıkan doyumsuz fotoğraf ve çizimlerle dolu, kuşe kâğıda basılı bir kitap. Bitti mi? Hiç zannetmem. Kitap basıldıktan sonra misyonu daha bitmedi. Mustafa Aydemir batığın üzerine yapılacak anıt projesinin kabulü için çabalıyor…


 


Türkiye’de bürokratik işlemlerle uğraşmanın, bu tip projeler için maddi destek bulmanın bir nevî “Donkişotluk” olduğunu bilsem de  Mustafa Aydemir’e anıt projesi için bütün kalbimle destek veriyor, “Allah yardımcısı olsun” diyorum.  Bu konudaki gelişmeleri de  mütevazi sitemizden okuyucularımıza ileteceğimizi de ayrıca  bilmesini  istiyorum tabi ki…


                                                                                                           Tuncay Yılmazer


 


 


 


BEN BİR TÜRK ZABİTİYİM


“Batıktan Çıkan Kahraman- Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul”


Belgesel


Hazırlayan: Mustafa Aydemir


Denizler Kitabevi-İstanbul


1. Baskı: 2004, 4. Baskı: 2007


 


 


 


 

8.466 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir