Giriş
Türkü, mani, atasözü, destan, fıkra, bilmece vb. birçok sözlü kültür ürünleri çeşitli vesilelerle, doğdukları veya yaratıldıkları bölgenin dışındaki, benzer kültürel yapıların olduğu coğrafyalara taşınıp, buralarda halk arasında yeniden yaratılıp yaygınlaşarak anonim hale gelebilirler. Sözlü ve müzikli kültür ürünleri taşındıkları her coğrafyada anlatıcıların veya söyleyicilerin yeniden yaratımları ile özünü kaybetmeden, coğrafyanın kendine has özellikleri ile bezenmiş olarak, yeni bir varyant veya çeşitleme şeklinde karşımıza çıkabilirler. Bu bağlamda neredeyse tüm Türk dünyasında ortak kültürel değerler olan Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre hikâyeleri, Köroğlu anlatıları veya Nasrettin Hoca fıkraları, farklı epizot ilaveleriyle karşımıza çıkabilmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Yine farklı coğrafyalarda aynı veya birbirinden çeşitleme olarak türediği anlaşılabilen türküler ve halk ezgilerinin de icra edildiği görülmektedir. Bu çeşitlemeler bazen sadece ezgileri, bazen sadece sözleri, bazen de hem söz hem de ezgi bütünü ile karşımıza çıkarlar. Burada size aktaracağımız üç ayrı türkü de bahsettiğimiz üzere “Hey Onbeşli” türküsünün hem sözel, hem de ezgisel açıdan birer çeşitlemesi olarak karşımıza çıkmışlardır.
Bu makalede, türkü ile ilgili ilk kayıt olması nedeniyle Feryadi Hafız Hakkı Bey’in 1927 yılında plağa okuduğu türkü ana türkü olarak kabul edilmiştir. 1943 te Ankara Devlet Konservatuarı tarafından Tokat’tan Mustafa Yolcu ve Emin Diker’den derlenen türkü ve 1970’li yıllarda Nida Tüfekçi tarafından derlenen ve TRT vasıtası ile en çok yaygınlaşan türkü olması nedeniyle bu makaledeki çeşitlemelerle kıyas açısından konuya dâhil edilmiştir. Zira Kerkük çeşitlemesi ve Bulgaristan’da yapılan radyo kayıtları da Nida Tüfekçi derlemesi üzerinden şekillenmiştir. Bunların tanımları ise; 1927 plak kaydı ana türkü, 1943 Devlet Konservatuvarı derlemesi ve Nida Tüfekçi derlemesi şeklinde olacaktır.
Daha önce yayımladığımız bildiride anlattığımız üzere, türküde sevgilisi ile buluşmaya giden bir gencin gönül macerası anlatılmaktadır. Sözlerde bilinenin aksine “Arslan yârim” yerine her nakaratta “aslında yârim” vurgusu, “Tokat yolları” yerine de “Bağdat yolları” ifadesi vardır. Aslında yârim vurgusunun neden olabileceğini ve neden Bağdat yolları olduğunu da yine daha önceki bildirimizde detaylı bir şekilde açıklamıştık. Ancak şunu bir kez daha vurgulamakta yarar var. “aslında yârim” ifadesi diğer çeşitlemelerde “arslan yârim” veya “aslan yârim” şekline dönüşmüştür. Türküyü 1927 de plağa okuyan Feryadi Hafız Hakkı Bey prozodiyi zorlamak pahasına “aslında yârim” şeklinde okumuştu. Belki de türkünün sözlerinde “İşin gerçeği” anlamında olan “aslen yârim” şeklinde bir söz vardı. Bu vurgu halk ağzında “aslan yârim” şekline dönmesin diye de “aslında yârim” okumuş da olabilir. Ancak bu konuda fikir yürütmekten öteye geçemiyoruz.
1927 plak kaydı ana türküden yazılan nota ve sözler aşağıdaki gibidir.
https://www.repertukul.com/DAMDAN-ATTIM-KENDIMI-Hey-Onbesli-Onbesli-722
(dinlemek için linke tıklayınız)
Türkünün ilk ölçüsündeki nağmeler Anadolu içinden ve dışından tespit edilen diğer çeşitlemelerin hiç birisinde yoktur. Türkünün ezgi örgüsüne bakıldığında bu icradaki ilk ölçünün, Plak kaydına eşlik eden orkestra tarafından girizgâh niteliğinde çalınmış olduğu bellidir. Sözlere de ise her nakaratta özellikle tekrarlanan aslında vurgusu dikkat çekicidir.
1- Kerkük Çeşitlemesi
Birinci türkümüz Kerkük’te söylenen “Oğlanam Adım Abdül” adlı türküdür (Kuzeci, 2012; 238, 239), (Turhan, 2013; 518-519). Kerkük’te, Anadolu’nun birçok yöresinde yapılan oturak âlemlerinin bir benzeri de “Ga’de” adıyla yapılan sıra geceleridir. Bu gecelere iştirak eden sanatçılar, sırası ile makam, gazel, hoyrat ve beste türkü okuyarak bitirmeleri gerekir (Turhan, 2013; 38-39). Buradaki beste türkü ifadesi Kerkük ve Erbil dâhil olmak üzere Türkmeneli olarak ifade edilen bölgede “sözlü kırık hava” anlamında kullanılmaktadır.
“Hey Onbeşli” türküsünün bir Kerkük çeşitlemesi olan ve bu gecelerde de okunan “Oğlanam Adım Abdül” adlı türkü, aynı zamanda taşıma türkülerin yöre müzik ve edebiyat kültürü ile nasıl kaynaştığının çok bariz bir örneğidir. Türküde, “Hediye” adı yerine, her kıtanın ilk dizesinde Abdul, Nusret, Taha, Saleh gibi farklı erkek adları ile başlaması, nakarat kısımlarında ise Heyriye, Sabriye, Bedriye gibi farklı kız adları dikkat çekicidir. Bunun nedeni türkünün doğduğu yerdeki yüklenmiş olan anlamı ve altındaki öykünün, türkünün taşındığı yerlerde tamamen devre dışı kalarak farklı anlamlar yüklenmesi ve buna göre oluşturulan yeni metindir. Türkü, hem sözel açıdan hem de ezgisel ve icra tavrı yönünden yöredeki aktif müzikal ve sözel unsurlarla adeta kaynaşmıştır. Kerkük halk müziği tavrı kendini çok net hissettirmekle beraber, ezgi örgüsü ve işleyişi Nida Tüfekçi derlemesi ile neredeyse bire bir aynıdır.
Türkü Kerküklü sanatçı Abdulvahit Kuzecioğlu tarafından yeni bir yaratımla bestelenmiş ve Bağdat Türkmence Radyosunda okunmuştur. Ezginin donanımı, karar sesi, güçlüsü, seyri, dolayısıyla makamsal yapısı değişmemiş, ancak sözler tamamen değişmiştir. Türkünün sözleri ve notasının yayınlandığı, “Kerkük’ün Efsane Sesi, Abdulvahit Kuzecioğlu” adlı kitapta şu şekilde bir not mevcuttur.
Bayat makamında olan bu türkünün sözü ve bestesi Abdulvahit Kuzeciye aittir. Türküyü Bağdat Türkmence Radyosunda okumuştur. Bu türkünün varyantı Türkiye’de Hey onbeşli onbeşli, adlı türküdür. (Kuzeci, 2012; 238)
Aşk ve sevda temalı türkünün sözleri incelendiğinde, çeşitleme türküdeki sözleri oluşturan etkenin ana türküdeki “Hediye” vurgusu olduğu açıkça görülmektedir. Sözlerin yeniden yaratımında, Hediye isminden yola çıkarak yeni metin oluşturulmuş ve erkek adıyla başlayan her kıtanın bağlantı kısmında o erkeğin yâri olan kızın adı vurgulanmıştır. Ana türküden çeşitlemeye aktarılmış olan tek söz tümcesi ise “Fistan aldım endazesi on yediye” ifadesidir. Ancak burada da anlam değiştiren bir kelime kullanılmış, “Endaze” yani o dönemin uzunluk ölçüsü birimi yerine, “parası” şeklinde bir değer ifadesi vurgulanmış ve bağlantı kısımlarının hepsinin de son dizelerinde “Fistan aldım parası on yediye” şeklinde aktarılmıştır.
Aslında bu türkü için “beste” ifadesi ve kitaptaki “Bu türkünün varyantı Türkiye’de Hey onbeşli onbeşli, adlı türküdür” ifadelerinden ziyade, var olan bir türküye yeni sözler döşeyerek okumak olarak tanımlanabilir. Durum böyle olsa da bu türkü o bölgede yaygınlaşmış, oturak gecelerinde yörenin müzik karakterine bürünmüş bir eser olarak yeni bir yaratımla, çeşitleme halini almıştır.
Türküyü, kendi yöresine ait ezgi ve sözel motiflerle yeni bir çeşitleme olarak okuyan Abdulvahit Kuzecioğlu, 1924 yılında Kerkük’te doğmuştur. Kerkük türkülerinin önemli bir kaynak kişisi ve yorumcu olan sanatçı küçük yaşlarda babasından ve çevresinin çok değerli usta sanatçılarından pek çok hoyrat, türkü, makam ve hoyrat okuma usullerini öğrenmiştir. 1956 yılında Türkiye’ye yaptığı bir gezi sırasında, İstanbul Radyosu’nda Kerkük hoyrat ve türkülerinden oluşan bantlar doldurmuş, Türk halkı tarafından da sevilen bir sanatçı olmuştur. Türkiye’de de, hoyrat geleneğinin tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında ve yeni nesillerce bilinmesinde büyük katkılar sağlayan sanatçı, 29 Haziran 2007 de Kerkük’te vefat etmiştir (Sarı, 2016; 4-7).
https://www.repertukul.com/OGLANAM-ADIM-ABDUL-726
.
2- Kırım Çeşitlemesi
Türkü, diğer bir taraftan da Kırım’a kadar ulaşmış, ŞİMANAY (Yaylanın Çimeninde) adı ve yeni bir yaratımla, çeşitleme halini almıştır. 1927 de Feryadi Hafız Hakkı Bey tarafından plağa “Damdan Attım Kendimi” adıyla okunan “Hey Onbeşli” türküsünün o coğrafyalara ne zaman ve nasıl gittiğini bilmesek de o dönemdeki koşullar göz önüne alındığında, plak yoluyla veya türküyü burada öğrenmiş kişi ya da kişiler yoluyla ulaştığı muhakkaktır.
Türküyü plağa okuyan 09 Mayıs 1918 doğumlu Zeynep Lümanova 1932 yılında 14 yaşındayken Kırım Radyosu’na davet edilmiş, 18 Mayıs 1944 tarihinde gece yarısı evlerinden alınıp diğer çok sayıda Kırım Tatarı ile birlikte Özbekistan’a sürgün edilene kadar burada ses sanatçısı olarak çalışmıştır. Bu türkü bu yıllar arasında radyoda okunmuş olmasına rağmen, 1944 sürgününden sonra Ruslar tarafından burada yapılan diğer kayıtlarla birlikte yok edilmiştir. Bu nedenle o yıllardaki kayıtlarına ulaşılamamaktadır. Elimizdeki kayıtlar ise 29 Mart 1974 tarihinde Özbekistan radyosundaki bir program kaydından plak haline getirilmiş kayıtlardır (Bekirova, 2018; 108-109)
Zeynep Lümanova’nın hayatı ile ilgili detaylı bir kitap yazan, kendisi de Özbekistan’da sürgün edilen bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen ve otuz yıl önce anavatanı Kırım’a geri dönen Zera Bekirova ile yaptığımız görüşmede, türkünün Kırım ve Özbekistan radyolarında çalındığını ve eskiden beri de halk arasında söylendiğini ifade etmiştir. Bu durumda 46 yıl önce plak kaydı yapılan türkü, en az 70 -80 yıl önce Kırım halkı tarafından biliniyor olmalıydı.
Buradaki çeşitlemede de ana sözler değişmiş, ezgi ve sözlere eklentiler yapılmış olsa da, nakarat sözleri, ana kalıp ezgisi ve ezgi örgüsü neredeyse hiç değişmemiştir. İcra şekli ile de adeta o coğrafyanın bir türküsü olmuş, Kırım halk türküsü olarak Kırım ve Özbek radyolarında yıllarca çalınmıştır. Ana türküdeki komalı yapı, burada yerini Tampere sistemine bırakmıştır. Natürel olan Si perdesi inici bölümde Si b halini almıştır. Girişteki saz bölümü ana türküdeki ezgi örgüsü ile benzer şekilde seyrederken, şan kısmına gelindiğinde ana türküdeki ezgi kalıbına bezeyen bir terennümle, türkü metnindeki sözlere dayalı olarak daha uzun müzik cümleleri kurulmuştur.
Türküye eklenen ana söz ve bağlantı ezgilerinin yanında hem sözel hem de ezgisel açıdan biraz daha farklı üçüncü bir bölüm eklenmiştir. Eklenen bu bölüm, “Ay Doğar Giresun’dan” adlı Orta Anadolu türküsündeki bağlantı kısmı ile hem sözel, hem de ezgi örgüsü açısından önemli ölçüde benzerlik göstermektedir. Başka bir deyişle türkü buradaki yeniden yaratımda farklı türkü veya türkülerden söz ve ezgi alıntıları ile harmanlanmıştır. Türküyü sözel açıdan incelediğimizde ise aşk ve sevda temalı olduğu, ilk iki kıtanın mani tarzında sözler olduğu, diğer üçüncü kıta ve bağlantı sözlerinde ise altı hece ve on altı hece arası düzensiz değişkenlikler görülmektedir. Yine bu çeşitlemede de ana türküden sadece, “Arslan yavrum kız senin adın Hediye” şeklindeki dize mevcuttur. Buradaki yârim kelimesi de yerini, yavrum ifadesi ne bırakmıştır.
Orta Anadolu’dan derlenmiş olan türküdeki ilgili bölüm ve Kırım’da türküye eklenen bölümün notalarının karşılaştırması aşağıdaki gibidir. Birinci ezginin devamında ikinci ezgi ara vermeden dikte edildiğinde, ezgi bir bütün gibi algılanmaktadır.
https://www.repertukul.com/YAYLANIN-CIMENINDE-Simanay-Hey-Onbesli-Cesitlemesi-767
3- Romanya – Kırım Çeşitlemesi
Türkü yine Kırım’dan Romanya’ya göç eden Tatarlar ile birlikte yeni coğrafyalara taşınmış, orada da ikinci bir yaratımla daha farklı bir çeşitleme haline gelmiştir. Türküyü 21 Ağustos 1933 Romanya, Dobruca, Bazargic doğumlu Kırım Tatar kökenli Rumen şarkıcı Kadriye Nurmambet, 1974 yılında “Muzica Populara Turceasca” adlı 4 türküden oluşan plağa “Hey Bostancı” adıyla okumuştur. Kadriye Nurmambet’in kendi anlattıklarından, anneannesinin sesinin çok güzel olduğu, kendisi on onbir yaşlarında iken evlerinde ninesi, annesi babası ve Türk, Rumen, Tatar aile dostları ile toplanıp türkülerin söylendiğini, kendisinin de yan oda da onları taklit ederek bu türküleri öğrendiğini anlıyoruz. Bu durum henüz o yıllarda bile bu türkünün oralarda bilinen ve söylenen bir türkü olduğu ihtimalini çok güçlendirmektedir.
Yine, aşk ve sevda temalı bu türküde de ana sözler değişse de, nakarat kısmı, ezgi örgüsü ve ezgi kalıbı açısından önemli bir değişiklik olmamıştır denebilir. Hatta bu çeşitlemenin 1943 Devlet Konservatuvarı derlemesi ile neredeyse aynı seyre ve çok benzeyen ezgi örgüsüne sahip olması da dikkat çekicidir. Her iki türküde de Gülizar ve Karcığar benzeri duyumlar neredeyse aynıdır.
Türkü metninde ise iki sevgili olduğu anlaşılan kahramanların arasındaki karşılıklı konuşma konu edilmiş, türkünün her kıtasında kız sevdiğine seslenmiş, her bağlantı kısmında da sevdiği oğlan cevap vermiştir. Ana türküdeki “hey onbeşli” seslenişi, bu türküde “hey bostancı” ya, “Hediye” ismi ise “Emine” ye dönüşmüştür.
Türküdeki ezgisel benzerliklerin kıyaslanması amacıyla yukarıda belirtilen 1943 yılı derlemesinin notası da aşağıda verilmiştir. İşin ilginç tarafı ise hem 1943 kaydı, hem de Romanya-Kırım çeşitlemesindeki makamsal yapı ve ezginin aldığı arızalar diğer tüm çeşitlemeler ile benzerlik göstermemektedir. Günümüzdeki ezgi benzerlikleri, TRT kayıtlarında 1616 sıra numarası ile kaydedilen, Nida Tüfekçi derlemesi olan türkünün benzerleridir.
https://www.repertukul.com/HEY-BOSTANCI-BOSTANCI-Hey-Onbesli-Cesitlemesi-766
https://www.repertukul.com/HEY-ONBESLI-ONBESLI-723
4- Bulgaristan Radyo Kaydı
Bu çeşitlemelerin yanında, türkü Mestan Hüseyinov tarafından, halk arasında Sofya radyosu olarak bilinen Bulgaristan Milli Radyosunda da okunmuştur. Bu radyo kaydının en iyi ihtimalle 1980 yılından önce veya 80’li yılların başlarında olduğunu tahmin etmekteyiz. Zira 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaşanan büyük göç öncesi, 1984-1989 yılları arasında Türklere karşı yürütülen silah zoruyla Bulgarlaştırma döneminde Sofya Radyo’su Türkçe yayınlarını durdurmuştu.
Bu kayıt ezgisel açıdan tam anlamıyla herhangi bir çeşitleme veya varyant değildir. Anlaşılan o ki daha önce de değindiğimiz gibi, sanatçı Türkiye radyolarından dinlediği türkünün sözlerini değiştirerek okumuştur. Ancak burada da dikkat çekici olan iki durum vardır.
Birincisi; türküdeki ana donanımda Si b perdesinin tam bemol kullanılmış olmasıdır. İkincisi ise, türküyü okuyan sanatçının sözleri değiştirerek, Tokat yolları yerine sokak yolları, Hediye yerine Hayriye, endaze yerine yelpaze” şeklinde icra etmesidir.
Zira Sovyetler Birliği dağılmamış ve Bulgaristan hala dışa kapalı bir ülke olsaydı, eser halk arasında bu şekildeki icrası ile yaygınlaşabilirdi. Bunun doğal sonucu olarak da, yıllara yayılmış zaman içerisinde, ezgide ve diğer sözlerde meydana gelebilecek bir takım değişiklerle yeni bir çeşitleme olarak karşımıza çıkabilirdi.
Sonuç:
Her ne kadar günümüz internet çağında, gerek internet, gerekse kitle iletişim araçları ile türkü şarkı vb. sesli kültür ürünlerinin menşei, sözleri ve ezgileri değişmeden dünyanın her tarafına ulaşabiliyor olsa da, “Oğlanam Adım Abdül” örneğinde olduğu gibi, ezgisel açıdan bir çeşitleme olarak yeni bir yaratımla da icra edilip halk arasında kabul görebilmektedirler.
Günümüzden yaklaşık yüz yıl geriye bakıldığında, türkülerin de diğer birçok kültürel ürünler gibi kulaktan kulağa aktarılarak veya o zamanki ses depolama araçları, âşıklar ya da sanatçılar vasıtası ile sosyolojik ve kültürel açıdan benzerlik gösteren coğrafyalarda gezdiklerini görürüz. Bu gezintiler sırasında türkülerin kabul gördükleri yerlerde, belli bir zaman sonra yeniden yaratımlarla varyant veya çeşitleme olarak karşımıza çıktıklarını da görebilirsiniz.
Bu bağlamda, elimizdeki bilgilere göre türkü bu coğrafyalarda büyük olasılıkla en az yetmiş seksen yıl önce biliniyordu. Zira Kırım ve Romanya kayıtlarının tarihlerine baktığımızda ikisi de birbirinden habersiz olarak 46 yıl önce yapılmıştır. Yani, Hey Onbeşli türküsü plak kayıt yıllarından çok daha önce, taşındığı coğrafyalarda icra edilen bu yeni hali ile halk arasında kabul görmüş, yaşatılmış ve ses kayıtları günümüze kadar ulaştırılmıştır.
Türküye, icra edildiği her coğrafyada yeni sözler eklenmiş ve ezgisel açıdan da coğrafyanın motiflerine büründürülmüştür. Kırım çeşitlemesinde Hediye adı korunmuşken, Romanya çeşitlemesinde, Hayriye, Kerkük çeşitlemesinde ise Abdul, Nusret, Taha, Saleh, Heyriye, Sabriye, Bedriye gibi çeşitli erkek ve kız isimleri almıştır. Türküdeki sosyal konu değişse de, yeni coğrafyalarda ana türküdeki yapıya benzer, kız ismine veya isimlerine hitap eden nakarat kısımları oluşmuştur. Çeşitleme türkülerde metinler değişmiş olsa da, metinlerdeki konular ana türküdeki konu etrafında şekillenmiş, hepsinde de aşk ve sevda temaları işlenmiştir.
Kırım, Romanya ve Kerkük çeşitlemelerindeki ezgiler ve sözler Anadolu icrası ile kıyaslandığında, türkünün uzak coğrafyalara göçüne, sosyolojik, müzikolojik, etimolojik değişimlerine iyi birer örnek teşkil ettiği görülmektedir.
Necdet Kurt
Halkbilim Uzmanı Araştırmacı Yazar
KAYNAKÇA
Bekirova Zera, “Halk Sevgisini Kazanan Şarkıcı”, 2018, Simferopol.
Bekirova Zera ile 23.06.2020 Tarihinde Yapılan Görüşme.
Durlanik Muhammet, (Özel arşivinden Mestan Hüseyinov ses kaydı)
Kuzeci Şemsettin, “Kerkük’ün Efsane Sesi, Abdulvahit Kuzecioğlu” Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı Yayın no: 8, İz Bırakanlar Dizisi,1. 2012, Ankara.
Kurt Necdet, “Hey Onbeşli, Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı? Uluslararası Etnomüzikoloji Sempozyumu, Sempozyum Bildiri Kitabı, s. 327-347, Bursa, 2018.
Kurt Necdet Nota arşivi, Ankara Devlet Konservatuvarı 1943 Derleme Notası ve Feryadi Hafız Hakkı Bey, 1927 Taş Plak Kaydı Notası.
Lümanova Zeynep ses kayıtları, http://leylaemir.org/lat/music-gallery/zeyneb-lyumanova-songs.php
Nurmambet Kadriye röportajı:
https://www.youtube.com/watch?v=YQ9RQKgoyRg&t=3s (Erişim, 15.06.2020)
Nurmambet Kadriye, “Muzica Populara Turceasca” Plak kayıtları.
Sarı Emre, “Gönül Dostları” Net Medya Yayıncılık, 2016, Antalya.
Sofya Radyosunun Türkçe yayınlarının kapatıldığı dönem bilgileri https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bulgaristanda-turkce-yayinlar-sustu/86083 (Erişim, 15.06.2020)
TRT Müzik Dairesi T.H.M. 438 ve 1616 Numaralı Notalar.
Turhan Salih, Irak Türkmen Havaları, Ankara, 2013.