GELİBOLU’YU ANLAMAK

Goltz Paşa’nın 18 Mart Öncesi Alman İmparatoru II. Wilhelm’e Sunduğu Raporunda Çanakkale’deki Durum ve Cephenin Önemi Hakkındaki Değerlendirmeleri (Yusuf Ziya Altıntaş)

 

19. yüzyılın son çeyreğine girildiğinde Osmanlı Devleti siyasi ve ekonomik bir bunalım dönemindeydi. Bu bunalımı aşmak üzere ilan edilen Kanun-i Esasi ile Meşrutiyet rejimi de çare olamamış, Balkanlar’daki kriz neticesinde yaşanan 93 Harbi Osmanlı ordusu açısından Rusya’ya karşı büyük bir yenilgiyle neticelenmişti. Bu dönem aynı zamanda Avrupa’da Alman devletçiklerinin birliğini sağlayarak büyük bir güç olarak ortaya çıktığı ve bu çerçevede büyük devletler arasındaki dengelerin değişmeye başladığı bir dönemdir. Yeni tahta çıkmış olan Sultan II. Abdülhamid’in 93 Harbi yenilgisi sonrasında Osmanlı ordusunu güçlendirmek üzere başvuracağı güç de artık Avrupa’da askeri gücünü Fransa’yı yenerek ispat etmiş olan Alman İmparatorluğu olacaktır.

Colmar von der Goltz Osmanlı Ordusunda

Osmanlı Devleti’nin başvurusu üzerinde 1882 yılında Osmanlı ordusunda görevlendirilmek üzere ilk defa bir heyet halinde gelen Alman subaylarının Osmanlı ordusundaki etkisinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki müttefiklik ilişkisinde zirveye ulaştığı görülecektir. 1882 yılında İstanbul’a gelen ilk Alman askeri heyetine[1] 1883 yılında Osmanlı askeri okullarının yeniden teşkilatlandırılması görevi ile dâhil olan Yarbay Colmar von der Goltz (1843-1916)[2], askeri heyetin başkanı Otto von Kähler’in ölümü üzerine 1885 yılı sonlarında bu heyetin başına getirildi. Von der Goltz 1895 yılına kadar bilfiil askeri eğitim faaliyetlerinin yanı sıra Osmanlı askeri teşkilatının modernizasyonu ve ordunun Alman silahlarıyla donatılması konularında da etkili olmuştur.[3]  Uzun yıllar Osmanlı ordusunda görev yapan ve ordu mensubu subayların ekseriyeti tarafından takdir edilen ve sevilen[4] Goltz Paşa’nın, Osmanlı ordusu ve subayları üzerinde Alman askeri sisteminin yerleşmesi ve benimsenmesinde büyük etkisi olmuştur. Son dönem Osmanlı askeri düşüncesinde ve pratiğinde Goltz Paşa’nın etkisi rahatlıkla gözlemlenebilir. Hem Mahmud Şevket Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Pertev Paşa gibi Goltz Paşa ile yakın çalışma içinde bulunan hem de 1880’li yıllarda doğup Goltz Paşa’nın askeri mekteplere yerleştirdiği Alman sistemi ve onun eserlerinden etkilenerek yetişen Enver, Mustafa Kemal, Ali Fethi ve Hafız Hakkı gibi isimler üzerinde Goltz Paşa’nın etkisi büyüktür. Goltz Paşa İkinci Meşrutiyet’in ilanı öncesinde II. Abdülhamid ve sonrasında Sultan Mehmed Reşad tarafından davet edilerek İstanbul’a gelmiş, ordunun ıslahına dair çalışmalarda ve tavsiyelerde bulunmuştur. [5]

Goltz Paşa’nın son gelişi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na fiilen girişi sonrasında Alman Elçisi Hans von Wangenheim’in teşebbüsüyle olmuştur. O sırada Almanya tarafından işgal edilen Belçika’da askeri vali görevindedir ve Berlin’de de onun Türkiye’ye gönderilmesi fikri olumlu karşılanmıştır. Türkiye’de görevlendirilmesi teklifine dair 1914 Kasım ayı başlarında aldığı notlarında “Eğer Türkiye hükümeti arzu eder ve benim fikren ve bedenen henüz yıpranmadığıma hükmeylerse, tabii isterim” cevabını verdiğini yazmaktadır. Goltz Paşa ayrıca notlarına bütün kalbinle Türk silahlarının muvakkayiyetini dilediğini, Türk milletinde halen nasıl iyi ve kuvvetli bir cevher bulunduğunun görüleceğini ve Osmanlı ordusuna verilen hizmetlerden çok faydalar bekleneceğini kaydetmektedir.[6]

Böylece Goltz Paşa Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na fiilen girdiği bir dönemde, 1914 yılı Aralık ayının on ikisinde İstanbul’a Sultan Mehmed Reşad’ın askeri danışmanlığı göreviyle yeniden geldi. Aslında 72 yaşında olmasına rağmen böyle bir görevi pasif olarak görüyor, padişahın salonunda sedir üzerine bağdaş kurarak oturmak yerine doğrudan askeri hizmetlere girmeyi tercih ettiğini belirtiyordu. Hatıralarındaki notlarında ayrıca Türk sınırında ilk istasyondaki karşılanışından çok memnuniyet duyduğunu ifade etmekteydi. İstanbul’a gelişinin ertesi günü Sultan tarafından kabul edilerek[7]  yeni görevine başladı. Alman amiralleri gibi o da askeri heyetin emrinde değildi. Harbiye nezaretinde odası vardı ve toplantılara katılabiliyordu. Osmanlı’daki önceki tanınırlığı, Türk milli karakterinin özelliklerine uyabilme kabiliyeti, insani ilişkilerdeki merhameti vb. özellikleriyle Padişah katındaki ve önceden belirlenen amacı aşan bir mevkie ulaşmaya muvaffak oldu. Nitekim kısa süre sonra Şubat ayında Başkumandan Vekili ve Harbiye Nâzırı Enver Paşa’nın da askerî danışmanı oldu ve askerî faaliyetleri daha yakından takip etmeye başladı. Alman İmparatoru II. Wilhelm’e ve Alman Genelkurmay Başkanı General Falkenhayn’a Türkiye’deki durum ve gelişmeler hakkında raporlar yazıyor, talepler iletiyor, önerilerde bulunuyordu.[8]

Goltz Paşa’nın Çanakkale Cephesi Teftişleri

Goltz Paşa İstanbul’a geldikten sonra Çanakkale ve İstanbul boğazlarında, Çatalca hattında kıtaları denetliyor, yeni teşekküllerin savaşta kullanılma kabiliyetlerini artırmak için tatbikatlar yaptırıyordu. Hükümet merkezinin muhafazası için geniş ölçüde tahkimat icrasını da idare ediyordu.[9] Bu çerçevede Çanakkale Boğazı’ndaki istihkâmların güçlendirilme çalışmalarını da yakından takip etmekteydi ve Aralık ayının son günlerinde Çanakkale’ye bir teftiş ziyaretinde bulunarak Boğaz tahkimatlarını detaylıca incelemişti.[10] Bu ziyaretinde edindiği izlenime göre düşman iyi donanımlı olsa bile boğaz savunmasını geçmesi pek de mümkün görünmemekteydi.[11]

1915 yılının ilk aylarında Çanakkale boğazındaki tehlike giderek tırmanmış, Şubat ayı sonlarında gerçekleşen itilaf donanması saldırılarıyla boğaz giriş istihkâmları etkisiz hale getirilmişti. Bunun ardından ikinci aşamada İtilaf donanmasının Boğazın iç kısmındaki istihkâm ve mayınları etkisiz hale getirme çalışmalarını sürdürdükleri bir dönemde, Mart ayının ikinci haftasında Sultan Mehmet Reşad’ın emri ile Çanakkale’ye giden Goltz Paşa, bölgede cephenin son durumunu teftiş etmiş, hemen ardından Alman İmparatoru II. Wilhelm’e bir rapor sunmuştur.[12] Bu teftiş gezisinin 18 Mart’tan kısa bir süre önce gerçekleşmiş olması ve söz konusu raporun hemen bu teftiş gezisi sonrasında yazılması önemlidir. Nitekim Çanakkale Boğazı’nın tehdit altında olduğu, İtilaf devletlerinin niyetiyle ilgili belirsizliğin ve İstanbul’da da büyük bir endişenin hâkim olduğu zor günler yaşanmaktadır.  Bu rapor müttefik Almanya’nın Osmanlı’yı en iyi tanıyan subaylarının başında gelen bir ismin ağzından, Alman İmparatorluğu’nun en tepedeki ismi Kayzer II. Wilhelm’e Çanakkale cephesinin müttefiklik ilişkisi ve Almanya için önemine dair ipuçları sunmaktadır.

Goltz Paşa’nın II. Wilhelm’e 12 Mart 1915 tarihli raporu

Goltz Paşa Alman İmparatoru II. Wilhelm’e hitaben yazdığı, bu çalışmanın konusunu oluşturan 12 Mart 1915 tarihli raporunda[13] öncelikle cephenin durumuyla ilgili bilgiler vermekte, itilaf donanmasının saldırılarının büyüklüğü ve bu saldırılardan neyi hedeflediklerine dair değerlendirmelerde bulunmaktadır. Raporunun başında Sultan’ın (V. Mehmed Reşad) emriyle 7-11 Mart 1915 günleri arasında Çanakkale’de bulunduğunu kaydeden Goltz Paşa[14], Başyaver [Generaladjutant] Salih Paşa ile bölgedeki durum hakkında bilgi almak, birlikleri görmek ve teftiş edip onlara moral vermek üzere cepheye bir ziyarette bulunduklarını belirtmektedir.[15]

Yaptıkları gözlemler üzerine İngiliz ve Fransız donanmasının inanılmaz şekilde cephane harcayarak çok uzaktan tabyaları hedef aldıkları sistemsiz topçu saldırılarının amacını anlamanın zor olduğunu ifade eden Goltz Paşa, dretnotların 38 cm’ye kadar en büyük mermileri kullandıklarını, çok fazla gürültü çıkardıklarını fakat buna karşın hasarın az olduğunu kaydetmektedir. Raporda yer alan ifadelere göre düşman gemileri o günlerde, daha önce uzaktan yapılan bombardıman ile tahrip edilmiş ve hâlihazırda sadece piyade askerlerinin bulunduğu boğaz giriş kaleleri Seddülbahir ve Kumkale arasından boğaza girip veya Saros Körfezi’ne sokularak Gelibolu Yarımadası üzerinden boğaz içindeki sahil bataryalarını bombardıman ediyorlar ama ciddi bir hasar veremiyorlardı.[16] Diğer taraftan kendilerini hedef alan orta ve küçük kalibreli top atışlarına karşı -onlara bir ciddi tehdit oluşturmamalarına rağmen- çok hassas oldukları belirtilmekteydi. Goltz Paşa bu durumu düşmanın hedefleri doğrultusunda riske girmek istemedikleri, bilakis amaçlarına mümkün olan az kayıpla ulaşmak istedikleri şeklinde değerlendiriyordu.

İtilaf devletlerinin amacı sadece savunmayı korkutmak[17] veya kademeli şekilde tüketmek olmalıydı. Çünkü Goltz Paşa’ya göre düşman Osmanlı savunmasının sahip olduğu cephanenin uzun zaman yeterli olmayacağının bilincindeydi. Bu durum özellikle de 24 cm’lik ağır top cephanesi için geçerliydi. Cephanenin tasarruflu kullanılmasına özen gösteriliyordu, ancak tamamen suskun kalması şüphesiz mümkün değildi. Çünkü bu durumda sahip olunan eski[18] topların yetişemeyeceği mesafeye rahatça demir atacak olan düşman gemileri sakin bir şekilde bataryaları bir bir imha edebilirdi. Bu bağlamda Goltz Paşa’nın dikkat çektiği en önemli hususun İtilaf donanmasına karşı kullanılan cephanenin durumu ve erkenden tüketilme tehlikesi olduğu görülmektedir.

Türk savunma gücü, yönetimi ve mevcuduyla ilgili bilgiler veren Goltz Paşa Türk savunmasının oldukça becerikli biçimde yönetildiğinden, bilhassa 15 cm’lik hareketli obüs bataryalarının iyi atışlar yaparak önemli isabetler kaydettiğinden bahsetmektedir. Düşmanın zayıf güçlerle yaptığı tek tük çıkarma teşebbüslerinin her defasında hızlı ve güçlü şekilde püskürtüldüğünden, aşağı yukarı 48 bin kişilik savunma gücünün hazır bulunduğu, 20 bin kişilik takviyenin de yakında hazır olacağı bilgisini vermektedir. Ayrıca Deniz Yüzbaşı von Firks ve Deniz Üsteğmeni von Mellenthin’in küçük Türk torpidobotu Demirhisar ile düşman filosunun gözü önünde cesurca Çanakkale Boğazı’ndan çıkıp başarılı bir şekilde iki savaş gemisine ve bir nakliye vapuruna saldırmalarının da itilaf devletlerini daha da ihtiyatlı davranmaya iteceğini belirtmektedir.[19]

Goltz Paşa raporunda düşmanın bu oyununun haftalarca bu şekilde devam edebileceğini belirtirken, bu noktada gözden kaçırılmaması gereken tehlikenin (daha önce Maydos’tan şifreli telgraf ile de vurguladığı gibi) cephanenin erkenden tüketilme tehlikesi olduğuna tekraren işaret etmektedir.[20] Öyle ki bu durumda düşman gemileri daha cesurca ilerleyebilir, isabetli atışlarla bataryaları etkisiz hale getirebilir, mayın hatlarını temizleme imkânı bulabilir ve nihayet boğazı geçmeyi başarabilir diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekmektedir.

Bu tehlikenin Berlin’de yeterince değerlendirmeye alınmadığını[21], hâlbuki Büyük savaşın gidişatı açısından Batı cephesindeki tıkanıklığın tarafsız Balkan devletlerinin durumunu daha da kritik hale getirdiğine dikkat çeken Goltz Paşa, bu bağlamda hali hazırda tehdit altındaki Çanakkale Boğazının durduğu mühim noktaya işaret etmektedir. Daha önce 14 Aralık 1914 tarihli Genelkurmay Başkanı’na gönderdiği yazısına atıf yapıp aradan geçen geçen birkaç ay sonrada halen aynı düşüncede olduğunu ve Güneydoğu Avrupa’daki gelişmelerin tüm dünya savaşını şekillendirecek en etkili gelişmeler olacağını düşündüğünü belirtmektedir. Ona göre Batı cephelerinde taraflar arasında bir tür güç dengesi oluşmuş ve savaş tıkanıp kalmıştı. Doğu cephesinde ise büyük başarılar elde edilmesine karşın Rusya’nın doğası ve coğrafyasının büyüklüğü nedeniyle orada da henüz kesin bir neticeye ulaşmak mümkün olmuyordu. Goltz Paşa buradan hareketle savaşta zafer elden edebilmek için Balkan devletlerinin önemine işaret ederek, Güneydoğu Avrupa’da tarafsız Balkan ülkelerinin henüz sesi çıkmayan ve büyük oranda taze güçlerini kendimiz için faydalı hale getirmezsek, şüphesiz ki rakiplerimiz kendileri bu güç dengesinde üstünlüklerini sağlamak adına bunu yapacaklar demektedir.

Çanakkale Boğazı girişindeki itilaf tehdidinin Osmanlı iç siyaseti ve dolayısıyla müttefiklik ilişkisi açısından sunduğu potansiyel tehlikelere de değinen Goltz Paşa, diğer taraftan Osmanlı coğrafyasının ve sahip olduğu potansiyelin savaşın gidişatıyla ilgili önemini ve savaş sonrası ekonomik getirileri gibi meseleleri de vurgulamaktadır. Goltz Paşa raporunda Çanakkale cephesinin düşmesi durumunda dahi şu anki Türk hükümetinin Almanya’nın yanında savaşa devam etme kararlılığında olduğunu belirtmekle birlikte, böyle bir olayın gerçekleşmesi durumunda Hükümet yetkililerinin bu iddialarının arkasında durup duramayacakları konusundaki tereddütlerini de aktarmaktadır. Çünkü ona göre içerideki muhalifler bu fırsatı kaçırmayacaklar ve yaşanan başarısızlığı, sözlerini tutamayan Almanya ile yapılan ittifakın kötü sonuçları olarak göstereceklerdir. Böylece hükümeti takip ettikleri politikadan dönmeye zorlayacaklar veya hükümeti düşüreceklerdir. Olası bir muhalefet hükümeti ise şüphesiz itilaf devletleriyle ucuz bir barış yapacak ve muhtemelen kriz döneminin kurtarıcısı olarak ortaya çıkacaktır. Goltz Paşa bu bağlamda mevcut Jöntürk hükümetinin sadakatinden emin olmakla birlikte Türkiye’nin Alman ittifakından zorla ayrılmasının da Çanakkale’deki duruma bağlı olarak ihtimal dâhilinde olduğunun hesaba katılması gerektiğini belirtmektedir.

Balkanlardaki durumu belirleyecek olan şeyin Çanakkale Cephesi olacağını belirten Goltz Paşa, İngiliz ve Fransız donanmasının boğazlardan geçerek Karadeniz’de görünmesi durumunda kararsız Bulgaristan ile Almanya’ya – özellikle de Avusturya’ya- pek de meyilli olmayan Romanya’nın ister istemez kendilerine itilaf devletlerinin yanında yer aramak zorunda kalacaklarının şüphe götürmeyeceğine dikkat çekmektedir. Sırbistan’ın zaten karşı tarafta olduğunu ve büyük baskılar neticesinde belki de Türkiye’nin dahi İtilaf safına geçmek durumunda kalabileceğini eklemektedir. Böyle bir ihtimalin İtilaf cephesinin görkemli bir takviyesi anlamına geleceğini ve taze kuvvetlerin hemen Avusturya’yı hedef alacaklarını belirten Goltz Paşa, bu durumda Avusturya’nın Rusya karşısında bir etkinlik gösteremeyeceğini de tahmin etmenin zor olmadığına, dolayısıyla Rusya, Fransa ve İngiltere’ye karşı Almanya’nın tek başına mücadele etmek durumunda kalacağına dikkat çekmektedir.

Goltz Paşa raporunda Çanakkale Cephesi’nin merkezinde olduğu bu olumsuz ihtimalleri değerlendirdikten sonra olumlu ihtimaller üzerinde durmakta ve yapılabilecekler konusunda öneriler sunmaktadır. Paşa, Çanakkale cephesinin tutulmasının Almanya’ya askeri anlamda getirilerini şu ifadelerle aktarmaktadır: “Eğer Sırbistan’ı devirebilir de Türkiye’ye silah, cephane, savaş malzemesi gönderirsek, sadece boğazları korumakla kalmış olmayız, aynı zamanda yüzbinlerce yeni silahlı asker elde ederiz. Türkiye’nin sahip olduğu askerliğe elverişli 1.800.000 kişiden henüz 800.000’i hazır durumda. Yüz binlercesi daha hazır hale getirilip orduya takviye edilerek sınırlarda hizmet edebilir. Kafkasya ve Süveyş Kanalı’na yeniden taarruza geçilebilir. İran’a ve Afganistan üzerinden Hindistan sınırına doğru ilerleyiş hızlandırılabilir ve güçlendirilebilir.” Goltz Paşa’ya göre yine İstanbul merkezli olarak toplanan Türk merkezi kuvvetleri, Bulgaristan ve Romanya ile birleşerek güney Rusya’da bir harekâta girişebilirlerdi. Rusya’nın burada yeni ve taze bir güçle ortaya çıkan ve hafife alınmaması gereken bir rakibe karşı yeterli direnişi göstermesi çok zor olurdu. Böyle bir şey olursa Doğu cephesindeki tüm durum çok farklı seyretmeye başlar ve dolayısıyla bu durum Batı cephesini de etkileyebilirdi.

Goltz Paşa aynı zamanda Avrupa ile Ortadoğu arasında bir bağlantı sağlanmasının ekonomik önemine de vurgu yapmaktadır. Savaşa rağmen, bu sonbaharda Türkiye’de her zamankinden % 20 daha fazla toprak işlendiğinden, Romanya ve Bulgaristan’ın da bir kısmını verebileceğinden ve savaşın uzun süre devam etmesi durumunda Almanya için tahıl ihtiyacı sorununun büyük oranda çözüleceğinden bahsetmektedir. Aynı zamanda bunun gelecekte Kuzey ve Baltık denizlerinden Basra Körfezi’ne kadar uzanan büyük bir ekonomik ittifakın da başlangıcı olabileceğinden söz etmektedir.

Goltz Paşa, Çanakkale Cephesi ziyaretinin ardından Alman İmparatoru II. Wilhelm’e hitaben yazdığı raporundaki değerlendirmelerinin nihayetinde Avrupa ve Balkanlardaki durumu da dikkate alarak Çanakkale boğazının korunabilmesi için ilk yapılması gereken işin Sırbistan’ın yenilmesi olduğunu belirtmektedir.[22]

Netice

Goltz Paşa’nın bu raporu, Çanakkale muharebelerinin ve hatta 18 Mart büyük deniz savaşının dahi henüz yaşanmadığı, ancak tehdidin kendisini gösterdiği günlere aittir. Bu bağlamda söz konusu rapor, Çanakkale cephesinde -sonrasında yaşanan bütün tarihi olaylardan bağımsız bir şekilde- 1915 Mart ayının başındaki durum hakkında müttefik Almanya’nın cephedeki bir generalinin ağzından İmparatora iletilen dikkat çekici değerlendirme, uyarı ve öneriler sunması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca uzun yıllar üstlendiği görevler ve sahip olduğu konumu itibariyle Osmanlı Devleti nezdindeki en etkili isimlerden biri olması dolayısıyla Goltz Paşa’nın değerlendirmelerinin Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından da dikkate alındığı muhakkaktır.

Goltz Paşa bu raporuyla Çanakkale cephesinin ve dolayısıyla Almanya’nın müttefiki Osmanlı Devleti’nin savaşın gidişatı ve sonrası açısından önemini ortaya koymaktadır. Öncelikle o tarih itibariyle itilaf devletlerinin amacının Çanakkale savunmasını kademeli şekilde tüketmek olduğu tespitinde bulunmaktadır. Bu sebeple Türk savunma gücü hakkında olumlu değerlendirmelerine rağmen Çanakkale savunmasında en çok endişe edilen husus olarak ağır top cephanesinin tüketilmesi ve itilaf donanmasının böylece savunmayı kırma tehlikesine işaret etmektedir.

Goltz Paşa bu tehlikenin Berlin’de yeterince değerlendirmeye alınmadığı düşüncesiyle doğrudan Alman İmparatoruna rapor sunmaktadır.[23] Çünkü Avrupa’daki savaşın gidişatının Balkanlardaki devletlerin tutumunu daha da önemli kıldığı, buradaki kararsızlığın ise Çanakkale savunmasına bağlı olduğunu belirtmektedir. Ancak diğer taraftan Çanakkale’deki savunmanın ihtiyacı olan cephanenin ulaşmasının da Balkan yolunun açılmasına bağlı olduğuna dikkat çekmektedir. Goltz Paşa’nın raporunun esasını da aslında bu sorunun çözümüne yönelik olarak bir an evvel Sırbistan yolunun açılması talebi oluşturmaktadır.

Goltz Paşa’ya göre bu yolun mutlaka açılması gerekmektedir. Raporunda bunun gerçekleşmemesi ve Çanakkale savunmasının çökmesi durumunda Almanya’yı bekleyen tehlikelere işaret etmektedir. Bunlar arasında Balkan devletlerinin itilaf safına geçmeleri olduğu gibi müttefik Osmanlı’yı da iç siyasi gelişmeler neticesinde kaybetme tehlikesi vardır. Bu gelişmeler Almanya’yı düşmanlarına karşı yapayalnız bırakacak ve savaşın yenilgiyle neticelenmesine yol açacaktır. Ancak Sırbistan yolu açılır da müttefik Osmanlı’ya silah ve cephane götürülürse sadece boğazları korumakla kalmayıp, savaşın gidişatı açısından da pek çok menfaatler elde edilebilecektir.

18 Mart günü Osmanlı Devleti açısından büyük bir savunma zaferi ile sonuçlandı. Ancak Goltz Paşa’nın ısrarcı olduğu şekilde Sırbistan yolu açılamamıştı ve Boğaz mevcut imkânlarla savunulmuştu. Goltz Paşa’nın 18 Mart’ın hemen ardından eşine yazdığı mektupta, elde edilen başarı ile ilgili Sırbistan yolu ve cephane meselesi bağlamında yazdıkları dikkat çekicidir:

“Bu muvaffakiyeti kalben Türklerden kıskanmamalıdır. Çünkü Almanlar onları kendi başlarına terk etmişlerdir. Burada bize daima Mart’ın ortalarına doğru Sırbistan yolunun açılacağı ve bu memleketin kati surette mağlubiyete uğratılacağı ümidini vermişlerdi. Mart’ın ortası geçti fakat henüz Sırp hudutlarında hiçbir hareket yok. Şimdi ilk hamleyi, Alman yardımı olmaksızın püskürttük. Bu hamleler devam edecektir…”[24]

18 Mart büyük saldırısıyla endişe daha da artmış, hatta sonraki günlerde Enver Paşa’nın emriyle Goltz Paşa Almanya ve Avusturya genel karargâhlarına giderek Sırbistan seferinin mümkün mertebe çabuk gerçekleşmesi için teşebbüslerde bulunmuştu.[25] Fakat talep edilen sefer kısa zamanda mümkün olmamış, 1915 Ekim ayında Sırbistan yolu açılana kadar Gelibolu Yarımadası’nda kara muharebeleri sürerken cephane endişesi devam etmişti. Sefer başarıya ulaşıp Almanya ile İstanbul bağlantısı kurulduktan sonra ise itilaf devletleri çareyi Gelibolu Yarımadası’ndan çekilmekte bulmuşlardı.

Kaynaklar

Politisches Archiv des Auswärtigen Amtes: PA AA, R 13326; PA AA, R 19963; PA AA, R 19964; PA AA, R 19965; PA AA, R 19966.

Das illustrierte Blatt, 25 Nisan 1915.

Wiesbadener Tagblatt, 30 Mart 1915.

Jugend, 8 Mart 1915, nr. 11.

Hayat, 12 Ocak 1961, Sayı 3.

AKCAN, Erol, “Colmar von der Goltz Paşa’nın Osmanlı Ordusu ve Asker-Sivil Aydınlar Üzerindeki Etkisi”, Atatürk Dergisi, c. 4, sy. 1, s. 13-35.

ALKAN, Necmettin; “Goltz, Wilhelm Colmar von ver”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. Ek-1, 478-480.

ATASE, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (Haziran 1914 – 25 Nisan 1915), V. Cilt, I. Kitap, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2012.

ATASE, Çanakkale Muharebelerinde 19’uncu Tümen Cerideleri, 1. Cilt (21.01.1915 – 10.04.1915), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2015.

ATASE, Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri, II. Cilt (03.11.1914 – 25.02.1915), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2019.

BEYDİLLİ, Kemal; “II. Abdülhamit Devrinde Gelen İlk Alman Askeri Heyeti Hakkında”, İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, sayı 32, yıl 1979, s. 481-494.

DEMİRHAN, Pertev; Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz: das Lebensbild eines großen Soldaten; aus meinen persönlichen Erinnerungen, Göttingen: Göttinger Verlagsanstalt, 1960.

GOLTZ, Colmar Freiherr von der; Golç Paşanın Hatıratı: İstanbul’da (1914-1915); Irak ve İran’da (1915-1916), Büyük Erkânıharbiye Reisliği Onuncu Şube, Çev. Salih Mayakuşu, İstanbul: Askeri Matbaa, 1932.

GOLTZ, Colmar Freiherr von der; Yirminci Yüzyıl Başlarında Osmanlı-Alman İlişkileri: “Golç Paşa’nın Hatıratı”, haz. Faruk Yılmaz, İstanbul: İz Yayıncılık, 2012.

GOLTZ, Colmar von der; Denkwürdigkeiten, haz. Friedrich von der Goltz, Wolfgang Foerster, Berlin: E.S. Mittler & Sohn, 1929.

KIŞ, Salih; Osmanlı Ordusunda Alman Ekolü von der Goltz Paşa (1883-1895), Konya: Palet Yayınları, 2017.

KRETHLOW, Carl Alexander; Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz Pascha: eine Biographie, Paderborn: Ferdinand Schöningh, 2012.

LOREY, Amiral; Türk Sularında Deniz Hareketleri, Çeviren: Tekirdaǧlı H. Sami, İstanbul: Deniz Matbaası, 1936.

LOREY, Hermann; Der Krieg in den Türkischen Gewässern: Mittelmeer-Division, c.1, Berlin, 1928.

MUDRA, Bruno von; Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, Çev. Pertev Demirhan, İstanbul: K.K.K. İstanbul Askeri Basımevi, 1953. [168 sayılı Ordu Dergisi lahikasıdır.]

NAZMİ BEY, Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, haz. Erdoğan Şimşek, Aynur Güner, İstanbul: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 2010.

OKDAY, Şefik; Osmanlı’dan Cumhuriyete: Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, İstanbul: 1988.

TEVFİK RIZA BEY, Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Bey’in Çanakkale Günlükleri, haz. V. Türkan Doğrusöz, E. Yasemin Yücetürk, Raşit Gündoğdu, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kül. Yay, 2017.

WALLACH, Jehuda L.; Bir Askeri Yardımın Anatomisi, çev. Fahri Çeliker, Ankara: Genel Kurmay ATASE Yay., 1985.

WALLACH, Jehuda Lothar; Anatomie einer Militärhilfe, Düsseldorf: Droste, 1976.

WOLF, Klaus; Gallipoli 1915: Das deutsch-türkische Militärbündnis im Ersten Weltkrieg, Report Verlag, 2008.

WOLF, Klaus; Gelibolu 1915 – Birinci Dünya Harbi’nde Alman Türk Askeri İttifakı, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2014.

YORULMAZ, Naci; Büyük Savaşın Kara Kutusu: II. Abdülhamid’den Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Silah Pazarının Perde Arkası, İstanbul: Kronik Kitap, 2018.

 

EKLER

Görsel 1: Goltz Paşa’nın II. Wilhelm’e gönderdiği 12 Mart 1915 tarihli raporun ilk sayfasının giriş kısmı. (PA AA, R 19966)

 

Görsel 2: Mareşal von der Goltz yaveri von Rastdorff ile Çanakkale Boğazı’nda. (Das illustrierte Blatt, 25 Nisan 1915, kapak sayfası)

 

Görsel 3: Teftiş sonrası çekilmiş toplu bir fotoğraf. (Şefik Okday, Osmanlı’dan Cumhuriyete: Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, İstanbul: 1988, s. 58.) Fotoğraftan haberdar eden Ahmet Yurttakal’a teşekkür ederim. Alt yazıda 2 numaralı isim Merten Paşa olmalıdır.

 

Görsel 4: Mareşal von der Golzt Paşa Türk ve Alman subayları ile Çanakkale Boğazı ziyaretinde. (Das Illustrierte Blatt, no. 46, 14 Kasım 1915, s. 5)

 

Görsel 5: Önceki iki görsel ile birlikte incelendiğinde, hakkında bilgi olmayan bu fotoğrafın da Çanakkale cephesi teftişi sırasında çekildiği anlaşılmaktadır. (Scherl/Süddeutsche Zeitung Photo, https://www.sz-photo.de/?60044309618120829140 (Erş. 02.09.2020)

 

Görsel 6: 18 Mart öncesi günlerde yayınlanan bir karikatür. Enver Paşa bir tarafta Goltz Paşa bir tarafta… Bırakalım da boğaza giredursunlar, sonra sıkışıp kalınca bir güzel pataklarız diyorlar… (Jugend, nr. 11, 8 Mart 1915)

 

DİPNOTLAR

[1] Bu askeri heyet hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Kemal Beydilli, “II. Abdülhamit Devrinde Gelen İlk Alman Askeri Heyeti Hakkında”, İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, sayı 32, yıl 1979, s. 481-494; Ayrıca Osmanlı ordusunda 1835-1919 yılları arasındaki Alman askeri etkinliğinin incelendiği önemli bir kaynak için bkz. Jehuda L. Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, çev. Fahri Çeliker, Ankara: Genel Kurmay ATASE Yay., 1985; Eserin Almanca orijinali için bkz. Jehuda Lothar Wallach, Anatomie einer Militärhilfe, Düsseldorf: Droste, 1976.

[2] Colmar von der Goltz hakkında en kapsamlı ve akademik biyografi çalışması için bkz. Carl Alexander Krethlow, Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz Pascha: eine Biographie, Paderborn: Ferdinand Schöningh, 2012.

[3] Goltz Paşa’nın kaleme almaya başladığı, ancak Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle yarım kalan ve geride bıraktığı evrak üzerinden yıllar sonra oğlu ve bir arşiv yetkilisinin gayretleriyle yayınlanan hatıralarının bir bölümü Osmanlı hizmetindeki 1883-1895 yılları üzerinedir. Bkz. Colmar von der Goltz, Denkwürdigkeiten, Berlin: E.S. Mittler & Sohn, 1929, s. 106-163; Goltz Paşa’nın Osmanlı ordusundaki ilk dönem etkinliğine yoğunlaşan güncel bir çalışma için bkz. Salih Kış, Osmanlı Ordusunda Alman Ekolü von der Goltz Paşa (1883-1895), Konya: Palet Yayınları, 2017; Silah ticaretini bir dış politika enstrümanı olarak ele alan ve Goltz Paşa’nın buradaki rolünü de inceleyen kitaplaşmış bir doktora çalışması için bkz. Naci Yorulmaz, Büyük Savaşın Kara Kutusu: II. Abdülhamid’den Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Silah Pazarının Perde Arkası, İstanbul: Kronik Kitap, 2018.

[4] Pertev Paşa [Demirhan] ve 1949 yılında kaleme aldığı önsözdeki şu ifadeleri buna iyi bir örnektir: “Osmanlı hükümeti askerlik hizmetine ilk girdiği 1883 yılından itibaren ordunun terakki ve itilasına çalışmış ve ‘Dünyanın en mert milleti ve en iyi askeri Türklerdir’ diye defaatle tebcil ettiği milletimizi kendi milleti kadar candan sevmiş bu büyük adam ne yazık ki bugün bizde adeta unutulmuş gibidir”. Bkz. Bruno von Mudra, Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, çev. Pertev Demirhan, İstanbul: K.K.K. İstanbul Askeri Basımevi, 1953, s. 6; Pertev Paşa’nın hayatının sonlarına doğru evinin duvarında Goltz Paşa’nın portresinin yer aldığını da 1961 tarihli bir mülakattan öğreniyoruz. Bkz. Hayat, 12 Ocak 1961, Sayı 3; Pertev Paşa’nın ayrıca Goltz Paşa hakkında kendi kişisel hatıralarından hareketle kaleme aldığı ve henüz Türkçeye çevrilmemiş olan Almanca bir kitabı da bulunmaktadır. Bkz. Pertev Demirhan, Generalfeldmarschall Colmar Freiherr von der Goltz: das Lebensbild eines großen Soldaten; aus meinen persönlichen Erinnerungen, Göttingen: Göttinger Verlagsanstalt, 1960.

[5] Erol Akcan, “Colmar von der Goltz Paşa’nın Osmanlı Ordusu ve Asker-Sivil Aydınlar Üzerindeki Etkisi”, Atatürk Dergisi, c. 4, sy. 1, s. 23, 20.

[6] Colmar Freiherr von der Goltz, Yirminci Yüzyıl Başlarında Osmanlı-Alman İlişkileri: “Golç Paşa’nın Hatıratı”, haz. Faruk Yılmaz, İstanbul: İz Yayıncılık, 2012, s. 61-63. Bu yayının ikinci kısmı Goltz Paşa’nın birkaç önceki dipnotta bahsi geçen hatıratının (Denkwürdigkeiten, 1929), Osmanlı’ya 1914 yılı sonunda gelişinden 1916 yılındaki ölümüne kadarki dönemini içeren İstanbul (s.377-417) ve Mezopotamya (s. 417-459) başlıklı iki bölümünün tercümesini ihtiva etmektedir. Ancak bu kısım hatıraların Almancadan çevirisi olmayıp 1932 tarihli Türkçe tercüme kitapçığı esas alınarak hazırlanmıştır. Bkz. Colmar Freiherr von der Goltz, Golç Paşanın Hatıratı: İstanbul’da (1914-1915); Irak ve İran’da (1915-1916), çev. Salih Mayakuşu, İstanbul: Askeri Matbaa, 1932.

[7] Kendisine o vakit yaver tayin edilen Yüzbaşı Ali Nuri Bey (bkz. Ekler Görsel 3) 1969 yılında Tarabya’da Goltz Paşa’nın mezarı başında yapılan bir anma merasimindeki konuşmasında bu güne dair bilgiler vermiştir. Ali Nuri Bey bu görüşme çıkışında yüzünün kıpkırmızı ve çok sinirli olduğunu belirttiği Goltz Paşa’nın, Padişahın kendisini mükemmel karşılayıp şereflendirdiğini fakat Padişah’ın kendisinin geleceğinden haberi olmadığını, Almanya’da kendisine “Padişah seni çağırıyor” diyenlerin yalan söylediğini aktarmıştır. Ali Nuri Bey’in oğlunun aktarımı için Bkz. Şefik Okday, Osmanlı’dan Cumhuriyete: Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, İstanbul: 1988, s. 55.

[8] Goltz, Yirminci Yüzyıl Başlarında Osmanlı-Alman İlişkileri: “Golç Paşa’nın Hatıratı”, s. 63-68; Krethlow, a.g.e., s. 445; Wallach, a.g.e., s. 165-167; Necmettin Alkan, “Goltz, Wilhelm Colmar von ver”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. Ek-1, 478-480.

[9] Mudra, Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, s. 32.

[10] PA AA, R 19965, Alman Genelkurmayından Kasım ayından itibaren Çanakkale’deki gelişmelerin özet şekilde anlatıldığı 10 Mart 1915 tarihli rapor; Goltz Paşa’nın 29 Aralık 1914 [16 Kanun-ı Evvel 330] Salı günü Mecidiye kruvazörü ile Çanakkale’ye geldiğinin teyidini, beraberinde Amiral Usedom ve Salih Paşa’nın bulunduğu, Hamidiye Tabyası, Erenköy ve kaleleri dolaştığı, Merten Paşa’nın misafiri olarak geceyi şehirde geçirdiği gibi bilgileri Müstahkem Mevki cerideleri ile iki Osmanlı subayının günlüklerinde görebiliyoruz. Bkz. ATASE, Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri, II. Cilt (03.11.1914 – 25.02.1915), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2019, s. 105; Tevfik Rıza Bey, Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Bey’in Çanakkale Günlükleri, haz. V. Türkan Doğrusöz, E. Yasemin Yücetürk, Raşit Gündoğdu, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kül. Yay, 2017, s. 26; Nazmi Bey, Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, İstanbul: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 2010, s. 85.

[11] Krethlow, a.g.e., s. 452.

[12] Goltz Paşa 18 Mart sonrası bir gazeteye verdiği mülakatta düşman donanmasına karşı zaferden oldukça emin olduğunu ve büyük saldırı öncesinde Sultan’a teskin edici bilgilendirmelerde bulunduğunu belirtmektedir. Bkz. Wiesbadener Tagblatt, 30.3.1915, Abend-Ausgabe, s. 3. Bu ifadeden Goltz Paşa’nın Alman İmparatoru II. Wilhelm’e yazdığı raporun haricinde Sultan Mehmed Reşad’ı da bizzat bilgilendirdiği anlaşılmaktadır.

[13] PA AA, R 19966, Goltz Paşa’nın II. Wilhelm’e gönderdiği bu çalışmanın temelini oluşturan 12 Mart 1915 tarihli rapor. Raporun ilk sayfasının giriş kısmı için bkz. Ekler Görsel 1.

[14] Goltz Paşa’nın Çanakkale cephesi teftiş ziyaretlerine dair bazı görseller için bkz. Ekler, Görsel 2, 3, 4, 5.

[15] Goltz Paşa ve Salih Paşa 7 Mart 1915 günü Gelibolu Yarımadasına gelince Bolayır köyü batısındaki sırtta arazi etüdünde bulunmuşlardı. Hemen sonrasında ise İtilaf donanmasının saat 10.45’te Bolayır sırtlarına attığı 23 mermiden beşi Bolayır köyüne, diğerleri de Bolayır sırtlarına düşmüştü. Bkz. Çanakkale Cephesi Harekâtı (Haziran 1914 – 25 Nisan 1915) V. Cilt, I. Kitap, 2012, s. 133; Müstahkem Mevki Kumandanı Cevad Paşa, Goltz Paşa ve Salih Paşa’nın Çanakkale’ye gelişleri ve getirdikleri selamı 19. Fırka kumandanlığına 23.12.330 [8 Mart 1915] tarihli yazı ile şöyle iletmektedir: “Yaver-i Hazret-i Şehr-yârî Müşir von der Golç Paşa Hazretleri ile Ser-yaver-i Hazret-i Pâd-şâhi Salih Paşa Hazretleri bi-l-umûm kıtaât, zâbitân ve efradına selâm-ı selâmet-i encâm-ı Hazret-i Hilafet-penahîyi tebliğ için bugün Çanakkale’ye teşrif buyurmuşlardır. Zât-ı Hazret-i Şehr-yârî Çanakkale’nin kahraman müdâfîlerinin sebât ve besâletleri hakkında beyân-ı itimad buyurmuşlar. Makâm-ı saltanatın böyle cesur, fedâkâr bekçileri bulundukça İstanbul’da huzur ve sükûn içinde ikâmet buyuracaklarını ityân buyurmuşlardır…”, ATASE, Çanakkale Muharebelerinde 19’uncu Tümen Cerideleri, 1. Cilt (21.01.1915 – 10.04.1915), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2015, s. 215-216.

[16] Günlüklerinde o günleri tasvir eden Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Bey de 10 Mart 1915 Çarşamba günkü notlarında o günün sabahı şerefli bir olay olduğunu, Von der Goltz ve Salih Paşa’nın İstanbul’dan Boğazları savunanlara imparatorluğun selamını getirmek üzere Mecidiye’ye geldiklerini, bütün askerlerin silahlarıyla alınları açık göğüsleri titreyerek orada olduklarını ve Goltz Paşa’nın törenle padişah adına sancak verdiğini belirtmektedir. Tevfik Rıza Bey, a.g.e., s. 86-87;  Binbaşı Nazmi Bey’in günlüğünde Goltz Paşa’nın cepheyi ziyaret günlerinde yazdıklarına bakıldığında dikkat çeken bir husus hemen öncesinde 6 Mart Cumartesi sabahı Enver Paşa’nın Çanakkale’yi ziyarete gelmiş olması iken, diğer bir husus da 7-11 Mart günlerinde boğaz istihkâmlarına itilaf bombardımanının haricinde 8 Mart Pazartesi sabaha karşı Nusret mayın gemisi ile Erenköy civarına 26 mayının dökülmüş olmasıdır. Bkz. Bkz. Nazmi Bey, a.g.e., s. 93-94.

[17] Henüz 18 Mart büyük saldırısının yaşanmadığı günlerde Goltz Paşa’nın gerçekten büyük bir saldırı olup olmayacağı konusunda tereddütlü olduğu, oldukça düzensiz düşman bombardımanının İstanbul’daki panik havasını daha da artırmaya yönelik olduğunu da düşünüyordu. Krethlow, a.g.e., s. 470.

[18] 19 Mart’ta eşine yazdığı mektupta günün şartlarında Çanakkale’deki tabyaların pek kuvvetli ve modern olmadığı aşikâr olmakla birlikte, büyük bir maharetle takviye edilmiş ve müdafaa kabiliyetini haiz olduklarını belirtmektedir. Goltz, a.g.e., s. 86.

[19] Demirhisar Torpidobotu Goltz Paşa’nın cepheye geldiği gün Boğaz’dan çıkmıştır. Boğazdan çıkışı, İzmir körfezine ve düşman gemilerine yönelik harekâtı hakkında bkz. Hermann Lorey; Der Krieg in den Türkischen Gewässern: Mittelmeer-Division, c.1, Berlin, 1928, s. 101-111; şerhli Türkçesi için bkz. Amiral Lorey, Türk Sularında Deniz Hareketleri, Çeviren: Tekirdaǧlı H. Sami, İstanbul: Deniz Matbaası, 1936, s. 255-283.

[20] Aynı günlerde Boğazlar Genel Kumandanı Amiral Usedom da cephane endişesini “Burada her şey cephane sevkiyatının ulaşmasına bağlı. Siyasi nedenlerle Türkiye’nin tam güvenine ihtiyacımız var. İmparatorun bu yönde hareket etmesini ümit ederim” ifadeleriyle Berlin’e bildirmekteydi. Bkz. PA AA, R 19963, Alman Dışişlerinden Genel Karargâha 11 Mart 1915 tarihli telgraf.

[21] Çanakkale’deki cephane durumuyla ilgili endişelerin Berlin’e iletildiği bugünlerde Alman İmparatoru’nun durumdan haberdar edildiği,  Almanya’da cephane gönderiminin sağlanabilmesi için elden gelenin yapıldığına dair Çanakkale’deki Alman komutanı Amiral Usedom’a telkinde bulunuluyordu. Diğer taraftan da siyasi sebeplerle Türk kamuoyunun tam güveninin muhafaza edilmesinin önemine dikkat çekilerek bunu sağlayacak şekilde hareket edilmesi isteniyordu. Bkz. PA AA, R 13326, Alman Genel Karargâhından 11 Mart 1915 tarihli telgraf; Ayrıca aynı günlerde Alman Genelkurmay Başkanı Falkenhayn’ın Enver Paşa’ya Alman Askeri Ataşesi Leipzig aracılığıyla iletmek istediği “Sakinliğinizi kaybetmeyin. Çanakkale cesurca savunulduğu takdirde kısıtlı cephane ile de ele geçirilemez. Ve Osmanlı ordusunda da cesur askerden bol bir şey yok…” içerikli telgrafa dair Leipzig ve Elçi Wangenheim’ın tereddütleri kayda değerdir. 12 Mart 1915 tarihli Alman Dışişlerine gönderdiği telgrafta Askeri Ataşe Leipzig’in kendisinin de onayıyla bu ifadeleri Enver Paşa’ya olduğu gibi aktarmadığını belirten Wangenheim “endişe ediyoruz ki sakinlik ve cesurluk uyarısı Enver paşayı gücendirebilir. Nitekim Türklerin Çanakkale Boğazı’nda yaptıkları, her şeyin üstünde övgüyü hak ediyor ve beklentileri geniş ölçüde karşılıyor. Boğazın düşmesi durumunda Türkiye’nin en büyük düşmanı bile bunun Türklerden değil aksine aslında Türkiye’nin yoldaşı ve müttefiki olan Almanya’nın cephane sevk edememesinden kaynaklandığını itiraf edecektir” ifadelerini kullanmaktadır. Bkz. PA AA, R 19964, Wangenheim’dan Alman Dışişlerine 12.3.15 tarihli telgraf.

[22] Goltz Paşa Sırbistan yolunun açılmasına dair fikirlerini Aralık 1914’de İstanbul’a geldiğinden beri dile getiriyordu. Alman Genelkurmay başkanı Falkenhayn’a yazdığı raporda Sırbistan’a yapılacak askeri bir harekâtın avantajlarını anlatmıştı. Ona göre Sırbistan’a karşı hemen elde edilebilecek bir başarıyla hem Balkan devletlerini yanımıza çekebilecek hem de Rusya’ya karşı üstünlüğümüz sağlanmış olacaktı. Alman Genelkurmay Başkanı General Falkenhayn ise bu görüşlere karşı çıkmamakla birlikte o tarih itibariyle diğer cepheleri düşünerek Sırbistan’a büyük bir harekât imkânının olmadığını düşünüyordu. Bkz. Klaus Wolf, Gelibolu 1915 – Birinci Dünya Harbi’nde Alman Türk Askeri İttifakı, çev. Eşref Bengi Özbilen, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 181-182; Eserin Almanca orjinali için bkz. Klaus Wolf, Gallipoli 1915: Das deutsch-türkische Militärbündnis im Ersten Weltkrieg, Report Verlag, 2008.

[23] Elbette bugünlerde en üst düzeyde dillendirilen bu endişelerin kamuoyuna yansıtılması düşünülemezdi. Basın ve karikatür dergileri üzerinden yürüyen propaganda savaşının bir örneğinde boğaz savunmasının hazır şekilde itilaf donanmasını beklediği ve boğazdan içeri girdikten sonra sıkışıp kalacağı, Osmanlı Alman ittifakını simgeleyen Goltz ve Enver paşalar üzerinden tasvir ediliyordu. Nitekim bu yayından on gün sonra 18 Mart günü aslında tasvir edildiği gibi de olacaktı. Bkz. Ek görsel 6: Jugend, nr. 11, 8 Mart 1915.

[24] Goltz Paşa bu ifadelerin ardından Çanakkale müdafaasında Alman Amiral, subay ve deniz topçularının Türklerle sıkı bir surette ve tam bir ahenk içerisinde çalıştıklarından ve bu anlamda etkin bir Alman yardımından söz etmektedir. Ayrıca bu işbirliğinin böyle devam etmesini ümit ettiğini belirten Paşa, “Berlin’de bizim için hiç endişe etmeye ve kafaları yormaya hacet yok. Bir kere silah ve cephane ikmali temin edildi mi, düşmanlarımızın hakkından geliriz” ifadelerini kullanmaktadır. Goltz, a.g.e., s. 87.

[25] Alman Genelkurmay Başkanı Falkenhayn ile Nisan ayı başındaki görüşmesiyle ilgili hatıratına notlar alan Goltz Paşa, burada da fikirlerinin onaylandığını fakat yine de meselenin yeteri derecede öneminin kavranmadığını belirtmekte, Sırbistan harekâtının ihmal edilmesi durumunda ortaya çıkabilecek tehlikeleri öne sürmekteydi. Paşa bu süreçte haklı olduğunu teslim ettirmekten başka bir sonuca ulaşamamıştı. Fakat sonraki aylarda da Berlin’e yazdığı raporlarla sürekli bu konuda baskı yapıyordu. Goltz, a.g.e., s. 91-93, 97, 105-106.

 

Bu makale şu eserde yayınlanmış olup yazarın izni ile konulmuştur:
Yusuf Ziya Altıntaş, “Goltz Paşa’nın 18 Mart öncesi Alman İmparatoru II. Wilhelm’e sunduğu raporunda Çanakkale’deki durum ve cephenin önemi hakkındaki değerlendirmeleri”, 105. Yılında Çanakkale Muharebelerine Bakış, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2020, s. 12-27.

 

3.285 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir