GELİBOLU’YU ANLAMAK

Kireçtepe’den Londra’ya Bir Pusulanın İzinde… Yüzbaşı Castle’ın Hikayesi (Murat Söylemez)

 

Çanakkale Muharebeleri, ardında yüzlerce, binlerce, kimi yazılmış, çoğu ise bilinmeyen hikaye bırakmıştır. Üzerinden bir asırdan fazla zaman geçse de muharebe alanlarında bulunan her bir künyede, her üniforma düğmesinde ya da bir matarada hala ortaya çıkarılmayı bekleyen bir insan hikayesi yatar. Bu büyüleyici atmosfer içinde çoğu zaman unutulan askerlerin trajedisi ve onların anısına bir şeyleri koruma, yaşatma, geleceğe bırakma isteği ve çabası bizler gibi kalbi Çanakkale için atan insanlar için hiç geçmedi. Bu kutsal amaç uğruna yıllar içerisinde yaptığımız çalışmalar sırasında muharebe alanında bulunduğu düşünülen ve bir şekilde elden ele geçerek günümüze ulaşan bir savaş yadigarı objenin ortaya çıkarılan hikayesi ise filmlere konu olabilecek nitelikte duygusal ve heyecan vericiydi.

Percy David Castle

 

“P.D. Castle”; Pirinç bir pusula üzerine yazılmış olan bu isim başlangıçta pek bir şey ifade etmese de araştırdıkça zaman içerisinde tarifsiz bir anlam kazanmaya başlamıştı. Adana’nın bir köyünden internet üzerindeki bir açık artırma sitesine, oradan da bir arkadaşım vasıtasıyla bana ulaşan bu hatıra sadece basit bir obje olarak kalmamalı hikayesi gün yüzüne çıkarılmalıydı. Başlangıçta tam bir hayal kırıklığı yaratan araştırma çalışmalarım internetin sunduğu eşsiz yardım sayesinde yurt dışında yaşayan 1’inci Dünya Savaşı tarihçileri ile iletişime geçmeme vesile olmuş ve onların beklentisiz yardımları ile şekillenmiş oldu. Pusula büyük ihtimalle Çanakkale’de savaşmış bir subaya aitti ama araştırılması, doğrulanması gerekiyordu.

Üzerinde Castle isminin yazılı olduğu pirinç pusula

Zaman içinde araştırmam detaylandıkça soru işaretleri de ortadan kalkmaya başladı. Önce Castle’in P.D.’si ortaya çıktı: Percy David. Ardından rütbesi: Yüzbaşı. Ve başta tahmin ettiğim gibi bu asker Çanakkale’de, en önemlisi Anafartalar Muharebelerinde görev yapmıştı. Yüzbaşı Castle’ın bağlı olduğu birlik olan Essex Alayının 6’ncı Taburu, 54’üncü East Anglian Tümenine bağlı 161’inci Tugayın bir parçası olarak Ağustos 1914 yılında kurulmuştu. Bu tabur, birkaç aylık eğitim safhasını takiben Akdeniz Seferi Kuvvetleri içerisinde Çanakkale Muharebeleri’nde yerini almış ve beraberinde Yüzbaşı Castle da birliğiyle Anafartalar Harekâtı için Yarımada’ya gönderilmişti.

P.D. Castle ve 1/6 Essex Alayının diğer subayları Gelibolu Seferi öncesi bir arada.

 

 Essex birlikleri Anafartalarda

Essex Alayının 6’ncı Taburu 11 Ağustos 1915’te karaya çıktığında, Anafartalar Muharebeleri’nin kaderi belli olmaya başlamıştı. Mustafa Kemal’in inisiyatifi ve 10 Ağustos Conkbayırı karşı saldırısı, İngiliz komutanların kötü yönetimi ve hantallığı, Anafartalar’da açılan yeni cepheyi Türkler lehine çevirmişti. Bu birlik esas olarak Kireçtepe hattında, Gelibolu Jandarma Taburu ve onun unutulmaz komutanı şehit Yüzbaşı Kadri Efendi’ye karşı savaştı. Tabur, bu bölgede, 39’uncu, 17’nci, 127’nci, 1’inci ve 19’uncu Türk Alaylarından birlikleri karşısında buldu. Gösterebildiği tek başarı, 15/16 Ağustos’ta Arslantepe ve Sivritepe arasındaki bir siper hattını ele geçirmek oldu. Yüzbaşı Castle şanslıydı. Hem bu amansız çarpışmalardan sağ çıktı hem de 16 Ekim 1915 tarihinde, hastalandığı için Yarımada’dan tahliye edildi. Çanakkale’deki savaş  onun için bitmişti. Daha sonra askerlik kariyerine devam edecek ve 1’inci Dünya Savaşı’ndan da sağ çıkacaktı.

Pusulaya dönecek olursak, pirinçten yapılmış olan bu obje İngiliz Short & Mason damgası taşımaktaydı, Short & Mason şirketi 1875 yılında Londra’da kurulmuş ve savaş sonuna dek barometre, anemometre, pusula gibi hassas ölçüm aletleri üretmişti. Kapağındaki yazının dışında, pusulanın başka sıradışı özellikleri de vardı. Birincisi, pusula hâlâ çalışır durumdaydı ve ibresi hassasiyetle kuzeyi gösteriyordu. İkinci özellik daha da ilginçti. Dikkatle incelendiğinde, pusulanın kadranına sonradan gayet itinalı şekilde bir parçanın monte edildiği görülüyordu. Bu plakanın üzerinde Osmanlı Türkçesiyle yazılmış yazılar vardı ve anlamları barizdi; zira plaka üzerinde yön istikametleri belirtilmiş, güneydoğu istikameti için ise özel bir ok işareti kazınmıştı ve bunun Kıble’yi belirtmek için konduğu aşikardı.

Pusulanın üzerindeki Osmanlıca yazılar ve Kıble’yi gösteren ok işareti

Pusula muharebenin gerçekleştiği arazide bir şekilde kaybolmuştu. Sonradan muhtemelen bir Türk askeri tarafından bulunmuş, bu kişi de üzerine Osmanlı Türkçesi ile yön işaretlerini eklemiş ve özenle kullanmıştı. Daha sonra belki pusulayı bulan kişinin çocuklarına geçmiş, belki birine hediye edilmiş veya başka maceralar yaşayarak bir internet sitesinde satışa sunulmuş ve bana kadar gelmişti.

 

Devam eden araştırmalarım sırasında, Yüzbaşı Castle ile ilgili çok sayıda belgeye ve fotoğrafa ulaştım. Elime geçen ilk fotoğraf, Gelibolu Seferi öncesi aralarında P.D. Castle’ın da yer aldığı Essex Alayı 6’ncı Taburu subaylarına aitti. Fotoğraftaki askerler, savaşın onlara kolay elde edilecek mutlu bir zafer mi yoksa acı bir son mu getireceğini bilmezcesine gururla poz vermişti. Birçoğu evine dönemedi. Ama tabur yine de şanslı sayılabilirdi. Zira muharebeler boyunca mevcudunun yarısına yakını hastalık nedeniyle savaş dışı kalmış, tifüse veya dizanteriye yakalanmış ve bu sayede ölmekten kurtulmuşlardı.

 

Eve dönüş…

Percy David Castle 1872 doğumluydu. Hertford, İngiltere’de doğmuş, savaştan önce Londra’nın bir parçası olan, şu anda ise Essex olarak anılan bölgeye ait West Ham’da yaşamış ve Haziran 1909’da hayatını Mary Claus ile birleştirmişti. Arşiv kayıtlarına göre Castle’ın Askerî kariyeri 17 Şubat 1924’de yarbay rütbesindeyken sona ermişti. 21 Kasım 1948’de hayatını kaybeden Castle’ın eşi Mary Claus 1971’e dek yaşamış, 22 Temmuz 1911’de doğan tek çocukları John David Castle ise 1998’de 87 yaşında yaşama veda etmişti. John David Castle evliydi ve muhtemelen yaşayan çocukları vardı.

Yarbay rütbesindeki Castle Essex Alayı’ndan subay arkadaşlarıyla, 1924

London Gazetta’nın 1’inci Dünya Savaşı sırasında yayımlanan sayılarında Percy David Castle ile ilgili çok sayıda terfi haberleri yer alıyordu. Araştırmam esnasında ulaştığım belgelerin içinde İngiliz Savaş Bakanlığı tarafından kendisine verilen madalya beratı da vardı. Aynı şekilde, John Burrows’un 1932 tarihli, içinde 1’inci Dünya Savaşı’na katılan Essex birlikleri ile ilgili ayrıntılı bilgilerin bulunduğu “Essex Units in the War” ve Ray Westlake’in “British Regiments at Gallipoli” kitaplarında, Yüzbaşı P. D. Castle ismi çok yerde geçiyordu.

Askerlik kariyerinin başında Teğmen Castle sol başta, 19 Haziran 1909

 

P.D. Castle’a ait madalya belgesinde savaşa katıldığı cephe olarak ‘Gelibolu’ yazmakta

Bu özel araştırmayı sonuçlandırmak adına Castle’in ailesinden yaşayan bir bireye ulaşmak ve aile yadigarı olan bu objeyi ait olduğu yere göndermek için verdiğim uğraş sonunda amacına ulaştı. Dönemin popüler yayınlarından NTV Tarih dergisi danışmanları aracılığı ile başlattığımız çalışma ile Londra Sussex’de yaşayan bayan Susan Mertens ile bir bağlantı kuruldu. P. D. Castle’ın torunu olan Mertens, aile soy ağacıyla ilgili bilgileri ve dedesine ait bazı görselleri bizimle paylaştı. Zaman içinde kendisini Türkiye’ye davet ettik. Bir araya geldiğimizde Susan Mertens hem şaşkın hem sevinçliydi. 97 yıl sonra pusulayı Castle ailesine geri verdiğimde kendisinden minnettarlığını ifade ederek; “dedemi benden daha iyi tanıyorsunuz.” cümlesini duymak benim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı olmuştu Anafartalar Muharebeleri’ne tanıklık etmiş bu obje uzun bir yolculuktan sonra ait olduğu evine nihayet kavuştu.

 

Castle’ın torunu Susan Mertens’i Londra’ya yolcu ederken.

Şimdi Mertens’in Sussex’teki evinde, dedesinin ve 2’nci Dünya Savaşı’nda yine Essex Alayında görev yapmış, hatta meşhur Dunkirk tahliyesinde de bulunmuş olan babasının fotoğrafları ve madalyalarının önünde duruyor. Son hikâyesiyle beraber gelecek nesillere daha anlatacağı çok şeyi var. Bugün düşündüğümüzde seslendirilmemiş kahramanlıklarla dolu atalarımızın hikayeleri Yüzbaşı Castle’ın Gelibolu hikayesi gibi gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Onlara göre sadece görevlerini yaptılar, sustular, anlatmadılar. Ne yazık ki tarihimizde bu mütevazi kahramanlara hak ettikleri saygı ve itibar verilmedi. Belki birer madalya ve küçük ayrıcalıklar sağlayan birer muharip gazi kartıydı tüm sahip oldukları. Hiç görmedikleri bizler için hayatlarını düşünmeden vermeyi vatan borcu sayan bu güzel insanlar umarız bir gün hak ettikleri saygı ve itibara geç de olsa sahip olurlar.

* Bu yazı daha önce NTV Tarih Dergisi Eylül 2012 44. sayısında yayınlanmış olup editörün ve yazarın izni ile sitemizde yayınlanmıştır.

1.427 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir