GELİBOLU’YU ANLAMAK

Gözcübaba Tepesinde Bir Piyanist: William Denis Browne (Ersin Antep)

Üç abladan sonra dünyaya gelen, sevgiyle, özenle yetiştirilmiş bir erkek çocuğu; küçük yaşta kilisede katıldığı ayinlerde, müziğe verdiği tepkiye dikkat çeker. Yeteneği ve ürettikleriyle hayranlık duyulan, yerinde duramayan genç; 1.Dünya Savaşında İngiliz donanmasına katılır. 4 Haziran 1915 günü ve Mehmetçiğin elleriyle ebedi istirahatgâhı olan Gelibolu’da toprağa verilir. Dikkat çekici hayat öyküsü; isimsiz şekilde sona erer: William Denis Browne… Bir Anglo-İrlanda kökenli ailenin özenle yetiştirilmiş ve iyi müzik donanımlı oğlu; yeterince eğitimi olmadan girdiği savaşta ve gencecik yaşta yaşama veda eder…

William Denis Browne

3 Kasım 1888 günü Warwickshire’da, Leamington Spa şehrinde dünyaya gelen Browne, henüz 5 yaşındayken, ailesinin evde söylediği kilise müziklerine eşliği ile fark edilir. 10 yaşında çalgı çalmaya dair isteği artar ve 15 yaşına geldiğinde, kilise korosunu yönetecek ve org çalacak düzeye gelir. Üç abladan sonra özenle yetiştirilen bu genç; hayatının sonraki zamanında hep yakınında olacak olan şair Rupert Brooke ile de, öğrenim sürecinde tanışır. Hayatının sonraki yıllarında büyük etkisi olan Brooke ile arkadaşlığı; O’nun sıradışı özelliklerini dengelemek de dâhil olmak üzere hayatına kattığı bir serüven gibi, birlikte birçok adım atmalarına vesile olur. Brooke’un yazdığı bir şiiri 1906’da besteler, ertesi yıl girmeyi başardığı Cambridge’te; diğer derslerin yanında, Charles Wood ile bestecilik ve Alan Gray ile org çalışmaya başlar. Cambridge’te, bilgi yanında sosyal yönünü, müzikteki birikimini hayli geliştirir, özgüveni artar. Burada, müzikle ilgili birçok etkinlik gerçekleştirir, Brooke ile birlikte tiyatroda yer alır. Yakın yaşlarda olduğu, gelecek yıllarda tanınacak olan besteciler ve müzisyenlerle, bu okul ortamında bir araya gelir, işbirliği sayesinde birbirlerinin gelişimine katkıları olur. “Org Sanatçılı Çıraklığı” gibi, kilise, okul vb. gibi yerlerde yarı profesyonel ve kimi zaman gönüllü org çalganlık yapanların oluşturduğu bir sivil toplum sisteminin üyesi olur. Cambridge’den mezuniyetinin ardından Repton’da çalışmaya başlar ve idealist, yerinde durmak bilmeyen karakteriyle birçok etkinliğe girişir. Buradaki işini, birkaç ay sonra elinden geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle bırakır.

Aynı yıl içinde, yani 24 yaşında, İsviçre ve Almanya’ya da gider. 46 yaşındaki İtalyan Orkestra Şefi, Piyanist, Eğitimci ve Besteci Ferruccio Busoni’yi Berlin’de ziyaret eder, ondan dersler alır. Bu derslerden, Busoni de çok memnundur; O’nu öğrencisi olarak benimser. 1913 yılında İngiltere’ye döndüğünde, hayatını kazanabileceği başka işler yaparken, müzik alanındaki çalışmalarını da arttırır. Bestecilik öğrencilerine ders vermek yanında, piyanist olarak şan sanatçılarına eşlik eder, korolar yönetir. Ayrıca; müzik eleştirileri yazmaya başlar. Mükemmeliyetçiliği, zekâsı; eleştirel yazılarına, denemelerine yansır. Üslûbu ve yazıları beğenilir. Bu sayede; bir aylık dergide, bir başka haftalık dergide ve nihayet The Times ile Daily Telegraph’ta yazıları yayınlanır. Bu süreçte ve Rupert Brooke’un vesilesiyle; edebiyat ve sanat alanında hayli geniş bir çevreye sahip olan Çevirmen ve Sanat Yöneticisi; Sir Edward Howard Marsh ile tanışır. Aynı yıl; -vefatından sonraya kalabilen sayılı ve en çarpıcı eserlerinden biri olan- “To Gratiana Dancing and Singing” adlı yapıtını besteler. Vefat haberini aldığında, o üzüntüyle birçok eserini yok edecek olan arkadaşı Edward Dent, bu ve diğer söze dayanan müziklerinde Browne’ı; “şarkı yazabiliyordu, çünkü kendine özgü ve derin bir şiirsel duyarlılığı vardı. Her notada, her nüansta, her hecede; hissedilen bir şiir duyarlılığıydı bu! Şiirin ve insanın iç ritmi, otantik bir şekilde uyanır, ideal bir müziğe ulaşma olanağı verir” anlamında anlatacaktır.

Yakın çevresine girdiği İngiliz Besteci Ralph Vaughan Williams; O’nun için yazdığı bir referans mektubunda Browne’u şöyle özetleyecektir: “derin müzikal bir doğaya sahip ve sanatsal muhakemesiyle algısı dikkate değerdir.[1]

Bir Tanışıklık, Dönüşü Olmayan Macera

Edward Marsh; o dönemde Winston Churchill’in –bizdeki tabiriyle- özel kalem personeli olarak çalışmaktadır. İngiltere, Almanya’ya savaş açmış ve 1. Dünya Savaşı başlamıştır. Tarafların hazırlıkları ve cephelere asker sevkiyatı hız kazanmıştır.

Kimi kaynaklara göre; “Churchill’in İngiliz aidiyetinin arttırılması için edebiyatçıları ve sanatçıları ‘gönüllü destek birliği’ olarak göndermesi” fikriyle oluşturulan Kraliyet Deniz Gönüllü Birliği’ne[2], Brooke ile beraber ve Yedek Subay (asteğmen) olarak katılır. Yüksek tutarlı maaş bağlanması da ayrıca ikna edici sebep olur. 1914’ün Ekim ayında Anvers’e (Antwerp Seferi) yapılacak bir deniz harekâtı için teşkil edilmiş olsa da, bu sefere gitmelerinden vazgeçilir. Kısa süre sonra verilen kararla, bir hastane gemisi olarak da kullanılan HMHS Grantully Castle ile yola çıkılır. Seyahat boyunca Rupert Brooke ile vakit geçirir. Ancak Brooke, enfeksiyon taşıdığı düşünülen bir sivrisinek sokması sonrasında, bağışıklık sisteminin zayıf olduğu düşünülen vücudunda gelişen ani tepkiyle; 28 Şubat 1915 günü vefat eder. 23 Nisan’a kadar gemide bekletilen naaşı, Fransız hastane gemisi Duguay-Trouin’e aktarılır ve o gece İskiri (Skyros) adasında birkaç kişi tarafından bir zeytinliğe gömülür. Beklenmedik şekilde en yakınını kaybeden Browne’un ruhsal durumu; “ölüm” fikrine yönelik şekilde gelişir. Brooke’un ölümü üzerine şunları yazar: “…Rupert ile oturdum. Saat 4’te zayıfladı ve 4.46’da öldü, güneş kabinin etrafında parladı ve soğuk deniz esintisi kapıdan ve gölgeli pencerelerden esiyordu. Kimse dağlarla korunan ve adaçayı ve kekik kokulu bu güzel koyda olduğundan daha sessiz veya daha sakin bir son dilememişti.”[3]

HMHS Grantully Castle

23 Nisan’dan sonra Gelibolu’ya yaklaşan gemisinde Browne; çok daha karamsar ve hırslı haldedir. 25 Nisan’nda sonraki çıkarmalara katılır ve cephenin çaylağı olarak boynundan yaralanır. Savaş alanından tahliye edilir ve diğer yaralılarla birlikte Mısır’a gönderilir. Kahire ve İskenderiye’deki İngiliz hastanelerinde tedavi altına alınır. İyileşince, ülkesine dönebilecekken, ısrarla cepheye gitmek ister. Hood taburuna katılır.

1.Dünya Savaşı Araştırmacısı Tuncay Yılmazer’e göre; “Müttefik devletler, 25 Nisan’da (…) Alçıtepe ve Kilitbahir platosu’na ulaşılacaklarını düşünürken Osmanlı kuvvetlerinin hiç beklenmeyen direnişi ( hatta yer yer karşı taarruzlarda bile bulunabilmesi ) mücadelenin çok daha uzun süre sürebileceği konusundaki endişeleri haklı çıkarmıştı.” 4 Haziran 1915 günü başlayan Üçüncü Kirte Muharebesi’nde; Browne’ın da aralarında olduğu birlikleri karşılayacak olanlar Osmanlı’nın 5.Ordusuna bağlı Alman General Erich Weber’in komutasındaki Güney Grubu birlikleriydi.  Yılmazer; “Güney Grubu batıda ve orta hatta Albay Halil Sami Bey’in komutasındaki 9.Tümen, Kerevizdere bölgesinde ise Yarbay Selahaddin Adil Bey’in komutasındaki 12. Tümen olacak şekilde konuşlandığını“ aktarır[4]. “Saat 11 sıralarında İngiliz ve Fransız topçuları Osmanlı mevzilerini dövmeye başlar. Daha öncekilerden çok daha şiddetli ve uzun tutulan bombardımanın Türk siperlerine ağır kayıp verdiği tahmin ediliyordur. (…) Üçüncü Kirte Muharebesinde Türk kaybı 9000 kişiye yaklaşmıştı. Savaşa giren 6500 kişiden çoğu İngiliz, 4500 kişi ölmüş ya da yaralanmıştı. Sonuçta Müttefikler Alçıtepe hedeflerine yine ulaşamamışlardı.”[5] İşte bu kanlı çarpışmaların en başında, 4500 İngiliz’in içinde; Yedek Subay, asteğmen Browne; yani İngiliz Org Sanatçısı, Piyanist, Müzik Eleştirmeni ve Besteci William Denis Browne da vardı. Önce omzundan yaralandı, çok geçmeden de midesinden…

Bulunduğu siperde, Osmanlı askerlerinin hücumunu; kan kaybederken ve yaralı halde izliyordu. Ölümü bekliyordu. Kaçan İngiliz askerlerinden bir başka asteğmeni tutmayı başardı ve ondan cüzdanını ailesine göndermesini istedi. Kimliksiz kalarak meçhul olmayı göze alan Browne; ailesine iletilecek cüzdanı içine bir not iliştirmişti. O notta; “Ben de gittim (öldüm); (ölüm) çok kötü bir şey değildir umarım. Rupert’ten daha şanslıyım ben, çünkü savaştım. Ama onu gömdüm, ben öldüğümde beni gömecek kimse yok, bu yüzden belki de uzun vadede en iyisi. Kahire’deki bir mezardan senin için küçük bir şey aldım: Annemden bir sigara kutusuna paketlenmiş eşyalarımın geri kalanını isteyecek misin, Dent? MS müziğime bakıyor. Güle güle canım, her zaman bana iyiliğin için (Tanrı) seni kutsasın!”

Kendisi de savaşa katılmak zorunda kalan ve döndüğünde ağır bir ruhsal buhrana sürüklenen İngiliz Besteci Ralph Vaughan Williams, 1916’da Gustav Holst’a çağdaşlarının kaybı ve sivil hayata dönme korkusu hakkında şunları yazdı: “Bazen normal yaşama, çok fazla boşluk bırakarak bakıyorum ve korkuyorum… (Düşünebiliyor musun?) Ağustos 1914’te bir araya gelen yedi kişiden sadece üçü kaldı. (Bazen, kendimden daha genç insanlarla arkadaş olmanın yanlış olduğunu düşünüyorum).”

Browne’un vefatını ailesine; derin bir acı ve mahcubiyetle veren isim, Edward Marsh olur. Bir diğer arkadaşı Edward Dent ise, bir daha geri dönmeyeceğini söyleyerek O’na ait eserlerin neredeyse tamamının notasını imha eder. Bu sinir krizinden yalnızca; Browne’a ait tamamlanmamış bir bale eseri (Recreating The Comic Spirit), kilise için ilahiler, şan ve piyano yapıtları kalır.

Günümüze kalabilmiş olan ve halen seslendirilen sayılı eserlerin bestecisi olarak Browne’ın naaşı hakkında, Commonwealth War Graves Commission kayıtları; “Yedek Subay, asteğmen William Denis Browne; ‘Royal Naval Volunteer Reserve’ ve ‘Hood Bn.R.N. Div.’ mensubu olarak, Helles Anıtında “panel 8 ile 16” arasına kayıtlı” bilgilerini veriyor… Tuncay Yılmazer ise, “Duvarlarına yarımadada ölen İngiliz ve Commonwealth askerlerinin adının işlendiği Gözcübaba tepesindeki bu anıtın bir mezarlık olmadığını” bildiriyor. 3. Kirte Muharebesinde hayatını kaybeden bestecinin ebedi istirahatgâh yerinin ya Türk tarafında kaldığını ya da Skew Bridge mezarlığında gömülü olabileceğini , adının da “Gözcübaba Tepesi”nde yaşatıldığını belirtiyor.

Gerçeğin özetinin ise, şöyle olduğu anlaşılıyor: “William Denis Browne; General Hamilton’ın komutasındaki 3.Kirte Muharebesi esnasında omzundan ve midesinden yaralandı. Hood  Taburu mensubu başka bir subaya, ölmeden önce cüzdanını veren Browne’ın bulunduğu siper, vatanını savunan Mehmetçik tarafından geri alındı. İngiltere Kralı’nın doğum yıldönümü şerefine saldırıda bulunan birlikte yer alan 27 yaşındaki bestecinin; bir Osmanlı askerinin kollarında, kimlik bilgilerinin olmadığı bir halde, kayıtsız ve meçhul asker olarak ruhunu teslim ettiği tahmin ediliyor. Hakkında bilinen tek şey ise, 18 Mart 1934’te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımıyla; ‘bir dost vatanın toprağında, huzur ve sükûn içinde uyumakta, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyuna yatmakta olduğudur.’ Ve… Artık bizim evlatlarımızdan olmuş olduğudur.”

Kimbilir! Toprağına ayak bastığı ülkenin ordusuna namlu doğrultmuşken, belki annesine ve sevdiklerine kavuşsun diye çabalayan Hemşire Safiye Hüseyin (Elbi) gibi, Kerime Salahar veya Münire İsmail gibi yiğit Türk hemşireleri ile Türk doktorları tarafından kurtarılmaya çalışılmıştı[6]. Başka bir ülkenin toprağına hangi propaganda, hangi ruhsal halle, değil bir kruvazör, bir hastane gemisiyle getirilmiş bir gelecek vaat eden besteci; gençliği ve hırsı kullanılarak, en değerli varlığından, canından koparılmıştı. Gelin görün ki toprağını savunanlar ve O’nun ardından giderek bağımsızlığını elde ettiği lideri; artık kendi evlatlarından olarak bağrına basmıştı. 1. Dünya Savaşının diğer cephelerinde yaşananlar ve o cephelere giden müzisyenlerin tanık oldukları bir yana, Gelibolu; bir başka yana…

Vatanını savunanlarla, ne için ve kime karşı geldiğini dahi bilmeyip onların yanında yatanlara…

(Gelibolu’da, 1915 senesinde 27. ve 57. Alaylarda şehit olan iki dedemin hatırasına… E.A.)

 

 

Ersin Antep

Uzman Müzikolog, Müzik Tarihçisi

NTV Radyo, TRT Radyo 3, Hürriyet Gösteri
94.9 Açık Radyo “Alla Turca” Programcısı
Müzikoloji Platformu Genel Yönetmeni

Twitter @ersinantep

www.ersinantep.com

www.muzikoloji.org

 

 

……………………………………………………………………………

William Denis Browne

“To Gratiana Dancing and Singing”

 

Kaynakça:

http://www.geliboluyuanlamak.com/137_bin-kere-cogalan-cehennem-4-6-haziran-1915-ucuncu-kirte-muharebesi-tuncay-yilmazer.html

http://www.musicweb-international.com/ “William Denis Browne (1888-1915)” (Yazan: Pamela Blevins)

http://www.musicalics.com/

http://www.birtwistlewiki.com.au/

http://www.cwgc.org

https://www.classicfm.com/

[1]Williams, O ve O’nun gibi gençlerin savaşta hayatını kaybetmesi üzerine, acı bir yazı kaleme alacaktır.

[2]Bu “birlik” için tahsis edilen geminin özellikleri ve katılanlar dikkate alındığında; bu oluşumun teşkilinde; başka ihtimallerin yeğ tutulduğu varsayımlarını ortaya çıkmaktadır: Askeri yönü zayıf olmasına karşın; ilk çıkarmalarda görev verilen bu “birlik”tekilerin; ya “çıkarmada ilk gözden çıkarılacaklar” olarak görülmesi ve komuta kademesinin adeta canlarını gözden çıkararak Osmanlılar’ın savaş yeteneklerini ölçmek için onları kullanması, ya İngiliz Genelkurmayı’nın Osmanlılar’ı Balkan Savaşları ve öncesinde tanık oldukları cephelerden yola çıkarak küçümsediği (bknz. Tuncay Yılmazer), ya çıkarmaya katılacak tüm birliklere “onlar da savaşıyor” izlenimi vermek istedikleri için teşkil etmiş olabileceği… Bu “birlik”te; Rupert Brooke gibi kişilerin olması ve Brooke’un, benzer kişilerin yönelimlerinin dikkate alınması da; İngiliz Genelkurmayı’nın, bu “birlik” için daha farklı bir teşkil fikri olduğu ihtimalini dahi düşündürebilir.

[3]W. Denis Browne’ın Edward Marsh’a 25 Nisan 1915 tarihinde yazdığı mektubundan… (Bknz. Pamela Blevins)

[4]Bknz. Tuncay Yılmazer “ geliboluyuanlamak.com ”

[5]A.g.y.

[6]Bknz. http://www.geliboluyuanlamak.com/10_ilk-turk-hemsiresi-safiye-huseyin-elbi-ahmet-yurttakal.html

2.915 okunma

Bir düşünce üzerine “Gözcübaba Tepesinde Bir Piyanist: William Denis Browne (Ersin Antep)

  1. Emel Aygören Şen

    Ersin Hoca’m; ne güzel bilgiler… Sandığınızın kapağını açıp; bilgi hazinenizi paylaştığınız için; teşekkürler… Saygılar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir