Seferberlik anlam itibariyle bir devletin bütün maddi ve manevi imkanlarını, kaynaklarını savaşın doğrultusunda kullanmasıdır. İyi tatbik edilen seferberlik planları savaşın masa başında kazanılmasını bile sağlayabilir. Fakat Balkan Savaşları’nda gerçekleşen seferberlik planı savaşın bir nevi daha masa başında kaybedilmesine sebep oldu.
Seferberlik ilanı sırasında Sadrazam Ahmet Muhtar Paşa, Harbiye Nazırı Nazım Paşa ile görüşmüş ve ordunun kuvvet ve hazırlık derecesini öğrenmek istemiştir. Harbiye Nazırı Nazım Paşa da;
-“Erkan-ı Harbiye Umumiye Reisi Vekilini göndereyim istediğiniz bilgiyi versin. Cevabını vermiş ve ertesi gün Hadi Paşa ve Garp orduları Kurmay Başkanları Bab-ı Âli‟ye gelmiştir.” Bu askerî kadro ise;
-“Düşmanların 650.000 kadar kuvvetleri olduğunu, kendilerinin de Şark ve Garp orduları adı altında 6-7 yüz binlik bir ordu hazırlamaya teşebbüs ettiklerini, mobilizasyon tâlimatı gereğince askerî tahdişatın (yığınakların) arkası yirmi günde alınacağından harpten evvel bir müddet kazanılırsa işimiz yolunda gidecektir” diye söyler ve seferberlik gereği çalışmalar başlar[1].
Seferberlik ve savaş ilanı arasındaki günlerde, Nazım Paşa ile başkatip Ali Fuat Türkgeldi arasında bir görüşme gerçekleşti. Türkgeldi, Nazım Paşa’ya savaş planlarının hazır olup olmadığı hakkın bir soru sordu. Nazım Paşa da;
-“Mahmut Şevket Paşa zamanında birtakım planlar yapılmış, getirip tatbik edeceğim.” Cevabını verdi. Kendi yazmış olduğu eserinde de yaşanılan bu olaya değinen Türkgeldi, bu konuşmadan çıkardığı anlamı şu sözlerle belirtti;
-“Anladım ki harb planlarını tatbik etmemiştir[2].” Savaş arefesinde hem harp planını kendi hazırlamayıp hem de başkasının hazırladığı harp planını incelemeyen genelkurmayın ordusu, nasıl olurda savaştan muzaffer olarak ayrılır..
Bir hesaplamaya göre Osmanlı devletinin genel nüfusu 24.000.000’dur. Askerlik çağındaki erkek (20-25 yaş) sayısı 1.080.000 ihtiyatlarla birlikte (20-40 yaş) 4.000.000 civarıydı. Barış zamanı askerleriyle 280.000, savaş zamanı buna katılacaklarla beraber bu sayı 600.000 civarı olması planlanıyordu[3]. Bu planlanan sayıyı toplamak babında ilk etapta 400.000 asker cephelere gönderildi. Ancak savaşlarda nicelikten çok nitelik önemliydi. Gönderilen bu askerlerin tamamına yakınının nitelik bakımından büyük eksiklikleri bulunmaktaydı. Bu askerlerin çoğu eğitimsizdi. Savaş esnasında birçok asker daha tüfek kullanmasını dahi bilmiyordu. Kimi asker mermiyi tüfeğin ağzından koyuyor kimisi ise mermiyi tüfeğe yerleştirse bile tüfeği suratına dayayarak ateş ettiğinden kendini yaralıyordu.
Seferberlik ilanından sonra asker açığını gidermek için sürekli çalışan Osmanlı devlet adamları, kısa süre içerisinde yeni askerler de topladılar. Fakat Anadolu’dan gelen birçok asker görünümlü köylünün savaşmaya isteksiz olduğundan trenlere zorla bindirildiği bilinen bir gerçektir. Asker görünümlü köylü tabirini kullandım çünkü bu insanlar askerlik adına yeterli eğitimi almadılar, köylerinden tabiri caizse hadi savaşa gidiyorsun diye zorla gönderildiler. En büyük sorun bu askerlerin toplanması değil onların cephelere gönderilmesi idi. Ülke içinde bulunan kara ve demiryolları çok yetersiz bir haldeydi. Savaş tehlikesi yaklaşınca demiryollarında çalışan gayrimüslim memurların çoğu işten çıkartılacaktı. Osmanlı’nın bu konudaki kararı çok doğrudur. Çünkü sayılarının azaltılmasına rağmen demiryollarında çalışan gayrimüslim memurlar savaş süresince, Osmanlı aleyhine birçok zararlı faaliyette bulunacaktı.
Seferberlik planlarının hazırlanması sorunlu bir surette gerçekleşirken bu sefer bir diğer sorun göze çarpmaktadır. Planların uygulanabilirliği… Bu planların uygulanması için ne uygun bir lojistik ağı mevcuttu ne de donanımlı kişiler. Seferberlik esnasında her kıta ne yapacağını bilmesine rağmen planlar yazıldığı gibi gerçekleşmedi[4].
Doğu yani Şark demiryolları hattının seferberliğin 20. gününde 274 tren çıkarması hesap edilmiştir. Ancak plan istendiği gibi ilerlenmemiş. Seferberliğin 20. gününde 87’si birlik, 96‟sı ikmal, 5’i hayvan treni olmak üzere 188 tren çıkarılabilmiştir. Seferberlik emrinden sonra birçok asker birliklerine teslim olmadı. Örneğin; 10.000 kişilik mevcudu olan Elbasan Tümeni‟ne sadece 2700 kişi toplanabildi[5].
Balkan Savaşları sırasında önce Fatih Redif Tümeni Kurmayı sonra 14. Nizamiye Tümeni Komutanlığı yapan İzzettin Çalışlar’ın anıları Balkan Savaşları’ndaki askerî durumumuzun aydınlatılması için çok önemlidir. İzzettin Çalışlar, seferberlik ilanından sonra Köprülü’ye gitti. Kendisi bizzat Köprülü Tren İstasyonu’nun çalışmaz bir pozisyonda olduğuna şahit oldu ve şu sözleri söyledi;
-Ne iaşe memuru, ne iskan memuru iş görebiliyor, binaenaleyh kıtaatın başka yerlere nakli ve sevki, pek gayri muntazam oluyordu[6].
Osmanlı ordusunun genel askeri durumundan bahsederken bir de askere gidecek, Osmanlı köylüsünün bireysel tarzdaki vaziyetlerinden bahsetmek gerekir. Seferberlik ilanı akabinde askere alınan köylüleri gören bir gözlemci köylülerin durumunu şöyle aktarmaktadır;
-Ben Osmanlı askerlerinin seferberlik zamanında görmüş olduğum sefaletinden dehşete kapıldım. Gözümün önünden binlerce içerisinde köylerinden sağlam gelenlere seyrek tesadüf edebildim. Zavallıların hepsi yırtık ve çoğu yerlerinden yamalı elbiseler giyinmiş ve çok zayıf halde idiler. Bu bir Türk sefaleti; kemik ve palaspare sergisi idi[7].
Seferberlik planları dahilinde toplanıp trenlere bindirilen askerlere sadece bir günlük iaşe verilmekteydi. Halbuki cepheye giden yolculukları en az 3-4 gün sürüyordu. Savaş sırasında nakliye görecek hayvanatında trenlerle cephelere sevki planlanmıştı. Az evvel de zikrettiğimiz üzere bu yolculuk en az 3-4 gün sürecekti. Bu yolculuk sırasında hayvanların su ihtiyaçlarının karşılanması seferberlik planını hazırlayan kimsenin aklına gelmedi[8].
Savaş başladıktan sonra Bulgar orduları Edirne kapılarına kadar gelmelerine rağmen seferberlik tamamlanamamıştı. Rütbesiz askerleri bırakın, subaylar hatta generaller dahi birliklerini bulamıyordu. Birliklerini buldukları zamanda doğrudan savaşa başlıyorlardı. Lakin bu komutanların evvela tayin oldukları birliğin coğrafi olarak etki alanlarını belirlemeleri sonra da edindikleri tespitlere göre bir savaş planı hazırlamaları gerekti. Bu şartlar altından ordunun başarılı olmasına imkan yoktur.
İSMAİL PEHLİVAN
[1] Celal Bayar , Bende Yazdım C.III , s.101.
[2] Celal Bayar , a.g.e. , s.113.
[3] ATESE , Balkan Harbi c.1 , s.74.
[4] İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaş: Org. İzzettin Çalışlar’ın Not Defterlerinden Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları, s.32.
[5] Mehmet Beşikçi, Balkan Harbinde Osmanlı Seferberliği ve Redif TeĢkilatının İflası , Türkiye Günlüğü, No. 110 (Bahar 2012), s. 27-43.
[6] İzzettin Çalışlar , a.g.e. , s.34.
[7] Türk Yurdu , sayı:67 , s.85 Nakleden: Enver Ziya Karal ,a.g.e. , s.308.
[8] Mehmet Kılıç , Savaş,Çöküş ve Mütareke Yılları , İstanbul 2009 , s.54.