GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale Savaşı ve Ermeni Tehcirinin 100. Yılında , 24-25 Nisan Tartışmalarından Harp Tarihi Derneğine , Kanaviçe Romanından Torosyan Hatıratına GeliboluyuAnlamak ta bir yıl… ( Tuncay Yılmazer )

 

Bir yaşlı teyzemiz Gelibolu Yarımadası’ndaki Anzak mezarlarının başında dua ederken görülür. Neden böyle yaptığı sorulduğunda “onların anneleri buraya gelemiyor ki” diye cevap verir . 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Azer Banu Kemaloğlu’ndan duyduğum bu anektodu CNN Türk’te Başak Şengül’ün programında anlattığımda stüdyodaki herkesin gözleri dolu dolu olmuştu.

Savaş acı…Savaş yıkım… Üstelik öyle bir yıkım ki artçı şokları yüzyıllar geçse bile kaybolmuyor… Ne yazık ki ülkemizin bir kısmı yine ateşin küllenmesiyle yine yangın yerine dönüyor, bu da savaşların yıkıcı etkisini anlamadığımızı düşündürüyor.

2015’in , Çanakkale Muharebelerinin 100. yılı olması nedeniyle ülkemizde gündeme damgasını vuran bir yıl olması bekleniyordu. Ancak doğrusunu isterseniz 100.Yıl anmaları beklentilerin bir hayli gerisinde kaldı. Bu konuda araştırma yapan ve daha çok şey araştırılması ve öğrenilmesi gerektiğine inanan birisi olarak bazı fikirlerin, bakış açılarının değişeceğini , Türk toplumunun 100. sene önce gerçekleşen, 1. Dünya Savaşı’nın seyrinde son derece önemli yer tutan Çanakkale Zaferi’ni ve geri planında 1. Dünya Savaşı’nı daha fazla anlama çabasına gireceğini tahmin etmiştim. Yine derinlik içermeyen ucuz hamasetten ibaret içeren programlar, konuşmacıları nitelikli olsa da çok fazla katılım olmayan, medyada gündem olmayan akademik programlar, ülkenin seçimler başta olmak üzere bir hayli, yüklü ve hızla değişen gündemi buna başlıca engeldi.

Aslına bakarsanız 100. yıl nedeniyle ülkemizde bir kısmı Uluslararası olmak üzere çok sayıda toplantı yapıldı. Prof. Gary Sheffield, Prof. Robin Prior, Prof. Peter Doyle, Prof. Jay Winter ,Prof. Peter Stanley , Jenny MacLeod gibi özellikle Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı’nda uzman akademisyenler, Stephen Chambers, Peter Hart gibi araştırmacılar 100. yıl nedeniyle ülkemize geldiler. Ancak toplantıların medyada karşılığını bulduğunu söylemek güç.

Çanakkale retorik olarak yine de kullanıldı tabi ki..Bazen seçimlerde siyasi rakiplerin, ya da heyecanlı köşe yazarlarının iç politika da birbirlerine karşı kullandığı bir argüman bazen de ( özellikle sosyal medyada ) Suriye iç savaşının Çanakkale Savaşı’na benzetilmesi yoluyla… “Nusrat Mayın gemisinin harekat planlarını bir gazeteci yayınlasaydı cezası ne olurdu?” diye sorup gazetecilerin yaptığı haberden dolayı hapise atılmasını haklı gösteren yorumlar bile oldu.

Sitede yazdıklarımızdan tekrar söyleyecek olursak;

Türkiye Cumhuriyeti Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarını, mirasını daha ayrıntılı tartışmalıydı.  Aradan geçen 100 yıl kuru bir övünme ve hamaset ya da aşırı hüzün nedeniyle hatırlama yerine aradan 100 yıl geçmesine rağmen henüz daha tam anlamıyla cevaplanmamış  soruları sorabilmeliydi…

İyi bir planlamayla 1. Dünya Savaşı’nın Pearl Harbour’u olabilecek iken  diplomatik ve askeri beceriksizlikle tam bir fiyasko olan  Karadeniz Baskını gibi ülkenin devlet başkanının , başbakanın bile haberinin olmadığı, Ruslara ve dolayısıyla İngiliz ve Fransızlara arayıp bulamadıkları fırsatı veren  “aptalca” bir askeri harekat neden yapılmıştı? Mantık olarak Karadeniz Harekatı’ndan çok farkı olmayan binlerce askerimizin donarak şehit olmasına neden olan , o karda kışta felaketle sonuçlanacağı belli olan  Sarıkamış Harekatı neden icra edilmişti?  Milliyetçi vatansever oldukları iddia edilen Harbiye Nazırı Enver Paşa Osmanlı Genelkurmayı’nın Alman Genel Karargahı’nın alt şubesi gibi çalışmasına nasıl göz yummuştu? ……………..Daha yüzyılın başında Türklerin Orta Asya ile birleşmelerinde en büyük engel Doğu Anadolu’daki Ermeni toplumudur diye yazan, Kasım 1915’te İstanbul’a gelmeden önce Belçika valiliği sırasında binlerce Belçikalıyı süren, çalışma kamplarına gönderen Goltz Paşa başta olmak üzere Alman asker ve devlet adamlarının sorumluluğu neydi? Almanlar Avrupa’nın en iyi kara ordusu olmasına rağmen iki cepheli bir savaşı bile sürdürmenin hesabını uzun uzun yaparken doğru dürüst ulaşımı olmayan bir ülkenin ordusunu neredeyse 9 cepheye dağıtmanın  mantığı neydi?

“100.Yıl nasıl anılmalı?” http://www.geliboluyuanlamak.com/571_Bir-Asir-Sonra-Ermeni-Tehciri-ve-Canakkale-Uzerine%E2%80%A6-100–Yil-Nasil-Anilmali–(Tuncay-Yilmazer)-.html

 

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin muhtemelen Ermeni Tehcirinin 100. Yılı nedeniyle gelebilecek diplomatik tepkileri boşa çıkarmak amacıyla 25 Nisan anmalarını bir gün öncesinden başlatmıştı. Bence bu karar son derece hatalıydı. Tarihte “an”lar önemliydi.  24 Nisan’da, 25 Nisan’da öncelikle bizim tarihlerimizdi. Aradan geçen bir asır sonrasında Türkiye bu soruları sorma, binlerce vatandaşını kaybettiği, kendi tarihinin askeri, siyasi ve diplomatik olarak son derece kötü yönetilmiş olağanüstü bir dönemiyle bir kere daha yüzleşmek zorundaydı. Hem 24 Nisan hem de 25 Nisan bunun sembolü olabilirdi. Her zaman vurguladığımız bir gerçek var. Çanakkale Muharebeleri 1. Dünya Savaşı’nın bir parçası ve ondan bağımsız düşünülmemesi gerekli. Bu konu da hala daha ciddi bir bir boşluk olduğunu belirtmek lazım. 

            Birinci Dünya Savaşı hakkında çıkan en iyi çalışma hiç kuşkusuz  Mehmet Beşikçi’nin “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Seferberliği” adlı çalışmasıydı. Kitap İş Bankası Kültür Yayınları’ndan yayınlandı. Mehmet Beşikçi’nin  , Seferberlik ilanından halkın tepkisine, mahkumların istihdamından firar oranlarına kadar Cihan Harbi’nin cephe gerisinde yaşanan pek bilinmeyen yönlerini etkili bir biçimde ortaya koyduğu çalışması her türlü övgüyü hakediyor, aynı zamanda yeni çalışmalara da kapı aralıyordu.

“Türk Ulus Devleti’nin temelinin büyük ölçüde Cihan harbinde şekillendiğinin altını çizen Beşikçi ile yapılmış bir röportaj sitemizde yer aldı.

http://www.geliboluyuanlamak.com/577_%E2%80%9CCihan-Harbi-icerik-ve-kapsam-acisindan-cok-farkli-bir-savastir%E2%80%9D-Birinci-Dunya-Savasinda-Osmanli-Seferberligi-Uzerine-Yildiz-Teknik-Universitesi%E2%80%99nden-Mehmet-Besikci-ile-soylesi-(-Tuncay-Yilmazer-).html

 

Mehmet Beşikçi 100. Yıl anmaları ile ilgili sorumuzu şöyle yanıtlamıştı:

Açıklıkla söylemek gerekirse, ben şu ana değin yapılan 100. yıl anma etkinliklerinin içeriğinden rahatsızım. Bizde siyasetçiler hamaseti pek sevdiği için (ve akademik kurumlar da çok eleştirel olamadığı için), bu etkinlikler bir nevi “şehitleri anma etkinlikleri”ne indirgeniyor. Şehitler elbette anılsın, buna kimsenin itirazı olamaz. Ama bu yapılırken insanların savaşı daha geniş bir bağlam içerisine yerleştirebilmesi de sağlanmalı! Mesela Sarıkamış’ı anarken, dönemin savaş politikaları, askerî stratejisi, kumandanların kararları ve diğer resmî tutumlar da eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve daha büyük bir resmin içine yerleştirilmeliydi. Kuru bir mağduriyet edebiyatıyla 100. yılda paradigma değişiklikleri yapamazsınız. Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılı etkinliklerinin bu sığ siyasi hesapların dışında, daha soğukkanlı ve daha eleştirel bir şekilde cereyan etmesini, tekerlemelerden sıyrılıp yeni ve nitelikli çalışmalara vesile olmasını temenni ediyorum. Ermeni meselesinde de, siyasi iktidarın, duymaktan yorulduğumuz resmî şablonların dışına çıkabilip konunun pek çok yönüyle daha soğukkanlı ele alınabildiği bir açılıma imza atması beklentisindeyim…………….Cihan Harbi hem Avrupa tarihi hem de bizim yakın tarihimiz açısından her yönüyle bir felaketti ve biz de 100. yılında, hayırlı bir olayın değil bir felaketin yeniden değerlendirmesini yapıyor olduğumuzu unutmamalıyız.”

 

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı esirleri ve erken cumhuriyet dönemine kadar uzanan yaşamlarını Tıp ve Milliyetçilik bağlamında ele alan Yücel Yanıkdağ’ın “Millete Deva Olmak” ( Tarih Vakfı Yayınları )  çalışması da bir başka önemli eserdi. Bu çalışmayı tanıtan yazım #tarih dergisi Şubat sayısında ve sonrasında sitede yayınlandı.

http://www.geliboluyuanlamak.com/634_Suyu-Arayan-Adamlarin-Oykusu—Millete-Deva-Olmak-,-Osmanli-Savas-Esirleri,-TIP-ve-Milliyetcilik-(-1914-1939-)–Yucel-Yanikdag-(Tuncay-Yilmazer).html

 

Söyleşiler

Çanakkale başta olmak üzere 1.Dünya Savaşı araştırmaları amacıyla kurulan Çanakkale Savaşları ve Harp Tarihi Derneği  yıl içerisinde nitelikli etkinliklere imza attı. Konusunda uzman bir çok isim Çanakkale Savaşları ve Harp Tarihi Derneği’nin düzenlediği konferanslarda bilgilerini paylaştı. Dernek başkanı Kenan Çelik hoca sitemizde yayınlanan söyleşisinde derneğin kuruluş sürecini şöyle anlatıyordu: “Çanakkale savaşları başta olmak üzere harp tarihi ile ilgilenen kişiler çok iyi bilmektedir ki, amaçlarımız ve düşüncelerimiz aynı olsa da yıllardır birbirimizden ayrı faaliyet göstermekte idik. Bu alanda gerçekten ciddi başarılara imza atmış (kitap yazmış, tez yazmış gibi) arkadaşlarımızda mevcut, bu işe yeni başlayan ilgi ve merak düzeyi yüksek arkadaşlarımızda mevcut. Yani ortada bir güç ve enerji var ama bu güç ve enerji dağınık bir vaziyette idi. Kurucu yönetim kurulu arkadaşlarımızla uzun süren hazırlık aşamasından sonra “Neden bu dağınık gücü tek bir merkezde toplayıp yani güç birliği yapıp daha büyük işlere birlikte imza atmayalım neden sesimiz daha gür çıkmasın” düşüncesinden hareketle derneği kurmaya karar verdik. Yola çıkış fikrimizde ne kadar haklı olduğumuzu kurulduktan çok kısa bir süre sonra anladık. Meğerki insanlar böyle bir oluşuma hasretmiş. Çok kısa sürede tek başına altından kalkılamayacak proje/etkinlik hazırlıklarına hep beraber hazırlanmaya başladık.” Çanakkale Savaşları ve Harp Tarihi Derneği 2016 yılında da çeşitli etkinliklerle adını duyurmaya devam edecek.

 

GeliboluyuAnlamak geçen yıl başlattığı İngilizce makale ve söyleşilerine bu yıl da devam etti.  Cambridge Üniversitesi’nden Warren Docker ve Gelibolu Harekatı araştırmacısı Stephen Chambers röportajları yurtdışından da konuyla ilgilenenlerce bir hayli ilgi gördü. Özellikle Winston Churchill ve İslam Dünyası ile ilişkileri konusundaki  çalışmalarıyla dikkati çeken  Warren Docker “Churchill’in Mustafa Kemal ve Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili fikirleri nelerdi?” sorumuzu Churchill Kemal Atatürk’e hayranlık duyuyordu diye yanıtlamıştı.  “1938’de Churchill Atatürk için “Askeri başarıların ışığını saçan tek diktatör” ve “Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu’nu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir.Onun uzun diktatörlüğü süresince politika takdirle emniyete alındı ve iyi niyet güdüldü, tarihte ilk defa Yunanlılarla çok dostça ilişkiler oluştu.” sözlerini söylemiştir.”

Geçtiğimiz yıl yayınlanan Peter Hart röportajı ise Atlas Tarih dergisi Gelibolu 100. Yıl Özel sayısında yayınlandı.

10 Ağustos Conkbayırı Süngü Hücumu kitabı ve diğer eserler:

Daha önce muharebe arazilerindeki yapılaşma konusunda eleştirdiğimiz Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı bu yıl çok önemli ( ve bence asıl yapması gereken ) bir icraata imza atarak ilk kez Çanakkale Muharebelerinin önemli bir bölümünü mercek altına alan eser yayınladı. Alanında  en yetkin isimlerden birisi kabul edilen Muzaffer Albayrak’ın yazdığı “10 Ağustos 1915 Conkbayırı Süngü Hücumu” Çanakkale Muharebelerinin kaderinin çizildiği günlerden birisi olan günü planları, tanıklıkları ve kroki ve arazi fotoğrafları ile anlatıyor.

Diğer özgün eserler genellikle çeviri eserlerdi. İş Bankası Kültür yayınları bu konularda başı çekerek övgüyü haketti. Christopher Pugsley’den “Çanakkale- Yeni Zelanda”, Peter Burness’ten “Cesarettepe Hücumu” ve Stephen Chambers’ten “Anafartalar” ve “Zığındere Muharebesi” ni yayınlayarak Çanakkale Kitaplığını bir hayli genişletti.  Çanakkale Kitaplığı olarak Timaş ve Yeditepe’nin de önceden yayınladıkları eserlerine bu yıl birkaç tane daha eklediler. Timaş’ın yayınladığı Halil Ersin Avcı’nın “Dünya Medyasında Çanakkale” görselliğiyle dikkat çekerken aynı yayınevi “Meçhul Subayın Günlüğü’nü Osmanlıca aslıyla birlikte yayınladı. Yeditepe Yayınevi 14. Alay subaylarından Hasan Cevdet Bey’in “Kıyamet Koptuğunda” ve Kazım Şakir’den “Gelibolu 1915 Günlüğü” ve  “Ölümün Seyir Defteri-Bir İngiliz Deniz Subayının Çanakkale Günlüğü” ile  Çanakkale konusundaki zengin kitap listesine yenilerini ekledi.

Osmanlı Ordusunda Görev alan Ermeni subaylar ve Tarihyazımı

Ermeni Tehcirinin 100. Yıldönümünde yayınlanan iki eser 1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusunda görev yapan Ermeni subaylar konusuna yeni bir boyut ekledi. Bilindiği daha önce Prof. Ayhan Aktar’ın yayına hazırladığı Osmanlı Ordusunda görev yapan Sarkis Torosyan’ın hatıratı sadece akademik camiada değil gazete sütunlarına taşan, Genelkurmayın bile “belge” yayınlamak durumunda kaldığı tartışmalara neden olmuştu. Bu yıl yayınlanan iki hatırat ise konuyu çok daha ileri boyutlara taşıdı. Aras Yayınlarından çıkan Dr. Avedis Cebeciyan’ın “Çanakkale ve Doğu Cephesi Günlüğü” ise hem işini iyi yapmaya çalışan , cephe ön hattında görev isteyen hem de cephe gerisinde tehcir edilen ailesinin akıbetini düşünen bir Osmanlı subayını anlatıyordu bizlere. Kitabın hemen başlarındaki Gaziantep’te şimdiki Atatürk evinin aslında Cebeciyanların evi olduğunu belirten fotoğraf ise 1915’in acı gerçeğini  bir kere daha yüzümüze çarpıyordu. Tarih Vakfı’ndan çıkan diğer bir Osmanlı Ermenisi subayı Sürmeliyan’ın anılarıyla birlikte 1.Dünya Savaşında Osmanlı Ordusunda görev yapan gayrimüslimler konusu “ihanet-sadakat” bağlamından daha geniş bir perspektifte değerlendirilmesi gerekiyor. GeliboluyuAnlamak’ta da bu kitaplar değerlendirileceğini söyleyelim.

Bu arada Torosyan tartışmaları ile ilgili makaleler Bülent Somay’ın editörlüğünde Bilgi Üniversitesi yayınlarından kitaplaştı. “Tarih, Otobiyografi ve Hakikat” Yüzbaşı Torosyan Tartışması ve Türkiye’de Tarihyazımı” , Torosyan tartışmasını akademik düzleme taşıyor. Ayhan Aktar hoca’nın Torosyan’ın anılarına dair eleştirileri ayrıntılı olarak yanıtladığı, Çanakkale ve 1. Dünya Savaşı’na Osmanlı ordusu saflarında katılan gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının nasıl görmezden gelindiğini anlattığı makaleler dikkati çekerken Süavi Aydın’ın “Otobiyografi Nasıl Okunur-Biteviye Tarihçiliğin Açmazlarına Dair” adlı makalesi kanımca hatıratlara nasıl yaklaşılmasına dair teorik alt yapıyı gündeme getirmesi açısından oldukça önemli. Konuyla ilgilenenlerin en başta da tarih akademisyenlerinin mutlaka okuması gerekiyor. Aydın, otobiyografilerin yazarın ruh halinin, beşeri çevresinin, onun geçmişe ilişkin deneyimlerinin , ön yargılarının , husumet , tahassür ve sempatilerinin , öte yandan yazanın zamanının olaylarının ve bu olaylar karşısındaki konumunun ürünü olduğunu belirtiyor, “metnin içerdiği kişisel bakış açısı böylelikle olanları ve olguları bir öznenin kendi perspektifinden nasıl gördüğünü aktarması metne sonradan bakanların önüne yeni olanaklar açar… Bunları dikkate almadan nasıl kritik yapılabilir?” diye soruyordu. Aydın, hatırat türünden yazılmış eserlerin bir tarih çalışması gibi değerlendirilemeyeceğini , bu yolla kritik edilemeyeceğini, karşı kanıtlar peşinde koşarak çürütülemeyeceğini , bu tür metinlere yaklaşımın yorumbilgesel (hermenotik) olmak zorunda olduğunu belirtiyordu. (s. 165)

Söz konusu kitapta GeliboluyuAnlamak’ta daha önce konuyla ilgili çıkan makalelere bir hayli atıf var. Aynı zamanda sitede çıkan “Bir Asır Sonra Ermeni Tehciri ve Çanakkale Üzerine… 100.Yıl Nasıl Anılmalı”  makalemi de okunması gereken makaleler listesine eklenmiş.

Tehcirin 100. Yılı nedeniyle yazdığım İngilizce makalede aynı dönemde yaşanan benzer olayların (Rusların binlerce Doğu Avrupa Yahudisini sürmesi, Almanların 1910’da Namibya’daki kitlesel katliamları ve yine 1914-1915’te Belçika’dan binlerce sivili tehcir etmeleri vs.)    neden soykırım olarak adlandırılmadığını sormuş , kitap olarak ise Taner Timur Hoca’nın Türkler Ve Ermeniler adlı kitabını tanıtmış, yazımı şöyle bitirmiştim “Ne zamanki kendimizi Talat Paşa’yı, Dr.Nazım, Bahaattin Şakir, Dr. Reşit gibi ittihatçıları savunmak zorunda hissetmediğimizde, ders kitaplarımızda masum Ermenilere zarar vereceği için merkezi hükümet emirlerine karşı gelen Halep Valisi Celal Bey, Ankara Valisi Mazhar Bey, “Elimi kana bulamam diyen Kastamonu Valisi Reşit Bey, Lice Kaymakamı Nesimi Bey,  Kütahya Mutasarrıfı Ali Faik Bey gibi bürokratlar, Ermeni aileleri evinde saklayan Urfalı Hacı Halil, “Allahtan korkarım diyen Boğazlıyan müftüsü gibi din adamları, Ermenilere yapılan zulme karşı gelen Türk ve Kürt siviller anlatılmaya başlandığında, kendimizi asıl bu kahramanların yaptıklarıyla özdeşleştirdiğimizde sorunun anlaşılması ve vicdani çözümü açısından büyük adım atılmış olacaktır. http://www.geliboluyuanlamak.com/611_Her-Yil-24-Nisan,-Huzun-Doluyor-Insan-%E2%80%93-%E2%80%9C1915-ve-Sonrasi-Turkler-ve-Ermeniler%E2%80%9D-Taner-Timur–Tuncay-Yilmazer.html  Tam da bu görüşümü destekleyen bir roman bu yıl raflarda yerini aldı.

Bir Tehcir Romanı- Kanaviçe

Kanımca bu yılki 1. Dünya Savaşı dönemini konu alan en önemli edebi eserlerden birisi Bahadır Yenişehirlioğlu’nun Timaş Yayınlarından çıkan “Kanaviçe” adlı romanıydı. 2013 te başına gelen korkunç felaketle ailesini kaybeden Kütahyalı bir gencin ilginç rastlantılarla 1915’te yaşanan meş’um olayların bir parçası olmasını konu alan roman özellikle kurgusu , Ermeni Tehcirinin acılarından Aşk ve Tasavvuf’a uzanan vurgularıyla dikkati çekiyor. Benim için en önemli yanı ise hükümetin Ermenilerin tehciri emrine karşı gelen Kütahya Mutasarrıfı Faik Ali (Ozansoy) ‘un da romanın kahramanlarından biri olması . Benim “Araftakiler” diye adlandırdığım şu ya da bu nedenle tehcire karşı çıkan bürokratlar, din adamları, eşraf konusu Ermeni sorunu diye adlandırılan olaylarlardaki tipik şablona uymadıklarından olsa gerek , henüz daha 1915’in sancılı felaket günlerinin ayrıntılı araştırma konusu olmadı. Bahadır Yenişehirlioğlu’nun Kanaviçe romanının özellikle bu konuda tartışmaları başlatabileceği kanaatindeyim.

 

Uluslararası okul bazında tek girişim TED Mersin Koleji

Çanakkale Muharebelerinin 100. Yıldönümü nedeniyle okullardan da daha yerelden ziyade uluslararası etkinlikler bekledim. Hatta bunun için Istanbul Lisesi’ne de bir mail attığımı hatırlıyorum. Ancak anlı şanlı liselerimizden bu konuda hiçbir çaba görülmezken, Türkiye’den okul düzeyinde tek girişim TED Mersin Koleji’nden geldi. Okulun Sosyal Bilgiler öğretmenlerinden Celal Yıldırım başta olmak üzere diğer öğretmen ve öğrencilerin de katıldığı projenin bir bölümünde  TED Mersin Koleji öğrencileri  Avustralyalı ailelere mektup yazarak duygularını belirtmişlerdi. Avustralya’da karşılık bulan projenin geldiği aşamayı ileride yayınlayacağız. Geçtiğimiz günlerde kendisinden aldığım mektupta Celal Yıldırım bu çalışmanın ülkemizden daha ziyade Avustralya’da ses getirdiğini belirtiyor, bütün bu tecrübe bizlere tarih bilinci ve ülke sevgisinin hamasetten öte bir çabanın gerekliliğini gösterdiğini yazıyordu. 

http://www.geliboluyuanlamak.com/598_iki-siper-bir-mektup-bir-canakkale-projesi-celal-yildirim-hatice-solmus-ted-mersin-koleji.html

25 Nisan’da karşılaşan iki subayın öyküsü

Avustralya SBS radyosundan İsmail Kayhan bana projesini anlattığındaki heyecanını daha dün gibi hatırlıyorum. 25 Nisan 1915’te Arıburnu sırtlarında karşılaşan iki subayın ( Binbaşı Halis Ataksor ve Yüzbaşı Charles Leer) 100 yıl sonra torunlarının ( Serdar Ataksor ve Philip Perram ) izini sürdü. İsmail Kayhan’ın çeşitli dillerde de yayınlanan belgeseli Avusturalya’da düzenlenen Victorias Multiculture Awards for Excellence ödülüne aday gösterilmiş ve ”Ambassador” ödülüne layık görülmüştü.  ve Türkiye’de de Sedat Simavi En iyi Radyo yapımı ödüller aldı. Kendisini tekrar tebrik ediyorum.

Söz konusu belgeseli bu linkten dinleyebilirsiniz:

http://www.turkiyeninsesiradyosu.com/?r=program/detail&id=225

 

 

Çanakkale Muharebelerini konu alan özellikle  arazi düzeyinde daha ayrıntılı uydu görüntüleri ve krokilerle desteklenen http://canakkalemuharebeleri1915.com yayına başladı. Bu tür sitelerin çoğalması en büyük dileğimiz. Bu arada Profesyonel Fotoğraf sanatçısı , Gelibolu Yarımadası aşığı Gökhan Tarkan Karaman ‘ın sitesini de heyecanla beklediğimizi belirtelim.

 

Bu yıl sitede yayınlanan dikkat çeken makalelerden bir kaçı:

Birol Uzunmehmetoğlu’ndan “Çanakkale Savaşı’nın Kanada’da Bıraktığı İzler” http://www.geliboluyuanlamak.com/642_Canakkale-Savasi-nin-Kanada-da-Biraktigi-Izler-(Birol-Uzunmehmetoglu).html   Ahmet Yurttakal’dan Çanakkale Deniz Muharebelerinde verilen zayiatlar http://www.geliboluyuanlamak.com/656_Canakkale-Deniz-Muharebelerinde-Verilen-Zayiatlar-(Ahmet-Yurttakal).html, M. Onur Yurdal’dan “Neuve Chapelle’den Gelibolu’ya” http://www.geliboluyuanlamak.com/621_Neuve-Chapelle%E2%80%99den-Gelibolu%E2%80%99ya:-Bir-Askeri-Planin-Gelibolu%E2%80%99da-Uygulamaya-Konulmasi-(-Mustafa-Onur-Yurdal-).html , İsmail Bilgin’den “3.Kolordu’nun Çanakkale Muharebelerine Hazırlanış süreci” http://www.geliboluyuanlamak.com/639_III–Kolordu%E2%80%99nun-Canakkale-Muharebeleri%E2%80%99ne-Hazirlanis-Sureci-(Ismail-Bilgin).html Yüksel Nizamoğlu’ndan  1917 Hicaz cephesi ve Arap isyanını değerlendirdiği makalesi http://www.geliboluyuanlamak.com/640_1917-Yilinda-Hicaz-Cephesi:Arap-Isyaninin-Yayilmasi-ve-Medine%E2%80%99nin-Tahliyesi-Programi-(Yuksel-Nizamoglu).html , Bayram Akgün’ün 25 Nisan 1915’teki Osmanlı Birliklerinin Topçu Desteğini anlattığı makalesi http://www.geliboluyuanlamak.com/613_Canakkale-Mustahkem-Mevkii-Bataryalarinin-25-Nisan-1915-‘teki-Rolu-(Bayram-Akgun).html sayılabilir.

 

İlginç bir tanışma da Goliath’ı batıran Ali Haydar Öztalay’ın torunu  Çimen Yüksel hanımefendi ile tanışmam oldu. Yüksel dedesinden kalan belge ve fotoğrafları bizlerle paylaştı.

Bu yılın sitede yayınlanan ilginç olaylarından birisi de okurlarımızdan Tosun Saral’ın Muzaffer Albayrak’ın bir yorumuna beş yıl sonra cevap vermesiydi. Gerçekten büyük bir incelikti bu…  Muzaffer Albayrak’ta “ …… Sayın Saral, yukarıdaki yorumu bir gün sonra -yani 30.05.2010 günü- yapsaydı çoktan unutulup giderdi. Ama 5,5 yıl sonra gelen bu nazik ve zarif cevabî yorum, sizi bilmem ama benim tarafımdan unutulmayacaktır.” diyordu. ( İlgili makale ve yorumlar için : http://www.geliboluyuanlamak.com/284_Yildirim-Ordularinin-Bozgunu-Filistin%E2%80%99e-Veda—Mirliva-Sedat-.html

Bu yılın gösterişli filmi “Son Mektup-Çanakkale” yi ise ne yazık ki seyredemediğim için çok yorum yapamayacağım. Bu tip filmlerin tam 100. Yıl’da  vizyona girmesi nedeniyle beklenti çıtasının yüksek tutulmasının filmle ilgili tartışmalarda rol oynadığını , sağlıklı değerlendirilmesini engellediğini düşünüyorum.

Bu yıl katıldığım TV programları

Serdar Tuncer ile Başka Şeyler ( CNNTürk ) https://www.youtube.com/watch?v=jBXPYBdoAB4 (Muzaffer Albayrak, İsmail Bilgin ile birlikte )

Haluk Oral ile Ayrıntı Sandığı ( TRTHaber )  https://www.youtube.com/watch?v=h5Q0IH8lI8M

Başak Şengül ile 18 Mart ( Prof.Cezmi Eraslan ile birlikte  ) ve 24 Nisan’daki ( Emekli Diplomat Ünal Çeviköz ile birlikte ) Çanakkale Özel Programları ( CNN Türk )

Kısa bir rol aldığım belgesel : Çanakkale’nin Evlatları ( Sons of Gallipoli ) (22.00-22.18 sn)

https://www.youtube.com/watch?v=b30sVWW74NA

Atlas Tarih Gelibolu 100. Yıl Özel Sayısında da benimle yapılmış bir röportaj yayınlandı…. http://www.geliboluyuanlamak.com/629_Benim-Canakkale-kahramanim-Mahmut-Sabri-Bey%E2%80%99dir–Atlas-Tarih-Canakkale-Ozel-Sayisinda-Tuncay-Yilmazer-Roportaji.html

Son olarak

2015 ‘in GeliboluyuAnlamak sitesindeki genel yansımaları böyleydi. Kuşkusuz daha bir çok şey yazılabilirdi. ( Burada lafı fazla uzatmamak için bahsedilmeyen konuları yorum olarak eklerseniz sevinirim. ) Etkinlik, makale ve söyleşi açısından bir hayli dolu dolu yıl gibi görünürken öte yandan bazı şeyleri yapamamanın ya da bazı konularda genel anlayışın hiç değişmediğini hissetmenin burukluğu da var. Ancak 9. Yaşına giren GeliboluyuAnlamak.com ailesi olarak 1. Dünya Savaşı konusunda “daha öğrenilecek, yazılacak, söylenecek” çok şey olduğunu düşünüyor, bilgiyi öğrenme ve paylaşma yolculuğumuza Allah nasip ederse daha devam etmeyi arzu ediyoruz. Önümüzde Kut’ul Amare’nin 100. yılı var, Erzurum’un kaybedilmesi var,  2017’de Galiçya ve Hicaz İsyanının 100.yılı var, 2018’de mütarekenin 100. yılı var. Sözün özü daha yapılacak çok iş var.

Okurlarımızın görüş, eleştiri ve katkıları her zaman yol gösterici olacaktır.

Sağlıcakla kalın, nice yıllara…

 

Tuncay Yılmazer

Editör

GeliboluyuAnlamak.com

 

6.930 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir