GELİBOLU’YU ANLAMAK

Niçin Kaçıyorsunuz? Düşmandan Kaçılmaz! – Popüler Resmi tarih’in 25 Nisan 1915 Anlatımı Üzerine Eleştiriler ( Tuncay Yılmazer )

25 Nisan 1915 , sadece Çanakkale Muharebelerinin değil modern askeri tarihin de dönüm noktalarından bir tanesidir. O döneme kadar bu kadar geniş ölçekte , kara, deniz , hava ve denizaltı unsurlarının kullanıldığı bir çıkarma harekatı olmamıştır. General Ian Hamilton komutasında İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin çoğunluğunu oluşturduğu Akdeniz Seferi kuvveti , müttefik donanmasının başaramadığı Çanakkale boğazı savunmasını  endirekt yolla etkisiz hale getirmeye çalışacaktı. Ana hedef Alçıtepe ve hemen arkasında uzanan Kilitbahir platosudur. Dolayısıyla Rumeli yakasındaki boğazı koruyan Türk tabyaları arkadan çevrilerek etkisiz hale getirilecekti. Gelibolu Yarımadası’nın ve Anadolu yakasının çıkarmaya müsait yerlerine de önemine göre değişen derecelerde asker çıkartılarak Alman Mareşal Liman von Sanders komutasındaki Osmanlı 5. Ordu Komuta kademesinin karar verme ve müdahale süreçleri sekteye uğratılacaktı.

 

25 Nisan’da Gelibolu Yarımadasını ve Kumkale’yi savunan Osmanlı 5.Ordu birlik ve komutanlarının  performans ve başarıları müttefiklerin harekat planlarını ne derece etkiledikleri, amaçlarına ulaşmayı ne derece engelledikleri açısından değerlendirilmelidir. Buna göre 25 Nisan 1915’teki en başarılı birliğimizin Binbaşı Mahmut Sabri bey komutasındaki 26. Alay 3. Tabur olduğu açıktır. Mahmut Sabri Bey’in taburu İngilizlerin “de luxe” diye nitelenen, çıkarmaya katılan müttefik birliklerin içerisinde askeri açıdan en üst düzey birlik kabul edilen , bundan dolayıdır ki ana hedef için seçilen 29 Tümen’in birliklerine karşı olağanüstü düzeyde bir savunma örneği göstermiş, müttefiklerin ana hedefi olan Alçıtepe ve sonrasında Kilitbahir platosunu ele geçirme planlarını daha ilk günden suya düşürmüştür. O günlerden Yahya Çavuş kişiliğinde sembolleşen 25 Nisan 1915 Seddülbahir savunmaları , savaşın seyrine düşük rütbeli  bir askerin kahramanlık  öyküsü ile anılmaktan çok daha fazla etki yapmıştır.

 

Anzak Çıkarması

Seddülbahir çıkarmaları askeri açıdan daha önemli olsa da 25 Nisan 1915 tarihinin günümüze yansımasının daha çok Avustralya ve Yeni Zelandalılarla  olduğu ortadadır. Bugünler de tarihçiler arasında ulusal kimliğin kazanılmasında önemli payı olup olmadığı tartışılsa da Gelibolu Yarımadası’nın Arıburnu bölgesinde her yıl yapılan 25 Nisan törenleri dünya medyasının ilgisini çekmeye devam etmekte, kilometrelerce öteden binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı adeta hac edermişçesine törenlere katılmaktadır. Türk resmi tarihinin 25 Nisan popüler anlatımı da Anzakların karşısına Mustafa Kemal Bey’i ve meşhur 57. Alayı koymakta ,Anzakların çıktığı 4.30’dan  saat 10’na kadar  olan olayları üstünkörü geçmektedir. Hatta askerlerimizin bir kısmının Conkbayırı’na kaçtığı, müdahaleyle durdurulduğu anlatılmaktadır.   Oysa 57. Alay müdahale edene kadar Yarbay Şefik Bey komutasındaki bölgedeki 27. Alay birlikleri Anzakların ilerleme hızını yavaşlatmış, taktik hedeflere ulaşmasını engellemiş ya da geciktirmiştir.

Askeri açıdan değerlendirildiğinde Anzak kolordusunun gerçekleştirdiği Arıburnu çıkarmasının  tüm çıkarma planları içerisinde yeri ikincildir. Hemen hepsi profesyonel olmayan askerlerden oluşan Anzak kolordusunun ana amacının güneydeki ana çıkarma yapılan bölgelere Osmanlı ihtiyatlarının gitmesini engellemek olduğu unutulmamalıdır. Şartlar elverdiğinde nispeten zor bir arazi olan Arıburnu bölgesinin stratejik önemli noktaları (Solda Conkbayırı, Sağda Kanlısırt , en ileri hedef Maltepe ve sonrasında Maydos)  hedef olarak ortaya konulmuştur. Nitekim Anzak çıkarmaları da bu plan dahilinde ilerlemiştir. Sabaha karşı 4.30 sıralarında şimdiki Anzak koyu olarak bilinen alandan çıkmaya başlayan örtme kuvveti (Albay Sinclair MacLagan komutasındaki 3. Tugay  Haintepe’deki küçük Osmanlı birliği ( Asteğmen Muharrem Efendi komutasında bir takım ) etkisiz hale getirmiş  karışıklıklara rağmen süratle içerilere yayılmıştır. Arıburnunda özellikle Balıkçı Damları bölgesinde konuşlanmış Asteğmen İbradılı İbrahim komutasındaki yaklaşık 90 kişilik etkili savunma Anzakların sol taraftan çıkan (şimdiki Anzak tören alanı ) birliklerine ağır kayıplar verdirmiştir. İbradılı İbrahim Bey, çevrileceğini anlayınca Sazlıdere’nin bir kolu üzerinden Düztepe’ye kadar çıkmış burada savunmasına devam ederek bu sefer Anzak perakendelerinin Conkbayırı’na ulaşmasını engellemiştir. Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan  İbradılı İbrahim Hayrettin’in ağzından olayların anlatımı 25 Nisan sabahı Arıburnu bölgesindeki olaylara ışık tutmaktadır.[1]

Öte yandan Maydos’ta konuşlanmış  Yarbay Şefik bey’in 27. Alay’ın 1. Ve 3. Taburları Albay Halil Sami Bey’den müdahale emri aldıktan sonra (yaklaşık 5.30) sıralarında süratle Arıburnu’na intikal etmiş , saat 08 sıralarında Anzak haritalarında 3. Sırt olarak belirtilen Topçular sırtından , düzensiz ilerleyen Anzak birliklerine karşı saldırıyı başlatmıştır. Öyle ki 1. Tabur birlikleri Kanlısırt’ta kaybedilen 3 topu geri almayı başarmış, 3. Tabur ise Edirnesırtı üzerinde ilerleyerek yine Conkbayırına ilerlemeye çalışan Anzakları engellemiştir. Burada belirtilmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi de 3. Tugay Komutanı Albay Sinclair Mc Lagan’ın , o ana kadar karşılaştığı savunmanın şiddetiyle , sağ tarafına daha büyük bir saldırı geleceği korkusu ile karaya sonradan çıkan M’cay komutasındaki 2. Tugay birliklerini sola ( Kılıçbayırı-Conkbayırı hattına) değil sağa ( Kanlısırt-Süngübayırı ) tarafına yönlendirmesidir. Kuşkusuz bu hareket orijinal Anzak planındaki en önemli değişiklerden bir tanesiydi. Bu kararın olumsuz etkileri saatler ilerledikçe ortaya çıkacak  Anzakların en önemli hedefi olan Conkbayırı’na uzun bir süre takviye gönderilemeyecekti.[2]

 

Mustafa Kemal Bey’in Devreye Girmesi

19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey’in  20 Ocak 1915’te 19.Tümen komutanlığına tayin edilmesinden  8 Ağustos 1915 akşamı Anafartalar Grubu komutanlığına atanmasına kadar olan dönem içerisinde Arıburnu cephesinde meydana gelen olayları, gelişmeleri, hamasi değerlendirmelerden uzak soğukkanlı bir bakışla değerlendirdiği Arıburnu Muharebeleri Raporu 25 Nisan 1915’te Gelibolu yarımadası’nın savunulması konusunda en önemli eserlerin başında geliyor.[3] Ancak bu gibi eserler değerlendirilirken mutlaka başka kaynaklarla karşılaştırılması elzem.

Eserin en önemli bölümü tahmin edilebileceği gibi 25 Nisan 1915 Arıburnu sahillerine Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerinin çıkarmasıyla ilgili. Anzak birliklerinin sabaha karşı Kabatepe sahiline yaptıkları çıkarma harekâtına Türk tarafının verdiği cevap ve sonrasında gelişen olaylar Mustafa Kemal’in gözünden  anlatılıyor.

 

Söz konusu tarihte 19. Tümen ordu ihtiyatı olarak karargâhı Bigalı köyü olmak üzere Maltepe ve civarına yerleşmiş durumdadır. Çıkarmaya dair ilk bilgiler sabaha karşı ilk önce Maltepe’deki 77. Alay’dan telefonla gelir. Saat 6.30’da ise ( eserde yanlışlıkla 9.30 diye geçiyor.) Albay Halil Sami Bey’den düşmanın Kabatepe gerilerindeki sırtlara ilerlemekte olduğu , Maltepe’deki kuvvetlerinden bir taburun Kabatepe’nin kuzeyindeki Arıburnu’na karşı olan sırtlara süratle gönderilmesi ve sonucunun  bildirilmesi rica edilmektedir. Görünüşe bakılırsa Halil Sami Bey’in istediği sadece bir tabur da yetersiz kalacaktır. Mustafa Kemal Bey bir alay ( 57. Alay ) ve bir cebel bataryasıyla harekete geçmeye karar verecektir. Hedef önce Kocadere’nin batısındaki sırtlardır. [4] Günümüzde 25 Nisan törenlerinin bir parçası olan “57. Alay yolu” üzerinden[5] Conkbayırı’na ulaşır. Saatler 9.40 civarını göstermektedir.[6]

Burada kendi ifadesiyle “kaçan” askerlerle karşılaşır:

 

…Fakat arazi elverişli olmadığından hayvanları bırakarak yaya olarak Conkbayırı’na ulaştık. Bu sırada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepe’den Conkbayırı’na doğru 27. Alay’dan kıyının gözetlenmesi ve kullanılmasıyla görevli oralarda bulunan müfreze erlerinin Conkbayırı’na doğru kaçmakta olduğunu gördüm. Hemen erlerin önüne çıkarak “-Niçin kaçıyorsunuz?” dedim. “Efendim düşman!” dediler. “-Nerede?” dedim. “-İşte!”diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, alabildiğine serbestçe ileriye doğru yürüyordu.O zaman bu kaçan erlere bağırarak “- Düşmandan kaçılmaz” dedim. “-Cephanemiz kalmadı” dediler. “-Cephaneniz yoksa süngünüz var” dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım.[7]

 

 

Mustafa Kemal Bey, 261 rakımlı tepede karşılaştığı geri çekilen askerlerle yaptığı diyaloğu, 3 yıl kadar sonra 1918 yılında gazeteci Ruşen Eşref Bey’le yaptığı röportajda da aynen aktaracaktır.

 

Askerler gerçekten kaçıyor muydu?

 

Mustafa Kemal bey’in anlattığı Conkbayırı’na doğru kaçan askerler olayını biraz daha ayrıntılı irdelememiz, yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Saat 9.40 sıralarında Conkbayırı’na gelen Mustafa Kemal söz konusu askerleri kaçarken görüyor. Neden kaçtıkları sorulduğunda düşmanı gösteriyor ve cephanelerinin bittiğini belirtiyorlar.

Asteğmen İbradılı İbrahim’in yıllar sonra Şefik Bey’in isteği üzerine yazdığı raporda söz konusu olaydan direkt bahsedilmese de o askerlerin kimler olduğuna dair ipucu veriyor. 25 Nisan sabahı çıkarma geliştikçe düşmanın Arıburnu’na hakim olmaya başladığını , bundan dolayı Conkbayırı’nı tutmaya karar verdiğini anlatan İbradılı İbrahim Bey saat 06.05’te Conkbayırı’na ulaştığını , burada 2. Bölükten yardım aldığını belirtiyor.  İbradılı İbrahim burada kuvvetlerini yeniden düzenliyor, elindeki kuvvetten iki mangayı bir çavuş kumandasında Ağıldere istikametinden gelen yolları gözlemesi amacıyla sağ cenahın gerisine yerleştirerek düşmana karşı saldırıya geçiyor  [8] 1945’te dönemin ünlü tarihçilerinden Feridun Fazıl Tülbentçi’ye yazdığı mektupta 25 Nisan 1915 sabahı Conkbayırı’nda biraz kuvvet bıraktığını yazıyor:

Bundan sonra da harbin icabına uyarak daha yüksek yerleri elde bulundurmak zoru ile düşmanın tutunduğu yerlere hakim Kocaçimentepe’ye ( buraya sonradan Conkbayırı denildi) çıktıktan sonra eldeki kuvvetten bir kısmını burada bırakıp geriden yeni kuvvet gelmiş gibi göstererek ileri düşmana doğru atıldık.[9]

Dolayısıyla Yarbay Mustafa Kemal’in karşılaştığı bu askerler saat 06’da Sazlıdere’nin bir kolunu izleyerek Düztepe’ye çıkan İbradılı İbrahim Hayrettin’in Conkbayırı ile 261 rakımlı tepe arasında  gözetleme ya da ihtiyat amacıyla bıraktığı askerlerdi. Dolayısıyla kaçmaları söz konusu değildi. Zaten orada görevlendirilmişlerdi. Mustafa Kemal ile karşılaştıklarında daha aşağıda arkadaşları  Conkbayırı’na ilerlemeye çalışan Avustralyalılarla çarpışıyordu. 57. Alay’dan çok daha önce Conkbayırı’na giden hat İbradılı İbrahim ve askerleri tarafından tutulmuş, bilahare 27. Alay 2. Taburdan Teğmen Mustafa[10] ve sonrasında Şefik Bey’den Asteğmen Mithat komutasında bir müfreze İbradılı’ya yardıma gelmişti.

Yarbay Şefik Bey raporunda durumu özetlemektedir:

“3. Taburun sağ cenahını teşkil eden Teğmen Mithat Efendi kumandasındaki bölük ile Kabatepe’deki müfrezeden gelip iltihak ettiği yukarıda arz edilen 2. Tabura mensup Teğmen Mustafa Efendi’niniki takım kadar kuvveti ; İncebayır ile Topçubayırı üstünde , Kılıçbayırı’ndan Düztepe’den Conkbayırı’na ilerlemek eğiliminde olan düşmana yandan bir tesir yaparak durdurmak ve ileriye taarruza devam eden alayımızın sağ cenahını temin etmek için bahsedilen sırtlara karşı cephe aldılar. Ve Conkbayırı batısındaki 261 rakımlı tepe önünde ve sağında mevzi aldığı daha önce arz edilen düşmanı bu istikametten durdurmakta hizmeti görülen 27. Alay 2. Tabur 4. Bölük’ten Asteğmen İbrahim Efendi müfrezesiyle irtibat tesis ederek 57. Alay’ın gelişine kadar düşmanı ilerlemekten men ettiler.”[11] 

Şefik Bey’in raporundan İbradılı’nın müfrezesi Avustralyalıların karşısında iken Teğmen Mithat ve Teğmen Mustafa’nın takımlarının Avustralyalıların sağ taraflarında olup onları yan ateşine tuttukları anlaşılıyor.

Peki neden Kurmay Yarbay Mustafa Kemal bey ,  Avustralyalı Tulloch ve adamlarına karşı çarpışan İbradılı’nın askerlerini ve diğer takımları görmemişti?

Benim görüşüme göre İncebayır Düztepe arasındaki derin vadiler, çarpışan askerlerin görülmesini engellemiş, M. Kemal sadece Avustralyalıların deniz tarafındaki avcı hattındaki askerleri fark edebilmişti. Tulloch komutasındaki Avustralyalıların büyük kısmı deniz tarafından değil de daha içeriden ilerliyorlardı. Mustafa Kemal Bey’in rastladığı Türk askerleri gözetleme göreviyle bırakıldıkları için mermilerinin olmaması normaldi.

57. Alay’ın taburları saat 11 civarında Conkbayırı’na doğru ilerleyen Avustralya piyadesine karşı saldırıya geçecek, İbradılı İbrahim’in müfrezesini destekleyecekti. Bu arada Yarbay Mehmet Şefik Bey komutasındaki 27. Alay birlikleri de Topçular sırtını tutmuş, Anzakları daha geriye sürmeyi başarmışlardı. Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey’in devreye girmesi o döneme kadar çarpışanları ciddi anlamda rahatlatmış olduğu söylenebilir.

 

Arıburnu çarpışmalarında özellikle öğleden sonraki döneminde Türk ordusunun ciddi anlamda zor duruma düştüğü biliniyor. Mustafa Kemal bu durumu Arıburnu Muharebeleri Raporu’nda  tüm açıklığıyla anlatırken  askere bahane bulmak yerine ilgili komutanların sevk ve idaredeki hatalarına dikkat çeker. Özellikle 77. Alay’ın Anzaklar karşısında dağılması söz konusu iken Mustafa Kemal’in öğleden sonra devreye girmesiyle bozgun önlenecek, toparlanan Türk tarafı Anzakları adeta bir hilal gibi çember içine alacaktır. Özellikle Kılıçbayırı civarında olan çatışmalar Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in başarılı yönetimiyle , söz konusu bölgenin Türk tarafının elinde kalmasına yol açacak, Monash vadisine tepeden bakan bu bölgenin ne kadar önemli olduğu günler ilerledikçe ortaya çıkacaktır.

Sonuç:

Müttefiklerin 25 Nisan 1915 Gelibolu Yarımadası çıkarmalarında Osmanlı tarafında dikkati çeken en önemli nokta özellikle küçük rütbeli komutanların büyük inisiyatifler kullanmasıydı.[12] 5. Ordu komutanı Mareşal Liman von Sanders’in ana çıkarma yerinin belli olmadığı gerekçesiyle kıyıları zayıf kuvvetlerle tutması bunu hazırlayan en önemli etkendir. Keza 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın inisiyatif kullanma yerine çıkarma haberlerini alır almaz Bolayır’a Liman Paşa’nın yanına gitmesi kıyı savunmasında rol alan birlikleri en ihtiyaç olunan anda kendi kaderleriyle baş başa bırakmıştır. Albay Halil Sami bey’de bu kadar farklı çıkarma haberlerinin geldiği ortamda elinden geleni yapmaya çalışmış, öğleden sonra kuzeydeki birliklerin komutasını Mustafa Kemal bey’e bırakmakla nisbeten rahatlamıştı.

 

25 Nisan 1915’in tarihinin ülkemizde popüler anlatımı daha çok Mustafa Kemal ve 57. Alay üzerinden olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderinin askerlik hayatının en önemli dönüm noktalarından birisinde ön plana çıkması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak o gün görev alan , neredeyse harekat planlarını değiştirebilecek başarılar elde edenlerin de mutlaka vurgulanması  gerekir. Bu bağlamda özellikle müttefiklerin 25 Nisan 1915 çıkarmasının ana hedefi olan Alçıtepe ve Kilidbahir platosuna ulaşmalarını daha ilk günden bir taburluk kuvvetiyle sekteye uğratan Binbaşı Mahmut Sabri Bey, keza Anzak çıkarmasında özellikle sol kanatlarına verdirdiği kayıp ve sonrasında akıllıca bir geri çekilmeyle Conkbayırı yolunu tıkayan İbradılı İbrahim Hayrettin’in ve Anzaklara oldukça etkili organize bir taarruzu ilk başlatan kişi olan 27. Alay komutanı Yarbay Mehmet Şefik bey’i özellikle anmak hakkaniyet gereğidir. Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey’in özelikle Conkbayırı’ndan aşağı başarılı hücum organizasyonu, Anzak cephesine hakim bir nokta olan Kılıçbayırı’nın ele geçirmesi 25 Nisan’ın Arıburnu çarpışmalarının seyrinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915’deki popüler anlatımda nedense pek vurgulanmayan en önemli başarılarından birisi de öğleden sonrasında gerçekleşebilecek muhtemel bir bozgunu son derece soğukkanlı bir biçimde yerinde aldığı tedbirlerle önlemeyi başarmasıydı. Bu olay Popüler resmi tarih anlatımının bazen çok daha önemli başarıları atlayabileceğine güzel bir örnektir. Öyle ki toparlanan birlikler Anzak komuta heyetini gece neredeyse tahliye kararı almaya zorlayacak, ancak General Hamilton’un ünlü “Siper Kazın” emriyle son anda vazgeçeceklerdi.

 


[1]Haluk Oral, Arıburnu 1915-Çanakkale Savaşı’ndan Belgesel Öyküler , Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007  s. 47-66  ve  Ahmet Uslu, Çanakkale Gazileri, içerisinde Gazi İbradılı Hayrettin bölümü  Seddülbahir 1915 Özel Müzesi Yayınları, No:2   

[2] Peter Hart bu kararın Anzak planlarına büyük sekte vurduğunu belirterek eleştirir. Gallipoli, Profile Books, 2011, s.88

[3]Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Genel Karargâhı Harp Tarihi şubesi ilgili komutanlardan girdikleri muharebelerle ilgili raporlar istemektedir. O dönemde Doğu cephesinde görevde olan Mustafa Kemal Bey’den de Arıburnu ve Anafartalardaki harekât ve savaşlarla ilgili hatıra ve görüşlerini içeren  ayrıntılı bir rapor istenir. Asıl adı “Arıburnu Muharebeleri Raporu” olan eser de bu şekilde doğacaktır. Ancak yine de eksiklikleri olduğu Tuğgeneral Mustafa Kemal Bey tarafından belirtilir. Önsözünde de açıklandığı üzere böyle bir eserin yazılması için elverişli zamana, sessizliğe ve uygun mekâna ihtiyaç vardır. Oysa hastalıktan dolayı çok daha önemlisi savaşın devam etmesi ( o sırada Doğu Cephesinde görevlidir) buna engeldir. “Başında bulunduğum harekât ve çeşitli savaşlar hakkında tam anlamıyla tarihsel bir belge ortaya çıkarmayı , barışın imzalanmasından sonraya erteleyerek , Harp tarihi şubesinin yazmaya başladığı kitabın yazılmasını geciktirmeye yol açmamak için , şimdilik ancak yanımda bulundurabildiğim hatıra defterlerimden en güç ve çok elverişsiz zamanlarda ayırabildiğim kısa ve aralıklı sürelerde yaptığım toplama ve düzenlemelerin bugünkü haliyle de olsa , şubenin amacına yardımı olabileceği kanısında bulunduğum bölümlerini göndermekle yetinmek zorunluluğundan kendimi alamadım. 25.11.1916  (s. 8)
 

 

[4] Mustafa Kemal Bey’in harekete geçişiyle ilgili daha ayrıntılı bilgiler için bu sitedeki bazı makalelere bakılabilir:

[5] 57. Alay yolu tartışmaları için bkz.      http://www.geliboluyuanlamak.com/417_Canakkale-Valiligince-Yayimlanan–Canakkale-de-Kahramanlar-Gecidi,-57–Piyade-Alayi–Isimli-Kitaba-Dair-Elestiriler-(Sahin-Aldogan-Selim-Meric).html
[6] Burada vurgulanması gereken başka bir nokta da Mustafa Kemal Bey saat 7.30 öncesinde yazılarak Conkbayırına vardığı sırada eline geçen keşif kolu raporunda Kocaçimentepe civarında çarpışmalar olduğu yazmaktadır. Mustafa Kemal “Arıburnu Savaşları” (Yay. Haz. Nurer Uğurlu ) Örgün Yayınevi, 2005 , İstanbul  s. 149
[7] Mustafa Kemal “Arıburnu Savaşları s. 33
[8]Ahmet Uslu, Çanakkale Gazileri, içerisinde Gazi İbradılı Hayrettin bölümü  Seddülbahir 1915 Özel Müzesi Yayınları, No:2  s. 103 Söz konusu bölümde İbradılı İbrahim Hayrettin’in hayat hikayesi oğlu Dumlupınar Ağıldere tarafından anlatılmakta,  26.06.1934 tarihinde savaş sırasında komutanı olan Şefik Aker’e yazdığı bir hayli ayrıntılı raporu da içermektedir.
 
[9] Haluk Oral, s.65
 
[10] 27. Alay 2. Tabur Komutanı Binbaşı İsmet Bey 25 Nisan öğleden önceki raporunda“Yanımdaki iki takım kadar bir kuvvetten Teğmen Mustafa Efendi komutasındaki bir takım , Arıburnu’nda 4. Bölük’ü güçlendirmek üzere gönderilmiştir” diye yazmaktadır. Çanakkale Raporu, Binbaşı Halis Bey’in Savaş Notları , Yay. Hz. Serdar Halis Ataksor , Timaş Yayınları, 3.Baskı, 2008, S.129
 
[11]Yakın Tarih İncelemeleri-Çanakkale Savaşı , Editör Muzaffer Albayrak, Yeditepe yayınevi, 2006, İstanbul s. 61
 
[12] Bu konuda daha ayrıntılı bir değerlendirmem için bkz. Derin Tarih Dergisi, Nisan 2013 sayısı

26.117 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir