GELİBOLU’YU ANLAMAK

ARMAGEDDON’A DOÐRU ADIM ADIM… General Allenby, Osmanlı Ordusu’nu Filistin’de Nasıl Yok Etti? (Tuncay Yılmazer)

General Edmund Allenby’nin  Osmanlı Ordusu karşısında aldığı başarıların nedenlerini analiz etmeden önce ,  1916’nın sonlarında Asquith’in istifasıyla İngiliz hükümetinin başbakanlığını üstlenen Llyod George’un  savaşın yönetimi ve hedefleri konusundaki görüşlerini bilmek gereklidir. Siyasete atıldığı ilk yıllarda savaşa ve sömürgeciliğe karşı muhalif tavırları  ile dikkati çeken L. George sonraki yıllarda eski fikirlerinin tam tersini savunmaya başlamış, daha emperyalist bir politikanın takipçisi olduğu gibi, Yahudilere Filistin topraklarında bir yurt amacını güden Siyonizm ideallerini de savunmuştur. Genç bir avukatken Theodor Herlz’in avukatlığını yapması, Yahudileri destekleyen bir mezhebe sahip olması da  dikkat çekicidir.



Llyod George hükümeti , binlerce askerin bir avuç toprak parçası için öldüğü, tamamen bir kördüğüm haline gelmiş , İsviçre’den Manş denizine kadar uzanan bir hat üzerinde , hem Almanların hem de müttefiklerin ağır kayıplar verdiği Batı Cephesi yerine , Doğu’da bir an önce askeri bir başarı istiyordu. Böylelikle müttefikler için kötü geçen ikibuçuk yılın ardından zayıf gördükleri Osmanlı İmparatorluğu karşısında alınacak başarıların İngiliz halkına ihtiyacı olduğu morali verebilecekti. Hükümetin başa gelir gelmez ilk işlerinden birinin Mısır’daki İngiliz Ordusuna  Filistin’in kapısı kabul edilen Gazze-Birüssebi hattına ilerlemesini emretmesi olması şaşırtıcı değildir. Ancak Mısır İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Murray bu hedefi gerçekleştiremeyecek, Gazze önlerinde Osmanlı Ordusu karşısında bir ay arayla iki kez yenildiği için görevden alınacaktır.



                              Birinci Gazze Muharebesinde İngilizleri karşılayan Türk askerleri




General Edmund Allenby’nin Haziran 1917 sonunda göreve getirilmesi böyle bir siyasi ve askeri ortamda olmuştur. Hükümetin kendisinden çok şey beklediği açıktır. Verilen hedefler nedeniyle İngiliz Genelkurmayı ile hükümeti arasında ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktığını da belirtmek gerekli. Genelkurmay Başkanı Robertson tek bir askerin bile Fransa’dan ayrılmasını istemiyor, asıl savaşın Batı Cephesinde sonuçlanacağını düşünüyordu. Oysa  Allenby’nin hükümetten aldığı görev Filistin’i işgal etmek ve Noel’den önce Kudüs’ü ele geçirmekti. Sivil ve askeri yetkililer arasındaki çekişme sonucunda Robertson Şubat 1918’de görevden alınacaktır.



Osmanlı Ordusu karşısında Gazze’de arka arkaya aldığı yenilgilerle zor durumda kalan İngiliz Mısır Sefer Gücü Komutanlığı’na yeni bir profesyonellik, heyecan ve disiplin getiren  Sir Edmund Henry Hynman Allenby  (1861-1936) başarılı bir askeri kariyer ile dikkati çekiyor. Kraliyet Askeri Akademisi’ni bitirdikten sonra 1882’de Inniskilling Dragoons birliğinde göreve başladı. Güney Afrika’da 2.Boer savaşında (1899-1901) yılları arasında çarpıştı. Kurmaylık eğitimini de başarıyla tamamlayan Allenby, Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Cephesi’ndeki İngiliz Ordusunun 1. Süvari Tümeni komutanıydı. Birinci Ypres Savaşı’ndan sonra 3.Ordu Komutanlığına getirildi. Allenby Almanlara karşı Batı cephesinde 3.Ordu’yu başarılı bir şekilde kumanda etmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın İngiliz ordusunda yıldız parlayan generallerinden Douglas Haig’le özellikle Arras savaşındaki taktikler konusunda uyuşamaması nedeniyle 1917 yılının Haziran ayında Mısır’daki İngiliz Ordusunun komutanlığına atandı.  Heybetli bir görünüme sahip olması, sinirliliği ile aynı zamanda soğukkanlılığını birleştirmesi “Bull” Boğa lakabıyla anılmasına neden olacaktır. Kaba ve haşin davranışları astlarını irrite etse de tüm orduda askerlini eğitmede yetenekli bir komutan olarak kabul ediliyordu. Çok daha önemlisi modern savaş yönetiminin dinamiklerini çok iyi bilmekteydi. Başarı için piyade ve topçunun uyumlu olması gerektiğinin farkındaydı. Süvarilere verdiği önemi Batı Cephesinin uçsuz bucaksız siper hatlarında pek gösterme imkanı bulamasa da Filistin topraklarında süvari + piyade kombinasyonlarıyla Osmanlı Ordusunu bir hayli yıpratacaktı.


 


Birinci Gazze Muharebesinde İngiliz hücumlarını püskürten Alayın askerleri sancak ile

 




General Edmund Allenby göreve atandıktan sonra  Osmanlı ordusunun Gazze-Birüssebi hattını yarma amacıyla hazırlıklarına başladı. Birliklerinin önemli bir kısmı 1. Dünya Savaşı’nın başında silahbaşı yapmış , Çanakkale’de de çarpışmış olan 52., 53., ve 54. territorial tümenlerdi. Daha önce bölgede Türklere karşı çarpışma tecrübesi olan 10., 60., 74., ve 75. Tümenlerde Allenby’nin birlikleri arasındaydı.  Asıl vurucu gücü ise çoğunluğu Anzaklardan  oluşan 3 süvari tümeniydi. Allenby’nin top ve cephane istekleri kısa zamanda yerine getirildi. Taburların teçhizatları artırıldı. Demiryolu ve içme suyu hatları döşendi. Askeri istihbaratın başına siyonist ideallere bağlı tartışmalı bir kişilik olan Richard Meinertzhagen’i getirdi.



General Allenby birliklerini de yeniden düzenlemişti. Piyade tümenleri ile süvari tümenlerinden kurulu Murray’ın yaptığı kolordu organizyasyonunu  kaldırarak iki konvansiyonel kolordu (XX. ve XXI.) ve bir süvari kolordusu kuracaktı. Allenby bu düzenlemelerle günümüzdeki İngiliz ordusunun taktik ve doktrinlerinin temellerini Filistin’de atmıştır. Allenby’nin topçu gücüne verdiği önemi de vurgulamak gerekli. Fransa’dan geldiğinde sadece fazla top eklemenin savaş alanında taktik üstünlüğü sağlamada yeterli olmadığını, topçu kontrolunün de önemli olduğunu fark etmiştir. Buna ek olarak Allenby, 1917 yazında ağır topçu grupları oluşturmuş, bununla iki piyade kolordusunu desteklemiştir.  Bu topçu grupları karşılıklı topçu muharebeleriyle Türk topçusunun etkisizleştirmişti. Küçük topçu grupları piyadeyi  desteklerken  ağır topçular Türk topçusu üzerine yönlendiriliyordu.



Allenby’nin nicelik olarak yaptığı değişikliklerden ziyade orduda yaptığı zihniyet değişikliği de dikkati çekiyor. Güçlü karakterinin, kişisel görünümünün askerler üzerindeki moral etkisi  çok büyüktü. Cephe hattındaki birlikleri sık sık ziyaret eder ve güven telkin ederdi.O dönem İngiliz er ve subaylarının hatıratlarında hiç tahmin etmedikleri bir anda Allenby’nin ön hatlara ziyaret gerçekleştirdiği, askerlerin elini sıktığı, konuştuğu sıkça vurgulanır.



Sadece kişisel olarak başarı yeterli değildi elbette.  Allenby’nin başarılarından bir tanesi ekibini yeteneklerine göre yeniden organize etmesiydi.  Sir Edward Buffin XX. Kolordu komutanlığına, en iyi süvari komutanlarından biri olarak kabul edilen Sir Philip Chetwode XXI. Kolordu komutanlığına, ve Çanakkale Savaşı tecrübesi de bulunan Avustralyalı General Henry Chauvel de süvari kolordusunun komutanlığına getirmiş,  Batı cephesinde görev yaptığı 3.Ordu’nun kurmay başkanı Sir Louis Bols’u da yanına almıştı. Bols , Guy Dawnay’i (Çanakkale ‘de 25 Nisan’daki meşhur V plajı çıkarması faciasından kurtulan yetenekli subay) asistan olarak atadı.



Sonuçta Mısır İngiliz Kuvvetleri (hem moral hem de nicelik acıdan kapsamlı değişikliklerle) Allenby’nin Filistin Ordusu halini almıştı.



İngiliz planı Birüssebi’deki Türk hatlarını 20.Kolordu ve süvari birlikleri ile birlikte kuşatma üzerine planlanmıştı. Allenby’nin kurmayları 7 tümen gerektiğini bildirdiler. En önemli sorun özellikle süvariler için suydu. Boru hatları döşendi. Depolar yapıldı. Ayrıca planda Türkler yok etmeden Birüssebi’deki içme suyu kuyularına da ulaşmak vardı. İstihbaratın önemine de değinmek gerekir. Allenby’nin kurmayları Türkleri aldatmak için plan da yaptılar. Osmanlı ordusu ana saldırıyı yine sahil şeridinden bekliyor havası verildi. Başlıca demir yolu, ve su hatları sahil yolu boyuncaydı. Meşhur (içinde yanlış bilgilerle dolu haritalar ve planlar bulunan )sırt çantasını düşürme olayı da Meinertzhagen tarafından organize edilmişti.



                                 General Edmund Allenby




31 Ekim 1917’de gece iyi saklanan Allenby’nin ordusu iki kolorduyla(!) Birüssebiye saldırdı. Sürpriz bir şekilde İngilizlere en fazla dayanan Arap tümeni olmuştur. Türkler kuyuları yok edemeden Allenby’nin süvarileri Birüssebi’ye girdiler. Osmanlıların sol kanadından çevrilmeye başlayınca Gazze’deki birlikler geri çekilmeye başlamıştı. 9 Kasım’a kadar 8. Ordu 20 mil daha çekilirken Osmanlı Yıldırım Orduları Grup Komutanı ünlü Alman General Falkenhayn karargâhını daha geriye taşıdı. Üç dinin kutsal şehri Kudüs neredeyse 4 asır sonra İngiliz ordusunun tehdidi altındaydı. Yıldırım Orduları Grubu 26.000 zayiat ( şehit, yaralı ve kayıp) vermişti. Allenby’nin kaybı’da 18.000 kişidir. İngiliz askeri tarihçi Cyrill Falls “Allenby’nin piyadede bire iki , süvaride ise bire sekizlik bir üstünlüğe sahip olduğu düşünülürse başarısının pekte büyük olmadığı anlaşılır. diye yazacaktır. Amerikalı askeri tarihçi Ericksonn, Falls’ın  topçu ve donanma bombardımanı üstünlüğünü ve devasa lojistik desteği de hesaba katmadığını belirtir.



Filistin’in kapısı sayılan Gazze-Birüssebi hattı yarılmıştı artık. İngiliz birliklerinin kuzeye doğru ilerlemesi devam etti. Neredeyse bir ay boyunca yapılan saldırılar Filistindeki Osmanlı ordusunun hem moral hem de fiziki olarak yıpranmasına neden olmuştu. Allenby’nin hükümetine verdiği “Noele kadar Kudüs’te olmak” sözü gerçekleşmek üzereydi. 7 Aralık’ta İngiliz orduları şehrin kenar mahallelerine ulaştılar.



Allenby’nin harekatlarında dikkati çeken noktalardan bir tanesi ulaşım ve haberleşme hatlarını öncelikle hedeflemesidir. Kudüs’e saldırırken öncelikle Kudüs-Nablus yolunu hedef alması Osmanlı 7.Ordusu’nun geriyle irtibatını kesmek içindi.



Türk ve Alman subayların (yıllar sonra yazdıkları anılarında) birbirlerini karşılıklı suçlamaları sözkonusu olsa da Kudüs’ün kaybı askeri literatürde çok tartışılmış değildir. Şehri savunan  Ali Fuat (Cebesoy) kutsal yerlerin daha fazla tahrip olmasını önlemek için geri çekildiklerini belirtir. 8 Aralık sabahı yoğun sis , Kudüs’ün batısını savunan mevzilerdeki Türk birliklerinin baskına uğramasına neden olmuştu. Von Kress ise anılarında şehrin savunulmasının başarısız olduğunu belirtecektir.



Nedeni ne olursa olsun Kudüs kaybedilmiş, Mekke ve Bağdat’tan sonra bir dini merkez daha Osmanlı İmparatorluğu’nun elinden çıkmıştır.Medine ise umutsuzca Lawrence’in yönettiği Haşimi Arap birliklerinin kuşatmasına direnmektedir



                                 General Edmund Allenby



General Sir Edmund Allenby ve kurmayları 11 Aralık 1917 günü Yafa kapısından yürüyerek Kudüs’e girdiler.(Şehrin kutsallığına olan saygısından dolayı böyle davrandığı söylenir.) Kudüs’ün alınması İngiliz Genelkurmayı açısından stratejik açıdan önemli kabul edilmese de siyasi ve moral açıdan İtilaf Devletlerinde çok olumlu bir hava esmesine neden olmuştu. Özellikle Amerikan kamuoyu , kutsal bir şehri Müslümanlardan geri alan “Modern Arslan Yürekli Richard” Allenby’nin başarısından, 700 yıl sonra ilk kez Noel’in bu şehirde Hristiyan yönetimi altında kutlanacak olmasından çok etkilenmişti. İngiliz Hükümeti’nin beş hafta önce de Filistin topraklarında Yahudilere yurt hakkını tanıyan Balfour Deklarasyonu” nu kabul ettiği hatırdan çıkarılmamalı. Başbakan Llyod George Filistin’de Yahudilere yurt hakkı tanınması resmen açıklanmasının Araplar nezdinde oluşturabileceği rahatsızlıktan kaygı duyanlara, “Filistinli Araplarla savaştığımız için onlara ulaşamadık” diyecekti.





 


Osmanlı Ordusu’nun Kara Günü ( 19 Eylül 1918 )




Allenby’nin planı Ekim 1917’deki Gazze – Birüssebi muharebelerinde uyguladığı planın tam tersiydi. Her zaman olduğu gibi süvari asıl vurucu güç olacaktı. Osmanlı Ordusu cephe  hattı Aralık sonuna doğru Ölü Deniz’in doğusundan Akdeniz’e uzanıyordu. Yıldırım Orduları komutanı Liman von Sanders’te İngilizlerin büyük saldırısının sol yanlarından olacağını tahmin ediyordu.  Allenby ise Şeria ırmağına yakın yerden aldatma taarruzu yapmak, daha sonra denize yakın dar bir hat üzerinden Türk hatlarını yarıp geçmeyi planlıyordu. Allenby’nin asıl amacı süvarilerle Osmanlı Ordusu’nun ana ulaşım hatlarını kesmekti. Bu hedef elde edildikten sonra Türk kuvvetleri kuşatılacaktı.



İngilizlerin ana saldırısından önce  16 Eylül’de Albay T.Lawrence komutasındaki Bedevi birlikleri Dera’ya saldırdı. Bir gün sonra cephe hattının ortalarında İngiliz 20.Kolordusu iki gün süren saldırılarda bulundu. Yıldırım Orduları karargâhı artık büyük İngiliz saldırısının sol yanlarından geleceğine ikna olmuştu. 8.Ordu Komutanı Cevat Paşa bu büyük saldırıdan birkaç gün önce Sanders’i uyarmış, İngilizlerin büyük bir saldırı hazırlığı içerisinde olduklarını rapor etmiş, ancak dikkate alınmamıştı.



Yabancı tarihçilerin “Armageddon- Kıyamet” olarak adlandırdığı 19 Eylül 1918’de Türk askeri tarihinin en kara günlerinden birisi yaşanacaktı. Saat 04.30 sıralarında kısa bir bombardımandan sonra Allenby, takviyeli bir kolordu ile denize bitişen 20 km.lik bir hattan taarruza geçti. 7. ve 20. Türk piyade Tümenlerinin 8000 Tüfek, 120 topuna karşı 35.000 piyade, 9000 süvari, 400 topluk büyük bir güç yığmıştı.



 


Kroki: İngiliz ordusunun 19 Eylül 1918’deki Megiddo ( Nablus ) Saldırısı. Allenby’nin süvarileri direkt Türk genel karargâhını hedeflemişlerdi.


 


 



Saat 7 sıralarında cephe yarılmıştı. Osmanlı 22. Kolordu karargahına cephenin çökmeye başladığına dair ardı ardına raporlar gelmeye başlamıştı. 8.Ordu umutsuzca yardım istiyordu. Liman Paşa eldeki son ihtiyatları da kullanmıştı. Anzak süvari birlikleri açılan gedikten süratle içeri daldılar. Süvari tümenlerinin görevi Nasıra, Nablus ve Esdrelon ovasının kuzey çıkışlarıydı. Savaş tarihinin en büyük süvari harekatlarından biri Megiddo (Nablus) Muharebesinde gerçekleşiyordu. Nasıra’daki Yıldırım Orduları Grubu karargahı sağ yanının imha olduğunu sol yanının açıkta kaldığını öğleye doğru öğrendiğinde iş işten geçmişti. Sanders, Mustafa Kemal Paşa komutasındaki 7.Ordu’ya kuzeye doğru çekilmeye başlamasını emretti. 20 Eylül’de Nasıra’ya giren Anzak süvarileri Liman von Sanders’i son anda ellerinden kaçırdılar. Filistin ağır bir bozgun sonucunda kaybedilmiş, çok sayıda birlik teslim olmuştu.


 




Sonuç:


Uzayıp giden karşılıklı siper hatlarının arasında birbirine umutsuzca saldıran, ağır topçu ve makineli tüfek ateşi altında ölen binlerce askerle karakterize Birinci Dünya Savaşı’nda Allenby gibi çarpıcı başarılar elde eden, savaşın kaderini değiştiren komutan sayısı azdır. Biyografisini yazan bir araştırmacının ifadesiyle bu savaşın en iyi generallerinden biridir. Yabancı tarihçiler Allenby’nin daha sonraları 2. Dünya Savaşı’nda kendini gösteren “Blietzkrieg” operasyonlarının ilk uygulayıcısı olduğunu belirtirler.


20 yy’ın en önemli askeri tarihçi ve stratejistlerinden Liddel Hart’a göre Eylül 1918’deki Allenby’nin zaferi esas olarak stratejik araçlarla gerçekleştirilmiş, çarpışmanın payı önemsiz derecede kalmıştır. Clausewitz’in zaferin bedelinin kan olduğu şeklindeki dogmasının altında kalanlar için bu harekatın değerini anlamak belki güçtür. Filistin harekatının geneli değerlendirildiğinde Allenby’nin Türk ulaştırma ve iletişim hatlarını hedef aldığı dikkati çekiyor. Liddel Hart’ın da haklı olarak belirttiği gibi “Bir ordunun ulaştırma hatlarını kesmek, onun maddi alandaki örgütlenmesini felce uğratmak demektir. Çekilme yollarının tıkanması, haberleşme imkanının kesilmesi ( Afule’deki ana haberleşme merkezinin İngiliz uçaklarınca bombalanması ) Osmanlı Ordusunu felç etmiştir.


Unutulmaması gereken şudur. Allenby ne kadar stratejik deha olursa olsun karşısındaki Osmanlı Ordusu’nun da gerek nicelik gerekse nitelik olarak çok kötü durumda olduğu ortadadır. Osmanlı Ordusu bir ara toparlandığı Nisan 1918’de Şeria Muharebelerinde Allenby’nin kuvvetlerini yenebilmişti.  Türk tarihinin en ağır mağlubiyetlerinden biri olan Nablus (Megiddo) Muharebesi’nin kaybedilmesinin Erickson’a göre 3 temel nedeni vardır: Birincisi Stratejik düzeyde arazi Kafkas ve Çanakkale cephelerine göre daha uygundu. Harekât düzeyinde Allenby’nin kolordu büyüklüğündeki birlikleri aldatma ve yığınak amacıyla muharebe alanında kaydırmasına yeterli mesafeler bulunuyordu. Allenby sayesinde 1917-1918 yıllarında İngiliz Ordusu temel muharebe alanı düzeyindeki taktik tekniklerde muazzam ilerlemeler sağlamıştı. Harp tarihçisi Fahri Belen “Orduları birbirine denk cephelere yaymak suretiyle her deliği kapamak isteyen zihniyet neticesinde, düşman herhangi bir yerde kuracağı ağırlık merkezi ile cepheyi istediği yerden yarabilecek durumda idi.” diye yazar. Türk savunması daha esnek olabilseydi bu kadar çabuk bir şekilde dağılma olmayabilirdi, Gazze’de olduğu gibi düzenli bir ricat tümen seviyesindeki kuruluşların topyekün imhasını önleyebilirdi. Yukarıdaki düşüncelere ek olarak Osmanlı Genelkurmayı Filistin’den gelen tehlikenin büyüklüğünü takdir edemediğini, Rusya’nın devrim sonucu yıkılması ve Bakü yolunun açılması Azerbeycan’la bir nevi “Anschluss” rüyalarının doğmasına neden olduğunu düşünüyorum. Liman von Sanders’in “emrimdeki subay kadrosu eksiliyor, subaylar daha yüksek ücretlerle Kafkas cephesine gönderiliyor” yakınması boşa değildi.


1917 yılının İngiliz siyasetinde Türklere ders verme, onları bir an önce safdışı etmek isteyen yeni “Churchill”i Llyod George ise bu görevi gerçekleştirecek “General Hamilton” da “General Allenby” dir. Modern Savaş tarihinde taktik ve stratejik alanda bir çok yenilikleri uygulama fırsatı bulan Allenby Kudüs başta olmak üzere Filistin’de ele geçirdiği bir çok şehirle “Haçlı Seferi” ruhunu yeniden diriltmiştir.


Peki İngilizler neden savaşın ilerleyen zamanlarında Filistin’e bu kadar önem vermişlerdi? Llyod George’un Siyonist idealleri olan bir başbakan olduğu daha önce belirtmiştik. Kendi Genelkurmayı ile ters düşme pahasına Allenby’nin Filistin’i bir an önce ele geçirmesini isteyen ve destekleyen oydu. Görünen amaç Osmanlı’yı yıkmak olsa da muhtemel barışta müttefiki olmasına rağmen Fransızları bu bölgeden olabildiğince hak iddia etmelerini önlemek, Balfour deklarasyonunun hedef gösterdiği toprakları da bir an önce ele geçirmekti. Kudüs’ün İngilizlerce alınmasının “Doğu Sorunu” nun bir şekilde halledildiğini, ancak günümüze kadar süren Arap-İsrail Sorununun da sembol başlangıç noktalarından biri olduğu da açıktır.


Modern Türk tarihi Filistin bozgununu Arabistanlı Lawrence ve Arap ihaneti perspektifinden ele almıştır. Bunun hatalı bir yaklaşım olduğu açık. Kimbilir? Batı Dünyası , Llyod George’un o dönemde savaştıklarını söylediği Filistinli Araplara Osmanlı tarafını tutmanın bedelini hâlâ daha ödetmiyor mu?


 


 


Bu yazı daha önce Kültür Dergisi, Filistin Özel Sayısı  Yaz 2009 ( No:15) ‘te yayınlanmış, alınan izinle siteye konulmuştur.


 


 




Yararlanılan Başlıca Kaynaklar:


 


David Fromkin, Barışa Son Veren Barış, (Çev. Mehmet Harmancı) Epsilon Yayınları, 2004, İstanbul


 


Anthony Bruce, The Last Crusade The Palestine Campaign in the First World War , John Murray Publishers, London, 2003


 


Edward J. Erickson, Ottoman Army Effectiveness in World War I: A Comparative Study (Case Series: Military History and Policy), Routledge, New York, 2007


 


Edward J. Erickson, Size Ölmeyi Emrediyorum – Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003


 


Matthew Hughes, Allenby and British Strategy in the Middle East 1917-1919, Frank Cass Publishers, London, 1999


 


Edward Erickson , Gallipoli& Middle East 1914-1918, Amber Books, London, 2008


 


Fahri Belen, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi V. Cilt 1918 Yılı Hareketleri,  Genelkurmay Başkanlığı , Ankara


 


Von Kress , Kuma Gömülen İmparatorluk,, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2007

42.739 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir