GELİBOLU’YU ANLAMAK

Alçıtepe’de Yıkılan Topçu Anıtı Üzerine (İsmail Sabah)

Çanakkale Savaşları harp sahası günümüze dokusunu koruyabilen en iyi savaş alanlarından biri olarak gelmiş olsa da, bu diğer muharebe alanlarının durumuna göre yapılan öznel bir yorumdur. Çok şey değişmiştir aslında yarımada üzerinde. Yıllarca satılan harp materyalleri adete tarihin silinmesine yol açmıştır. Tarla yapılan muharebe sahaları daha da arttırmıştır bu tahribatı. Kırılanlar, dökülenler ve böylece neredeyse yok olmanın eşiğine gelen bir alan. Neyse ki bu alan 1973 yılında Milli Park ilan edilmiş ve yokoluş sürecinin önüne geçilmiştir. Bu arada belirtmek isterim ki, burada amaç kimseyi suçlamak ve yargılamak değil sadece var olanı ortaya koymaktır.   


            Savaş yıllarında yada hemen akabinde yarımadada yapılan anıtlar yıkılmış olup birçoğunun yeri ve izleri de kaybolmuştur. Yıkılan anıtların kimisinin fotoğrafından, kimisinin de hatıralardan öğreniyoruz. İşte Alçıtepe Köyü yakınlarında yer alan              56. Alay  10.5’luk sahra obüs bataryasının anıtında olduğu gibi… Bu anıtı da Hüseyin Nihal Atsız 1933 yılında arkadaşlarıyla birlikte Çanakkale’ye gelmiş[1] ve yürüyerek muharebe alanlarını dolaşıp yazdığı hatıralardan gün yüzüne çıkmaktadır. Yaklaşık bir hafta (4-11 Ağustos 1933) süren ziyaretlerinde o güne dair çok şeyler anlatmaktadır. Bunlardan birinde Kirte’den (günümüz Alçıtepe Köyü) çıktıklarında karşılaştıkları bir abideden ve daha o tarihte bile tahrip olduğundan bahseder. Gerisini Nihal Atsız’ın hatıratından okuyalım.








 

                       


                                                 Behramlı Köyünün Girişindeki Çeşme


 


            Kirte’den saat 10’da yola çıktık. Çingenenin oğlu bize yol gösterdi. Yürüdüğümüz arazi savaştan payını almamıştı. Fakat az bir zaman sonra yolun tümsek bir noktasında acele ile yapılmış ve simdi çok harap olmuş bir Türk abidesine rastladık. Düşmana 11.000 mermi atan bu kahraman bataryanın abidesi rastgele tasların yığılmasıyla elde edilmiş. İnsanın kendini avundurmak için tevazua atfetmek, Türk erlerinin gösterişsizliğine yaklaştırmak istediği bu yığınlar çok acı olarak “biz kayıtsızlıktan doğduk” diye haykırıyorlardı. Gönlümüzdeki derin sızı büyüyor, kızıl alevleriyle uzaklarda yılan gibi başkaldıran düşman abidelerini sarmak istiyordu. Ve dumanlı gözlerimizle yıkılmak üzere olan yazısını okuyoruz:


 


1330 – 1331


Mukaddes emeller uğrunda fevkalâde şecaat ve fedakârlıkla muharebe ederek…….. etmiş olan


müstakil 10.5’luk Alay 56 seri atesli sahra obüs bataryasının hâtıra-ı zaferidir.


Attığı mermi 11.000


 


Naci, yıpranmış olan yerleri gücü yettiği kadar taslarla yamadı. Böylelikle âbidenin ömrü bir iki hafta daha uzatılmış oldu. Sonra hiçbir şey söylemeden acımızı sindire sindire yürüdük. Çingene hâlâ kılavuzluk ediyordu. Sağ tarafımızda yükselen bir tepe üzerinde Türk ölülerini toplu olarak gösteren ilk mezar var. Hafif meyli tırmandık. Eski bir parmaklık içinde bir Türk zabitinin, Mustafa Beyin mezarı…


 


            Atsız’ın hatırasını inceleyecek olursak adı bahsettiği abideye Alçıtepe köyünden çıktıktan çok az sonra rastladıklarını ifade etmiştir. Devamında ise yola devam ederek Mustafa Beyin mezarına yani şimdiki Şahindere Hastane Şehitliğine geldiklerini ifade etmiştir.


            Atsız’ın tahrip olmuş diye bahsettiği abide maalesef günümüze ulaşamamıştır. Ancak kitabesi bu başarıyı gösterebilmiştir. Behramlı köyüne girer girmez yol kenarında bir çeşme görülmektedir. Adı geçen kitabe köy girişinde ki çeşmeye yapıştırılmıştır. Tabi bu kitabenin Alçıtepe’den buraya nasıl geldiği, nasıl bu zamana kadar korunabildiği bilinmemektedir. Her ne kadar gerçek yerinde olmasa da günümüze ulaşabilmesi çok sevindiricidir.


            Kitabeyi kendim okuduğumda üzerinde şunlar yazılı idi.


 


28 Kanun-ı Evvel 331 [10 Ocak 1916]


 Mukaddes emeller uğrunda fevkalade şecaat ve fekadarlıkla muharebe ederek büyük hizmetler ifa etmiş olan


müstakil on buçukluk seri ateşli sahra obüs bataryasının hatıra-i zaferidir.


 1330-1331 [1914-1915]


 attığı mermi 11 bin.


 


            Atsız’ın okuyamadığı yerleri de böylelikle öğrenmiş oluyoruz. Tabi o zamanda bu yazıların olduğu kısım ne durumdaydı, neden okunamadı bilinmez ama köy girişinde bulunan ve günümüze ulaşabilen bu kitabe birileri tarafından yazıları boyanarak onarılmış durumdadır. Ayrıca dikkat ettiğimizde Atsız çevirisinde 56. Alay diye bir birlikten söz etmektedir, günümüze ulaşan kitabede bununla ilgili bir yazı görülmektedir. Bu durumda kitabenin bazı kısımlarının tahrip olarak günümüze ulaştığı ortaya çıkmaktadır.


 


            Sonuç olarak bu topçu anıtının yeri tespit edilip aslına uygun yapıldığında 1915 yılında kahramanca mücadele veren aziz topçu neferleri hatırlanacaktır.


 


 


 


İsmail SABAH


Çanakkale Savaşları Araştırmacısı / Öğretmen


 


 


 


 





[1] Nihal Atsız bu ziyaretine dair gözlemlerini “Çanakkale’ye Yürüyüş, Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri” isimli eserinde anlatmaktadır.

9.984 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir