GELİBOLU’YU ANLAMAK

Bir Bulut Hikâyesinden Bir İntihâl Hikayesine… Yavuz Bahadıroğlu’na Sitem (Tuncay Yılmazer)

Bazen iş çıkışı yolumun üzerindeki herhangi bir kitapçıya uğrarım. Özellikle tarih  olmak üzere yeni çıkmış kitaplara bakıp incelemek büyük mutluluktur benim için… İşte böyle bir akşam rafta gördüğüm Yavuz Bahadıroğlu’nun “Çanakkale ” ile ilgili kitabını elime aldığımda hiç tahmin etmediğim bir durumla karşılaştım.

Yavuz Bahadıroğlu isminin benim tarihle ilgilenmemde büyük payı var. Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Feridun Fazıl Tülbentçi’den, Mustafa Necati Sepetçioğlu’ndan sonra “Buhara Yanıyor” ile tanıştım Yavuz Bahadıroğlu ile… Harzemşahlar Devleti’nin Türkmenler ve Kıpçaklar arasındaki etnik kavgalar sonucu Cengiz Han’ın ordusu karşısında yıkılması , güzel mamur şehirlerin bir bir Cengiz’in vahşi askerlerinin eline düşmesi o kadar etkileyici anlatılmıştı ki… Cesur Temür Melik, Kozanoğlu’nun “Turgut Reis” karakterinden sonra baş kahramanım olmuştu. Mert, korkusuz, dinine bağlı, doğruyu çekinmeden her yerde söyleyen karakter… Devamı “Elveda Buhara” da Celaleddin Harzemşah başka bir kahramanımdı. Yıldırım sonrası Fetret devrinin anlatıldığı “Sahipsiz Saltanat” taki kardeşlerini birleştirmeye çalışan “Şehzade Mustafa” ya da hayran olmuştum. Ortaokul çağlarımızda bu yiğitleri okuyabilmek büyük bir nimetti herhalde. Şimdiki gençlerin böyle kahramanları var mı bilmiyorum. Yavuz Bahadıroğlu isminin benim hatıralarımda müstesna bir yere sahip olduğunu söyleyebilirim.

Ancak itiraf edeyim bu düşüncelerim geçen akşam o kitabı elime aldığımda ciddi anlamda sarsıldı. Kitap aslında geçen yıl piyasaya çıkmış.( Laf aramızda , kendimi Hz. İsa’nın başına gelenleri yüzyıllar sonra öğrenen malum fıkradaki yeniçeri gibi hissettim. Bir yıl önce yayınlanmış kitaptaki intihalden yeni haberim oldu.)  Kitabın 111. sayfasından itibaren Norfolk taburunun akibetinin anlatıldığı bölüm büyük oranda 2006 yılında Yeditepe Yayınevi’nden çıkan Muzaffer Albayrak’ın editörlüğünü yaptığı “Yakın Tarih İncelemeleri-Çanakkale” adlı kitapta[i] yayınlanan “Bir Bulut Hikayesi” adlı makalemden alınmış. Kaynak gösterilmemiş. Üstelik o kadar alıntı yapıldıktan sonra uydurma eklemeler yapılıp böyle bir olayın olduğuna karar verilmiş.

2006 yılında yayınlanan makalemin ilgili bölümlerini ve Yavuz Bahadıroğlu’nun 2011 yılında yayınlanan “Çanakkale Kıyameti”[ii] adlı kitabının ilgili bölümünü karşılaştırmalı olarak aşağıda bulabilirsiniz. Benim makalemden alınan bölümler üstte italik yazılmıştır. Yavuz Bahadıroğlu’nun yazısından alınan bölüm kesintisizdir. Bazı bölümlerde araya cümle sokuşturulduğu, bazı cümlelerin yüklemlerinin değiştirildiği fark edilecektir.  

………………………

 

5. Norfolk Taburu’nun bu kadar ünlü olmasında, Gelibolu Harekâtı’ndaki başarısız yönetimi nedeniyle daha önce görevden alınan eski Başkomutan General Hamilton’un 6 Ocak 1916 tarihinde İngiliz kamuoyuna açıklanan raporunun rolü büyük. Hamilton raporunun 12 Ağustos 1915’de Suvla’da Küçük Anafartalar Ovası’nda yapılan harekâtı anlattığı bölümünde Norfolk 1/5 Taburu’nun da bağlı bulunduğu 163. Tugay’ın o gün öğleden sonra harekete geçtiğini yazmış ve devam etmişti:

“Düşmanın şiddetli karşı koymasına rağmen Küçük Anafarta köyü civarında en zor ve çok problemli bir arazide, kendisini yerleştirebildi. Çatışmalar esnasında 163. Tugay’a büyük bir şöhret kazandıran gizemli bir olay gerçekleşti. Savaş sahasının sağında bulunan 1/5 Norfolk Taburu öyle bir an geldi ki, kendini tugayın diğer kısmından da az mukavemet eden bir bölgede buldu. Düşmanın sebat göstermeyen kuvveti karşısında cesur ve özgüveni çok olan Albay Sir Beauchamp, düşmanı pek ciddi ve şiddetli bir sürede tazyik ederek taburun en seçkin askerle ri tarafından takip edildi. Çatışmalar gittikçe şiddetlendi ve arazi de gittikçe orman ve sarp bir şekle dönüşmeye başladı. Savaşın bu aşamasında birçok asker yaralandı ve susuzluğun da etkisiyle bitkin düştüler. Bunlar gece karargâha dönebilmek için yol buldular. Fakat 16 subayla Albay ve 240 asker düşmanı sıkıştırmaktan ve sürmekten geri kalmadılar. Bu cesur ve kahraman askerler arasında Kraliyet Sandringham Malikânesi’nden askere yazılmış bir b    völük asker de vardı. O zamandan beri bunların akıbetinden hiçbir haber alınamadı. Bunlar ormanlığa daldılar ve kaybolup gittiler. Bunlardan hiçbiri bir daha geriye dönmedi. Gece kaybolup gittiler..( Dipnot olarak Hamilton I. “Çanakkale Savaşları Raporu” Yayına hazırlayan : Yard. Doç. Dr. Ahmet Altıntaş, Çanakkale OMU, Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Yayınları, 1999, s:73-74 )

 

 

 

Y.B (2011)

Gelibolu Harekâtındaki başarısız yönetimi sebebiyle daha önce görevden alınan eski Başkomutan General Hamilton’un 6 Ocak 1916 tarihinde İngiliz kamuoyuna açıklanan raporunda inanılması zor bir olaya işaret ediliyor…

Olay 5. Norfolk Taburu’yla ilgili…

Hamilton raporunun , 12 Ağustos 1915’de Suvla’da Küçük Anafartalar Ovası’nda yapılan harekâtı anlattığı bölümde , Norfolk 1/5 taburununda bağlı bulunduğu 163. Tugayın o gün öğleden sonra harekete geçtiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Düşmanın şiddetli karşı koymasına rağmen Küçük Anafarta köyü civarında en zor ve çok problemli bir arazide, kendisini yerleştirebildi. Çatışmalar esnasında 163. Tugay’a büyük bir şöhret kazandıran gizemli bir olay gerçekleşti…

 “Savaş sahasının sağında bulunan 1/5 Norfolk Taburu öyle bir an geldi ki, kendini tugayın diğer kısmından da az mukavemet eden bir bölgede buldu.

“Düşmanın sebat göstermeyen kuvveti karşısında cesur ve özgüveni çok olan Albay Sir Beauchamp, düşmanı pek ciddi ve şiddetli bir sürede tazyik ederek taburun en seçkin askerleri tarafından takip edildi.

“Çatışmalar gittikçe şiddetlendi ve arazi de gittikçe orman ve sarp bir şekle dönüşmeye başladı. Savaşın bu aşamasında birçok asker yaralandı ve susuzluğun da etkisiyle bitkin düştüler. Bunlar gece karargâha dönebilmek için yol buldular. Fakat 16 subayla Albay ve 240 asker düşmanı sıkıştırmaktan ve sürmekten geri kalmadılar.

“Bu cesur ve kahraman askerler arasında Kraliyet Sandringham Malikânesi’nden askere yazılmış bir bölük asker de vardı. O zamandan beri bunların akıbetinden hiçbir haber alınamadı. Bunlar ormanlığa daldılar ve kaybolup gittiler. Bunlardan hiçbiri bir daha geriye dönmedi. Gece kaybolup gittiler..” Hamilton I. “Çanakkale Savaşları Raporu” Yayına hazırlayan : Yard. Doç. Dr. Ahmet Altıntaş, Çanakkale OMU, Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Yayınları, 1999, s:73-74 )

………….

İngiltere’de 4 Ağustos 1914’te seferberlik ilanının hemen sonrasında 5. Norfolk Taburu kurulmuş, 17 Ağustos 1914’te Colchester’de Doğu Anglian Tümeni’ne bağlı bir tugayı diğer 3 taburla birlikte oluşturmak üzere toplanmışlardı (diğer taburlar, 4. Norfolk, 4. Suffolk ve 5. Suffolk). Taburun başına daha önce Sudan ve Güney Afrika’da görev yapmış, 1906 yılında ordudan emekli olmuş, ancak 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla tekrar çağırılmış Albay Sir H. G. P. Beauchamp atanmıştı.

 

Y.B (2011)

Taburun Kuruluşu:

Norfolk Taburu , İngiltere’de 4 Ağustos 1914’te gerçekleşen seferberlik ilanının hemen sonrasında kuruldu…

Taburun başına  daha önce Sudan ve Güney Afrika’da görev yapmış, 1906 yılında ordudan emekli olmuş, ancak 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla tekrar orduya çağırılmış Albay Sir H.G.P Beauchamp getirilmişti.

 

5. Norfolk Taburu’nda başta da belirttiğimiz gibi Kraliyet Sandringram Malikanesi’nde çalışan kraliyet ailesinin yakından tanıdığı personel de bulunuyordu.

 

 

Y.B. (2011)

Bu taburda , Kraliyet Sandringham Malikânesi’nde çalışan hizmetlilerde bulunuyordu. Bunlar kraliyet ailesinin yakından tanıdığı kişilerdi. Bu bakımdan tabur ordu içinde çok meşhurdu ve önemseniyordu.

 

 

…………………..

Yorucu, yoğun bir eğitimin ardından 163. Tugay artık Gelibolu’ya gitmeye hazırdı. 29 Temmuz’da Tugay birliklerini taşıyan Aquitania Transatlantiği Liverpool’dan Gelibolu’ya gitmek üzere ayrıldı.

 

Y.B (2011)

Bir hayli yoğun eğitimin ardından 163. Tugay , içinde Norfolk taburu olduğu halde 29 Temmuz’da Aquitania Transatlantiği ile Gelibolu’ya hareket etti.

……………………………….

Gelibolu Harekâtı’nın bir türlü sonuçlandırılamaması, İngiliz Hükümeti’ni daha fazla takviye göndermeye zorlamıştı. Hamilton ve kurmayları da yeni gelen takviye tümenleri 6 Ağustos 1915’de Anafartalar ve Sarıbayır sırtlarını da kapsayan, Kocaçimentepe’yi ve Anafartalar Ovası’nı geçerek Akbaş Liman’ından Çanakkale Boğazı’na inmeyi amaçlayan topyekûn saldırıda kullanmayı planlamaktaydı.

 

Y.B. (2011)

Takviye kuvvet olarak geliyorlardı. Zira İngilizlere göre bu savaş çok uzamıştı. Artık bitirilmeliydi.

Savaş Planı:

Hamilton yeni gelenleri 6 Ağustos 1915’te gerçekleştirmeyi tasarladığı büyük saldırıda kullanmayı plânlıyordu. Bu saldırı ile Anafartalar ve Sarıbayır sırtlarını geçecek , Kocaçimentepe ve Anafartalar ovasını çiğneyerek Akbaş Liman’ından Çanakkale Boğazı’na inecekti. Böylece Osmanlı savunması kırılmış olacaktı.

Ama hedefine ulaşamadı…

Mukavemet düşündüğünden çok daha sert oldu…

……………………….

 

Hamilton, Tekketepe’nin alınması konusunda ısrarcı olsa da, General Stopford aynı görüşte değildi: “Askerler savaşma ruhuna artık sahip değil,” demişti telsiz mesajında.

“Ağır bombardıman ve tüfek ateşi karşısında ilerleyemiyorlar. Hücum için atılganlık göstermedikleri gibi, en basit bir düşman saldırısından sonra da tersyüz dönüp, uzun süre ricat ediyorlar. Askerlerin çoğu da sağda solda gizleniyor!”2

Hamilton’un biran önce taarruz konusundaki ısrarları sonuç vermemişti. Harekât konusunda isteksiz olan General Stopford ağaçlara saklanmış Türk keskin nişancılarının 54. Tümen’in geriyle olan bağlantısını kesebileceğini bile bahane olarak ileri sürmüş, sonuçta ANZAK’tan keskin nişancı getirilmesi kararlaştırılmıştı. Sonunda 13 Ağustos taarruz tarihi olarak belirlendi.

 

Y.B. (2011)

Ama Hamilton, Tekketepe’nin alınması konusunda son derece ısrarcıydı, ne varki , General Stopford[iii] “Askerler savaşma ruhuna sahip değil” deyince akan sular durdu.

“ Ağır bombardıman ve tüfek ateşi karşısında ilerleyemiyorlar.” diyordu Stopford. “Hücum için atılganlık göstermedikleri gibi, en basit bir düşman saldırısından sonra da tersyüz dönüp, uzun süre ricat ediyorlar. Askerlerin çoğu da sağda solda gizleniyor!”

Harekât konusunda isteksiz olan sadece asker değildi, bizzat General Stopford da isteksizdi. Uzun tartışmalar sonucunda 13 Ağustos taarruz tarihi olarak belirlendi.

……………..

 

9. Kolordu karargâhında bir gün sonra yapılacak harekâtın daha başarılı olabilmesi için bir tugaylık bir kuvvetin bir gün öncesinden tepe yamaçlarına doğru ilerlemesi kararlaştırıldı. Böylelikle ağaçlara ve çalılıklara yerleşmiş keskin nişancılar temizlenecek, 13 Ağustos sabahı yapılacak 54. Tümen’in başını çekeceği, 10. ve 11. Tümenlerin destekleyeceği harekât daha kolaylaşacaktı.3

54. Tümen’in General Brunker komutasındaki 163. Tugayı bu iş için görevlendirilmişti. Hedefi Sülecik-Kükürtlüpınar mevkiinden geçerek Türk 36. Alay’ın 1. Taburu ile 36. Alay’ın sağ yanındaki mevzilerdi.

 

Y.B. (2011)

Harekatın daha başarılı olabilmesi için bir tugaylık bir kuvvet saldırıdan birgün önce yamaçlara doğru ilerleyecek , bunlar ağaçlara ve çalılıklara yerleşmiş keskin nişancıları temizleyecekti.

Plan kağıt  üzerinde kusursuzdu. Ancak bakalım devran ne gösterecekti?

54. Tümen’in General Brunker komutasındaki 163. Tugayı ağaçlara ve çalılıklara saklanmış keskin nişancı Osmanlı askerlerini etkisiz hale getirmek için görevlendirildi.

Bundan sonraki hedefi Sülecik-Kükürtlüpınar mevkiinden geçerek 36. Alay’ımızın 1. Taburu ile 36. Alay’ımızın sağ yanındaki mevzileri ele geçirmekti.

…………………………………..

 

Norfolk taburunun saldırısı

Sonunda saat 16.40 sıralarında ilerleme emri verildi. Hedef Tekketepe ve Kavaktepe yamaçlarındaki (keskin nişancılardan da zengin olduğu düşünülen) bölgedir. (Kükürtlüpınar mevkiinin 1 mil kadar doğusu)

Bir İngiliz askeri; “12 Ağustos tarihi çok uygun düşmüştü. Çünkü bu tarih ördek avının başlangıcıdır ve ördekler de bizlerdik” diye yazmıştı günlüğüne.

Saldırının yapılacağı bölge Kaymakam (Yarbay) Münip (Özsoy) komutasındaki 36. Alay’ın 1. Taburu ile 35. Alay’ın 3. Taburları tarafından tutuluyordu.

Ancak en sağdaki Norfolk Taburu’nun en soldaki Suffolk Taburu’yla aynı hizaya gelmesi gerekiyordu. Makineli tüfek ateşi yağmurunun başladığı, hareket emrinin verildiği bu dehşet saatlerinde artık bunu yapmak için çok geçti. Hızla ileri fırlayan Norfolk Taburu askerlerinin sağ ve sol yanları korumasız kalmıştı.

En önde gidenlerden biri de C Bölüğüydü. Yoğun makineli tüfek ve şarapnel ateşi altında bölükler, askerler, subaylar birbirleriyle olan irtibatlarını kaybettiler. C Bölüğünden er John Dye, Yüzbaşı Beck’i en son bir ağacın altında başı önüne düşmüş halde gördüğünü söyleyecekti. Dönemin İngiliz Kralı V. George’un da yakın tanıdığı olan Yüzbaşı Frank Beck’i bir daha kimse görmedi.

Osmanlı tarafı başlangıçta bombardıman yapılmasıyla bir taarruzun yakınlaştığını sezmişti. 36. Alay Komutanı Münip Bey iki taburundan birisini cepheye yerleştirmiş, diğerini de geride ve ihtiyatta bulundurmaktaydı.

İngilizler ilk anda yaklaşık 900-1000 metre kadar ilerlemişti. Fakat bu müddet esnasında bir hayli zayiat verdiler. En fazla ilerleyen Norfolk Taburu’dur.

 

 

Y.B.( 2011 )

Norfolk Taburu saldırıya geçiyor

Plânlandığı gibi , 12 Ağustos 1915’te , saat 16.40 sularında ilerleme emri verildi. Hedef keskin nişancıların en yoğun olduğu düşünülen Tekketepe ve Kavaktepe yamaçlarındaki bölge idi.

Bir İngiliz askeri o günkü günlüğüne şu notu düşecekti:

“12 Ağustos tarihi çok uygun düşmüştü. Çünkü bu tarih ördek avının başlangıcıdır ve ördekler de bizlerdik.”

Saldırının yapılacağı bölge , Kaymakam (Yarbay) Münip Bey’in  (Münip Özsoy) komutasındaki 36. Alay’ın 1. Taburu ile 35. Alay’ın 3. Taburları tarafından savunuluyordu.

 

Aldığı saldırı emri sonucu hızla ileri fırlayan Norfolk Taburu , tepelerden açılan yoğun makinalı tüfek ateşi altında ilerlemeye çalışıyordu…

En önde gidenlerden biri de C Bölüğüydü. Yoğun makinalı tüfek ateşi altında bölükler birbirleriyle olan irtibatlarını kısa süre içerisinde kaybettiler.

36. Alay komutanı Münip Bey iki taburundan birini cepheye yerleştirmiş, diğerini ise ihtiyatta bırakmıştı.

İngilizler ilk anda 1000 metre kadar ilerleyebildiler. Fakat büyük zayiat verdiler. En fazla Norfolk taburu ilerlemişti.

 

………

 

Harekâtta Türklere esir düşen 5. Norfolk Taburu’ndan Üsteğmen William George Stewart Fawkes de o gün birliğinin başına gelenleri tüm ayrıntısıyla anlattı:

“12 Ağustos 1915’de Anafartalarda Karakol Dağı eteğinde, bütün tugayımız avcıya yayılmış olduğu hâlde, albayımız gelerek saat tam dörtte ilerlememizi emretti. Fakat hedefimizin ne olduğunu söylemedi. Komutam altında bulunan takım ile ilerledim. Türk ateşi o kadar yoğundu ki beraberimde bulunanlar tamamen mahvolup öldürüldüler. Çavuş ile ben kaldım İlerlememizi söyledim. 100 yarda kadar daha ilerledik. Çavuş vuruldu ve düştü. Ben yine aldırmayarak yalnız başıma yürüdüm. 30 yarda yürüdükten sonra ben de vuruldum. Çok kan kaybettiğimden kendimi güçlükle topladım. Ayakta yürümeye uğraştım. Bilmem ne kadar bir mesafe yürümüşüm. Düşüp kaldım. Kendime geldiğim zaman semâda yıldızlar parlıyor. Yine kendimden geçmişim. Tekrar kendime geldiğim zaman zaptetmeye uğraştığım Türk siperinin içinde ve etrafımda şefkatli ve merhametli görünüşlü Türk evlâdlarını gördüm. Bana su ve yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak sargıyerine götürdüler. Bu âlicenap muameleye ve bundan buraya gelinceye kadar gördüğüm insanî muameleye hakikaten teşekkür borçluyum. Bunu burada söylediğim gibi vatanıma dönmek nasip olursa orada da çekinmeden söyleyeceğimi namusumla temin ederim.” ,

……………..

Y.B. 2011

Harekâtta Türklere esir düşen 5. Norfolk Taburu’ndan Üsteğmen William George Stewart Fawkes de o gün birliğinin başına gelenleri tüm ayrıntısıyla anlattı:

“12 Ağustos 1915’de Anafartalarda Karakol Dağı eteğinde, bütün tugayımız avcıya yayılmış olduğu hâlde, albayımız gelerek saat tam dörtte ilerlememizi emretti.

“Fakat hedefimizin ne olduğunu söylemedi. Komutam altında bulunan takım ile ilerledim.

“Türk ateşi o kadar yoğundu ki beraberimde bulunanlar tamamen mahvolup öldürüldüler.

“Çavuş ile ben sağ kalabildik. İlerlememizi söyledim. 100 yarda kadar daha ilerledik. Çavuş vuruldu ve düştü. Ben yine aldırmayarak yalnız başıma yürüdüm. 30 yarda yürüdükten sonra ben de vuruldum. Çok kan kaybettiğimden kendimi güçlükle topladım. Ayakta yürümeye uğraştım. Bilmem ne kadar bir mesafe yürümüşüm. Düşüp kaldım.

“ Kendime geldiğim zaman semâda yıldızlar parlıyor. Yine kendimden geçmişim. Tekrar kendime geldiğim zaman zaptetmeye uğraştığım Türk siperinin içinde ve etrafımda şefkatli ve merhametli görünüşlü Türk evlâdlarını gördüm. Bana su ve yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak sargıyerine götürdüler. Bu âlicenap muameleye ve bundan buraya gelinceye kadar gördüğüm insanî muameleye hakikaten teşekkür borçluyum. Bunu burada söylediğim gibi vatanıma dönmek nasip olursa orada da çekinmeden söyleyeceğimi namusumla temin ederim.”

……………..

 

Osmanlı Kuvvetlerine esir düşen 5. Norfolk Taburu’ndan 16 yaşındaki Er George Harwell, 23 Ağustos 1915’de yaralarından dolayı öldü. Ölümü Harbiye ve Hariciye Nezâreti arasındaki yazışmalar sonrasında İngiliz Harbiye Nezareti’ne bildirildi.

Y.B. ( 2011 )

Osmanlı Kuvvetlerine esir düşen 5. Norfolk Taburu’ndan 16 yaşındaki Er George Harwell, 23 Ağustos 1915’de yaralarından dolayı öldü.

 

 

Bir hurafenin ortaya çıkışı

1965 yılında bir Yeni Zelanda UFO dergisinde 3 ANZAK veteranının ifadeleri yayınlandı. (O yıllar UFO haberlerinin doruğa çıktığı yıllardı.)

“12 Ağustos 1915’te gün ağarırken gökyüzünde bulut yoktu. 60 Tepe’nin üzerinde altı ya da sekiz ekmek somunu biçiminde bulut yayılmış duruyordu. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üzerinde bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 65 metre yüksekliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı madde gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900-1100 metre uzaklıktaydı.

Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Sahra Birliği’ne bağlı 3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. Bulunduğumuz yer 60 Tepe’ye göre 90 metre daha yüksekte olduğu için üstten görebiliyorduk. Bir bulut Kayacıkdere denilen kuru bir dere yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. 4. İngiliz Norfolk Taburu bu buluta doğru ilerledi. İçine girdi. Ancak sonra diğer tarafından çıkan kimse olmadı. Hepsi içine girip görünmez olunca, bulut yavaş yavaş yükseldi. Diğer bulutlarla aynı hizaya gelince hepsi birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gözden kayboldular. Aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz.”

4/165 künyeli F. Reichardt, 13/416 künyeli R. Nevnes ve er J. L. Newman

 

Y.B. 2011

Norfolk Taburu’nun akıbeti

1965 yılında, UFO dergisinde (Yeni Zelanda) , 4. Norfolk Taburu ile ilgili olarak tabur mensubu  3 ANZAK askerinin ifadeleri yayınlandı.

“12 Ağustos 1915’te gün ağarırken gökyüzünde bulut yoktu. 60 Tepe’nin üzerinde altı ya da sekiz ekmek somunu biçiminde bulut yayılmış duruyordu. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üzerinde bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 65 metre yüksekliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı madde gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900-1100 metre uzaklıktaydı.

Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Sahra Birliği’ne bağlı 3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. Bulunduğumuz yer 60 Tepe’ye göre 90 metre daha yüksekte olduğu için üstten görebiliyorduk. Bir bulut Kayacıkdere denilen kuru bir dere yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. 4. İngiliz Norfolk Taburu bu buluta doğru ilerledi. İçine girdi. Ancak sonra diğer tarafından çıkan kimse olmadı. Hepsi içine girip görünmez olunca, bulut yavaş yavaş yükseldi. Diğer bulutlarla aynı hizaya gelince hepsi birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gözden kayboldular. Aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz.”

4/165 künyeli F. Reichardt, 13/416 künyeli R. Nevnes ve er J. L. Newman12[iv]

 

 

 

 

………………………………

Popüler tarih eserleri kaynak göstermek zorunda olmadığı belirtilir. Ancak yazar bu kitabında diğer bölümlerde yeri geldikçe kaynak göstermiş, yazarların adını da vermiş.  

Bahadıroğlu’na hiç yakıştıramadım. En azından bir dipnotla kaynak belirtmek zor olmasa gerek.[v] Üstelik anlatılmak istenenin tam tersi sonuca varılmış. İntihali yapan(lar) sonuç bölümünü dikkatle okusaydı örnek gösterdikleri üç Anzak veteranının ne kadar saçma, tutarsız ifadelerde bulunduklarını anlardı.( Tabur adı yanlış, yer yanlış , üstelik 50 yıl sonra ! vs. vs. )  Ne  kadar saçma olduğunu düşünsem de “Bulutların içinkde kaybolan Norfolk taburu” olayının popüler Çanakkale Savaşı anlatısında bir hayli yeri var. Kabul ediyorum.  Bahadıroğlu makalemi bu şekilde kullanacağına, eleştirilerini yazabilir, en azından tutarlı davranmış olurdu.

Yavuz Bahadıroğlu’da dahil olmak üzere muhafazakar kökenli bazı ünlü  üstad yazarlarımızın özellikle Çanakkale Savaşı konusundaki bilgilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Yıllardan beri aynı uydurma menkıbeleri, yanlış bilgileri yazıp duruyorlar. Yıllar önce belki çok etkileyiciydi. Ama artık tuhaf kaçıyor. Çanakkale’de maneviyatın rolünü anlatmak için uydurma hikayelere gerek yok. Cephane, teçhizat vs. gibi bir çok yönüyle eksiklikleri olan ama askerinin üniformasının iç cebinde Bedir Savaşı’nda şehit olanların listesini taşıyan  bir ordunun “Allah bizimle beraberdir” diyerek dünyanın o dönem için en güçlü donanma ve ordusunu dize getirmesi yeterince büyük bir mucize değil mi?

Sayın Yavuz Bahadıroğlu’ndan bir özür bekliyorum. Kul hakkı konusunun dinimizde ne kadar önemli olduğunu sanırım benden çok daha iyi biliyor.

Tuncay Yılmazer

 

……………………………………………………………………………………………………………………..

EDİTÖRÜN NOTU:

 

Sn. Yavuz Bahadıroğlu sitenin mesaj sistemi üzerinden bir açıklama gönderdi. Aynen yayınlıyorum:

Adı : yavuz bahadıroğlu
Ülke: Türkiye
E-Posta : bahadiroglu@moralfm.com
Telefon : 0212 551 32 25
Şehir : İstanbul

Mesaj :
Sevgili dostum; ne diyeyim, haklısınız; maalesef asistanımın gadrine uğradım. Benim o konuda yıllar önce yayınladığım makaleyi kitaba eklemesini söylemiştim zaman darlığı nedeniyle, tuttu seninkini özetledi. Hiç gereği yoktu. Gerek olsaydı bile iftiharla kaynak gösterirdim. Kırk küsür yıldır yazıyorum ve ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Müteakıp baskılarda kaldırmalarını isteyeceğim. Bağışlayın lütfen. Bu arada kitaplarınızı severek okuyorum. Yüreğinize sağlık. Görüşmek dileğiyle selamlar.

 

……………….
 
 
 
 
 
 
 

[i]Tuncay Yılmazer “Bir Bulut Hikayesi” Muzaffer Albayrak (Ed.) Yakın Tarih İncelemeleri-1 Çanakkale Savaşı , içerisinde, s. 215-227 (Yeditepe Yayınevi , Mart 2006, İstanbul 

 

 

[ii] Yavuz Bahadıroğlu “Bir Destanın Hikayesi-Çanakkale Kıyameti” Paradoks Kitap, Mart 2012  İstanbul, 2. Baskı , (İlk baskı 2011 yılında yapılmış) Norfolk taburuyla ilgili bölüm 110-119. Sayfalar.

[iii] Makalemde General Stapford’un adı yanlışlıkla Stopford diye yazılmıştı. Aynen kopya edilmiş!

[iv] Newmanın yanındaki 12 numarası asıl metindeki dipnot numarasıdır. Makaleyi kopyalayan buna bile dikkat etmemiş!

[v] Bir örnek vermek gerekirse , kendisini de bazı gazete yazılarında eleştirdiğim , dünya görüşlerimiz çok farklı olan Sn. Turgut Özakman , Çanakkale-Diriliş adlı kitabının dipnotlar bölümünde söz konusu makaleme atıf yapmıştı.  S.664, 84. No’lu dipnot (37. Baskıdan)

24.015 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir