Osmanlı Devleti’nin girdiği son savaşta; en hayatî ve kritik cephelerde, adeta ölüm kalım mücadelesinin verildiği savaş sahnelerinde ordu komutanlığı yapan Liman von Sanders, Türkiye’de en çok tanınan ve bilinen yabancı asker olmuştur. Hatta Türkiye’de kaldığı beş sene zarfında bizden biri gibi kabul de görmüş, “Liman Paşa” olarak tanınmıştı.
Liman von Sanders Aralık 1913’te, Osmanlı Devleti ile Almanya arasında imzalanan askeri anlaşma vesilesiyle Osmanlı ordusunda ıslahat ve düzenleme yapmak üzere gönderilen Askerî Heyet’in başkanı olarak Türkiye’ye gelmişti. Ancak orduda ıslahat adına henüz bir şey yapamadan I. Dünya Savaşı başladı. Liman Paşa, savaşın başında ve sonunda Osmanlı Devleti’nin varlığı açısından çok kritik önemi haiz iki cephede ordu komutanlığına tayin edildi. Liman Paşa savaşın başında komutan olarak gittiği Çanakkale’de Türk askerinin gösterdiği harikulade direniş ve kahramanlıkla zafer kazanarak büyük bir itibar ve şerefe mazhar oldu. Savaşın son yılında tayin edildiği Suriye ve Filistin bölgesindeki Yıldırım Ordular Grubu komutanlığı vazifesi ise tam tersine bozgun ve büyük bir ricatla son bulmuştu.
Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gün olan 31 Ekim 1918’de Yıldırım Orduları Komutanlığını Mustafa Kemal Paşa’ya devreden Liman Paşa, İstanbul’a dönmüş, bir müddet Türkiye’deki Alman askerlerinin vatanlarına dönüşünü organize ettikten sonra nihayet kendisi de bir gemi ile 29 Ocak 1919’da Almanya’ya hareket etmişti. Ancak bu yolculuğu Malta’da kesintiye uğramış ve burada İngilizler tarafından savaş esiri olarak tutuklanmıştı. Malta’da 21 Ağustos 1919 tarihine kadar tutulan Liman von Sanders sonunda ülkesine dönebilmişti.
Malta’da kaldığı süre içerisinde yazdığı hatıratı “Fünf Jahre Türkei” (Türkiye’de Beş Sene) adıyla Berlin’de 1920 yılında yayımlandı. Osmanlı Genelkurmayı Askeri Tarih Encümeni tarafından tercüme edilen hatırat, 1921 yılında İstanbul’da neşredildi. Tercüme baskının orijinalinden farklı olan yönü; Askeri Tarih Encümeni tarafından; Liman von Sanders’in hatıratındaki bazı yorumlara ve gerçeği yansıtmadığına inandıkları olaylara dair açıklamaların eklendiği bölümdür.
Bu kitapta biz, Osmanlı Genelkurmayı’nın Osmanlıca olarak yayımladığı bu hatıratı ekiyle beraber Latin harflerine çevirdik. Esas aldığımız nüshaya sadık kalmak şartıyla, genel okuyucu tarafından anlaşılmayacak derecede ağdalı olan Osmanlıca kelime ve kelime gruplarını cümlenin üslubuna ve manasına zarar vermeyecek şekilde sadeleştirdik. Kitap, Almanca’dan tercüme edilirken lüzumlu görülen yerlere dipnotlar konmuştu. Bu dipnotları, bazı küçük açıklamalar için bizim koyduğumuz dipnotlardan ayırt etmek üzere; tercüme heyetinin dipnotları “t.h.n” kısaltmasıyla, kendi dipnotlarımızı da “h.n” (hazırlayanın notu) kısaltmasıyla verdik.
Tarih sahnesinden çekilen Osmanlı Devleti’nin son demlerinde beş sene ordu komutanlıklarında bulunmuş bir kişinin hatıratı bizim için şüphesiz çok önemlidir. Liman von Sanders gibi milli hisleri kuvvetli bir asker için tabii ki Alman menfaatleri her şeyden önce gelmekteydi. Bunun yanı sıra her şey olup bittikten sonra kaleme alınan bu hatıratta eskiye dayalı dostluk ve düşmanlıklar, şahsi duygu ve düşüncelerin ön plana çıkması muhtemeldir. Bu cümleden olarak 1921 yılında hatıratı okuyan Enver Paşa’nın eşine yazdığı mektupta Liman’ın yazdıkları hakkında; “Ben, Liman’ın hatırasını okuyorum. Ne tuhaf adam. Harpte ne iyi yapılmış ise, faili o, ne manasız ve kötü ise başkaları; tabii, başta ben. Sonra da, hep Alman zabitleri yapıyor. Türk zabitlerinden nadiren bahis var. Ah! Ne ise, neferlere lütfedip “iyi zabitler -yani Almanlar- idaresinde olurlarsa iyi iş görürler” diyor. …Türk paşaları arasındaki mâlum rekabet ve bunun neticesi birbirine yardım etmemek hususunun bertaraf edildiğini söylüyor. Hakikaten edepsiz adam. Bu harpte bizde böyle bir hal mi zuhur etmişti?” demektedir.
Bir hatıratı okurken peşinen göz önünde bulundurulması gereken husus, yazılanların subjektif olabileceğini unutmamaktır. Ancak yine de Liman von Sanders’in, şahit olduğu ve kitabına aktardığı bazı olumsuzluklar, kabullenmesi zor da olsa gerçektir. Nitekim bu hususta Liman von Sanders’in hatıratının Osmanlıca tercümesine bir önsöz yazan Genelkurmay Üçüncü Şube Müdürü ve Askerî Tarih Encümeni Başkanı Hüseyin Hüsnü Emir; “…Aktardığı diğer olaylar ve düşüncelerine gelince; muhterem bir ordu kumandanımızın pek yerinde olan düşünceleri hakkında tekrar edeceğiz ki, Liman’ın kendi şahitliğine ve bilgisine dayalı olan beyanatı ekseriyetle doğrudur. İşittiklerine ve şahsî düşüncelerine ait olanlar ise hatalıdır. Bütün yazılarında derin bir Almanlık hissinin ve taraftarlığının hâkim olması keyfiyetine gelince; buna çaresiz tahammül edeceğiz. Çünkü ona, en başından rıza göstermişiz” diyerek bu hatıratı değerlendirirken esas alacağımız ilkeyi çok güzel izah etmektedir.
Muzaffer ALBAYRAK