“Berrak ve güzel bir bahar günü sabahı, daha şafakla beraber kulakların her gün işitmeye itiyad ettiği (alıştığı) top gürültüleri arasında duyulan ve yakından bir muharebenin vukuunu ifham eden (anlatan) tüfek sesleri ve sahil tarassut (gözetleme) kıtaatından gerideki fırka (Tümen) karargâhlarına telefon ve emirberlerle gelen raporlar, vaziyetin pek ciddi olduğunu ilan ediyordu. Artık kıtaat bir zamandan beri olduğu gibi talim ve manevra maksadıyla yaptıkları silah başına hareketi, bu gün o manevra ve talimlerde istihdaf (amaç) eyledikleri hakiki hedefi karşılamak üzere yapılıyordu. Binaenaleyh (bunun üzerine) her tarafta başlayan mesai daha ziyade ateşli ve heyecanlı idi. Çünkü bilhassa 18 Mart Deniz Muharebesinden sonra intizar olunan (beklenilen) İtilaf kıtaatının hareketi başlamıştı…”
19. Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Çalışlar, 25 Nisan 1915 gününü anlattığı Erkan-ı Harbiye Mektebindeki konferansına bu satırlarla başlıyor…
13 Mart 1915 günü Çanakkale’deki birliklerin Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilen İngiliz General Ian Hamilton’u Londra’dan cepheye hareket ederken uğurlayan Lord Kitchner şöyle diyordu: “Eğer donanma Çanakkale boğazını aşar İstanbul teslim olur ve siz böyle bir başarıya ulaşırsanız bu bir muharebenin kazanılması değil bir savaşın kazanılması olacaktır.”
Aynı gün Kitchener Hamilton’a şu talimatı verdi: “Donanma, Çanakkale boğazını zorlayarak geçmeyi üstlenmiştir. Bu önemli anda, büyük ölçekte herhangi bir karaya çıkış harekâtı için askeri kuvvetlerin istihdamı, ancak donanmanın boğazdan geçmek konusunda sarf edeceği her türlü çalışmaya rağmen başarı kazanılmadığı takdirde, tasarlanmıştır.”
Oysaki Hamilton, 18 Mart günü Gelibolu yarımadasında çıkartma yapılabilecek her yerde henüz kazılmış topraklar, yeni çekilmiş tel örgüler görerek Lord Kitchener’e yazmış olduğu mektupta şöyle diyordu “Buradan Gelibolu yarımadasının kırılması dairenizdeki harita üzerinde göründüğünden daha çetin bir fındığa benziyor.”
18 Mart günü yapılan deniz muharebelerinde, İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı’ndan geri dönmek zorunda kaldılar. Fakat Çanakkale Boğazı’nı geçmek fikrinden vazgeçmediler…
18 Mart yenilgisinden sonra İtilaf devletleri şu gerçeği anlamışlardı. Donanmanın boğazdan geçebilmesi için önce boğazdaki mayınlar temizlenmeli idi. Mayınlar temizlenmedikçe donanma Marmara’ya giremezdi. Mayınları temizleyebilmek için de boğazın Anadolu ve Rumeli yakasındaki bataryaların susturulması gerekliydi. Kıyı topları ve set bataryaları tamamen susturulmadan mayınlar temizlenemez, Karadan operasyon yapılmadan kıyı topları susturulamazdı. Bunun için de Gelibolu yarımadasının ele geçirilmesi gerekmekteydi.
18 Mart yenilgisinden sonra 19 Mart günü toplanan Harp meclisinin toplantısında, kayba uğrayan gemilerin yerine muharebe gemisi gönderilerek uygun görüldüğü takdirde taarruzun tazelenmesi konusunda Amirale müsaade edilmesine karar verildi. Fakat Sir Ian Hamilton’un boğazın gemiler ile zorlanabileceğine artık kani olmadığı konusundaki raporu Lord Kitchener’e ulaşması ile denizden kazanılacak başarı konusunda ümitler sarsıldı.
Lord Kitchener, Hamilton’a verdiği cevapta söyle diyordu: “Çanakkale boğazının mutlaka zorlanmasına ve yolu açmak için Gelibolu yarımadası üzerinde büyük ölçekte askeri harekât yapılmasına lüzum görüldüğü takdirde bu harekâta mutlaka başlanılması ve bunun başarılması hakkındaki görüşlerimi bilirsiniz”.
22 Mart 1915 günü saat 10’da Queen Elizabeth’te bir deniz – kara konferansı yapıldı. Oturumda şu şahsiyetler bulunuyordu. Amiral de Robeck, Amiral Wemyss, General Birdwood, General Braithwaite, Albay Polen ve Hamilton.
Hamilton toplantıyı şöyle anlatıyor: “Oturum açıldığı zaman kara harekâtı veya amfibi çıkartma harekâtı hakkında denizciler bize soru soruncaya kadar şu veya bu şekilde beyanda bulunmadık, sustuk ve “sadece filoya Çanakkale boğazını zorlayıp geçeriz” iddialarını terk ettikleri ana kadar bekledik. Amiral de Robeck bize hitaben “ artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale boğazının aşılamayacağına” kesinlikle kanaat getirdiğini söyledi. Buna karşı hiçbir itiraz sesi yükselmedi
“Amiral de Robeck’in itirafından sonra tartışmayı gerektirecek bir hal kalmadı. Derhal kara haritası açıldı. Dikkatler o yöne çevrildi. Baştanbaşa planlardan şemalardan müteşekkil bir çalışmaydı bu. Hakikatte pek çok ihtimalleri düşünmüştüm. Benim karakterimde olan birinin içinde güç zapt edilen bir his “ilerle ve batan harp gemilerimiz intikamını hemen al” diye kaynıyordu. Yarın gece Alçıtepe’de olmalıydık. Bir gün yerine on gün niye bekleyeceğim? Fakat bir harekâtın en muğlâk ve ince hesap isteyen yönü karaya asker ve malzeme nakli noktası idi.”
Boğazı ele geçirebilmek için merkez tabyalarının ele geçirilmesi lazımdı. Acı deniz mağlubiyetinden sonra yapılan yeni planda bu vazife artık kara kuvvetine veriliyordu. Esas rolü donanmaya veren eski planın tamamen zıddı olarak yeni planda esas rolü kara kuvveti yapacak, deniz kuvveti ona yardımcı olacaktı.
Bu şekilde 18 Mart 1915 günü Çanakkale boğazını sadece donanma ile geçilemeyeceğini anlayan İtilaf devletleri, 19 Marttan itibaren amfibi bir hareket için hazırlanmaya başladı. Türk birlikleri de buna karşı alınacak savunma tedbirleri için planlar yapmaya başladılar…
18 MARTTAN SONRA TÜRK TARAFI
18 Marttan sonra Osmanlı genelkurmayı Çanakkale’ye düşman çıkarması hakkında yeni haberleri dikkate alarak buradaki kara kuvvetini 3. Tümen ve bir süvari tugayı ile takviye etti. Bütün kuvvet 6 tümen ve bir süvari tugayına çıktı. Toplam 84.000 kişi idi.
Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, mevcut savunma düzenini tamamlayıcı değişikliklere gidilmesini 20 Mart’ta Başkomutanlığa önerdi. 22 Mart’ta Başkomutanlık, Cevat Paşa’nın önerisine vermiş olduğu cevapta; 9. Tümen’in birliklerinin konuşunda bir değişikliğe gidilmeden olduğu yerde kalmasını, 19. Tümen’in Saros Körfezi ve Anadolu kıyılarından yapılabilecek çıkarma girişimlerine karşı kullanılmak üzere 3. Kolordu’ya bağlı kalarak Eceabat’ta toplu halde bulunmasını, 11. Tümen’in, Anadolu yakasına yapılabilecek bir çıkarmaya karşı aynı bölgede kalmasını belirtiyordu. Aynı emir gereği, 9. Tümen Karargâhı 24 Mart sabahı Eceabat’a alınarak Gelibolu yarımadasındaki yerleşmeye başlamıştır.
Başkomutanlık, İtilaf Devletlerinin Boğaz’ı zorlayarak Marmara’ya buradan da İstanbul’a yönelme planlarını yineleyebilecekleri gözden uzak tutulmadı. Donanma ile başarıya ulaşılamayan deniz harekâtının karadan da denenebileceğini hesaba katarak Gelibolu Yarımadası’na yapılabilecek çıkarma operasyonlarına karşı bölgedeki kara birliklerini güçlendirmeye karar verdi. Bu amaçla Boğaz’ın karadan gelecek olan saldırılara karşı savunma görevi için 5. Ordu kuruldu. 24 Mart 1915’te 5. Ordu’nun komutanlığına Liman Von Sanders atandı. 25 Mart tarihinde Başkomutanlık ilgili birliklere gönderdiği emirde; “Çanakkale Müstahkem Mevki civarında ve Gelibolu Yarımadası’nda bulunan birliklerden 9. Tümen’in dâhil olduğu 3. Kolordu, 11. ve 5. Tümenlerle, jandarma Alayları ve 64. Piyade Alayı’ndan oluşan 5. Ordu’nun kurulduğu, ordu komutanlığına Mareşal Liman Von Sanders’in atandığı” yazılıydı. Liman Von Sanders 25 Mart tarihinde Gelibolu’ya ulaşarak burada karargâhını kurdu.
5. ordu Mart sonlarında Seddülbahir ve Kumkale’yi Müstahkem Mevkii komutanlığından devraldı. Bu şekilde Müstahkem Mevkii Komutanlığı sadece Çanakkale iç geçidinin güvenliğini sağlamak ile görevli kaldı.
Liman paşadan önce Yarımadada görevli 3. Kolordunun muhtemel bir düşman çıkarmasına karşı savunma ile ilgili tespitleri şu şekilde idi:
1). Düşmanın çıkarma yapması en muhtemel kıyılar Kabatepe, Seddülbahir arasıdır.
2). Bolayır ve Anadolu 2. derecede önemlidir.
3). Karaya çıkan ve buraya yerleşen düşmanı geri atmak imkânsız olmasa bile çok zordur.
4). Bu yüzden düşmanı karaya çıkartmamak esastır.
Liman Von Sanders’ten önce bölgedeki tertibat şu şekilde idi:
5. Tümen: Yeniköy, Bayramiç, Kadıköy, Kuruçeşme mıntıkasında,
7. Tümen: Bolayır, Gelibolu, Yeniköy mıntıkasında,
9. Tümen bir kısım kuvveti ile Anafartalar, Seddülbahir mıntıkasında diğer kısmı ile Kumkale – Yenişehir mıntıkasında,
19. Tümen: Maydos ve Sarafim çiftliği civarında ihtiyatta,
126. Alay, Çanakkale güneyinde,
11. Tümen: Beşigeler mıntıkasında,
Çanakkale Seyyar Jandarma Taburları, Taraklı’da,
Gelibolu ve Bursa seyyar jandarma taburları Tayfur ve Turşunköy’de dağınık olarak bulunuyordu.
3. kolordu en tehlikeli kıyıları kuvvetli ve az tehlikeli kıyıları zayıf tutmuştu.
Liman Von Sanders, emir ve komutayı ele aldıktan sonra 1 Nisan günü cepheyi dolaştı. 9. Tümen mıntıkasını teftiş ederken şöyle bir fikir yürüttü. “deniz vasıtaları mükemmel olan bir düşman istediği bir kıyıya muhakkak çıkabilir. Buna mani olmak mümkün değildir. Bu sebeple kıyıları zayıf tutmak ve düşman karaya çıktıktan sonra kuvvetli ihtiyatlarla üzerine atılmak icap eder” bu düşünce ile yeni müdafaa planı hazırlanmaya başlandı. Tümenler bu esasa göre tertiplendi.
5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders kuvvetleri 3 guruba ayırdı:
Saroz mıntıkasında; 5. ve 7. Tümenler,
Yarımadanın güney bölgesinde; 9. Tümen
Boğazın Anadolu yakasında; 3. ve 11. Tümenler
Maydos ve Bigalı mıntıkasında ordu ihtiyatı olarak 19. Tümen
Süvari tugayı da Saroz körfezi kuzeyini gözetleyecek.
3. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin (Altay) bu durumu şu şekilde anlatıyor:
“Düşmanın nerede karaya çıkacağı münakaşa konusu oluyordu. Kolordumuz ve Tümen komutanlarımız hatta Anadolu tarafındaki 15. Kolordunun kurmayları Seddülbahir ve Kabatepe kumsallarında karaya çıkacaklarına kani oldukları halde Alman Mareşal, Bolayır ve Anadolu kıyılarında karaya çıkacaklarına inanıyordu. Bizler bu iki kumsalı önemli görerek buradaki kuvvetleri biraz fazlaca bulundurmak isterken Alman Mareşali bütün kıyılarda az kuvvet tutup ihtiyatları kuvvetli bulundurmak ve karaya çıkanlara karşı saldırı yapmak fikrini ileri sürüyordu.”
Harp Tarihçisi Kadri Perk ise bu durumu şu şekilde değerlendiriyor: “Daha önceki Türk tertibatında hatalar vardı, fakat kıyıyı kuvvetli tutmak ve düşmanı karaya çıkartmamak, çıkarsa taarruzla atmak esastı. Bu suretle tehlikeli kıyılar oldukça kuvvetli tutuluyor idi. Çünkü düşmanın en zayıf zamanı deniz üzerinde kıyıya çıkarken olan zamandı ve çıkartma vasıtalarında toplu bulunan kuvvetleri kıyıya çıkarken ateşle, çıkanları da süngü ile imha daha uygundu. Liman paşanın yaptığı tertibat ise daha hatalı idi. Bir sıklet merkezi yoktu. Herhangi bir kıyıya zamanında yetişip düşmanı denize dökecek kuvvetli ihtiyatlar bulunmuyordu, bunları az zamanda toplamak ise mümkün değildi. Çünkü bir birinden uzak üç mıntıkaya kuvvetler dağınık miktarda dağılmıştı. Boğazın her iki tarafındaki kuvvetlere icabında kıyı değiştirtmek için lazım vasıtalar kâfi miktarda temin edilmemiş ve muhtelif vaziyetlere göre lazım limanlar tespit edilmemişti. Liman paşanın yaptığı tertibata göre düşman çıkarmasını birinci derede Bolayır, sonra Anadolu kıyısı ve üçüncü derecede yarımada güneyinden beklediği anlaşılıyor. Liman Von Sanders, Dünyanın en mükemmel kuvvetinin sevk ve idaresini eline aldığı anda hatalara başladı. Başlangıçta yapılan bir hatanın bütün harp müddetince telafisi mümkün olmayan mahzurlar doğuracağı bir sevkülceyş kaidesi olarak biliyoruz.”
ÇIKARTMA PLANLARI
Hamilton, 22 Mart toplantısından sonra Çanakkale Boğazı’ndan ayrıldı ve İskenderiye’ye yelken açtı. Toplantıda bütün kararlaştırılan, Ordu’nun donanma’ya yardım etmesi gerektiği idi. Ayrıca, Hamilton çıkarma için muhtemelen Yarımada’nın ucunu seçeceğini belirtti. Hamilton ve kurmayları 22 Mart günü tamamlanmış olan basit bir planı esas itibari ile kabul etti.
Bu plana göre; esas hedefi teşkil eden Kilitbahir platosunu ele geçirmek için harekâtın ağırlık merkezi Gelibolu yarımadası olacaktı. Çanakkale boğazına ve Türk kıyı toplarına hâkim coğrafi oluşum Kilitbahir platosu idi. Çanakkale boğazından sorunsuz bir geçişi sağlamak için gereken hâkim yükseltileri işgal etmek ve Türk tabya ve bataryalarına etkisiz hale getirebilmek için Gelibolu yarımadasına asker çıkarmak lazımdı. Hamilton, Boğazdaki Mayınlar temizlenmeden, istihkâmlardaki ana silahlar tahrip edilmeden kesinlikle boğaza hücum edilmemesini ihtar ediyordu. Kilitbahir’in ordu ile zabtı bir deniz taarruzu ile zaptından daha aza mal olabilirdi.
Toplantıda, Asya yakasına yapılacak çıkarma için çok itiraz ediliyordu. Arazinin geniş ve engebeli olmasından dolayı mevcut kuvvetlerin yetmeyeceği bir kara seferi ile sonlanacaktı. Bir kere karaya ayak basıldı mı artık ordunun donanma toplarından yardım görmesine imkân yoktu. Boğazın dar kısmında temel savunma tertibatı Rumeli yakasında olup bunlara Asya yakasından hâkim olmanın imkân ve ihtimali yoktu. Aynı zamanda Lord Kitchener’da başkomutanın Asya yakasını işgal etmesini şiddetle yasaklıyordu. Bu sebeplerden dolayı, genelkurmaylık çıkışı, işgalin asıl hedefini teşkil edecek olan Kilitbahir platosunun bulunduğu Rumeli yakasına yapılmasını seçti.
Kilitbahir platosu, hâkim yükselti olması, platodaki tabya ve bataryalara hâkim olması, boğaz tabyalarını arkasına alması, Anadolu yakasındaki istihkâmlara hâkim bir bölge oluşturması ve susturabilmesi bakımından önemli idi. Bu yüzden Hamilton, başlangıç olarak ilk ilerleyişte Alçıtepe’yi alarak önemli Kilitbahir Platosu’nun tamamını ele geçirmek maksadıyla ana saldırısını Seddülbahir bölgesinden yapmaya karar verdi. Aynı zamanda, mevcut olan beş kumsalı kullansa bile orada tüm kuvvetini aynı anda karaya çıkaramazdı. Bu yüzden ikinci bir ağır saldırıyı Kabatepe’nin hemen kuzeyindeki kumsaldan başlatma kararı aldı. Kuzey saldırısı başarısız olursa, güçlü bir şaşırtmaca olacaktı ve askerler yeniden gemilere tahliye edilecekti. Eğer başarılı olursa kuzeydeki kuvvet, Hamilton’ın Kilitbahir Platosu kadar önemsediği Kocaçimen Tepe’yi ele geçirecekti. Burasının alınması, güney kuvveti Kilitbahir Platosu’na saldırırken takviye kuvvetlerinin güneye hareketini engelleyecekti. Burası ele geçtiği zaman Çanakkale boğazı, Müttefik ordusunun ayakları altına serilecekti. Bu iki ana çıkarmaya yardımcı olması için iki tane aldatma çıkarması yapılmasına karar verildi, biri Bolayır’ın kuzeyine ve diğeri Kumkale’nin güneyine. Büyük planın taslağı bu şekilde idi…
Amiral de Robeck 12 Nisan günü verdiği emirde şöyle diyordu; “Harekâtın genel planı, boğazın iç ve dar kısmındaki istihkâmları tahrip ve Çanakkale boğazına emin bir surette hâkim olmağı temin etmek için donanma ve ordu Gelibolu Yarımadası’na karşı ortak bir taarruz yapacaktır. Donanmanın ilk mesaisi, ordunun karaya çıkmasına ve yerleşinceye kadar himayesine yönelik olacaktır. Bundan sonra ordunun yardımı ile boğazın dar (Kilitbahir) kısmındaki istihkâmlara taarruz etmek olacaktır.”
Hamilton’un 25 Nisan sabahı karaya çıkış harekâtına dair verdiği emirde
Seferi kuvvetin hedefini şu şekilde bildiriyordu: “Seferi kuvvetin hedefi, Kilitbahir platosunu zapt etmek ve boğazdaki tabyalara hâkim olmak sureti ile donanmanın Çanakkale boğazından geçmesine yardım etmektir”.
General Hamilton’un planına göre çıkarma için kuvvet bölümü şöyle olacaktı:
Sedülbahir’deki asıl çıkarma yerinde: İngiliz kuvvetlerinden 29 Tümen ve Ruvayyal deniz Tümenleri ile Fransızların mürettep 1. Tümeni.
Kabatepe ikinci çıkarma alanına: Anzak kolordusu (iki Tümen)
Kumkale çıkarma yerine: Takviyeli bir Fransız Alayı.
Saroz ve Beşige gösteriş çıkarma hareketlerinde, bir miktar nakliye gemisi ile donanmadan bazı kısımlar ayrılmıştı.
Çıkarma için 23 Nisan günü belirlenmişti fakat o gün havanın bozulması ile zorunlu olarak 25 Nisan gününe ertelendi. Çıkarma 25 Nisan günü saba 05.00’te yarım saatlik bir bombardımandan sonra başlayacaktı.
25 NİSAN 1915 GÜNÜ, KARA MUHAREBELERİNİN KADROSU
TÜRK BİRLİKLERİ KADROSU:
5. Ordu komutanı: Mareşal Liman Von Sanders
5. Ordu Kurmay Başkanı: Yarbay Kazım İnanç
Müstahkem Mevkii Komutanı: Tuğgeneral Cevat Paşa (Çobanlı)
Müstahkem Mevkii Kurmay Başkanı: Yarbay Selahaddin (Adil)
Anadolu yakasında 15. kolordu birlikleri vardı. 15. kolordu 26 Mart 1915 tarihinde 3. Tümen ve 11. Tümen ile iki taburlu 64. Alaydan, Çanakkale jandarma taburu, Balıkesir jandarma taburu birliklerinden oluşmaktadır.
15. Kolordu düzeni: Komutanı, General Weber,
3. Tümen komutanı: Albay Nicolai
31. Alay komutanı: Yarbay İsmail Hakkı
32. Alay komutanı: Yarbay Hasan Basri
39. Alay komutanı: Yarbay Hüseyin Nurettin
64. Alay komutanı: Binbaşı Mehmet Servet
11. Tümen komutanı: Albay Refet Bey
33. Alay komutanı: Yarbay Ahmet Şevki Bey
126. Alay komutanı: Yarbay Mustafa Şevki
127.Alay komutanı: Yarbay Hasan Lütfi
Anadolu yakasında ayrıca Müstahkem Mevkii emrinde, Beyoğlu jandarma Alayı vardı.
Gelibolu Yarımadasında, 3. kolordu emrinde 7. 9. Tümenler. Ayrıca 5. Tümen, bağımsız süvari tugayı ve 5. Ordunun genel ihtiyatı olarak 19. Tümen bulunmakta idi.
3. Kolordu Komutanı: Tuğgeneral Esat Paşa
3. kolordu kurmay başkanı: Yarbay Fahrettin (Altay)
9. Tümen komutanı: Albay Halil Sami
25. Alay komutanı: Yarbay Mehmet İrfan
26. Alay komutanı: Yarbay Hafız Kadri
3. tabur komutanı: Binbaşı Mahmut Sabri
27. Alay komutanı: Yarbay Mehmet Şefik (Aker)
1.tabur kom: Binbaşı İbrahim
2.tabur kom: Binbaşı İsmet
3.tabur kom. Binbaşı Halis (Ataksor)
19. Tümen komutanı: Yarbay Mustafa Kemal (ATATÜRK)
19. Tümen Kurm. Başk.: Yarbay İzzettin (Çalışlar)
57. Alay komutanı: Hüseyin Avni – Yarbay
1. tabur kom. Binbaşı Ahmet Zeki
2. tabur kom. Yüzbaşı Ata Efendi
3. tabur kom. Yüzbaşı Hayri
72. Alay komutanı: Binbaşı Mehmet Münir
77. Alay komutanı: Yarbay Saip
5. Tümen komutanı: Yarbay Hasan Basri
13. Alay komutanı: Yarbay Ali Rıza
14. Alay komutanı: Yarbay Ali Rıfat
15. Alay komutanı: Yarbay İbrahim Şükrü
7. Tümen komutanı: Albay Ali Remzi
19. Alay komutanı: Yarbay Sabri
20. Alay komutanı: Binbaşı Halit
21. Alay komutanı: Yarbay Halil
Gelibolu Yarımadasında ayrıca, Gelibolu ve bursa jandarma taburları ve Saroz Körfezinin kuzey kıyılarında Bağımsız süvari tugayı bulunmakta idi.
Ordunun kuvveti: 84.000 kişi ve 72 top idi. Silahımız azdı. Askerin sadece tüfeği, kasaturası ve bombası vardı.
İTİLAF DEVLETLERİ BİRLİKLERİ
AKDENİZ SEFERİ KUVVETİN KURULUŞU:
Seferi Kuvvet Komutanı: Orgeneral Sir Ian Hamilton
Seferi kuvvet Kurmay Başkanı: Tuğgeneral W.P. Braithwaite
29. Tümen Komutanı: Tuğgeneral A.G. Hunter Weston
86. Tugay (2 Hassa Taburu, 1 Munster Taburu, 1 Lancashire Taburu, 1 Dublin Taburu)
87. Tugay: (2 Güney Wales taburu, 1 Innıskililling Taburu, 1 K.O.S.B. Taburu, 1 Hudut Alayı)
88.Tugay: (4 Worcestershire Alayı, 2 Hampshire Alayı, 1 Essex Alayı, 1 V. Hassa İskoç taburu)
Bahriye Tümeni Komutanı: Tuğgeneral A.Paris
Bahriye Tugayı (Drake, Nelson, Deal) taburlarından meydana gelmiştir.
Bahriye Tugayı (Howe, Hood, Anson) taburlarından meydana gelmiştir.
Hassa Bahriye Tugayı (Chatham, Portsmounth, Plymouth) taburlarından meydana gelmiştir.
Avustralya Ve Yeni Zelanda Kolordusu Komutanı: Korgeneral Sir W. Birdwood
Avustralya Tümeni komutanı: tümgeneral W.T Bridges
1. Avustralya tugayı: I. II. III. IV. Yeni güney Avustralya Wales taburlarından meydana gelmiştir.
2. Avustralya tugayı: V. VI. VII: VIII. Victoria taburlarından meydana gelmiştir.
3. Avustralya tugayı: IX. Queensland, X. Güney Avustralya, XI. Batı Avustralya ve XII. Güney ve batı Avustralya ve Tasmanya Taburlarından meydana gelmiştir.
Yeni Zelanda Ve Avustralya Tümeni Komutanı: Tümgeneral Sir A. Godley
Yeni Zelanda tugayı: (Auckland, Canterbury, Otogo ve Wellington taburlarından meydana gelmiştir.
IV. Avustralya tugayı: (XIII. Yeni güney Avustralya Wales, XIV. Victoria, XV. Tasmania ve Queensland ve XVI Güney ve Batı Avustralya taburlarından meydana gelmiştir.
Fransız Doğu Seferi Kuvveti Komutanı: General D’amade
1. Tümen komutanı: General Masnou
Merkez tugayı: 175. Alay ve iki taburu zuaf ve bir taburu yabancı askerlerden meydana gelmiştir.
Müstemleke tugayı: (4. müstemleke Alayı, 6. müstemleke Alayı)
İngiliz ve Fransız kara kuvveti, irili, ufaklı 84 taşıt gemisi ile
Gelibolu Yarımadası kıyısına çıkacaktır. Bu kuvvet 63.056 İngiliz, 12.000 Fransız ve
Değişik cins ve çapta 140 toptan oluşan altı Tümenden (4 İngiliz + 1 Fransız + 1 Hint )ve
Bir piyade tugayından oluşuyordu.
DONANMA GÜCÜ
Filo Komutanı Gemisi: Queen Elizabeth
1. Filo: Seddülbahir
İdare ve gözetleme gemileri: Euryalus, İmplacable, Cornvallis.
Setir gemileri: Switsure, Albion, Vengeance, Lord Nelson, Princ George, Golyath, Talbot, Dublin, Minevra.
2. Filo: Anzak
İdare ve gözetleme gemileri: Queen, London, Princ Of Wales.
Setir gemileri: Triumph, Majestik, Bacchnte ve 8 torpido muhribi.
3. Filo: Saroz Körfezi
Canopus, Dartmount, Doris ve 2 torpido muhribi.
Filo: Y sahili
Amethyst, Sapphire,
5. Filo: Boğazda torpil aramada
Agamemnon
6. Filo: Asya Sahili
Jaureguubiry, Charlemenge, Henri IV, Janned Arc (Fransız) Asgold (Rus)
25 NİSAN 1915 PAZAR…
AKDENİZ Seferi Kuvvet Komutanı Orgeneral Sir Ian Hamilton, 25 Nisan 1915 Pazar günü Çanakkale cephesinde başlanılan kara muharebelerine şu düşünceler ile başladı…
“Bizim kraliçemiz “Queen Elizabeth” zırhlısı, harp makyajını yaptı ve sabaha karşı göğü ve ufukları saran soğuk dumanlı bir havada harekete hazırlandı. Saat sabahın dördü henüz… Saat 4.15’te artık sükûn içinde bir hanımefendi değil, savaşa hazır bir erkek. Emirler heyecanla icra edildi. Su geçmez bölmeler, kaportalar kapatıldı ve her yer deniz tertibi hazırlanıp gerekli olmayan eşyalar zırh gövde altındaki ambarlara istif edildi. Tam bir İngiliz gibi, harp gemimiz savaşa başlamak üzere tedbirlerini tamamladı ve günlük işlerini dahi gördü. Şimdi ben de hazırım…”
25 Nisan sabahı saate 05.00 ten itibaren Gelibolu’daki 5. ordu karargâhına düşman çıkarmasının yapıldığı yolunda raporlar yağmaya başladı…
25 NİSAN 1915 GÜNÜ ÇANAKKALE CEPHESİNDE YAPILAN ÇIKARMALAR:
1). Ana çıkarma bölgesi Seddülbahir’dir. Hedefi elde etmek amacı ile yapılmıştır.
2). Tali çıkarma bölgesi Kabatepe’dir. Buradaki amaç, esas çıkarmaya yardımcı olmak, birliklerin manevra imkânlarını kazanmalarını sağlamaktır.
3). Aldatma çıkarma bölgesi Kumkale’dir. Bu sınırlanmış çıkarmada amaç ise bir bölgedeki topçu gücünü ve birlikleri esas çıkarma bölgesinden uzak tutmak ve susturmaktır.
4). Gösteriş çıkarmaları bölgesi Beşige ve Saroz’dur. Gösteriş çıkarmalarındaki amaç, düşman kuvvetlerini üzerine çekerek esas ve tali çıkarmaların başarılı olmalarını sağlamaktır. Gösteriş çıkarmalarının başarılı olabilmelerindeki en önemli unsur karşı tarafın çıkarma beklediği yerden yapmaktır.
1). ANA ÇIKARMA BÖLGESİ, SEDDÜLBAHİR:
General Hamilton ana çıkarma bölgesi olan Seddülbahir ve yakın çevresi kıyılarını için, üç piyade Tümeni, bir Hint Piyade Tugayı ayrılmıştı. İlk önce 29. İngiliz Tümeni kıyıya çıkarılacak, daha sonra Fransız Tümeni ve 1. İngiliz Kraliyet Deniz Piyade Tümeni takip edecekti. Buraya çıkarılan birlikler ilk önce Alçıtepe’yi ele geçirecekler, Sonra Kilitbahir platosunu…
Bu bölgede bulunan Türk tarafının vaziyeti şu şekilde idi: Yarımadanın güneyini tüm gözetleme, güvenlik ve savunma görevi 9. Tümene aitti. 9. Tümen Azmak Dereden, Morto Koyunun doğusunda Eskihisarlık sırtlarına, kadar olan kısmı korumakla görevli idi. 9. Tümenin sorumluluk alanı
25 Nisan sabahı alacakaranlığında Seddülbahir dolaylarında irili ufaklı birçok savaş ve taşıt gemileri ile sarılmış olduğu görüldü. Saat 04.30’da cehennemi bir ateş başladı. İngiliz filosunun ilk dönemdeki ateş gücü 62 ağır namlu, 104 ortalama namlu ve 163 hafif namlu olmak üzere toplam 329 top idi. Ayrıca Queen Elizabeth muharebe gemisi de çoğu zaman bu kesimde bulunuyor ve taşıdığı 381 mmlik taretleri ile filoyu destekliyordu.
Büyük gemilerin 75 milimetreden küçük topların, muhrip ve torpidobotların muharebeye katılan topçu kitlesini hesap etmek zordu. Bombardımanın başlaması ile 3. tabur komutanı Binbaşı Mahmut Sabri derhal ihtiyat bölüklerini alarma geçirdi. Her iki ihtiyat bölüğü evvelce verilmiş olan talimat gereğince ileri toplanma yerlerine koşarken kendisi de Harapkale’deki gözetleme yerine çıktı.
3. Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut Sabri, Alaya gönderdiği ilk raporunda karşısındaki düşman kuvvetlerini bir liste halinde göstermişti: 12 muharebe gemisi ve Kruvazör – 15 muhrip ve torpidobot – 10 büyük taşıt gemisi – 13 daha küçük taşıt gemisi – 2 duba ve sayısız şalope, layter ve kayıklar.
SEDDÜLBAHİR BÖLGESİNDEKİ ÇIKARMA ALANLARI:
S sahili – Morto koyu (Eskihisarlık kıyısı):
Morto Koyu’na üç bölükten oluşan bir tabur karaya çıkarılacaktı. Tabur ilk önce Eskihisarlık harabelerini ve buradaki yüksek sırtı ele geçirecek, Morto koyunu kontrol edecek Tenger sırtlarındaki Türk topçusunu baskı altında bulunduracaktı. Buradaki müdafaa kuvveti 26. Alayın ihtiyattaki 2. taburunun 8. bölüğünden bir takım idi. Tabur, Türk takımı karşısında saat 07.30 da karaya çıkabildi. 20 dakika zarfında Türk takımının siperlerini zapt ettiler ve yarlara sığınıp kaldılar. Ancak eski hisarlığı ele geçirebildiler.
V sahili – Ertuğrul Koyu: Seddülbahir ve Ertuğrul tabyası arasında,
Buraya bir Alaydan fazla kuvvet çıkacaktı, 1,5 tabur küçük taşıt grupları ile diğer büyük kısmı River Clayde adlı kömür gemisi ile. Gemi bu iş için tarihteki tahta Truva atından esinlenerek hazırlanmıştı. Geminin baş güvertesi kum torbaları ile siperlenmiş ve bu kısma otomatik toplar ve ağır makineli tüfekler yerleştirilmişti. Ertuğrul koyu çıkarması Seddülbahir bölgesindeki harekâtın odak noktası idi.
Buradaki müdafaa kuvveti 26. Alay 3. taburun 10. bölüğü idi. Bölük bir takım ile Ertuğrul tabyasında diğer takım ile Seddülbahir önlerinde siperlerde idi.
Saat 06.30 da bu koya çıkacak kuvveti taşıyan beş yedek kafilesi sahile yanaştığı zaman şiddetli bir ateş başladı. Filikalardaki askerlerin bir kısmı öldü, bir kısmı boğuldu. Sahile ayak basanlar da yarların kenarına sığındılar. River Clayde gemisi, içerinde 7 bölük olduğu halde kuma oturdu. Köprü yapılamadı. Askerlerin bir kısmı boğuldu. Buraya çıkmak isteyen birlikler büyük zayiata uğratıldı. Çıkartmaya ara verildi. Öğleden sonra tekrar harp gemilerinin ateşi ile çıkartma yeniden başladı ve diğer kıtaları ancak gece çıkartmayı başarabildiler. Askerlerden 1.000 kişi geceye kadar kömür gemisinde hapis kaldı. İngiliz birlikleri çok fazla zayiat ile karaya ayak basabilmişler, Fakat sahile yapışıp kalmıştır.
Burada çıkarma başarılı olmamıştır. Bu sahile çıkmak isteyen 3 tabur büyük zayiat vermiş, deniz al kanlara boyanmıştır. Hava keşfi yapan İngiliz pilot Samson denizin sahilden itibaren kırmızı gözüktüğünü yazmıştır.
W sahili – Tekke koyu:
Buraya bir tabur (4. İngiliz taburu) çıkarılmıştır. Buradan yapılan çıkarma Ertuğrul koyundaki harekâtı kolaylaştırmak amaçlı yapılmıştır. Buraya çıkan birlikler şiddetli donanma ateşi himayesine rağmen ileri gidemediler. Birlikleri taşıyan ilk filika karaya oturunca ateş başlamış ve ağır zayiat ile sahil kenarındaki siperler alınmış ve tugay komutan yaralanmıştır.
Buradaki müdafaa kuvveti 3. taburun 12. bölüğü idi. Bölüğün bir takımı 35 rakımlı tepe de bir takımı Aytepe’de bir takımı da sağ taraf gerisinde ihtiyatta idi.
Sonuç olarak buraya çıkan birlikler Tekke Burnunun kuzeyine çıkan birliklerin yardımı ile sahile hâkim tepeleri ele geçirip burada tutunmakta başarılı olmuşlardır. (amfibi)
X sahili – İkiz koy:
Bu sahilde İki tabura yakın kuvvet çıkacaktı. Bir tabur iki kademe halinde saat 06’dan 07.30’a kadar çıkarıldı. Buraya çıkan birlikler Zığındere’ye çıkan birlikler ile işbirliği kurarak Alçıtepe eksenini zorlayan harekâtı tamamlayacaktı.
Burada müdafaa kuvveti ise 12. bölüğün ihtiyat takımından bu tarafa sürülmüş bir mangalık kuvvetti.
Muharebe sonucunda bu bölgeye çıkan İngiliz birlikleri sahile hâkim sırtları ele geçirmede başarılı olmuşlardır.
Y sahili – ( Sarısığlar Koyu) Zığındere’nin ağzından
Buraya iki tabur, bir bölük ve bir denizci müfrezesi çıkarılmıştır. Bunların vazifesi Seddülbahir mıntıkasındaki Türk kuvvetlerinin önünü kesmek ve güneydeki diğer hareketlere yardım etmektir. Burası tamamen boş olduğu saptanmış ve baskın şeklinde çıkarma için seçilmişti. Gemiler tüm ışıklarını söndürerek 02.30’da hareket ettiler, 04.30’da kıyılara geldiler ve 06.50’de bütün İngiliz tugayının çıkarılması tamamlanmıştır.
Bu kıyının müdafaasına memur olan 6. bölük, bu yerin
İngilizler çıktıkları ilk sırtlarda hareketsiz kaldılar. Harekâtı derinliğine sürmek için yeni bir emir alınmadığı ve güneydeki muharebelerin ne olduğu öğrenilmediğinden çıkılan kıyı sırtlarında beklemek zorunda kalmışlardır. Buradaki birlikler 26 Nisan sabahı geri alınmıştır.
Sonuç olarak buradaki çıkarma harekâtı başarılı olmamıştır…
Düşman 25 Nisan günü akşama kadar Tekkekoyu’nu ileri geçememişti. Ancak Tekke Burnu kuzeyine çıkarılan bir tabur yan tesiri yardımı ile Aytepe’yi saat 16’ya kadar alabilmiş ve Ertuğrul koyunda taarruz eden diğer 4. tabur da saat 17’ye kadar yalnız Ertuğrul tabyasını alabilmişti.
12 taburluk 29. İngiliz Tümeninin taarruzu 26. Türk Alayının topsuz ve makineli tüfeksiz iki taburu karşısında durmuştu. Bu müdafaanın merkez sıkleti de Seddülbahir’deki 3. taburla bu tabur mıntıkasındaki 9. Tümenin istihkâm bölüğünde idi. Bu tam manası ile bir Tümen ile bir taburun muharebesi idi. 25 Nisan günü öğlene kadar kahramanca müdafaaya devam eden 26. Alayın 2. ve 3. taburu, kendilerinden on misli fazla olan kuvvet karşısında ancak sağ tarafını bir parça geri çekmişti.
2). TALİ ÇIKARMA BÖLGESİ ARIBURNU:
25 Nisan sabahı Arıburnu bölgesinde yapılan çıkarma esas çıkarma bölgesi olan Seddülbahir’e yardımcı olmak amaçlı yapılmıştır.
Çıkarma yeri olarak Kabatepe ile küçük Arıburnu arasındaki kumsal seçilmiştir. Öncü kademesi bu sahilde Kabatepe’nin bir mil kuzeyi ile Arıburnu arasındaki 1.600 metrelik bir cepheye çıkacaklardır. Gece ay ışığı olduğundan çıkarmanın, karanlıkta baskın şeklinde yapılabilmesi için ay battıktan sonra başlamasına karar verilmiştir.
Arıburnu’na çıkacak birliklerin amacı; bu bölgeyi savunan Türk birliklerini oyalamak ve aldatmak, güneydeki birlikler ile olan bağlantısını kesmek, sol yanını emniyete alıp 1. 2. ve 3. sırtları ele geçirerek hâkim yükseltiler olan Conkbayırı – Kocaçimen hattını ele geçirmek, Maydos yoluna hâkim olan Maltepe’ye ilerlemekti. Daha Sonra Eceabat’a doğru içerlenilecek ve Kilitbahir platosunun zabtı için emir beklenecekti.
Arıburnu bölgesindeki çıkarma, iki Tümenli Anzak kolordusu ve 2. filo görevli idi. Queen gemisinde bulunan Tuğamiral C.F. Thursby’nin komutanlığında yönetilecek olan 2. filo da:
Queen, Prince of Walles, London muharebe gemileri( refakat gemileri), Triump, Majestic muharebe gemileri, Bachant (zırhlı kruvazörü) kruvazörü, 1 denizaltı ana gemisi, Ark Royal uçak ana gemisi, Manika balon gemisi, 8 muhrip, 4 balıkçı gemisi görevli idi.
25 Nisan sabahı Arıburnu bölgesine çıkarma yapacak kuvvetin, ilk hücum dalgasını 1. Avustralya Tümeninin Albay Mac Lagan Komutasındaki 3. Tugayı teşkil edecekti. (4 taburlu 4.000 kişi) Sat 03.30 da kıyıdan
1. Avustralya Tümeninin harekât planı:
Hücum dalgasındaki 3. tugay, 3 istikamette yelpaze gibi yayılacak, Kabatepe’yi kuşatarak işgal edecek, 9. tabur, sağa çıkacak, Kabatepe mıntıkasına doğru ilerleyecek,
10. tabur, merkezde Kanlısırt’a ve sonra 3. sırtlara doğru ilerleyecek,
11. tabur, sola çıkacak, şahin sırtı üzerinden Conkbayırı, Kocaçimen tepesine ilerleyecek,
12. tabur ihtiyatta kalacak sonra Kanlısırt’a doğru ilerleyecekti.
25 Nisan günü karaya çıkan Anzak kuvvetleri:
04.20 – 1.500 kişi
05.30 – 4.000 kişi
08.00 – 8.000 kişi
14.00 – 12.000 kişi. (14.00’te Hint dağ bataryası çıkmıştı.)
15.10 – 16.000 kişi
Gece Saroz körfezindeki gösteri kuvvetlerinin Arıburnu’na gelmeleri emredildi. 36 filika ile gün ağarmadan yola çıkıldı, böylece Arıburnu’ndaki kuvvet 20.000 kişi olmuştu.
ARIBURNU BÖLGESİ TÜRK SAVUNMA KUVVETLERİ
Arıburnu bölgesi, 9. Tümen sorumluk alanının kuzey kesimini oluşturuyordu. Bu bölgenin savunmasında 27. Alayı görevlendirmişti. Ayrıca 19. Tümen (1 tabur eksik olarak) Bigalı’da genel ordu ihtiyatı olarak bulunuyordu.
Arıburnu bölgesinde 27.Alayın 2. taburu görevli idi.
2. Taburun sorumluluk alanı, Azmak dere’den – Çamtepe’ye kadar, 12 kilometrelik bir alanı kapsıyordu. 2. Tabur kıyı gözetleme güvenlik için 3 bölüğünü kıyılar üzerinde düzenlemiş, 1 bölüğünü de ihtiyat olarak Kabatepenin
Arıburnu kuzey kanadı (çıkarma bölgesi) 2. taburun 4. bölüğü (8.bölük) sorumluluğunda idi. (Azmak dere’den Çakaldere’ye kadar. 4.km.) Bölük komutanı Yüzbaşı Faik efendidir.
1.Takım Asteğmen İbradı’lı İbrahim Hayrettin komutasında Azmak dere – Arıburnu arasında,
1 manga – Azmakdere ağzında,
1 manga – Büyük Arıburnu’nda (gözetleme postası olarak)
Gerisi, balıkçı damarlı yakınında topluca bulunuyordu.
2. Takım Lapseki’li Asteğmen Muharrem komutasında Büyük ve Küçük Arıburnu’ndan Çakal dereye kadar,
1 manga – Büyük Arıburnu güney parçası,
1 manga – Küçük Arıburnu gözetlemede,
Gerisi Haintepe’de siperlerde.
3. takım Gelibolulu Süleyman Efendi komutasında. 4. bölüğün
İhtiyatı olarak Merkeztepe kuzeyinde – Arıburnu’ndan 2.km doğuda boyun noktasında,
2. Taburun 2. ve 3. Bölükleri – Kabatepe – Çamtepe arasında geniş bir kıyı şeridinde
1. Bölük – Kabatepe’den
25 NİSAN GÜNÜ ARIBURNU BÖLGESİNE YAPILAN ÇIKAMA:
25 Nisan sabahı Arıburnu bölgesine yapılan çıkarmayı ilk rapor eden 27. Alay, 2. tabur, 8. Bölük Komutanı Yüzbaşı Faik Efendi’dir. Yüzbaşı Faik Efendi saat 02.30 sıralarında 2. tabur komutanı Binbaşı İsmet Bey’e ve 9. Tümen komutanlığına haber verdi.
Yüzbaşı Faik Efendi o anı şöyle anlatıyor:
“O gece yarısı saat 2.00 sıralarında ay ışığı henüz vardı, yanımdaki ihtiyattan gözcüler Bigalı idris ve Gelibolulu Cemil, ay ışığında düşman çıkarma gemilerinin görülmekte olduğunu haber verdiler. Kalktım dürbünle baktım. Tam karşımızda fakat epeyce uzaklarımızda büyüklüğü küçüklüğü fark edilmeyen birçok gemilerin vücudunu gördüm. Harekette olup olmadıkları anlaşılmıyordu.”
“9 ncu Tümen Komutanlığına malumat vermek üzere telefon başına gittim. Tahminen saat iki buçuk var idi. Tümen karargâhında karşıma Mülhak Asteğmen Nuri Efendi çıktı. Söyledim. Cevaben bana; “Kurmay başkanına söyleyeyim” dedi. Biraz sonra: “Bu gemilerin kaçı nakliye kaçı harp gemisidir” diye sordu. Cevaben; karanlıkta bunun seçilmesine imkân olmadığını, yalnız gemilerin sayıca fazla olduğunu söyledim.
Bir müddet sonra ay battı. Gemiler karanlıkta görünmez oldu. Bir zaman sonra bir silah cayırtısı koptu. Kuzey Arıburnu ilerisinden küçük gemilerden makineli tüfek ateşi yapıldığını gördüm. Derhal takımı Kuzey Arıburnu’na hâkim olan Yüseksırt’taki siperleri tutturmak için hareket ettirdim. Aynı zamanda tabur komutanına; “Düşmanın Arıburnu’na ihraca başlamak üzere olduğunu ve ihtiyattaki takımla o taraftaki mevziiye gideceğimi” raporla yazdım. Yükseksırt’a geldik. 1.300 metreden ateş açtırdım. Biraz ilerimizdeki Haintepe siperlerinde bulunan 2. Takım baştan beri muharebeye tutuşmuştu. Şiddetli muharebe devam ediyordu. Bu sırada yüz metre solumuzdaki dikliklerden düşmanın ateşine tutulduk. Bu mücadelede takımın komutanı Gelibolulu Süleyman Başçavuş yaralandı. Eratımız da vuruluyordu. Ben de kasığımdan ağır bir yara aldım ve takımı komuta edemeyecek bir halde kaldım. Takımın komutasını Lâpsekili Muharrem Çavuşa bıraktım ve geri çekildim. Gün henüz ağarıyordu. Takım daha bir müddet muharebe etmiş ve Muharrem Çavuşta vurulduktan sonra birkaç kişi kalan erat; arkalarının kesildiğini anlayarak sarp yamaçlar arasından Balıkçıdamları’ndaki 1. Takıma katılmışlar.”
Saat 05.20’de 27.Alaydan 9.Tümene ihraç hareketi haber verildi.
05.45 te 9. Tümenden, 27.Alaya hareket emri verildi.
05.50’de 27.Alay hareket etti.
07.00’de 27.Alay Kavaktepe’ye geldi.
07.40’ta hâkim tepe olan Kemalyeri’ne geldi.
08.00’den itibaren muharebeye başlandı.
09.00’da yoğun muharebelere başlanıldı.
27. Alayın ilk hedefi Kılıçbayırı – Merkeztepe – Kanlısırt- Kırmızısırt hattı olan
27. Alaydan sonra cepheye yetişen birlik 19. Tümen idi. Mustafa Kemal komutasında 19. Tümen bağlı Alayları ile beraber Bigalı civarında bulunuyordu. 19. Tümen komutanı çıkarmaya dair ilk raporu 77.Alay komutanından 05.30’da aldı. Yarbay Mustafa Kemal 57. Alayın tamamı ile muharebe alanına sürmeye karar verdi. 07.45’te hareket ederek Bigalı’dan yola çıkıldı. 57. Alay 1. ve 2. taburları önden 3. taburu ise Alay komutanı Hüseyin Avni Bey komutasında ihtiyat olarak geriden gelecekti.
Saat 10.24 sıralarında Alayın önce 2. taburu Yüzbaşı Ata Efendi komutasında, hemen sonra 1. taburu Yüzbaşı Zeki Efendi komutasında Suyatağı mevkiinden Düztepe’ye doğru Anzak birliklerine karşı 600 metreden muharebeye girişti.
Daha sonra cepheye 19. Tümenin 77. ve 72.Alayları da geldi.
77.Alay 27.Alayın sol kanadından düşmana taarruz edecekti.
72.Alay Conkbayırı’na gelerek 57.Alayı takviye edecekti. (16.30da cepheye gelebildi.)
19 Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Arıburnu Muharebeleri raporu’nda 25 Nisan günü yaşananları şu şekilde anlatıyor: “25 Nisan sabahı Arıburnu civarında bir hadisenin cereyan etmekte olduğu işitilen gemi topları sadasından anlaşılmış aynı zamanda Maltepede’ki 77 Alaydan telefon ile düşman donanmasının Kabatepe sahillerini bombardıman etmekte olduğu ve Kabatepe’nin kuzeyinden piyade ateşi işitilmekte olduğu bildirilmiş ve bunu müteakib dokuzuncu fırka kumandanlığının saat 5.30’da yazılan raporu gelmişti. “düşman Arıburnu ile Kabatepe arasında birçok sefain-i harbiye ve vesait-i nakliyesiyle tekarrübde ihraç teşebbüsüne başladığı ve şimdi Arıburnu’na asker çıkardığı haber alındı. Berayı malumat tebliğ olunur.”
Derhal bütün fırka kıtaatını harekete hazırlık derecesi tezyid edilerek bir tarafta Maydos mıntıkası kumandanlığından düşmanın teşebbüs derecesi hakkında daha esaslı malumata, diğer taraftan da Kolordu veya Ordu kumandanlıklarından emre intizar edilmekte bulunulmuştur. Fırkanın süvari bölüğüne dahi istihsal-i malumat için Kocaçimen üzerinden sahildeki ahval-i tahkik vazifesi ile hareket etmesi emri verilmiştir. Bu sırada Üçüncü Kolordu komutanı Esad Paşa Hazretleriyle Gelibolu’dan telefonla görüşülmüş ve müşarunileyh dahi henüz cereyan-ı ahval hakkında vazih malumat edinememiş olduğunu bildirmiştir.
Saat 9.30 evvelde Dokuzuncu Fırka kumandanı Miralay Halil Sami Bey’den aşağıdaki raporu aldım: “Kabatepe’de tabur kumandanlığından şimdi alınan raporda düşmanın Arıburnu sırtlarından Kabatepe’nin gerilerindeki sırtları sarmakta olduğu bildiriliyor. En yakın bulunması hasebi ile Maltepe’deki kuvvetinizden bir taburu Kabatepe’nin şimalindeki Arıburnu’na karşı olan sırtlara müsareaten sevk ile neticesinin iş’ari mercudur.”
Bu anda zaten fırka emr-i harekete müheyya idi. Şayan-ı dikkattir ki bu ana kadar düşmanın Seddülbahir cihetindeki teşebbüsünden hiç bahis edilmemekte, Arıburnu ihracına karşı mümanat için bir tabur kuvvet ile iktifa edilmekte idi. Artık ihraç muhakkak olduğuna ve düşmanın velev cüzi olsun sahile yerleşmesine meydan vermemek lüzumu da aşikâr olduğuna göre daha vakit geçirerek Gelibolu’dan fırkanın suret-i hareketine dair emr-i kati beklemek ahval-i harbiye ile gayri kabili telif idi. Fırkanın maksad-ı umumi haricinde ve lüzumsuz yere istimal edilmemesi için evvel emirde bir Alay piyade ve bir cebel bataryası ile Arıburnu’na yetişerek çıkan düşmana taarruz etmeğe ve fırka kısm-ı külsini yine Bigalı civarında emri harekete hazır bulundurmağa karar verdim.
Karargâhımın bulunduğu Bigalı köyüne en yakın, Fırkanın Elli Yedinci Alayı ile cebel bataryası idi. Derhal bu iki birliğin kumandanına harekete hazırlıklarını ikmal etmelerinin emir almak için yanıma gelmelerini yaver ve emir zabitleri ile şifahen bildirdim.
Bu sırada kıtaata tebliğ edilmek ve bir suret-i Dokuzuncu Fırka kumandanına gönderilmek üzere erkân-ı harbime aşağıdaki emri not ettirdim:
Düşmanın Arıburnu civarındaki ihraç teşebbüsü diğer noktalardaki teşebbüsatından ciddidir.
Süvari bölüğü, 57. Alay ve cebel bataryası, bir sıhhıye müfrezesi Kocadere garbındaki sırtlara hareket edecektir. (bunlara ben şimdi şifahen emir vereceğim)
Fırka kısm-ı küllisi ordugâhlarında harekete müheyya bir halde bulunacaklardır.
Ben bidayetten düşmana hareket eden müfreze ile beraber bulunacağım. İcap eder ise kısm-ı külliye avdet edeceğim.
Fırka karargâhından kalan fırka erkân-ı harbiye irtibatta bulununuz.
karargah Bigalı köyünün şarkındaki sırtta ve değirmen yakınındadır.
Telefon ile arz edilmek üzere şu raporu yazdırdım.
“Kabatepe ile arıburnu arasında çıktığı haber verilen düşmanın cins ve miktarı hakkında henüz bir malumat alınamadı. Süvar bölüğünü kocaderenin garp sırtlarına gönderdim. Düşmanın kocaderenin garptaki sırtları işgaline meydan vermemek maksadı ile 57. Alay ve cebel bataryasını da şimdi kocadere’nin garp sırtlarına tahrik ediyorum.düşmanın kuvvet ve vaziyetini anlamak ve ona göre tedabir-i taarruziye ittihaz eylemek üzere fırka erkan-ı harbini bırakarak bizzat oraya gidiyorum. Fırka kısm-ı külsinin istimalini icab ettirecek bir halin vukuunda fırkamın başına geleceğimi arz ederim.”
Bundan sonra kıtalarını yürüyüşe müheyya olarak içtima ettirmiş bulunan 57. Alay ve cebel bataryası kumandanları ve ser tabib ve bir yaverim ile bir emir zabitim beraber olduğu halde içtima mahalline geldim. Ve Alay ve cebel bataryasını basit bir tertip ile Bigalı deresi boyunca giden yol üzerinden bizzat yürüyüşe geçirerek Kocaçimen tepesine teveccüh ettim. Ve sıhhıye müfrezesinin arkadan iltihak etmesi için emir vermesini sertabibe söyledim
Yolda giderken piyade Alayı ve cebel bataryası ve iltihak eden topçu taburu kumandanı ve sertabibe şifahen izahat-ı lazıme verdim.
Efrat o müşkül araziyi bila tevakkuf kat etmek yüzünden yorulmuş ve yürüyüş umku derinleşmişti.
Alay ve batarya kumandanlarına efradı tamamen toplamak ve küçük bir istirahat vermek üzere 10 dakika denizden mestur olarak tevakuf etmelerini badehu beni takip etmelerini ve kendimin Abdal Geçidinden Conkbayırı’na gideceğimi anlattım. Ve yanımda yaverim ve emir zabitim ve ser tabib ile fırka topçu cebel taburu kumandanı olduğu halde evvela atlı olarak yürümeğe teşebbüs ettik. Fakat arazi müsait olmadığından hayvanları bırakarak yaya olarak Conkbayırı’na vasıl olduk. Bu esnada Conkbayırı cenubundaki 261 rakımlı tepeden conkbayırına doğru 27. Alaydana sahilin tarassut ve teminine memuren oralarda bulunan bir müfreze efradının Conkbayırı’na doğru kaçmakta olduklarını gördüm. Bizzat bu efradın önüne çıkarak “ Niçin Kaçıyorsunuz?” dedim. “Efendim Düşman!” dediler. “Nerede?” dedim. “İşte!” Diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Düşmanın biri avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemal-i serbestiyle ileri doğru yürüyordu. O zaman bu kaçan efrada bağırarak “Düşmandan Kaçılmaz” dedim. “Cephanemiz Kalmadı” dediler. “Cephaneniz yoksa süngünüz var” dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım ve yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru gelmekte olan piyade Alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradını marş marş ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki zabitleri geriye saldırdım. Kolun başında bulunan bir bölük yetişti. Cephanesiz efradı takviye ederek düşmana ateş açmalarını emrettim. Ve yanıma gelmiş olan 57. Alay 2. tabur kumandanına (Yüzbaşı Ata Efendi) bütün taburu ile bir bölüğünü takviye ederek 261 rakımlı tepe üzerinden düşmana taarruz etmesini emrettim. Cebel bataryasına Suyatağı’nda mevzi aldırarak düşman piyadesi üzerine ateş açtırdım.
57. Alayın taarruza başlaması 10 evvel raddelerinde idi. Bu esnada Dokuzuncu Fırkaya mensup süvari zabitanından mülazım-ı evvel Mehmet Salih efendi Conkbayırı’nda yanıma geldi ve yirmi yedinci Alayın Kocadere garbındaki sırtlardan Kemalyeri üzerinden düşmanla muharebeye başladığını haber verdi.
Bigalıda bulunan İzzettin Bey’e şu emri gönderdim: 72. Alay Maltepe’ye tekarrüp etsin. Sıhhıye bölüğü Kocadere’ye gelsin (hepsi) 77. Alay koca’dere şarkına tekarrüp etsin ve bu raporu üçüncü kolordu kumandanına verini.
Üçüncü kolordu kumandanlığına:
“Düşmanın karaya çıkmış bulunan piyadesi Arıburnu ile Kabatepe arasında bir buçuk kilometre kadar bir cephedeki sırtları işgal etmiştir. 27. Alay düşmanı şark cephesindeki sekiz yüz metrede işgal ediyor. Düşmanın tamamen sol cenahından altı yüz metre den taarruza başladım. Yalnız piyadeden ibaret olan düşmanı bir Alay tahmin ediyorum.
Bir saat kadar ateş muharebesinden sonra düşmanın sol cenahından 261 rakımlı tepeye kadar ilerlemiş olan kıtaat ricate mecbur edildi. 57. Alay şiddetle düşmanı takip ediyordu.”
25 Nisan 1915 günü Arıburnu bölgesine çıkarma yapan Anzak askerlerini ilk karşılayan birlik 27. Alay ve daha sonra cepheye yetişerek muharebeye katılan 57. Alay ve 19 Tümen bu günün en önemli birlikleridir. Türk tarafının sol ve merkez tarafını 27. Alay, sağ tarafını da 57. Alay tutmuştur.
Bu günün sonunda:
57.Alay 180 Rakımlı Tepeyi – Cesaret Tepe – Serçe Tepe’ye kadar ele geçirdi.
27. Alay Kırmızısırt’ı ele geçirdi.
77. Alay Komutanı ve 27.Alay 1. tabur kom. Binb. İbrahim arasında yaşanan bir karışıklık neticesinde Kanlısırt terk edildi.
Anzak askerleri: Cesarettepe, Kabaksırtı, Bombasırtı, Merkeztepe, Sivritepe, Şehitlertepesi batısı, Yeşiltarla ve güneyini ele geçirmiştir.
İngilizlerin iki Tümenli Anzak Kolordusu, başlangıçta 4.000 kişilik kuvvetle dört Türk takımı karşısında karaya çıkarak ilk sırtları tutmada başarılı olmuş, yaklaşık 12.000 kişilik kuvvetiyle iki Türk Alayının karşı taarruzu karşında çekilmek zorunda kalmış ve 16.000 mevcudu ile bir Türk Tümeni karşısında donanmasının çok kuvvetli ateş himayesine rağmen sahildeki ilk sırtlara yapışıp kalmıştır. Bu sebeple çıkarma başarılı olmuş ise de hedefe varılamamış olması açısından başarısızlıkla sonuçlanmış olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
25 Nisan gününün akşamında, Anzak askerleri dar bir kara parçasına sıkışmışlardı. Çıkarma yerindeki birliklerin geri alınması isteniyordu. General Birwood, General Hamilton’a gönderdiği raporunda -bütün askerlerinin geriye çekmek zorunda kalacağını- yazıyordu. General Hamilton saat.23.00’te Arıburnu cephesine gelerek duruma el koydu. Karaya çıkarılmış bir kolordunun tekrar geriye alınması da kolay değildi. Bunun için en az iki günlük bir süre geçerli idi. Avustralya denizaltısı AE2’nin Boğazı geçtiği haberi gelince General Hamilton çekilme kararını reddetti ve şu emri verdi: Avustralya denizaltı gemisi boğazı geçmiştir. Askerler ve subaylara yerlerini tutup korumaya son derece çaba göstermelerini bizzat söyleyiniz. İşin zor taraflarını atlattınız. Artık size kalan iş, güvenliğinizi tamamı ile sağlayıncaya kadar siper kazmak, siper kazmak, siper kazmaktır…
3). ALDATMA ÇIKARMASI:
KUMKALE:
General Hamilton, Fransız birlikleri komutanlığına 18 Nisan günü verdiği emirde Gelibolu Yarımadası’na çıkarılacak birliklerin harekâtına yardım etmek için Çanakkale Boğazı’nın Anadolu yakasında bulunan Türk kuvvetlerinin meşgul edilmesi amacı ile Kumkale dolaylarına Aldatma niteliğinde çıkarma yapma görevini açıklamıştı.
Türk birliği olarak Kumkale’de 31. Alay’ın 6. Bölüğü (3 takımlı) görevliydi.
Buraya çıkacak Fransız kuvveti 3.000’i aşkın asker ve 4 toplu bir sahra bataryası idi.
Fransız filosu, 24 Nisan saat 22.00’de Mondros Limanı’ndan hareket ederek 25 Nisan günü güneş doğmadan saat 03.00 sıralarında muharebe yerlerini aldılar. Kumkale çıkarma kuvvetlerini beş taşıt gemisi taşıyordu. Filo saat 04.30’da Kumkale önlerine muharebe yerlerini alarak saat 05.15’te bombardımana başladı. Jaurequibery ve IV. Henry muharebe gemileri Kumkale’ye ve Kumkale-Orhaniye arasındaki kesime ateşlerini yönelttiler. Saat 06.20’de ilk çıkarma kafileleri filikalara yüklenmeye başladı. Saat 07.00’ye doğru bağlama halatlarını alıp taşıt gemilerinden ayrılarak Kumkale’ye doğru yöneldiler. Akıntı sebebi ile yer yer dağılmalarla duraksayan filikalara İntepe’deki bataryalardan açılan topçu ateşleriyle zayiat verdirildikten sonra saat 10.00 sularında karaya ayak basabildiler. Saat 10.00’dan sonra çıkarmanın hızı arttırıldı. Kumkale’deki tarihî kale harabesi ve Kumkale köyü Fransızların eline geçti. Akşama kadar tüm Fransız tugayı karaya çıkarıldı. Orhaniye sırtlarının kuzeyindeki sazlıklar hattında kurulan kıyı başı, Fransız tugayının varabildiği son aşama oldu. Saat 17.30’a kadar bütün Fransız tugayı, topçusu ve diğer bağlı birlikleri ile çıkarmasını tamamlamıştı. Saat 17.00’den itibaren çıkarma kafileleri seyrekleşmiştir. Saat 19.00’da gece taarruzu başladı. İleri atılan Türk birlikleri kıyıda bulunan Fransız askerleri üzerine taarruz ettiler. Buradaki çıkarma kuvvetleri, taarruz eden birliklerimizden sayıca çok kuvvetliydi. Ağır makineli tüfeklerin yan ateşleri ve mevzideki piyade kuvvetleriyle şiddetli karşı koyulması neticesinde taarruz başarılı olamadı. Kumkale mezarlığındaki ve merkezdeki birlikler savunma cephesini çökerterek köye girdiler. Kumkale sokaklarında muharebe yapıldı. 39. Alay bütün ihtiyatlarıyla köye girmişti. Köy içerisinde harekâtın sevk ve idare imkânı kalmamıştı. Harekât durduruldu. Saat 24’e doğru durmuş olan Kumkale gece taarruzu, 31. Alay’ın 1. Taburu’nun katılmasıyla saat 03.00’te yeniden başlatıldı. Köy sokaklarına dağılmış olan birlikleri idare etme imkânı kalmadığı için taarruz 04.00’e doğru durduruldu. Saat 05.00’te çıkarma birlikleri Kumkale ve Orhaniye sırtları arasındaki kumluk üzerinden bir karşı taarruz yaptı ise de buradaki bir takımımızın müdahalesiyle söndürüldü. 05.00’ten sonra Kumkale taarruzunun üçüncü dönemi başladı. Muharebe saat 07.00’a kadar devam etti. Saat 07.00’den sonra muharebede bir duraklama oldu. Saat 16.00’da Kumkale tamamen boşaltılmış ve bölgedeki muharebe durumu eski hâline getirilmişti. Çıkarma yapan Fransızlar Kumkale kıyı başında çıkmaz bir duruma düşmüştü. Seferi Kuvvetler Başkomutanı General Hamilton 26 Nisan sabahı Fransız Tümen Komutanına Seddülbahir’e çıkarılacağını, hazırlıklarını tamamlamasını ve Kumkale’deki kuvvetlerinin de 26/27 Nisan gecesi geriye alınmasını emretti. Fransızlar gece karanlığında ve tam bir sessizlik içerisinde çekilmeye başladılar. Filikalar kıyılara sürülerek büyük gruplar halinde ve hiçbir müdahaleye uğramadan gün ağarıncaya kadar hiç kimseye sezdirilmeden tahliye işlemini tamamladılar.
4). GÖSTERİŞ ÇIKARMALARI
BEŞİGE:
Hamilton, Beşigeler’de ise gösteri çıkarması yapılması istenmiştir. Amacı ise hem Kumkale çıkarmasına yardımcı olması, hem de harekâtın ciddi olduğunu gösterebilmektir. Böylece Anadolu yakasında bulunan Türk kanadı bastırılacak, buradan kuzeye ve Gelibolu Yarımadası’na kuvvet kaydırılması geciktirilecekti. Seddülbahir bölgesindeki harekâtın deniz üzerinde geçireceği kritik dönem Kumkale dolaylarından gelebilecek topçu müdahalesine karşı korunmuş olacaktı.
Fransızlar 25 Nisan sabahı güneşin doğması ile beraber saat 03.00 sıralarında Beşigeler’de mevzi aldılar. Belli başlı taktik hedefler ile gemilerden topçu ateşleri yapıldı. İçi asker dolu filika grupları taşıt gemilerinden ayrılarak kıyılara doğru ilerlemeye başladı. Tipik bir çıkarma harekâtı gösteriliyor ve böylece Türk savunmasının hassas bir noktası zorlanmış oluyordu. Bu harekâta 08.00-10.00 arasında Jeanne d’Arc ve Ascold Kruvazörleri de katıldılar. Kıyılara ve derinlik arazisindeki taktik noktalara bombardımanlar yapıldı. Öğleye doğru Beşige sularına sis bastı. Hedefler kapanmış, ateş imkânı kalmamış ve gösteriş harekâtı mümkün olmadığı için verilen emirle saat 11.00’da Bozcaada’ya çekilerek harekâta son veridi.
SAROZ:
Saroz körfezinde gösteriş yapacak kuvvet 7 İngiliz gemisine bindirildi. Bunları bir zırhlı iki kruvazör, iki torpido himaye ediyordu. 25 Nisan akşamına kadar bu grup körfezde torpil aramakta ve kıyıları bombardımanla meşgul oldu. Akşamüzeri yeni bir bombardıman ile 1200 kişilik bir kuvvet sandallarla kıyılar önünde gösteriş yaptılar. Bunlardan küçük bir deniz müfrezesi saat 21.30 da Saroz kuzeyine çıkarıldı. İçerilere doğru keşif kolları sürdüler ve kıyıda ateş yaktılar. Bu müfreze gece yarısına doğru gemilere alındı.
Neticede bu gösteri çıkarmaları başarılı oldu. Bu bölgedeki Türk kuvvetlerini burada tutmayı başardılar.
SONUÇ:
İtilaf devletlerinin Çanakkale cephesindeki temel hedefi; donanmaya boğazı açmaktı. (Akdeniz’den İstanbul’a uzanan suyolunu açmak) Hedefleri ise İstanbul’a ulaşmaktı. Bu sebeple Hamilton komutasındaki “Akdeniz seferi Kuvveti’nin ismi ilk önce “İstanbul seferi kuvveti” idi…
3 Kasım günü Çanakkale Boğazının giriş istihkâmlarının bombardımanı ile fiilen başlayan muharebeler 18 Mart 1915 günü yaşanan büyük zafer gününe kadar deniz muharebeleri olarak devam etti. 18 Mart günü Çanakkale boğazını sadece donanma ile geçemeyeceklerini anlayan itilaf devletleri amfibi bir harekât ile Çanakkale boğazını geçebilmeyi düşündüler. Planlarını yaptılar, hazırlıklarını tamamladılar ve 25 Nisan 1915 Pazar günü sabahı Çanakkale boğazına geldiler. Dört ayrı koldan yaptıkları çıkarma girişimleri ile boğazı açabileceklerini düşündüler…
Lord kitchener Askerleri Çanakkale’ye uğurlarken şöyle diyordu:
“Görev bütün yiğit İngilizler tarafından acze düşmeden yapılacaktır ve inanıyorum ki, birlikleriniz İstanbul’a ulaşan yolu zaferle donanmaya açacaktır. Fransız birlikleri cesaret ve maharetleri sayesinde, silahlarının zaferi sağlayacağa dair kesin inanç taşıdığımızdan emin olsunlar… Harekâtınız başladığı zaman düşüncelerim daima sizinle beraber olacaktır. Gelibolu Yarımadası’na bir kere ayak basarsanız davamızı sonuna kadar götürmek için dövüşmelisiniz”
Planları, birlikleri, güçleri, silahları… Mükemmeldi. İlk önce çok ümitlenmişlerdi. Akdeniz Seferi Kuvvet Komutanı General Hamilton 25 Nisan sabahı askerler çıkartmaya başladıklarında şöyle düşünüyordu: “Artık her cephede savaş başladı. Helles burnu sahillerine döndük. Kirte köyü karşısında bir başka büyük an yaşanıyor. Çok başarılı bir çıkartma yaptık, eminim ve bu bir gerçek, bu kelimeyi kendime defalarca tekrar ediyorum. “gerçek” “gerçek” “gerçek!”. Emin olmak için gemici dürbünüyle askerlerimizi izliyorum. Bazen insanın inanmayası gelir; bir hap gemisinde rüyada gibiyim. İnsanın kağıt üzerinde şekil bulmuş olan düşüncelerinin, bir dürbün merceği içinde, çarpışan askerler halinde hareket edişini görmesi şaşırtıcı oluyor.”
Hamilton, Askerlerine çok güveniyordu: “Bir husus apaçık. Ne olursa olsun, zafere ulaşma yolundayız. Dünyada bizim askerimizden daha iyi yetiştirilmiş bir asker mevcut değildir. Bizimkiler, askerliğin ruhuna vakıf, hepsi de gönüllü ve tam bu meslek içi yaratılmışlar. Subaylar, her rütbe ve kademede erleriyle birlikte ateşe atıldılar. Hepsi de ölecekler, ölecekler ama yakında Türkleri de yola getirecekler.”
Hamilton’un bu düşünceleri fazla uzun süre dayanmadı. Birkaç saat sonra Hamilton artık şu şekilde düşünmeye başlamıştı; “İnsanlar bir kâbusun pençesine yakalanmışlardı ve biz çaresiz, perişan bir halde bekliyorduk. Üççeyrek saat geçti ve Seddülbahir’deki durum düzelmedi. Bir saldırı gerçekleşmiyorsa durum kötüleşiyor demektir. Takviye birlikleri kaya çıkamadılar ve bana da bir cevap gelmedi…”
Hamilton, 25 Nisan gününün akşamında şu kanaate varmıştı;
“Bütün gün boyunca yapılan işlerin toplamı şu oldu:
Fransız birlikleri Kumkale’ye çok başarılı bir darbe indirdiler.
Kabatepe’nin kuzeyindeki tepeye kadar olan arazide tutunduk.
Gelibolu yarımadasının güney ucundaki üç plan bölgesinden X ve W plajları arasında düşman savunmasını kırdık.
Seddülbahir çevresindeki V plajına çıktık ve tutunduk.
Bu bölgede düşmanın çok ağır mukavemeti ile karşılaşmıştık. Orayı terk etme zorunluluğu beliriyordu ama X ve W plajlarının ileri harekâtın gelişmesi sağlayıncaya kadar oradakiler dayanmalıydılar.”
Hamilton, 25 Nisan gecesinde ise artık yapacak fazla da bir şey olmadığını düşünüyordu;
“Artık uyumaya çalışmalıyım. Çarpışma devam edecek ve birlikler hayatta kalmak için dövüşecekler. Onları can pazarında bıraktım. Belki hiçbiri bir daha İngiltere’ye dönemeyecek. Pekala, ya ben?… Ben uyuyorum! Binlerce insan birbirini boğazlamak için mücadele ederken, ben uyuyorum! Ama başka ne yapabilirim ki ?…”
5. ordu komutanı liman Von Sanders 25 Nisan gününü şu şekilde yorumluyor: “Düşmanın hazırlığını takdirle karşılamak gerekirdi. Kusurları ise, planlarını eski keşiflere yapmış olmaları ve Türk birliklerinin şiddetli karşı koymasını önceden hesaplayamamalarıydı. Bu sebeple ilk günlerde şiddetli bir darbe ile başarı elde edilememiş ve aslında büyük olan bu hareket kısa süreli ve kesin sonuçlu bir hareket olmaktan çıkmıştı. Sekiz buçuk ay sürecek olan ve iki tarafı 750 bin insanın katıldığı Çanakkale muharebeleri Gelibolu yarımadasında işte böylece başlamış bulunuyordu.” S.85
25 Nisan sabahı tam 260 gün sürecek çok yoğun, kanlı bir kara muharebesi Çanakkale cephesinde başladı. Sadece 25 Nisan gününün bilançosu şu idi:
Seddülbahir bölgesinde Türkler 1.700 şehit ve yaralı ve 27 esir,
İtilaf devletleri, 2.200 ölü ve yaralı,
Arıburnu bölgesinde, Türkler, 2.500 şehit ve yaralı
İtilaf devletleri, 2.000 ölü ve yaralı,
Kumkale bölgesinde, 467 şehit, 763 yaralı, 505 esir,
İtilaf devletleri, 190 ölü ve 588 yaralı…
9 Ocak 1916 günü son itilaf devletleri askerleri Gelibolu Yarımadasından ayrılana kadar ise her iki taraftan da ne tam olacak sayılarını ne de tam olarak isimlerinin bilmediğimiz askerler şehit oldu, hayatlarını kaybetti…
Peki, 25 Nisan 1916 —— 25 Nisan 2009 tarihleri arasında neler oldu?
25 Nisan günü hayatlarını bu topraklarda kaybeden Anzak askerlerini anmak için törenler Avustralya’da 1916 yılında yapılmaya başlandı ve kesintisiz devam etti. Gelibolu Yarımadası İngiliz İşgali altında iken 1920 – 1923 yılları arasında aynı törenler Gelibolu yarımadasında da yapıldı. Yarımadada törenler kesintili olarak devam etse de 1990 yılından itibaren yarımadada –hayatlarını kaybettikleri topraklarda- Büyük törenler yapılmakta… Her sene 25 Nisan sabahı saat 05.30’da şafak ayini ile başlayan törenlerde hayatlarını kaybeden tüm askerleri için dualar okunuyor, ilahiler söyleniyor ve saygı ile hatırlanıyor… Anılıyor…
Biz 25 Nisan 1915 günü Çanakkale boğazını, İstanbul’u ve vatanı, canını kanını ortaya koyarak savunan, Şehitlerimizi, Gazilerimizi, Çok değerli komutanlarımız için ne yapıyoruz?
Son birkaç senedir -24- Nisan günlerinde Abide bölgesine 11 ülkenin Çelengini koyulup, Milli marşlar okunuyor, sevgi dostluk nutukları atılıyor, şeref defterleri imzalanıyor, mehteran ile halk coşturuluyor…
Ve yine son birkaç senedir -25- Nisan günlerinde, 25 Nisan 1915 gününde büyük başarılar gösteren 57. Alayımızın şehitliğinde protokol ve basın için bürokrasinin formalitelerinin ötesine geçememiş, neyin ne amaçla yapıldığının dahi bilincinde olunmadan bir kısım izcilerimiz de katıldığı sadece birkaç konuşmadan oluşan ve adına – tören – bile diyebildiğimiz gösteriden başka ne yapılıyor?
Keşke her 25 Nisan günlerinde, 25 Nisan 1915 günü cephede bulunup düşmanı karşılayan, bugün bize İstanbul’u, Vatanı armağan eden, Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, İzzettin Çalışlar’ı Şefik AKER’i, Halil SAMİ’yi, Halis ATAKSOR’u, Hafiz Kadri’yi, Mahmut SABRİ’yi, Malatyalı İbrahim’i, Binbaşı İsmet’i, Yüzbaşı Faik Efendi’yi, İbradı’lı İbrahim Hayreddin’i, Gelibolu’lu Süleyman Başçavuş’u, Asteğmen Muharrem’i ve 260 gün bu cephede bulunan tüm kahramanlarımızı hakkı ile anabilsek…
MELİKE BAYRAK
TARİHÇİ
GELİBOLU YARIMADASI
BİBLİYOGRAFYA
1). Arıburnu Muharebeleri Raporu, Mustafa Kemal Atatürk, Hazırlayan: Uluğ iğdemir, TTK Yayınları Ankara 1990
2). Çanakkale Muharebeleri Hatıralarından 12 Nisan 331 Günü (25 Nisan 1915) Erkan-I Harp Kaymakamı (Kurmay Yarbay) İzzettin (Çalışlar) Askeri Mecmûa İstanbul 1920
3). Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, General C.F. Aspinall Oglander, C.1. Arma yayınları. İstanbul 2005
4). Gelibolu günlüğü – Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı General Ian Hamılton – Çev: Osman Öndeş, Hürriyet Yayınları İstanbul 1972
5). Çanakkale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, Albay şefik Aker, Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, sayı 40, Askeri Matbaa, İstanbul 1935
6). Çanakkale’de Nasıl Kazandık, Tahsin Çelebican, Fen Tatbikat Okulu Harp Tarihi Öğretmeni, Vakit Matbaa. İstanbul. 1937
7). Birinci dünya harbinde Çanakkale seferi, Yarbay Mehmet Nihat Bey, İlhami Fevzi matbaası, İstanbul 1926
8). Birinci Cihan Harbinde Türk Harbi V. Cilt Çanakkale Cephesi 2. kitap Genel Kurmay Basımevi Ankara, 1978
9). Büyük Harpte Çanakkale, Çanakkale Savaşları Tarihi, II ve III. Kısımlar, Kurmay Binbaşı Kadri Perk, Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, Askeri Matbaa İstanbul 1940
10). Gelibolu. Yenilginin destanı. Nigel steel – peter hart. Epsilon yayıncılık. İstanbul. 2005.
11). Harb-i Umumide Seddülbahir, Cenup Gurubu Muharebatı, Binbaşı Mehmet Nihat Bey, Askeri Matbaa, İstanbul 1920
12). 10 yıl Savaş ve Sonrası 1912 1922, Görüp Geçirdiklerim, Fahrettin Altay, İnsel Yayıncılık, Ankara 1970
13). Çanakkale savaşı, Kurmay Albay Fahri Belen. Harp akademisi matbaası, İstanbul 1935
14). Çanakkale Raporu, Halis Ataksor, Arma Yayınları, İstanbul 1975
15). Ian Hamilton’un Çanakkale Savaşları Raporu. Çomü, Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi Yayınları. Çanakkale 1999
16). Yakın Tarih İncelemeleri Çanakkale Savaşı, Editör: Muzaffer Albayrak, “27. Alay Komutanı Yarnay Şefik Aker’in Arıburnu Savaşları Raporu” ve Çanakkale Savaşı Anadolu Yakası Muharebeleri” Melike Bayrak, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2006
17). 1. Dünya Harbinde Türk Harbi Çanakkale Cephesi 25 Nisan 1915 Arıburnu Çıkarması 27’nci Piyade Alayının Karşı Taarruzu; 19’uncu Tümenin Bu Karşı Taarruzu Desteklenmesi, Stratejik ve Taktik Sonuçlar Serisi No: 4 Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları Ankara 1976
18). The story Of Anzac, C.E.W. Bean, Avustralian War Memorial, Quennsland, 1981
19). Çeşitli savaşlardaki sahil çıkarmaları Amfibi harekât Örnekleri, Kurmay Binbaşı İlyas Demirsoy, Genelkurmay Askeri Tarih ve Strateji etüt Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2006
20). Türkiye’de Beş Yıl, Liman Von Sanders, Çev: Şevki Yazman, İstanbul 1968
21). Çanakkale savaşı üzerine bir inceleme Emekli Korgenral Selahattin çetiner. Dünya Aktüel Yayınevi, 1999 İstanbul.
22). Çanakkale’de Türk Zaferi, Celal Erikan, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1964
23). Siperin Ardı Vatan, Gürsel Göncü – Şahin Aldoğan. Mb. Yayınevi. İstanbul. 2006.
24). Gün Gün Çanakkale, Melike Bayrak – Cemil Yavuz, Nesil Yayıncılık, İstanbul 2008